Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Veysel Taner Uçar

Fitnenin Yıkıcı Gücü

Tarihin tozlu sayfaları, büyük zaferlerin, destansı kahramanlıkların yanı sıra, fitnenin yol açtığı yıkımların izleriyle de doludur. Fitne, insanlar arasında kargaşa çıkarmak, nifak tohumları ekmek ve birlik içinde olan toplulukları bölmek amacıyla ortaya atılan yalanlar ve entrikalar silsilesidir. Bireysel olduğu gibi toplumsalda olabilir bu fitne melaneti. Bu karanlık güç, geçmişten bugüne pek çok medeniyeti, hükümdarlığı ve toplumu derinden sarsmıştır.

Tarih sahnesinde fitnenin en acımasız örneklerinden biri, Roma İmparatorluğu’nun son dönemlerinde yaşanan olaylardır. İmparatorluk, uzun süre dünyanın en güçlü devletlerinden biri olarak hüküm sürmüş, ancak içeriden yayılan fitnelerle zayıflamış ve nihayetinde çökmüştür. Bu dönemde, saray entrikaları, suikastlar ve ihanetler, Roma’nın birliğini bozmuş, imparatorlar arasında güvensizlik tohumları ekmiştir. İç çekişmeler ve kavgalar, imparatorluğu yıpratmış, dışarıdan gelen barbar akınları karşısında savunmasız bırakmıştır. Sonuç olarak, fitnenin beslediği iç bölünmeler, Roma İmparatorluğu’nun çöküşünü hızlandırmıştır.

Bir diğer çarpıcı örnek ise, Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşanan Şehzade Mustafa hadisesidir. Kanuni Sultan Süleyman döneminde, saray içindeki fitneler, Şehzade Mustafa’nın trajik sonunu hazırlamıştır. Rüstem Paşa’nın ve Hürrem Sultan’ın da etkisiyle, Şehzade Mustafa’nın tahtı ele geçirme planları yaptığına dair asılsız iddialar ortaya atılmıştır. Bu fitne, Kanuni Sultan Süleyman’ı kendi oğlunu öldürme noktasına kadar getirmiş ve bu olay, Osmanlı tarihinin en karanlık sayfalarından biri olarak anılmaktadır. Fitne, sadece Şehzade Mustafa’nın hayatını değil, aynı zamanda Osmanlı hanedanının içindeki güven duygusunu da zedelemiştir.

Bireysel olduğu gibi toplumsalda olabilir demiştik fitne için. İşte o yüzden fitne; sadece imparatorlukları ya da krallıkları değil, küçük toplulukları, aileleri ve bireyleri de derinden etkileyebilir. Nitekim, tarih boyunca pek çok savaş ve çatışma, fitnenin bir ürünü olarak başlamıştır. İslam tarihindeki Cemel Vakası da fitnenin ne denli yıkıcı olabileceğinin bir diğer örneğidir. Hz. Ali döneminde Müslümanlar arasında yaşanan bu iç savaş, fitne ve dedikodularla ateşlenmiş, sonuçta Müslümanlar arasında derin bir ayrılık ve acımasız bir çatışma ortaya çıkmıştır. Fitne, bu olayda kardeşleri birbirine düşman etmiş, toplumsal birlik ve beraberliği zedelemiştir.

Fitne, sadece geçmişte değil, günümüzde de insanları birbirine düşürme, toplumları bölme ve zayıflatma gücüne sahiptir. Bilgi çağında, fitne ve yalanlar, teknolojinin de desteğiyle hızla yayılmakta, toplumlar arasında güvenin kaybolmasına yol açmaktadır. Bu yüzden, fitnenin yıkıcı gücüne karşı uyanık olmak, doğru bilgiye ulaşmak ve nifak tohumlarına karşı birlik içinde hareket etmek her zamankinden daha büyük bir önem taşımaktadır.

Tarih, bize fitnenin sonuçlarını gösteren acı örneklerle doludur. Geçmişte yaşanan bu olaylardan ders almak, bugünün dünyasında da fitnenin yıkıcı etkilerinden korunmanın tek yoludur. Birlik, beraberlik ve güvenin hâkim olduğu bir toplumda, fitnenin kök salması mümkün değildir. Bu yüzden, fitneye karşı daima uyanık olmalı, doğruyu savunmalı ve insanları birbirine düşüren bu karanlık güce karşı mücadele etmeliyiz. Zira tarih, fitnenin zaferini değil, birlik ve beraberliğin gücünü yazanlarla doludur.

Bölmeden, birleştirici olacağımız, fitneden uzak bir dünya imkansız değil.

Selametle

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER