Başkan Vidinlioğlu TV366 'Da Önemli Açıklamalarda Bulundu
Mübarek üç aylara girdik. Kıymetli hemşehrilerimizin üç aylarını tebrik ediyorum. Allah inşallah sağlık sıhhatle ramazana ve bayrama kavuşturur. Sağlıklı, huzurlu bir yıl geçirmeyi diliyorum. İnşallah her şey gönlümüzce olur.
Belediye Başkanlığı şikayet makamı değil. Gardiyanın kötüsü mahkuma dert yanarmış diye veciz bir sözümüz var. Tabi ortada da bir gerçek var. Yaşadığımız bir realite var. Belediye Başkanı olduk, akabinde pandemiyle yüz yüze geldik. Hala devam eden bir süreç. Biçim değiştiren bir virüs var. Çok şükür gribal enfeksiyon seviyesinde devam ediyor ama hala bitmiş değil. Bu musibetlerin bize ettiği nasihatler de var. Gözle görünmeyen bir virüsün dünyayı nasıl etkisi altına alındığını görmüş olduk. Kendine yeten sayılı ülkesinden biriydi Türkiye’miz. Dolayısıyla bizim Avrupalı gibi tüketip, daha az üretimle sürdürülebilir bir tabloya kavuşmamız mümkün değil. Onun için toprakla barışmalıyız. Üretmeliyiz, üretmeliyiz, üretmeliyiz. Pandeminin ardından yeni normallere alışmaya başlıyoruz. İklim değişiklikleri, küresel ısınma ve bunun beraberinde Bozkurt’ta yaşadığımız bir sel afeti oldu. Yine geçtiğimiz yaz il merkezini de etkileyen ikinci bir sel felaketini tekrar yaşadık. Tabi bizim de burada Ilgaz isale hattımız yerle bir oldu.
Şimdi birde dünyayı etkisi altına alan enerji ve doğalgaz fiyatlarında artışlar oldu. Bu artışların maliyetlere yansıması söz konusu olduğu için de hemen hemen her üründe eskiye nazaran fiyat artışını hep birlikte yaşadık ve yaşıyoruz. Buradan çıkaracağımız en önemli sonuçlardan bir tanesi de toprakla barışmalıyız, üretmeliyiz, üretmeliyiz, üretmeliyiz.
Tüm olumsuzluklara rağmen öz kaynaklarımızdan yaklaşık 330 Milyon TL, yine bakanlıklar ile yürüttüğümüz çalışmalarla birlikte de şehre 800 Milyon TL üzerinde bir yatırım kazandırdık. Ankara’da bakanlıklar nezdinde sık sık girişimlerde bulunuyorum. Bazen tezvirata sebep oluyor. Özellikle bakanlıklar nezdinde yaptığım girişimler, Genel Merkezimizde yaptığım görüşmeler üzerinden bu tezviratlar yapılıyor. Ne yazık ki bu böyle daha öncesinde de başıma geldi. Şunun bilinmesi gerekiyor. Ben şehrim adına ne gerekiyorsa onu yapmaya devam edeceğim. Onun için efendim caddeye çıkıyorsunuz, makamda çok durmuyor diyorlar. Makamda duruyorsunuz, insan içine çıkmıyor diyorlar. Ankara’ya görüşmeye gidiyorsunuz şehirde durmuyor diyorlar. Bir defa ben yapmam gerekenleri yapıyorum. Kimse size şu yatırımı da Kastamonu’ya kazandıralım demiyor. Siz gidip talep ediyorsunuz ve bunun neticesinde bu işler oluyor. Onun için tezviratlar çok doğru değil.
Biz yine Milliyetçi Hareket Partisi’nin şeffaf, üretken ve milletiyle bütün hareket etme kabiliyeti sayesinde yılların sorunlarını bir bir çözme gayreti içerisindeyiz. Sayın Genel Başkanımız geldiğinde ifade etti; ‘Kastamonu için ne gerekiyorsa biz yapmaya hazırız’ dedi. Tabi Evliyalar şehri Kastamonu’muzdan ve şahsımdan biran olsun desteğini esirgemeyen Sayın Genel Başkanıma, Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız Sayın Sadir Durmaz beye, Teşkilatlardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız Sayın Semih Yalçın beye, başkanlık divanı üyelerimize, bizlerin taleplerini dinleyip destek veren Sayın Bakanlarımıza ve tabi Sayın Cumhurbaşkanımıza şükranlarımı arz ediyorum.
İnşallah çok daha fazla şeyler yapacağız. Çünkü bizim düsturumuz böyle ‘Milleti yaşat ki devlet yaşasın’…
Özellikle bir teşekkür de her türlü tezvirata rağmen bizlerden desteklerini esirgemeyen kıymetli hemşehrilerime… Onlar beni biliyorlar. Samimiyetimi biliyorlar. Problemleri çözme noktasındaki irademi biliyorlar. Onun için desteklerini biran olsun eksik etmiyorlar.
Geçtiğimiz günlerde yaptırdığım anket çalışmasında da değerli hemşehrilerim belediyemizi başarılı bulduklarını ifade ettiler. Bundan da ayrıca çok memnun oldum. Daha şevkle problemlerin üzerine gitmeye devam edeceğim.
Yaptığımız bir sürü işler var. Kısa kısa anlatayım.
Toprakla barışmalıyız dedim. Bu doğrultuda Atalık tohumlardan fide ürettik. Ürettiğimiz, domates, biber ve salatalık fidelerini hemşehrilerimize dağıttık. Türkiye’nin dört bir yanından bu projeye talepler geldi. Sayın Valimiz, Genel Başkan Yardımcılarımız, Sayın Bakanlarımız fidelerimize ve üretilen ürünlere hayran kaldı. Bu tohumların 70 yılına ben kefilim. Projenin başlangıcında kedi biriktirdiğim atalık tohumlarım ile başladık. Başka yerden alınmış tohumlar değildi. Ne yaparsak çocuklarımız için yapıyoruz. Beni üzen domates nerede yetişir sorusuna aldığım cevap oldu. Çocuklarımız markette dediler. Bir kısmı manavda dedi. Proje bunun üzerine başladı. Üç yıldır atalık tohumdan ürettiğimiz fideleri dağıtıyoruz. Bu yıl da devam edecek. 200 binin üzerinde fide dağıttık.
Park ve Bahçeler yeni yerleşke alanına tam otomasyonlu seralar kurduk. Biz üretimi bu seralarda yapıyoruz. Şehrin çeşitli noktalarına diktiğimiz çiçeklere kadar kendimiz üretiyoruz. İlimizde yetişebileceklerin hepsini kendimiz üretiyoruz. Önümüzdeki sürecin ana konusu sağlıklı gıda ve su olacak. Suyun tasarruflu kullanımı çok önemli. Bizler bahsettiğim seralarda yağmur ve kar sularını depolayıp buradan sulama yapıyoruz. Bu önemli bir durum.
Yine şehrimizin alt yapısına 80 Milyon TL’nin üzerinde bir yatırım yaptık. Bu sene yaptığımız asfalt şehrin içerisinde 100 kilometre. Bu şehrimiz ölçeğinde çok büyük bir rakam. Belediye tarihinde bu denli büyük asfaltlama yapılmadı. Eksik yerler var mı? Tabi ki var. Aynı anda her noktayı çözme şansımız yok. Yaptığımız asfalt sıcak asfalt. Ayrıca parke çalışmaları yaptık. Hemşehrilerimiz hatırlar bizler göreve geldiğimizde Tosya Yolu’nda alt yapı namına her hangi bir çalışma yoktu. Orada bir yağmur yağdığında meyilden dolayı yukarıdan gelen taş toprak hepsi Taşköprü yoluna iniyor ve trafiği kapatıyordu. Şimdi alt yapıda insanların içerisinde yürüyebileceği kanallar döşedik. Tosya Yolu’muzda alt yapıyla ilgili çok büyük problemimiz kalmadı. Alt yapısını tamamladığımız andan itibaren de o bölgenin sıcak asfalt uygulamasını başladık. Tosya Yolu yeni yerleşim yeri. Burada alt yapısı tamamlanmayan daireler alınmış. Ama bizler alt yapı çalışmalarını bitirmeden asfaltlama yapma şansımız yok. Netice de süreç önce alt yapı ardından asfalt olarak devam etti. Kalan birkaç istisna yerimiz var. Onları da hızla çözeceğiz.
Park ve peyzaj çalışmaları kapsamında şehrimizin her noktasını güzelleştiriyoruz. 61 oyun parkı kurulumu gerçekleştirdik ve çocuklarımıza güvenli oyun alanları oluşturmayı sürdürüyoruz. Şehit Fırat Çakıroğlu, Bekir Yücel ve Şehit Öğretmenler parkı gibi birbirinden güzel parkları şehrimize kazandırdık. 13 semt sahası ve 4 basketbol sahası bu süreçte yaptık.
Yine Saraçlar Mahallesi, İnönü Mahallesi ve Mehmet Akif Ersoy Mahallesi Yaşam Alanları projelerimizin temellerini atalı birkaç ay olmasına rağmen hızla ilerliyoruz. En kısa sürede bitireceğiz. Burada kapalı garajlar olacak.
Salı Pazarı mevkiinde Duvar Bahçe uygulamamız var. Vatandaşlarımız çok beğendiler. Bu çalışma ile ilgili olumlu geri dönüşler bir hayli fazla.
Örencik TOKİ’de ciddi sıkıntılar vardı. Oraya yolu açıyoruz. Örencik TOKİ’yi doğalgaza da kavuşturmuş olduk. Yine Olukbaşı mevkiine hizmet binası yaptık. Kastamonu Belediyesi Mustafa Yıldız Halk Kütüphanesi’ni şehrimize kazandırdık.
Karaçomak Barajı Mesire Alanı projemiz ile atıl durumda kalan güzel bir alanı şehrimize kazandırıyoruz. Burasını sağ olsun DSİ Bölge Müdürümüz İbrahim beyin teklifi ve Sayın Bakanımız ile yaptığımız görüşmeler neticesinde aldık. Gerekli çalışmaları yaptık en kısa sürede hizmete açacağız.
Temizlik ve sıfır atık benim için çok önemli. Kıymetli hemşehrilerimden bu anlamda bir isteğimi dile getirmek istiyorum. Görüntü kirliliği ve çöp kokusunu ortadan kaldırmak için 54 noktaya 69 adet yer altı konteyneri yaptık. Geri dönüşüme büyük önem verdik. 100 noktaya atık tekstil kumbarasına kadar koyduk. Öğrencilerimizle atıkları topladık. Sağ olsunlar Ülkü Ocaklarımız burada çok ciddi bir çalışmaya imza attılar. Atık pil kampanyamız ile okullarımıza ve öğrencilerimize hediyeler verdik. Tonlarca atık pil toplandı. Bir pil yaklaşık 8 metrekare toprağı harap ediyor. Bu konu çok önemli.
Yerinde ayrıştırma burada çok önemli. Hemşehrilerimiz destek verirse bu ayrıştırmayı evlerimizde yapalım. Cam, metal, kağıt atıklarını evlerimizde ayırabilsek. Geri dönüşüm konteynırlarımıza bunları atsak. Çevreye hep birlikte büyük katkı sağlarız.
Sokak hayvanlarımız için doğal yaşam alanı projemizi yaptık. Yaratılanı yaratandan ötürü seviyoruz. Sadık dostlarımızın barınmaları ve yiyecekleri için çalışmalarımızı aralıksız sürdürüyoruz. Onların sağlığı için ekiplerimiz gece gündüz görev başında.
Yine ilaçlama hizmetlerimiz aralıksız sürüyor. İlaçlama hizmetleri dediğimiz de yaptığımız işin duyurma adına bunu anlatmam gerek. Ağustos’ta yaşadığımız Bozkurt’taki felaketin ardından hiç duydunuz mu bulantı, ishal vakası… Yaşanan felaketin ardından ilaçlamayı tüm ilçelerde bizzat ekiplerimiz yaptı. Hızla 8 adet ilaçlama makinesi kiraladık. 8 bin dönüm alanı gece gündüz demeden ilaçladık. Üç ayrı ilaçlama yaptık. Üç günde bir çalışmalar yapıldı. Çatalzeytin’den Küre’ye, Devrekani’ye, Bozkurt’a ve bu afetten etkilenen her noktaya giderek ilaçlamaları gerçekleştirdik. 150 personelimiz 35 gün boyunca aralıksız Bozkurt’taydı. Orada yapılan alt yapı çalışmalarının hemen hepsinde ekiplerimizin desteği vardır. Onun için çalışanlarımın gözlerinden öpüyorum emeklerine sağlık. Sayın Bakanımız da bu ciddi çalışmayı gördü ve bizlere bunu iletti.
Mahalle evleri demiştik. Esentepe Mahalle Evimizi tamamladık. İnşallah belirlediğimiz noktalarda yine yapmaya devam edeceğiz. Sosyal hizmetlerimizi Sosyal Market aracılığıyla yapıyoruz. Sadece geçen sene Ramazan ayında dağıttığımız koli sayısı 8 bin pandemide dağıttığımız ise 12 bin adetti. Evde Yaşlı Bakım Hizmetleri’ne devam ediyoruz. Huzurevimizin iç tefrişatını yapıyoruz. Açılışını hep birlikte yapacağız.
Vatandaşlarımızın Hilal Masa birimine ilettiği şikayetlerin hızla çözümü için ekiplerimiz çalışıyor. Eksiklikler vardır ama burada iyi niyetle çalışıldığını herkesin bilmesini istiyorum.
Kartlı Sisteme geçeceğiz demiştik. Bu sisteme geçtik. Bu konuyla ilgili bazen övgü bazen yergi alıyoruz. Kredi kartı ile çekilmeler konusu mecliste de gündem oldu. Kredi kartı ile binişler mail order üzerinden oluyor. Buradan çekilen para 60 gün sonra hesaba geçiyor. Bu kredi kartı uygulamasını şehir dışından gelenlere kolaylık olsun diye yaptık. Herkesin taktığı mevzu 50 kuruş mevzusu. Şimdi iki binimlik kartlar var. Bu kartlar 20 lira. Neden 20 lira çünkü kartın bir maliyeti var. Bir biniş bu kartı aldığınızda 10 liraya geliyor. Kredi kartı ile binildiğin de ne oluyor. 8 liraya geliyor. Hemşehrilerim ne derse bu noktada ben oradayım. Kredi kartıyla biniş yapabilen birkaç ilden biriyiz. Biz hemşehrilerimize kolaylık olsun diye yaptık. Hemşehrilerim derlerse ki biz bu 50 kuruşu ödemek istemiyoruz. O zaman bunu ortadan kaldırabiliriz. Bu çok kolay bir konu. Kredi kartı geçiş dönemi dedik, iki binimlik kartlara göre daha uygun dedik ve böyle uygulamaya koyduk. Dolum noktalarından kartlarımızı doldurduğumuzda 7.50 kuruşa geliyor binişler. İçişleri Bakanlığımızın aldığı karar neticesinde 65 yaş üstü ücretsiz biniş yapıyor. Bu belki genç ve dinamik nüfusa sahip illerde büyük sorun olmuyor ancak Kastamonu gibi yaşlı nüfusu olan illerde ciddi bir problemi beraberinde getiriyor. Çünkü yaşlı nüfusumuz fazla. Bakanlığımıza da ilettim. Konunun bir düzenlemeye ihtiyacı var. 65 yaş üstü vatandaşlarımız için devletimiz belli bir ücret ödüyor. Ancak bizim gibi illerde maliyeti karşılıyor mu? Bazı büyükşehirlerde bu karşılıyor olabilir. Şehrimiz ölçeğindeki illerde ne yazık ki ciddi bir problem oluyor. Biz dolmuşlarımızın hat ücretlerini almıyoruz. Sırf vatandaşımıza yansıması olmasın diye. Keşke imkan olsa çok daha ucuza taşınabilse. Orta da bir gerçek var. Çevre illere göre güzergahlarımız uzun. Bu noktada bir çözüm bulma için çabalıyoruz. Bir eksiğimiz olarak kabul edelim. Mesafeye göre ücretlendirme. Bu olabilir. Ancak bu bir çırpıda yapılabilecek bir şey değil. Kendince bir takım zorluklar var. Birim fiyatlarla karşılaştırdığınızda iki defa zam verdik. Mazot fiyatları 7 liradan 20 liranın üzerine çıkmıştı. Sadece mazot fiyatları üç kat karttı. Maliyetler arttı. Zorluklar yaşayan otobüsçü esnafımız var. 130 dolmuş esnafı için mi bu işler yapılıyor diyenler var. Esnafımız bana maliyetini getirdiler. Zamlardan önce esnaf mazot parasında bile zarar ediyordu. Böyle bir handikap vardı. Hemşehrilerim şundan emin olsunlar. Ben hemşehrilerimin için en uygun yönde ayarlamaları yapma gayreti içerisindeyim. Tek taraflı bakmak gibi bir şansınız yok. Gelen taleplere göre yeniden değerlendirme yapabiliriz. Bu kredi kartı uygulamasından muzdaribiz, bu olmasın diyen kardeşlerim varsa kredi kartı uygulamasını ortadan kaldırabiliriz. O zaman kimsenin de söyleyecek bir şeyi olmaz. Çünkü bu uygulama birkaç ilde kolaylık olsun diye yapılan bir uygulama.
Kastamonuspor için Kadı Dağı’na kamp eğitim tesisi ile ilgili ilk belediye başkanı olduğum gün bir şeyler söylemiştim. Fakat arkasından sayın vekillerimiz de devreye girdiler. MİEM’i aktif hale getirdik. Orası zaten fazlasıyla bu problemi ortadan kaldıracak potansiyele sahip bir yer olacak. Ama ihtiyaç olursa orası da tekrardan gündeme gelebilir.
Özel bireyler için refekat kartı uygulamasına geçtik. Özel bireyleri için kullanılan kartlar maalesef yanındaki refakatçiler yararlanamıyordu. Bu konuda şikayetler alıyorduk. Bununla ilgili de hemen hızlıca bir düzenleme yaptık. Yaptığımız düzenleme ile toplu taşımada özel bireyimizin yanında yanındaki refakatçi de toplu taşıma imkanından yararlanmış oluyor.
Bu yeni stadyum konusunu bir ihtiyaç olarak görüyorum. Bu Gençlik ve Spor Bakanlığının konusu. Özellikle Pazar günü maçtaydık. Dünde futbolcularımızın bazıları ile görüştüm. Ayakta durmakta zorlanıyoruz. Çünkü yeterince güneş almadığı için sahada bütün futbolcular kayıyordu. Elbette yeni stadyum olmalı ama bu bakanlığımızın uhdesinde olması gerekiyor. Bu belediyenin altından kalkabileceği bir yatırım değil.
Ben Kırık Barajı ile ilgili değişik platformlarda bunu sürekli gündeme getirdim. Bu proje şehir için elzem projedir. Bir an önce bitmesi gerekiyor. Çünkü Karaçomak Barajı miadını doldurmak üzere olan bir barajdır. Şu anda doluluk oranı rakamları tam hatırlamıyorum ezberden söyleyeceğim yüzde 65’ler civarındadır. Aslında hemen hemen 1 yıl yetecek kadar suyumuz var. Ama su önümüzdeki dönemin ana konusu olacak. Sadece su değil sağlıklı gıda da önümüzdeki dönemin ana konusu olacak. Bizim atalık tohumları 3 yıl öncesinden dağıtmamızın nedeni de buydu. Biz kendi kendimize tarımı teşvik edelim diye değil bu günleri gördük de o yüzden böyle bir girişimde bulunduk. Ben 3 yıl önceden atalık tohumları dağıtmaya başladım. Çünkü üretmediğiniz zaman bir hiçsiniz. Başkasının eline bakıyorsunuz. Türkiye kendi kendine yeten sayılı ülkelerden bir tanesi iken şimdi ise sıkıntı yaşamaya başlayacağız. Bu yüzden toprakla barışacağız. Ben çok üzülüyorum. Köyden gelen Ayşe Teyzenin, Fatma Teyzenin, Ahmet Amcanın markete gidip yumurta alması, markete gidip yoğurt alması, köylere ekmek servisi yapılması benim canımı acıtıyor. Şöyle bakalım. Kastamonu nüfusu 375 binlerde. Bu rakam 20 sene önce de üç aşağı beş yukarı aynıydı. Şehir merkezi ben Kastamonu’ya geldiğimde 50-55 bin nüfusu vardı. Şehir merkezi 130 bine dayandı. Yaklaşık 2.5 kat büyüdük. Ama Kastamonu nüfusu aynı kaldı. Neden? Çünkü köyleri boşalttık. Herkes şehirli hayatında. Şimdi üretmediğiniz zaman aç kalırsınız. Bizim toprakla barışmamız lazım. Bizim geleneğimizde ‘Yarın kıyamet kopacağını bilseniz elinizdeki fidanı dikin’ diyor. Bu ilahi bir emir. Bunu yapmamız lazım. Benim masa büyüklüğündeki bahçeme domates, salatalık ve biber ekiyorum. İnanın bana turşuyu bile onunla kuruyoruz. Çok bir şey yapmanıza gerek yok. Damlama suyu kullanacaksınız. Suyu tasarruflu kullanacaksınız. Arada bir gidip seveceksiniz. O zaten veriyor.
Oyuncak kütüphanesi projemizin Türkiye’de başka örneği yok. Kuzeykent Mahallemizde herkesi heyecanlandıran bir proje. Çocuklarımız birlikte oyun oynama alışkanlığı kazansınlar, ellerine laptop, telefon alıp da kendi kendilerine oynamasınlar, birlikte oynasınlar, oyuncaklarını aralarında paylaşsınlar diye hayata geçirdiğimiz proje. Türkiye’de örneği yok. Gelecek olan taleplere göre gereken düzenlemeleri yaparız. Hem kullanılmayan oyuncakların oraya kazandırılması, hem de evlatlarımızın bu tarz şeylerle oynaması tabi ki çok güzel. Tabi orda kreşimizi de açtık. Mehmet Akif Ersoy Mahallemizde muhtemelen ay sonunda oranında müjdesini veririz. Mehmet Akif Ersoy Mahallesi Kapalı Pazar yeri projesinin ihalesine çıkmak üzereyiz. Büyük bir ihtiyacı gidermiş olacağız.
Benim en beğendiğim projelerden bir tanesi KASMEK projemizdir. Çocuk koromuz oldu, sanat müziği koromuz oldu, halk müziği koromuz oldu. 80’ler-90’lar koromuz oldu. Hepsi oldu. Olmayan bir şeyimiz kalmadı. Hem sanata, hem teknolojiye hem çocuklarımızın gelişimine ve üretimine burada katkı sağlıyoruz. Ben burada bazılarını burada telaffuz edemem. Bağlama, gitar, ud, piyano, keman, ney, resim, robotik kodlama, satranç, akıl zeka oyunları, animasyon hazırlama, bilgisayar işletmeciliği, ofis programları, web uygulamaları, Türk Sanat Müziği, korolar, 3D tasarım, corel draw, grafik tasarım, sosyal medya kullanımı, drama, basketbol, voleybol, tenis olmak üzere haftada 883 kursiyerimize kurs veriyoruz. Bu az değil.
Yine akıllı şehir Kastamonu dedik. Ücretsiz internet hizmetimizi şehrimizin değişik noktalarında veriyoruz. Yerli otomobil üretimini destekleme adına şarj istasyonları ile ilgili çalışmalarımızı tamamladık. Ön hazırlıklarımızı tamamladık. Yine akıllı şehir uygulamaları kapsamında 30 bin metre fiber internet kablosu çektik.
Tarihi konaklarımız ile ilgili çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Konak restorasyonları çok önemli. Bununla ilgili küçük bir parantez açayım. Ben Kastamonu’ya geldiğimde Valimiz Enis Yeter idi. Bu konak restorasyonlarını ilk gündeme getiren o olmuştu. Vedat Tek bünyesinde de bir ahşap birimi vardı. Onun üzerinden restorasyonlar yapılıyordu. Hatta bir tabip odasını eski bir konağa taşımak istedik. Valimiz bize konağı restore etmemizi söyledi. Değişik sepelerle Vedat Tek bünyesindeki ahşap birimi işlevselliğini yitirdi. Ben geçen sene Belediyemiz bünyesinde ahşap birimini tekrardan kurdum. Bu konak restorasyonlarını biz kendimiz yapacağız. Belediye bünyesinde Kadınlar Marangozhanesini açtık. Bu da Türkiye’de bir ilk. 1485 kaba hesapla 1500 tane taş baskı figürünü müzeden şehre kazandırdık. Selçuklu Döneminde ait, Osmanlı Dönemine ait bir sürü motif var taş baskıda. Hep söylediğim bir şey var. Ruhunuzu korumalısınız. Taş baskıyı herkes yapıyor. Ama bu Kastamonu işidir diyeceğiniz figürleri kullanmalısınız ki bir farkınız olsun. O fark ortaya çıksın. Konaklarda da böyle. Şimdi bir tanesini bitirdik, birkaç tanesinin de restorasyonuna başladık.
Kültür, sanat ve fuar etkinlikleri yaptık. Yapmaya devam ediyoruz. Türk Dünyası günleri ile ilgili formatta geçen sene değişiklik yaptık. 28 tane ülkeden ve özerk bölgeden Türkiye’ye gelen oldu. Macaristan’daki Turan Kurultayının bir benzerini Kastamonu’da yaptık. Burasının önemi çok ayrı. Özellikle bu anlamda beni ve belediyemizi teşvik eden Genel başkanıma da ayrı bir sayfa açmak istiyorum. Teşekkür ediyorum. Allah uzun ömür versin. Çünkü Sayın Genel Başkanımın teşvikiyle oldu. Selçuklu’nun Uçbeyi, Osmanlının Sancakbeyi, Cumhuriyetin olmazsa olmaz şehri Kastamonu’da Türk Dünyası etkinlikleri, Turan Kurultayının bir benzerini Kastamonu’da yaptık. İlk yaptığımız için elbette eksiklerimiz olmuştur. Bu sene daha da görkemlisini yapacağız. İlk defa dron gösterisi yaptık. Bu gösteri Türkiye’de bir ilk oldu.
Bir diğer önemli projemiz, şehrimizin olmazsa olmazı atık su arıtma tesisimiz. Şehrimizin 28 yıllık rüyasıydı. Bu projeyi bugün yapmaya kalsanız 400 milyon TL’dir. Türkiye’deki ilk 5 tesisten bir tanesi. Bundaki arıtma 3 fazlıdır. Türkiye’deki çoğu tesis tek fazlıdır. Burada aynı zamanda kendi elektiriğimizi üretiyoruz. Orada farmente oluyor gelen atıklar. Bu tesisisin yüzde 85’i Avrupa Birliği, yüzde 6’sı Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ve yüzde 9’u da belediyemizin karşıladığı bir projeydi. Şimdi bazıları buna dudak büküyorlar. Avrupa Birliği fonu ile yaptırdınız diyorlar. Ben de diyorum ki alıversenize. Yüzde 85’ini Avrupa Birliği karşılayacak, yüzde 6’sını bakanlık karşılayacak, yüzde 91 eder ki bizde yüzde 9’unu karşılayıp şehrimize kazandıracağız. 20 yıldır yapılamayanı yapacağız. 6 ay önce teslim alacağız. 3 fazlı arıtma yapacak bu. Türkiye’deki ilk 5 tesisten bir tanesi olacak. Elektriğini kendisi üretecek, günlük 8 ton size yakıt verecek, bunu Tarım ve Orman Bakanlığından alacağınız izinle doğal gübre olarak kullanabilirsiniz, buna da dudak bükeceksiniz. Kusura bakmayın. Atık su arıtma tesisi bu şehrin medarı iftiharı bir projedir.
Sokak sağlıklaştırma çalışmalarını hızlandırdık. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanımızın da açıklaması ile Nasrullah Meydanı ile kale arasında belirlenen bölge kentsel dönüşüm alanı ilan edildi. İlk etapta 80 dönümlük bir alanın bütün hazırlıklarını yaparak bakanlığımıza teslim ettik. İnşallah orada en kısa sürede çalışmalarımızı tamamlarız. 270 tane yapının cephe iyileştirmesini tamamladık. 27 adet tescilli yapının 11 tanesinin restorasyon çalışmaları tamamlandı. 1 tanesi devam ediyor. Çok fazla detaya girmiyorum. Yol, kaldırım, tretuvar ve montaj çalışmalarımızla her daim sahadayız. Dünyanın işini yapmışız. Ben bunları tek tek söylemek istemiyorum ama 70 bin metrekare asfalt yapmışız, 296 bin metrekare sathi kaplama yapmışız, 6 bin 295 metre yol açmışız, 189 bin metrekare parke çalışması yapmışız, yine bu kapsamda 8 bin 272 tül andezit bordür yapmışız, 17 bin metrekare andezit tretuvar yapmışız. 38 bin metrekare tretuvar yapmışız. 7 bin 816 metre korkuluk yapmışız, 418 metre kapı imalat montajı yapmışız, 33 adet durak montajı yapmışız, 120 adet duba imalat montajı yapmışız, 505 metrekare çatı imalatı yapmışız, 39 adet bisiklet otoparkı yapmışız, 250 adet bariyer yapmışız, 32 metre kuş yemliği yapmışız, 12 adet 36 metreküp çöp konteyneri yapmışız. Yaptık da yaptık. Makine parkımızı sürekli güçlendiriyoruz. Bir sürü ilaveler yaptık. Bunu zaman içinde defaatle hemşerilerime duyurdum. Tekrar etmeye gerek yok ama 18 adet araç ve iş makinesi alımı yaptık. Hizmet araç sayımızı 151 araç, 22 iş makinesine çıkardık.
Dere ıslahı projemizi devam ettiriyoruz. Dereyi derledik toparladık ve çok güzel oldu. Tam otomasyonlu park ve bahçeler yerleşkemizi hayata geçirdik. Yağmur hasadı ve kar suları ile yaptığımız sulama kullanıyoruz. İçme suyu paket arıtma tesisi, teknokente bina desteği, mezarlık hizmetlerinde elektronik otomasyona geçiyoruz. Yine sağlık denetimleri, ulaşım çalışmalarını yaptık.
Tabi en önem verdiğim projelerden bir tanesi de kastamonudogal.com projesidir. Bundan 3 yıl önceydi sanıyorum. Siyez almak için Kastamonu’ya gelen bir büyük fabrikamız 50 ton siyezi bir arada bulamadığı için başka şehirden aldı. Bu duruma çok üzüldüm. Siyezi Türkiye’ye biz duyurduk. Siyezden istediğimiz verimi almamız lazım. Bu nedenle kooperatifçilikte Kastamonu’da bu yönde bir zayıflık var. Bu zayıflığı tamamlama adına kastamonudogal.com’u kurduk. Kastamonu’daki tüm ürünlerin tamamını kastamonudogal.com üzerinden hem yurt içinden hem de yurt dışından sipariş edebilirler. Bu bir eksiklikti. Bunun takibini biz yapıyoruz. Neye ihtiyacınız olursa belediye olarak satıcılarımızla koordine olarak ihtiyaçlarınızı karşılıyoruz. Tüm üreticilerimizin bilgileri bizde kayıtlı. Bunu da 3’e ayırdık. Yöresel ürünler, el işleri ve ahşap ürünlerimiz. 3 ayrı kategoride bunların satışını yapıyoruz. Bu çok önemli bir şey. Gençlerimizi BESYO kurslarına hazırlıyoruz. Sporcularımızın yanındayız. Hentbol takımımız ilklere imza attı. Belediyemizin takımı. Tabi maliyetler arttı. Dolar kurundaki artışlardan dolayı. Türkiye’yi Şampiyonlar liginde temsil eden tek kulübüz. Şampiyonlar Ligi kendi kategorisinde çok ayrı bir lig. Dolayısıyla onların çok büyük sponsor destekleri var. Ben 8-10 milyon avro takımlar biliyorum. Biz de 1 milyon avroyu bir araya getirip de sponsor bulamıyoruz. Oradan buradan destekle bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Takım belediyeye de çok ciddi yük olmaya başladı. Bu yüzden biraz daha derli toplu takım yapma arzusundayız. Takımı biraz daha küçültme isteğim var.
Afetle birlikte mücadele ediyoruz. Salgınla mücadeleyi anlattım. Yeni huzurevi projemiz bitmek üzere. Şu anda iç tefrişatını yapıyoruz. İnşallah çok kısa zamanda hizmete açacağız. Huzurevi bir ihtiyaçtı biz ona el attık. Şimdi engelsiz yaşam merkezi. Şimdi bu proje hem yerel yönetimin hem de mülki idarenin gündeminde olan projeydi. Şu anda bu projemizin de iç tefrişatını yapıyoruz. Tüm hazırlıklarımızı yaptık.
Millet Bahçesi projesi devam ediyor. Sen mi yapıyorsun diye soruyorlar. Evet ben yapmıyorum. Hükümetimiz yapıyor. Ama 240 dönüm yeri ben verdim. Bazıları yine bu işe dudak büküyorlar. Ya kardeşim 240 dönüm yer. Kastamonu’nun gözbebeği olan bir yer. 40 dönümünü alsam da millet bahçesini 200 dönüme düşürsem 40 dönümden kazanacağım parayla belediyenin 1 kuruş borcu kalmadan dümdüz çıkarız ama yeşil alan çok önemli. Yok öyle beton yuvası yapıyorsunuz, orayı satıyorsunuz, burayı bilmem ne yapıyorsunuz diyorlar. 240 dönümlük bir millet bahçesini kazandırıyoruz.
Kırık Barajı bizim için çok önemli. Bu olmazsa olmazımız. Bunu el birliği ile gündemde tutmamız gerekiyor. Bu sadece benim çabamla yol alacak bir proje değil. Bunu mutlaka ama mutlaka gündemde tutma zorunluluğumuz var. Proje ne kadar erken biterse şehrin su ile ilgili kabus görmesi de o oranda bitecek. İşin doğrusu var. Yağmur yok, kar yağmadı, Kastamonu kış memleketi. Bu durum uzun gidecek bir tablo değil. Küresel ısınmaya karşı tedbirimizi almak zorundayız. Yeni normallere alışmak zorundayız. Bunun da bir an önce hazırlığını yapmamız gerekiyor.
Acem Hanı ve Gastronomi Merkezi projemize geçen sene başlayacaktık ama maliyetlerden ötürü başlayamadık. Bunda maliyet çok arttığı için mecburen biraz beklemeye aldık. Projede KUZKA’nın da desteği olacak ama bakanlıktan bu konuda olumlu bir cevap alamadık. Daha kolay bitecek projeleri bitirelim de bu ondan sonra değerlendirmeye alalım denen bir proje oldu. Bu projenin yaklaşık maliyeti 25 ila 30 milyon lira arasında. Projenin maliyeti biz işe başladığımızda 8 milyon liraydı. Bu proje bu anlamda tek olacak. Hem eğitim verilecek hem de yöresel ürünleri bünyesinde barındıran Gastronomi merkezi olacak.
Yenilenebilir enerji ile ilgili çalışmalarımız devam ediyor. Rüzgar enerjisi ile ilgili bazı talepler oldu. Bu konuyla ilgili ilçeler dahil çalışma yaptırdık fakat ilimiz rüzgar enerjisinden elektrik enerjisi üretmeye çok uygun değil. Kış memleketi olmamıza rağmen ilimiz için uygun olan proje güneş enerjisinden elektrik üretilmesidir. Güneş enerjisinden elektrik enerjisi üretimi ile alakalı yaptığımız proje iller bankasında bekliyordu ama ben geçen hafta bir takım görüşmeler gerçekleştirdim. İnşallah bunda da hayırlı haberi en kısa sürede veririz.
Nasrullah Meydanı ile ilgili bazı dile getirilen talepler oldu. Tek tip tabela ile ilgili çalışmaları tamamladık. Tabelaların dahi nasıl olacağını belirledik. Meydanda da mutlaka bir düzenleme yapmamız gerekiyor. Taşlar yerinden oynuyor. Bu sene yetişemedik. Belediye caddesini hallettik. Kefeli yokuşunu hallettik. Ama inşallah havalar elverdiği sürece başlayacağız. Muhtarlık işleri hizmet binası ile veteriner işleri hizmet binası projesi ile ilgili hazırlıklarımız tamamlandı. Kuzeykent Mahallesi’ndeki itfaiye binası projemizin kaba inşaatı bitti. Yeri ile ilgili tartışmalar oldu. O bölge trafiğin çok yoğun olduğu bir bölge değil. Okulların giriş ve çıkış saatleri belli. Sürdürülebilir hava, temiz şehir ve bisiklet yolu ile ilgili çalışmalarımız devam ediyor. Kavşak düzenlemesi ile ilgili bir çalışma yaptırmıştım. O çalışmayı revize ettiriyorum. Bir maliyet hesabı çıkarılıyor. İnşallah buna da bir kredi veya hibe bulursak bunu da hayata geçirmek istiyoruz. Çünkü şehrimiz iki ana arter üzerinde gidip geliyor. Çok fazla otoparkımız yok. Hekim olduğum zamanlarda çok öneride bulunmuştum. Önerilerim çok işlerlik kazanmadı. O dönemler çözülebilirdi. Şimdi ise çözülmesi için daha büyük gayrete ihtiyaç var. Bununla ilgili geçtiğimiz günlerde bir müjde vereceğimi söylemiştim. O müjdeyi de vermek için gün sayıyorum. Araç geçiş sayılarının hepsini çıkardık. İnşallah onunla ilgili de bir girişimim var. Büyük bir proje. Çılgın proje olarak duyurduğumuz şey. İnşallah onunla ilgili de müjdeyi veririz.
Şehir içme suyu şebekesinin yenilenmesi ile ilgili IPA kapsamında başvurumuzu yaptık. Bununla ilgili de cevap bekliyoruz. Bu sayın bakanımızın da ilgilendiği bir konu ve bu konuda talimatı var. En kısa zamanda bunu hayata geçireceğiz. Şehrin alt yapısını değiştirmeniz 300-400 milyon liradan ses veren bir proje. Bunu belediye imkanları ile yapmanız mümkün değil. Bazen akıl verenler oluyor. Satılan arsaların bedelleri bu proje için devede kulak kalır. Şehrin başka ihtiyaçları da var.
Kültür merkezi ile ilgili de çok ciddi çalışmam var. Birkaç yer ile görüştüm. Kültür Merkezinin projesini çizdirdim hazırda bekliyor. İş başlamaya kaldı. İnşallah hem Mehmet Akif’teki kapalı Pazar yeri, yine aynı bölgede kreş alanı ve inşallah kültür merkezimizin temel atmalarını gerçekleştireceğiz. Ben sözlerimi büyük oranda yerine getirdim. İşte seçim kataloğunuzda şunlar da bunlar da vardı deniyor. Bu sadece yerel yönetim için değil merkezi yönetim için de geçerli. 3 yıllık kalkınma planı diyorsunuz, 5 yıllık kalkınma planı diyorsunuz, 15 yıllık kalkınma planı diyorsunuz. Her şeyi 4 yılda nasıl bitireceksiniz? Böyle bir şey mümkün değil ki. Ben o iradeyi gösteriyorum. Yine gençlik kültür merkezi ile hobi bahçesi. Bunlarla ilgili bütün çalışmalarımız bitti. Planlanan çalışmalarımız devam ediyor. Akıllı kent uygulamalarımız devam ediyor. Bunlar şimdilik benim aklıma gelenler. Elbette unuttuklarımız vardır.
Belediyecilik ekip işidir. Belediye başkanı orkestra şefidir. Gider para bulur, kredi bulur, proje onaylatır. Bunları hayata geçirmek için şehri için gayret eder. Aslında Kastamonu’da geçirilen her gün şehre de eksi yansıyan bir şeydir. Çünkü gideceksiniz ve bulacaksınız. Dolayısıyla bunu sürekli yapmanız gerekir. Ben bu konuda hiç yüksünmem ve irade gösteririm. Bir örnek vereceğim. Bir büyükşehir belediye başkanına sordum. Çok gelenin gidenin olanın var mı diye sordum. Çünkü bu durum çok mesai kaybı oluyor. Kendisi de belediyeye uğramasının haftada 2 saati geçmeyeceğini ifade etti. Sürekli sahada olmanız gerekir. Belediyecilik odur zaten. Rutin işler zaten yürür. Sizin işiniz proje yapıp para bulmak. Yoksa iller bankasından gelen para ile şehre çok büyük projeler kazandırmanız mümkün değil.
Cumhurbaşkanlığında yerel yönetimler kalkınma planı ile ilgili bir toplantıya davet edildim. Davet edilen kişi sayısı da çok sınırlı. Söyleyecek sözümüz olduğuna inandılar ki bizi de davet ettiler. 15 gün önce ilk oturumunu yapmıştık. Cuma ve Cumartesi günü de ikinci oturumlar yapılacak. Yerel yönetimlerle ilgili önerilerimi ben de dile getirdim. Onları da derleyip toparlayacağız. Bunlar Cumhurbaşkanlığına sunulacak.
Dedim ya belediyecilik ekip işidir diye. Geçtiğimiz günlerde maaş zam oranlarını açıkladım. En düşük maaşı 12 bin lira olarak açıkladık. Bunun istisnası İmar ve İnşaat Şirketimizde çalışan personellerimizdi. Bu durumun çok hakkaniyetli olmadığını düşündüğüm için farklı maaş uygulaması doğru olmaz diye onlarında maaşlarını 12 bin liraya yükseltmiş bulunuyoruz. Hayırlı olsun inşallah.
Teleferik ile ilgili şunu söyleyeyim. Bu konu ısıtılıp ısıtılıp yeniyor. Bir defa ben bu teleferik konusunu açıklarken kimseyi eleştirmek veya kimseye şirin görünme gayreti içerisinde değilim. Ortada bir gerçek var. Teleferik 2018 yılında bitmesi gereken bir projeydi. Biz belediyeye geldiğimizde teleferiği kucağımızda bulduk. Çözme yönünde de ortaya ciddi bir irade ortaya koyduk. KUZKA desteği 2 milyon lira, Tahsin Başkanın ödediği rakam 2 milyon lira olmak üzere firmaya ödenen para 4 milyon liraydı. 3 milyon 300 bin lirayı da ben ödedim. Neredeyse Tahsin bey ve KUZKA’nın ödediği rakam kadar ben ödeme yaptım. Ana firma bir taşeron firmaya işi vermişti. Taşeron firmayı çağırdık ve dedik ki bu problemi ortadan kaldıralım. 3 aşağı 5 yukarı şartlarda anlaştık gibiydi fakat hesap kitap yaptılar denk getiremediler. Ben kendilerine projenin sözleşmede bitme rakamının yanlış hatırlamıyorsam 7 milyon 800 bin olduğunu söyledim. Ben 7 milyon 300 bin gibi bir ödeme yaptım. Geriye 500 bin lira kaldı. Onlarda 500 bin lira ödeme ile projeyi bitiremeyeceklerini söyledi. Peki, dolar ve avrodaki artışın bize kabahati ne? Keşke dolar ve avro ile alınan şeyleri zamanında alıp kenara koysaydı bu problemle karşılaşmayacaktı. Daha uygun şartlarda biz halleşebilecektik. Geçmişi kaşımanın bir anlamı yok da tıkandığı bir nokta var. Sonuçta ben bu zararı ortadan kaldırma adına 500 alacakları olduğunu, 1 milyon lira da ödeme yapacağımı söyledim. Sonra rakamı revize ettim. 1 milyon 500 bin liraya çıktım. Bu arada taşeron arkadaş Erbil’de tutuklandı. Tutuklanınca biz ana firmayla muhatap olmaya başladık.
Maaş konusunu da hallettik. Belediye çalışanlarımız için en düşük maaşı 12 bin Türk Lirası olarak belirledik.
Olukbaşı’nın oraya çok büyük bir bisiklet yolu yapıyoruz. Saraçlar Mahallesi’nde kapalı garaj projemizin olduğu yere de yapıyoruz. Başka alternatif güzergahlar üzerinde de çalışıyoruz. Kastamonu’da en büyük sıkıntı şu: ana arter iki tane. Çok fazla üzerinde oynayabileceğiniz bir yer yok. Bazı arkadaşlar ısrarla defaten söylememe rağmen dere yatağının üzerini gündeme getiriyorlar. Öyle bir şey kanunen mümkün değil. Orası DSİ’nin kullanımında. Keşke izin verseler de öyle bir şeyi yapabilsek. Keşke dere yatağının üzerini kapatsalar da raylı sistemi getirsek.
Hastanedeki çevre düzenlemesi şöyle: Oradaki yolların genişlikleri belli. Çevre düzenlemesi için ne istenebilir orada? Otopark yapılacak bir alan yok. Ne yazık ki herkes yola çekiyor. Aynı şekilde Kuzeykent’te yine ana arter üzerinde herkes arabasını çeker hale geldi. Çünkü orada iş yerleri ve konut sayısı çok arttı. Dolayısıyla bunların hepsi problem mi? Evet, problem. Hastane çevresinde nasıl bir düzenleme yapabilirsiniz? Ancak hastanenin çevresinde bir alan bulursunuz. Ya Milli Emlak’a ait olacak ya da satın alınabilir bir yer olacak. Onu otopark olarak düzenleyeceksiniz. Fakat işin buraya evrileceği çok belliydi. Asıl problem oradaki işyerlerinin sayısının artmasından kaynaklandı. Orada otogarın hemen arkasındaki yerlerin satışa çıkarılması ve satılmasından sonra oradaki trafik yükü çok arttı. Yolun genişliği çok azaltıldı. Aslında bu problemler büyük oranda o zaman çözülecekti ama ne yazık ki iş buraya kadar evrildi.
Belediye Başkanlarımızla sürekli görüşüyoruz. Biz il belediyesi olarak, ben bu anlamda sadece MHP’li belediyeler olarak ayırmıyorum. Hangi belediyemizden hangi talep gelirse il belediyesi olarak onların dertlerine derman olma yönünde çabayı elbette gösteriyoruz. Sıklıkla bir aradayız.
Kastamonuspor konusunda, sevgili Cengiz Başkan’a öncelikle buradan selam olsun. Bazı arkadaşlar herhalde yeterli desteği vermediğim şeklinde bir önyargıya sahipler. Ben şimdi verdiğim desteği buradan ifade edeyim de ne kadar ne yapmış olduğumuzu da görmüş olsunlar. 1, formalarının hepsini ben yaptırdım. Medikal desteği ben veriyorum. 7-8 kişilik personel desteğini ben verdim. Sahanın bütün bakımlarını çimini vesaire ben yaptırıyorum. Otobüsü Kastamonu belediyesi olarak kiraladık. Aylık iaşelerini Kastamonu Belediye Başkanlığı olarak biz karşılıyoruz. İlave olarak altyapının yemek giderlerini biz veriyoruz. Bu rakam ne kadar? Hani ‘Belediye Kastamonuspor’a destek vermiyor’ diyen arkadaşlar kulağınızı açıp iyi dinleyin. Bu verdiğimiz destek 5.5 milyon Türk Lirası tutarında bir destek. Eğer hala destek vermediğimi düşünüyorsanız.
Doğalgaz anlaşmasından Kastamonu’nun payına düşeni alması bize bağlı. Biz ne kadar büyük bir lobi oluşturup da bu konuyu dillendirirsek, gündeme getirirsek buradan da bize o kadar büyük oranda pozitif yaklaşım olur. Bu şehrin tamamını ilgilendiren bir konu. Dolayısıyla mutlaka ama mutlaka şehrin bu konuda ön alması lazım. Herkesin bir araya gelmesi lazım. İktidarı muhalefeti bu taleplerimizi Ankara’ya ulaştırabilmeliyiz. Bu olduğu zaman neden olmasın? Ben sadece iki defa Ulaştırma Bakanımıza söyledim. Spor Bakanımıza da ilettim. Hatta bazıları dediler ki Spor Bakanı’nda da istenir mi bu? Niye istenmesin kardeşim. Bakan bakandır. Bakanlar Kurulu’nda Kastamonu’ya bir destek verir. Ben mesela onu da gündeme getirdim. Dedim ki burası Selçuklu’nun Uç beyliği, Osmanlı’nın Sancak beyliği, Cumhuriyetin olmazla olmaz şehri. En fazla şehidi vermişiz. Milli Mücadele’nin kıvılcımı bu topraklardan ateşlenmiş. Şerife Bacıların, Halime Çavuşların, Rahime Kaptanların memleketi burası. Evliyalar şehri, şehitler diyarı. Hak ediyoruz. Bizim istiklalimizin yolu istikbalimizin de yolu olsun. Dolayısıyla bir tren yolu ne kadar yakışır dedim. Öylece kaldı.
Şunu da arada ifade edeyim. 27-28-29 Ocak tarihlerinde Kuzeykent Nikah ve Konferans Salonumuzda ‘Karne Şenliği’miz olacak. Çeşitli etkinliklerimizin olacağı programımıza tüm çocuklarımızı bekliyoruz. Çocuklarımız için de sürekli etkinlikler düzenlemeye devam ediyoruz.
Tabi yakıştıranlara teşekkür ediyorum. Belediye Başkanlığı da çok kutsal bir görev milletvekilliği de öyle. Bu noktada ben hiçbir zaman genel merkezimize bir taleple gitmem. Böyle bir talebim olmaz. Ama genel merkezimizin de bu anlamda genel başkanımızın, teşkilat başkanımızın, yerel yönetimlerden sorumlu genel başkan yardımcılarımızın alacağı her türlü karar da benim için makbuldür, muteberdir. 7/24 zaten genel merkezimizin emrindeyiz. Ben şehrin belediye başkanıyım. Bu noktada 40 yıldır da siyasetin içerisindeyim. Çocuk denecek yaştan itibaren. Onun için özellikle Ocak’tan yetişmiş olanlarda o teşkilat hiyerarşisi çok önemlidir. Genellikle de biz de görev istenmez, verilir. Bu anlamda genel merkezimiz ne derse ben orada olurum. Bu çok net. ‘Yoruldun. Dinlen biraz’ denirse o gün itibarıyla bırakırım. Ama partimin ve teşkilatımın ardında sonuna kadar giderim. ‘Devam et’ denirse devam ederim. ‘Farklı bir noktada değerlendirmek istiyoruz’ denirse de genel merkezimizin alacağı her karar bizim için makbuldür.
Uğurlu konusu beni de heyecanlandırıyor. Çünkü ortada bir problem var. 10 yıldır süregelen bir problem. Öyle olduydu, böyle olduydu. İşte kuş çıktıydı, bilmem ne olduydu. Açılacaktı, açılamamıştı. Söz verilmişti, verilmemişti. Kardeşim dün dünde kaldı. Ortada şehrin bir problemi var. Benim için acıyor. 500 kişi her gün komşu ilimiz Karabük’e gidiyor muayene ve ameliyat olmaya. Bu 500 kişi birer tane refakatçi ile gitse her gün 100 0 kişi Karabük’te esnaf sevindiriyor. Hiç mi rahatsızlık duymuyorsunuz bundan? Ben hekimim. Benim Amasya’dan, Bartın’dan, Zonguldak’tan, Karabük’ten gelen hastalarım vardı. Burası sağlığın merkeziydi. Bölgenin bütün hastaları büyük şehirlere gitmeden önce nihai cevabı almadan önce buraya gelirlerdi derdimize bir derman var mı diye. Bu tersine döndü. Şimdi bir yıldır uğraşıyorum. Büyük bir problem bu. Bu hemen çözüyorum diyeceğiniz bir problem değil. Ortada ekonomik bir problem var. Ticari bir problem var. Hukuki bir problem var. Var oğlu var. Herkes konuşuyor. Herkes konuştuğu için de en az 3-4 ayımız bir arpa boyu yol almadan gitti. Ben bu konuda çok net bir şey söyleyeyim. Ben bunu siyasi ikbal için falan açma derdinde değilim. Benim paye alma gibi bir derdim falan da yok. Bugün varız yarın yokuz. Şehrin bir probleminin çözülmesi noktasında ben irade gösteriyorum. 10 yıldır çözülmemiş bir problem. Tabi bu konuda konuşurken de hassas konuşmak lazım. Çünkü bir ihale süreci var. Benim bir yıldır görüşmediğim mali müşavir, görüşmediğim hukukçu neredeyse kalmadı. Hepsinden fikir aldım. Hepsiyle görüştüm. İşi buraya kadar da getirdik. İhale sürecini tamamladık. Bunun neticesinde de bunu çözme noktasında bir irade gösteriyorum. Bir defa şu net bilinsin. Burası Albaraka Türk’ün, Ziraat Bankası’nın, Atıf Uğurlu’nun, Selami Ataç’ın ağırlıklı olduğu ama yüzlerce başka başka hem çalışanın hem de farklı firmaların alacaklı olduğu bir konu. Uğurlu Royal Hospital. Şimdi burada iki tane şey var. 1, bina. 2, ruhsat. Geçen sene mevzuatta yapılan bir düzenleme ile birbirini tamamlayan unsurların ihaleye birlikte girmesinde herhangi bir behis yoktur diye bir karar vardı hukuken. Dolayısıyla ruhsat menkul diye geçiyor. Bina gayrimenkul diye geçiyor. Dolayısıyla yaşanmış tereddütlerin büyük çoğunluğu da bundan kaynaklanıyordu. ‘Binayı alırsak ruhsat ne olacak? Ruhsatı alırsak bina ne olacak?’ soru işareti birkaç tane niyetleneni de bundan vazgeçirdi. Ama hukukun verdiği karara tabi olarak bizim diyecek hiçbir şeyimiz yok. Aslında ikisi birlikte ihaleye çıkacakken burada bir itiraz sonucu 10 dakika 15 dakika arayla ruhsatın ve binanın ihaleye çıkması söz konusu. Burada net bir şeyin anlaşılması lazım. O ruhsat binaya göre ruhsat. Aynı tabancanın kılıfı gibi. Dolayısıyla farklı farklı sesler benim de kulağıma geliyor. Efendim ruhsat çok para diye ruhsatı alırız. Ruhsatı alırsanız eğer aynı binayı yapmak zorundasınız. Ruhsatı alırsanız o ruhsatı da daha büyük bir şehre satamazsınız. Böyle çünkü. Ben bu problemi ortadan kaldırma adına bir irade gösterdim. Bu iflas masasında. Büyük çoğunluk bu konudaki haklarını iflas masasına devretmiş durumda. Haklarını iflas masası takip edecek. Dolayısıyla burada iflas masası tam yetkili. İflas masası satıyor. Yani devlet satıyor. Yani bir başkasının değil. Başkasının üzerine hak talebi var. İtiraz hakkı var bazılarının. Ama burada devlet satıyor. Ben de belediye olarak, devlet olarak talibim. Devlet satıyor, devlet de talip oluyor. Değişik değişik laflar duyuyorum. 10 yıldır bu konuda iki çift kelam etmeyi çok görenlerin bu süreçte konuşmalarını çok yadırgıyorum. Bence daha da fazla bu konu ile ilgili yorumda bulunmasınlar. Söyleyecek sözü olan, ben kapalı kapılar ardında değilim. Önceki gün duydum. Fişmankeş de girecekmiş. Ne yapayım yani? Sonuçta ben bir irade gösterdim 10 yıldır çözülememiş bir problemin çözülmesi konusunda. Alana hayırlı olsun ama ben de bu işe o kadar emek verdim kolay da bırakmam. İkincisi, biz bu konuda kendi içimizde de kırılganlıklar yaşadık. Kafasında çok soru işareti olan arkadaşımız oldu. Ama biz kendi içerimizdeki soru işaretlerimizi büyük oranda çözdük ki bir önceki gün olağanüstü meclis toplantısında sadece meclisin tamamının 1 firesi ile geçti bu yetki verilmesi. Demek ki ortada anlaşılmaz bir durum yok. Mesela birlikte siyaset yaptığımız eski il başkanımızın bile kafasında soru işareti oluştu. Ya acaba ne olur? Olan şu: biz gireriz, evvel Allah bunu alırız dedim. Belediyenin mülk almasının önünde bir engel var mı? Yok. Kararsızlık bu konuda en son tercih olmalı. Hepimizin hayatımızla ilgili aldığımız kararları var. Bazen radikal, bazen değil. Hayatımızda hepimizin keşkeleri var. Ama bu benim keşke diyeceğim işlerden bir tanesi değil. Çünkü bu konuda bir beklenti var. Şehrin belediye başkanı olarak her gün yüzlerce hastanın oraya buraya taşınmasından ben rahatsızlık hissediyorum. Bu problemin çözümü adına da bir irade gösteriyorum. Burada herkesin yardımcı olması gerekir. Ödeneği ayrıldı. Ben o noktada kredi kullanmaktan yanaydım. Ama kendi aramızdaki konuşmamızda kredi kullanmaya kullanıyoruz ama bir itiraz durumunda olur da süreç uzarsa boşu boşuna faiz ödemeyelim. Tamam dedim, doğru. Öyle yapalım. Biz bastıralım paramızı alalım. İlerde gerekirse kredi kullanma yönünde irade gösterelim. Tabi kafasında soru işareti olan çok kişi oldu. Yapar mı? Yapamaz mı? Olur mu? Olamaz mı? Olur mu, olmaz mı herkes 6 Şubat tarihinde görür. Herhalde beni şaka falan yapıyor zannediyorlar. Tabi beni rahatsız eden gelişmeler de oluyor bu arada. Önceki gün mecliste bir meclis üyemiz ‘şöyle de talip olan varmış, böyle de talip olan varmış’ dedi. Dedim ki; ‘ 10 yıldır talip olmamış da şimdi mi talip olmak akıllarına geliyor?’ Akabinde de ‘parayla, imanın kimde olduğu belli değil’ dedi. Yani dedim: ’10 yılın sonunda ben alacağım deyince 1 yıldır da emek verince herkesin iştahı mı kabardı?’ Önceki gün burada var. KASİAD’dan Uğurlu çıkışı. Onların da gündemine gelmiş. Benim de çok sevdiğim, dostum, kardeşim iş insanımız Ayhan Arslan’ın başkanı olduğu bir dernek. Başkan yardımcısı da benim 37-38 yıllık arkadaşım Avukat Fikret Bey’dir. Fikret Özkan’dır. Devrekanilidir. Birdenbire hiç gündemde yokken ihaleye 15 gün kala bu konu gündeme geliyor. Alalım mı? Almayalım mı? Alacaksanız 1 yıldır ben bu işle uğraşıyorum. Bir kapımızı çalarsınız da sorarsınız bu iş ne alemde diye. Bizim yapabileceğimiz bir şey var mı diye. Ben böyle bir görüşmenin yapıldığını duyduktan sonra KASİAD Başkanı Ahmet Arslan’ı aradım. Dedi ki; ‘Böyle bir görüşme bizim Kastamonu şubede olmuş ama ben nedir ne değildir bilmiyorum.’ Dedim ki; ‘ Ben 1 yıldır emek veriyorum. Bununla ilgili çalışıyorum.” O; ‘benim haberim yok’ dedi. KASİAD’ın başkanının haberi yok belediyenin ilgilendiğinden. Şimdi burada hiç kimse bu durumdan paye çıkarmaya çalışmasın. Çayın taşıyla çayın kuşu vurulmaz. Buna da ben izin vermem. Bu konunun burada gündeme gelmesi bir arkadaşımız burada siyasete atılmış. Eski il başkanı, yeni ayrılmış. Bu konuda ben yol alabilir miyim diye düşünüyorsa yanlış yapıyor. Diğer arkadaşımız da bu konuyla ilgili bir paye kazanmak istiyorsa bunun da yolu o değil. Şehrin 10 yıldır sivil toplum kuruluşları ile dinamikleri neredeydi? Uğurlu konusunda bugüne kadar parmağını kımıldatmayanlar ben buraya talip olunca mı sivil toplumu, dernekleri vesaireyi akıllarına getiriyorlar. Bir de belediyenin alma iradesi göstereceği bir yerle ilgili sağlık alanının ranta kurban edilmemesi yönünde öneride bulunuyorlar. Ben bunu şeye benzettim biraz. Eskiden hükümete ayar vermeye çalışan ekonomiyle vesaireyle ilgili iş adamları derneği vardı. Onların tavrıyla bir de siyasete yön vermeye kalkan askeriyenin e-muhtıralarına benzettim. Ben onları yemem. Bir ikincisi burada bir ifadeden de rahatsız olduğumu dile getirmek istiyorum. Hastane olarak hizmet vermesini taahhüt ettiğim için destekleme kararı almışlar. Benle görüşülmedi bu bir. Diyelim ki taahhüt etmedim. Ne yapacaksınız? ‘Belediye başkanının taahhüt etmesi üzerine destekleme kararı aldık’ demek, ne demek? Kardeşim girip alacaksanız buyurun. Ama ranta kurban edilmemesiydi, yok taahhüt etme gibi cümlelerle, maksadını aşan ifadelerle bana sakın ha sakın gelmeyin. Bunu kim kaleme aldı bilmiyorum. Belediye başkanı ile görüşerek diyor. Benle görüşülmedi. Ben Ayhan Başkan’la görüştüm. ‘Bu konuyla ilgili insiyatif almam söz konusu değil. Bu sadece gündeme geldi’ diyor. 10 yıldır gündeme gelmeyen bir şeyi ihale aşamasında gündeme getirip akabinde de basına bu şekilde bir ifade ile, belediye başkanının taahhüdü diye ifadeyle çıkarsanız kusura bakmayın. Bu işler fabrika yönetmekle hastane yönetmekle falan olmuyor. Bu konuda benim gücüm var, ben bunu almaya niyetleniyorum diyen buyursun alsın. Ama kamuoyu oluşturup 200 kişiden 1’er milyon, 400 kişiden 5’er milyon vesaire ile yola çıkıyorsanız siz zaten baştan bu işte yol alamamışsınız demektir. Bence hem bu ifadelerinizi tekrar bir gözden geçirin hem de bu ifadelerinizi bence bir düzeltin. Şimdi Allah nasip ederse 6 Şubat günü belediye başkanı olarak o ihaleye gireceğim. Devlet satıyor ben de devlet olarak oradayım. Alma iradesini göstereceğim. Ne yapacaksın orayı alınca? Ne yapacağımı da aldıktan sonra görürsünüz. Ama ben sağlıkla ilgili bir problemi çözme yönünde irade gösterip herhalde orayı farklı bir amaçla kullanacak da değilim. Yok orda tadilat var, iş teşrifatı var. E, var. Yok değil. Ne yapacağım? Diyeceğim ki; ‘Kardeşim belediye olarak ben işletecek değilim burayı. İşletmek isteyen var mı? Buyurun.’ Efendim burada 20 milyon, 30 milyon, 50 milyon, 70 milyon masraf var. Tamam var. Ben de baktıracağım ona. Onların demesi ile değil. Benim de teknik bir sürü ekibim var. Diyelim ki 50 milyon Türk Lirası masraf var. Tamam kardeşim. Ben sana olacak şeyi de söyleyeyim. Hastanelerin kira bedelleri üç aşağı beş yukarı bellidir. Bilmeyenler için söylüyorum. Hastane binalarını kiralamak metrekare üzerinden dolar bazlıdır. Ruhsat da ayrıdır. Bu ruhsat A sınıfı bir ruhsattır. Türkiye’de sayılı ruhsatlardan bir tanesidir. Çok ciddi de bir ederi vardır. Benim hesaplamalarıma göre üç aşağı beş yukarı bu binanın belediyeye dönmesi, kendini döndürmesi 5 yılda bitiyor. Kira olarak biz verdiğimiz rakamı 5 yıl içerisinde geri alırız. Zaten 10 yılda aldığınıza iyi bir yatırım deniliyor. 5 yılda aldığınız çok daha iyi bir yatırım. Çok iyi bir yatırım olur. Şehrin bir problemi çözülmüş olur. Sağlık ile ilgili problemimiz ortadan kalkar. İl dışına giden vatandaşlarımızın paraları Kastamonu’da kalır. Buradaki esnafımızın yüzü güler. Bundan daha büyük bir şey var mı? Bunu çözme yönünde inşallah ciddi bir gayretim oldu, olacak. 6 Şubat’ı ben de büyük bir aşkla, şevkle bekliyorum. İnşallah çözeceğiz. Hayaliniz ne kadar büyük olursa gerçeğiniz de o kadar büyük olur. Helikopter pistine kadar olan bir binanın hizmete açıldığında sağlık turizmi noktasında gelebilecek hastayı düşünebiliyor musunuz? Dün Kastamonu sağlığın merkeziydi. Bugün neden olmasın. Hemşehrilerimin desteği ile inşallah topyekün bu sorunu çözeceğiz. Bu noktada zerre şüphem yok. Burayı beraber alalım mı diyenler de oldu. Dedim ki; ‘Kardeşim kusura bakmayın. Ben işi buraya kadar getirdikten sonra ben belediye olarak alacağım. Şahsıma almıyorum. Belediyenin mülkü olsun. İşletmek isteyen de buyursun işletsin. Şartları konuşuruz işletilir.’ Durumdan vazife çıkarmak isteyenler için söylüyorum. Ziraat Bankası Genel Müdür Yardımcısı beni aradı; ‘Başkanım burası defaten ihaleye çıktı. Alan olmadı. Soran da olmadı. Parayı yatırdığımızla kaldık ihaleye çıkması için. Alacaksanız biz bu parayı yatıralım’ dedi. Ben alacağım dediğim için de ihale süreci başladı ve o para yattı. Ben hatta bu konuda itiraz hakkı olanlarla da görüştüm. İtiraz hakkı olanlar var. ‘İhaleyi Allah nasip eder de ben alırsam itiraz etmeden önce bir defa daha görüşelim’ dedim. Çünkü bu kimsenin faydasına olan bir şey değil. Bu problem çözülsün. Şehrin kanayan yarası bu. Biz nasıl burasının alınması noktasında elimizi değil gövdemizi taşın altına soktuk itiraz noktasında da problemleri çözme noktasında da aynı iradeyi gösteririz. Gösteririm. Allah’ın izni ile çözeriz.
Şehrin problemlerini çözme noktasında ciddi çaba sarf ediyoruz. Hem genel merkezimizle hem de bakanlıklarımızla irtibat halindeyiz. Şehrin problemlerinin üstesinden birlikte geleceğiz. Tek başıma ben hiçbir şey değilim. Biz birlikte güçlüyüz. Birlikte Kastamonu’yuz. Birlikte Türkiye’yiz. Birbirimizin iyi niyetinden şüphe etmediğimiz müddetçe, birbirimizin elini bırakmadığımız müddetçe bu ülkenin de bu milletin de üstesinden gelemeyeceği hiçbir problem yoktur. Anadolu’nun mayası sevgi üzerinedir.
Ayakları bu topraklara basan, Ay Yıldız’ın altında ülkesi için, milleti için kafasını, gönlünü, beynini yoran herkes bizim için makbul ve muteberdir. Ama ayakları bu topraklara basıp başka başka rüyalar peşinde koşanların da korkulu rüyası olmaya devam edeceğiz.
Son söz olarak, daha öncesinde birkaç defa dile getirdim diye beni eleştirenler FETÖ ile ilgili benim o açıklamamdan sonra lütfen gazeteleri takip etsinler. Ne kadar gözaltı olmuş, ne olmuş görsünler. ‘Bildiklerinizi savcılığa verin, onu yapın, bunu yapın’ diyorlar. Savcılığın bilmediğini nereden biliyorsunuz. Ben bazı işlerde diyeceğimi derim. Kimseden de çekinmem. Ortada bir şey gördüm ki bunu dile getiriyorum. Ülke neler çekti. 2-3 nesli mahvettiler. Ne yapacağız? ‘Keşke yapmasaydınız’ mı diyeceğiz? Elbette bu işe kim önayak olduysa üst tayfada… Aşağıda çok samimi olan insanların olduğunu biliyorum. Onlar bir gaflet içerisinde olmuş olabilirler. Onlarla ilgili kararı yargı verecektir. Ona diyeceğim bir şey yok. Fakat üstteki yöneticilerini ben affetmem. Tarih de affetmez. Kafayı emanete vermişsiniz iblisin çocuklarının taşeronluğunu yapıyorsunuz memlekette. Ondan sonra, ‘bitiniz kanlanıyor. Görmüyorum zannetmeyin’ dediğimde de ‘bildiğiniz bir şey varsa savcılığa gidin’ diyorsunuz. Ne biliyorsunuz savcılığın bilmediğini. Siz herkesi kendiniz gibi gaflet uykusunda mı zannediyorsunuz. Gördük ki söylüyoruz. Söylemeye de devam edeceğiz. Allah’ın izniyle bu ülke çok şeyin üstesinden geldi. ‘Bu da geçer Ya Hu’ diyelim.