baskentpostasi @ gmail.com

Dünya ülkelerinin kutladığı ve Türkiye’nin de uluslararası düzeyde kutladığı bazı önemli ve anlamlı günlerden bir tanesi de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü etkinlikleridir.

Dünya kadınlarının ortak bir gün kutlama isteğinin gündeme gelişi 1857’li yıllardır. 1911 yılında Dünya Kadınlar Günü ilk kez kutlanmış. 1960'lı yılların sonunda Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 16 Aralık 1977 tarihinde 8 Mart'ın "Dünya Kadınlar Günü" olarak kutlanmasını kabul edilmiş. Tarihte belgelenen ilk kadın hareketi 1909’da New York’ta gerçekleşmiş.
Türkiye'de ise, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ilk kez 1921 yılında "Emekçi Kadınlar Günü" olarak kutlanmaya başlanmış. "Birleşmiş Milletler Kadınlar On Yılı" programından Türkiye'nin de etkilenmesiyle, 1975 yılında "Türkiye 1975 Kadın Yılı" kongresi yapılmış. 1984'ten itibaren her yıl çeşitli kadın örgütleri tarafından "Dünya Kadınlar Günü" kutlanmaya başlanmış.
Evet, bugün önemli bir gündür. Anneler, kadınlar, dahası insanlar çok önemlidir. Çünkü beni bir kadın; annem doğurdu. Bizleri doğuran, dünyaya gelmemize vesile olan bir kadındır, annedir. “İnsana en yakın olan, cennetin annelerin ayakları altında olan bir anneni”nin çocuğuyuz. Ve dahası bizlere dünyada ilk üç sırada en yakın olan fedakârlık ve şefkat timsali bir annenin yavrusuyuz.

Anne hayattaki ilk öğretmendir, şefkatin en güzel numunesidir anneler, kadınlar. İnsan kendini doğuran kadını, annesini sevip ve haklarına nasıl saygı duymaz ki? Havva, Meryem, Hacer, Emine, Hatice, Fatma, Zeynep, Ayşe çocuklarımıza takmış olduğumuz isimler anlamlı değil mi dersiniz? Ya tarihe yön veren Malhun Hatunlar… Onlar bizim annelerimiz…

Kurtuluş Savaşı’nda; üsteğmenlik rütbesine kadar yükselen Kara Fatma (Fatma Seher), Ayşe Ana, Tayyare Rahmiye ve diğerleri, Kastamonu Kışlası önüne kadar gelebilen Cephanesi ve yavrusu uğruna kendisini feda eden kahraman anne, o bir kadın. Tarihi süsleyen daha nice olayların kahramanı kadınlar!

Vatanı için çocuklarını kınalı kuzu yaparak şenlikler halinde evlatlarını, eşlerini bu vatan topraklarında şehadete uğurlayan, içleri acı, omuzları dik vakur anne, bacı ve eşler, onlar da kadın. Babasına selam duran masum yavrucaklar, yarının anneleri. Bu kadınlar, anneler nasıl alkışlanmasın, takdir edilmesin ki. Kadın haklarına, sorunlarına önyargılardan, kaygılardan uzak bir şekilde bakılması halinde, hele hele insan nazarı ile bakılması birçok sorunu çözer herhalde. Yani kadın hakları, insan hak ve özgürlükleri, karşılıklı sevgi, saygı, şefkat ve sadakat çevresinde ele alındığında birçok sorunun üstesinden gelinir herhalde.

Kadın nasıl değerli olmasın ki? Allah’ın yarattığı nasıl kıymetsiz olsun ki?
Kadın kutsaldır. Çünkü kadın annedir, ilk öğretmendir, sığınılacak kucaktır, şefkat kahramanıdır, dua merkezidir. Kadın annedir, bacıdır, ninedir, haladır, teyzedir, yengedir, eştir, kız evlattır…İşte en dar kapsamda kadının cevabı.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü anlamlı ve önemli bir gündür elbette. Keşke sadece her zaman bugünü kutlayanların kutlaması yerine bugünü kutlaması gerekenler kutlasa, bugün her zaman konuşanlar ve konuşulanlar yerine bugünün haritasını çıkaranlar konuşulsa, yani rutin dışına çıkılsa, usanç vermese ve adetten öte bir şeyler yapılsa bugün. Daha da önemlisi sadece desinler için konuşulmasa, konuşulanlar dört duvar arasında sınırlı kalınmasa. Kadın hakları, sorunları konusunda hep aynı türküler söylenmese, sahnede hep aynı kişiler oynamasa, konuşulanlar sessiz olmasa. 8 Mart’ın ne anlama geldiğini bilmeyen ve o tarihi bilmeyen kadınlar unutulmasa. Hele hele tarihteki kadınlar, anneler; dünümüz anlatılsa ne anlamlı olur değil mi?
Bugünü sadece hep aynı kişiler kutlamasa, bugün sıradan ve mış gibi olmasa.
Bosna’da, Sırbistan’da, Azerbaycan’da, Kırım’da, Doğu Türkistan’da, Filistin’de, Balkanlarda, Afganistan’da, Irak’ta… kadınlara ve çocuklara yapılan zulümler, tecavüzler reyting alamadığından mı, taraflı bir gözlük kullanıldığından mı, nedendir ama BM Raporlarında özgür bir şekilde, demokratik bir ifadeden yoksun bırakılmış(!) Keşke, ama demeden bugün için eşitçilik, demokrasi ruhu herkes için geçerli olsa…
Tarihi gerçeklerde kadın ele alınırken İslam Dininİn kadına verdiği önem unutulmasa, Veda Hutbesi göz ardı edilmese…
Ne kadar büyüsem ve yaşlansam da çocukluğum kadar annemin şefkatine ve kucağına ihtiyaç duyuyorum. Ve “Bana hayatım boyunca ah çektirmedin, kötü haber vermedin sen de öyle mutlu bir hayata sahip ol” duasında bulunan karanlık şehrin aydınlık lambası annem, hayatın keşmekeş ikiyüzlülüğünde senin ninnilerini, türkülerini ve sıcak kucağını özlüyorum.
Çünkü ben adı ve soyadı gibi güzel olan annemi kaybettim. Hangi yaşta olursanız olun eğer annenizi kaybetmişseniz siz çok yalnız kaldınız, her şeye rağmen bir kucak, sığınak, liman, merhamet… yok artık.
Dayanağınız ise Merhum Gül ve Güllü Annemizin hayatta iken sizden razı olması, size dua etmesi, mekânı değişen Merhum Annem ’in sadece mekânı değişti; ama hayatı, hayrı, amel defteri hayırlı evlat olma adına devam ediyor.
Kadına anne gözü ile bakıldığı zaman bir başka güçlü ve huzurlu oluyor insan.
Merhume annelere rahmet olsun, mekanları cennet ve ebediyette şefaatiyle bize cennettin kapısını açsınlar. Hayatta olan bir elmanın yarısı olan hayatın mimarları olan fedakâr kahramanlara selam olsun…