Plastikler, zaman içerisinde doğada bozunarak boyutları 5 milimetrenin altında olan mikroplastiklere ayrışır. Mikroplastikler, ayrıca ticari amaçlarla sıfırdan da üretilebilirler. Bu boyutlarda üretilen plastiklere mikro boncuk da denir ve bunlar, birçok sağlık ve güzellik ürününde yaygın olarak kullanılırlar.
Çok geniş kullanım alanına sahip olan plastiği her yerde görebilmemiz mümkündür. Sadece okyanusları değil içtiğimiz suyu, tükettiğimiz yiyecekleri ve dolayısıyla vücudumuzu işgal ederler. Son yapılan bir çalışma, bu kirliliğin boyutlarını gözler önüne seriyor: Mikroplastikler, artık insan plasentasını bile işgal ediyor![5] Mikroplastiklerin vücudumuzun sağlığına olan etkisi henüz bilinmiyor; ancak insan plasentasındaki varlığının kanıtlanması bilim çevresinde endişe kaynağı olarak belirtiliyor. Kimya Vakfı Chem Trust’tan Elizabeth Salter Green, endişesini şu şekilde belirtiyor:[1]
Bebekler daha doğuştan kirlenmiş olarak doğuyor. Çalışma çok küçüktü; ancak yine de çok endişe verici bir şeye işaret ediyor.
Mikroplastiklerin bu kadar endişe verici olmalarının sebebi ise uzun vadeli hasara neden olabilecek veya fetüsün gelişen bağışıklık sistemini bozabilecek kimyasallar taşıyabilmeleridir.
Endişe Verici Çalışma
Environmental International’da Ocak 2021’de yayımlanan araştırmaya, sağlıklı olan ve sağlıklı hamilelik geçiren 6 kadın katıldı. Araştırmacılar, plastik bulaşını önlemek için plasentayı, dış dünyadaki herhangi bir plastik kap veya aletle temas etmemesini sağlayan bir yöntemle topladılar. Toplanan altı plasentanın dördünde toplam 12 mikroplastik parça bulundu. Araştırmacılara göre kadınların plasentalarında muhtemelen çok daha fazla mikroplastik mevcut; çünkü her bir plasentanın sadece %4’ü analiz edildi.[1]
Plasentalarda bulunan bu 12 mikroplastikten dördü anne ile etkileşen tarafta, beşi fetüs tarafında ve üçü de fetüsün kendisini çevreleyen amniyon zarında bulundu. Araştırmacılar, bulunan mikroplastiklerin annenin vücuduna, yiyecek yutulması veya solunum yoluyla girip sonra plasentaya ulaşmış olabileceğini tahmin ediyorlar.
Bulunan mikroplastiklerin renkli olduğu da anlaşıldı: Renkler kırmızı, mavi, koyu mavi, turuncu, menekşe ve pembe olarak tespit edildi. Bu renkler önemli; çünkü mikroplastiklerin nasıl bir maddeden geldiğinin önemli bir göstergesi olarak kullanılabilirler. Bulunan mikroplastiklerin üçü, gıda kaplarında ve ambalajlarda yaygın olarak kullanılan bir plastik olan polipropilen olarak teşhis edildi.[3] Diğer mikroplastiklerin tanımlanması daha zor olsa da insan yapımı kaplamalar, boyalar, yapıştırıcılar, sıvalar, parmak boyaları, polimerler, kozmetikler ve kişisel bakım ürünlerinden gelen mikroplastikler olabilecekleri düşünülüyor.
Farklı maddelerden geldiği tespit edilen bu mikroplastiklerin plasentada bulunması, bebeğin vücudunda da var olma ihtimalini arttırıyor. Araştırmanın yapıldığı hastanenin yöneticisi Dr. Antonio Ragusa, yaptığı benzetmeyle bu durumu şöyle anlatıyor:[2] Dolayısıyla plastik sadece çevreyi, canlıları kirletmekle kalmıyor doğmamış bir bebeği dahi kirletebiliyor. Plastik kirliliğine hiç bu yönden hiç bakmış mıydınız?
Çalışmanın Sonuçları
Araştırmanın odak noktası, insanların mikroplastiklere maruz kalma düzeyini belirlemek ve plasentada mikroplastiklerin varlığını doğrulamaktı; ancak bu mikroplastiklerin etkilerini belirlemek değildi.[4] Bu nedenle mikroplastiklerin insan sağlığı üzerinde ne gibi bir etkisi olabileceğini henüz bilemiyoruz. İnsan plasentasında mikroplastiklerin varlığının bağışıklık tepkilerini tetikleyip tetikleyemeyeceğini veya toksik kirletici maddelerin salınmasına yol açıp gebeliğin zararlı sonuçlanıp sonuçlanmayacağını değerlendirmek için daha fazla çalışma yapılması gerekiyor.[2]
Araştırmanın sonuçlarından elde edilen mikroplastiklere maruz kalma düzeyine bakıldığında ise mikroplastiklerin insan vücuduna girdikten sonra plasenta dokularına da her seviyede ulaşabileceği görüldü. Bu nedenle plastiğin varlığı ve doğurabileceği olumsuz sonuçları çok ciddiye almamız gerekiyor.
Kaynak: Evrim ağacı