Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya

ESAD’IN İNSAN MEZBAHANESİ SEDNAYA HAPİSHANESİ

TANIK ÖMER ŞUĞRİ KARNI KESİK ORGANSIZ CESETLER GÖRDÜM

TANIK ÖMER ŞUĞRİ KARNI

Kasım  2024’te Suriyeli muhaliflerden oluşan bir koalisyon, Esad’ı devirmek amacıyla ülkeye karşı, çeşitli saldırılar da bulunarak, 8 Aralık günü de Şam’a girdiler.Gerçekleşen bu saldırılardan canını kurtarmak için Rusya tarafından kendisine siyasi sığınma hakkı verilen Beşer Esad, Suriye’den Moskova’ya kaçtı. Suriye’de devrilen bu vahşi rejimin iç yüzünü anlatan bu uluslararası raporlar ve tanık ifadeleri, Sednaya Cezaevi’ni; “ölüm fabrikası” olarak tanımlıyorlar. Dünya Basınında ve Gündeminde ilk sayfalarda yerini alan, Suriye’nin  Sednaya Hapishanesi, yıllardır savaş suçları, insan hakları ihlalleri ve sistematik işkencelerle anılıyor ve ayı zamanda Şam’ın kuzeyinde, rejimin muhalifleri susturmak için kullandığı en korkunç yerlerden biri olarak biliniyor. Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International) ve İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch) gibi kuruluşlar,Sednaya’da uygulanan işkenceleri belgelediler. Raporlar,mahkumların işkence, açlık ve infazlara maruz kaldığını ortaya koydu.
Saydnaya yıllar boyunca Suriye Ordusu ve askeri istihbaratı tarafından yönetildi. Binanın inşasına 1980’li yılların ilk aylarında başlanmış, 1,4 kilometrekare büyüklüğünde inşa olmuştur. Hapishaneye ilk mahkumlar 1987’de, Beşar’ın babası Hafız Esad’ın iktidarlığı döneminde  götürüldü. Tam anlamıyla faaliyete geçmeye başladığında, hapishanede iki tane tutuk evi bulunuyordu. İnsan hakları örgütlerine göre ”Beyaz Bina”, rejime sadık olmadığından kuşkulanılan subaylar ve askerler için yapılmıştı. Büyüyen tesisin güneydoğusunda, L şeklinde bir binaydı. Ana hapishane olan Kırmızı Bina ise, rejim karşıtlarından, başlarda da İslamcı örgütlere üye olduklarından şüphe duyulanlardan oluşuyordu. Serbest bırakılan mahkumlarla görüşen insan hakları gruplarına göre iki binada 10 ila 20 bin kişi tutulabiliyordu.                                                                                                                                                                                          Tanık ifadelerine bakıldığında bu tanıklardan yalnızca biri olan Ömer Şuğri’ sosyal hesabında ki anlatımında,            14 Ağustos 2014 tarihinde, Şam’da bulunan Askeri Güvenlik Şubesi’nden, Şam’ın Kabun semtinde yer alan Askeri Polis Şubesi’ne götürülüyor ve buradan da Sednaya Hapishanesi’ne sevk ediliyor. Hapishanenin bu bölümünde on ay gibi bir süre kalan Ömer Şuğri; “Kırmızı Bina” başlangıçta kırmızıya boyalı değildi. Ancak 2008 yılında Sednaya’daki isyanın ardından, mahkumlara bu isyan sırasında arkadaşlarına yapılan işkenceleri hatırlatmak için kırmızıya boyandı. Tutuklular. toplu hücrelere yerleştirilmeden önce, bir gardiyan onlara talimatlarını verdi. “Burada Allah yok, namaz yok. Hücre kapısı kız kardeşleriniz gibi, birinin ona yaklaşmasını kabul eder misiniz? O zaman hücre kapısından uzak durun.” dedi. Karşılama partisi”nin bitip cezaevine girmesinden sonra odalardan birinde tutukluların cesetlerinin korkunç görüntüleri vardı ve o çürümüş cesetlerin yayılan kokusu çok keskindi. Organsız cesetler gördüm, bazılarının vücudu sağlamdı ve o vücutların karnı açıktı. Organların satılmak üzere çalınıp çalınmadığını bilmiyorum ama cesetlerin karın bölgeleri neden açılmış ve organlar neredeydi? Cinsel organı olmayan cesetler de gördüm.”Sednaya hapishanesinde iki yıl sekiz ay önce getirilmiştim ve özgürlüğüme tekrar kavuşacağıma asla inanmıyordum. Esed rejimi ordusunda görevli olan bir subay, ailemden sağ olan yani hayatta olanlara, 15 bin Amerikan doları karşılığında beni Sednaya Hapishanesi’nden çıkaracağını söylemiş ve bu subay sözünü tutarak beni Sednaya Hapishanesi’nden, mahkemeye  çıkarılmadan serbest bırakıldım. Hapishane görevlileri beni Sednaya’da olan bir sokağa götürdüler ve beni serbest bıraktılar. Şam’a doğru gidiyor, bir taraftan da köyüm olan Banyas’ın Beyda bölgesinde yapılan katliamlar neticesinde Ailemin ve Annemin yaşayıp yaşamadığını da bilmiyordum. Hapishaneden çıktığımda 35 kilogramdım.”                                                                                                          Sednaya Hapishanesi, sadece Suriye için değil, tüm dünya için adalet ve insan hakları mücadelesinin bir sembolü haline geldi. Uluslararası toplumun, bu ve benzeri suçların faillerini hesap vermeye zorlaması gerektiği açık bir gerçek.