memduh @ baskentpostasi.com

1992 yılında Ermenistan tarafından işgal edilen ve büyük katliamlar yapılan Karabağ Bölgesi, bugün artık yeniden Azerbaycan Ordusunun harekatı ile özgürleşme yolunda adım adım hedefe gitmektedir. Karabağ tarihine baktığımızda, tarihin her döneminde Türk yurdu olduğu görülmektedir.
Karabağ, Azerbaycan’da Kür ve Aras ırmakları ile Gökçe Göl arasında bulunan  ve Arran diye anılan bölgenin Türkçe adıdır. Bu bölge tarihi boyunca Türk topluluklarının gelip yerleştiği ve yurt tuttuğu bir yerdir.
Azerbaycan sahasında yaşayan Azeriler; XI. yy. başlarından XIV.yy.’a kadar bu bölgeye gelip yurt tutmuş Oğuz Türklerinden oluşmaktadır  ve bunların çoğunluğu da Yıvalar ve Afşarlar tarafından teşkil edilmektedir.[1] Sav Tekin yönetimindeki Türkler, Müneccimbaşı’nın ifadesiyle, Arran (Karabağ) ülkesinin bütün ova, nahiye, dağ ve kalelerine yerleştiler. Nasavi, Arran ve Mugan’daki Türkmenlerin yoğunluğunu anlatmak için “karınca gibi kalabalık” ifadesini kullanmıştır. Harzemşahlar döneminde ise Arran vilayetine “Türkmen Yığınağı” denilmektedir.[2]
Azerbaycan 1076 tarihinde kesin olarak Türk toprağı haline gelmiştir. Melikşah’ın ölümünden sonra Azerbaycan, Irak Selçukluları’nın eyaleti olarak önemli bir askeri güç haline gelmiştir. Daha sonraları Kara koyunlular, Ak koyunlular ve Safeviler devrinde buradaki Türkmen kitlesi varlığını korumuş ve hatta Anadolu’dan; Azerbaycan ve İran’a büyük Türkmen göçleri olmuştur. Bu göçler sırasında Anadolu Afşarlarının büyük bir kısmı bu bölgelere gelmiş; Kara koyunlular, Ak koyunlular ve Safeviler’in kuruluşunda büyük rol oynamışlardır. [3]
İşte Azerbaycan’da ve özellikle Karabağ bölgesinde yoğun olarak yerleşen Afşarlar tarafından Karabağ Hanlığı kurulmuştur. Ebulgazi Bahadır Han’a göre;  Karabağ, Oğuz Han’ın üçüncü büyük oğlu olan Yıldız’ın büyük oğlu Afşar’ın torunlarından Cevanşir Kabilesinin Sarıcalı sülalesine aittir. Bu Türk sülalesinin Karabağ’daki köklerinin İslamlıktan öncelere kadar gittiği de bilinmektedir.[4] Arran (Karabağ) hakimi ve Gürcistan hükümdarları olan Cevanşirler, Hülagu Han’ın Anadolu’ya getirdiği ve Azerbaycan’a yerleştirdiği, Timur’un ise Anadolu’dan Karabağ’a naklettiği Afşarlar ile birleşerek Otuz İki Cevanşir (32 boydan müteşekkil) adını almışlardır.[5] Bu birlik içinde başka boydan Türklerde bulunuyordu. Bunlardan 8 boy Kıpçaklara mensuptu.
III. Murat devrinde (1574-95) Safevilerden Osmanlı hakimiyetine geçen Karabağ, Nadir şah zamanında 1735 yılında Osmanlılardan geri alınmıştır. Fakat Karabağ’daki Cevanşir Afşar Türkmenlerinin Reisi Sarıcalı Ali Bey, Nadir Şah’a boyun eğmediğinden dolayı Horasan’a sürülmüştür. Daha sonra buradan firar eden Ali Bey, Karabağ Dağlarına gelerek İran’ a karşı savaşa devam etmiştir ve  Karabağ Hanlığı’nın da kuruluşu  bu zamanlara rastlamaktadır. Merkezi Şuşa olan Hanlık, kuzeyde Kür ırmağı ve Gence Hanlığı, güneyde Aras nehri, batıda Nahcivan, doğuda ise Kür ve Aras nehirleri arasındaydı. Penah unvanını alan Ali Bey, Şuşa’ya müstahkem bir kale yaptırmış ve bu kale İran saldırılarına karşı çok güçlü bir engel  olmuştur.
Penah Han, Gürcistan Krallığı, Gence Hanlığı ve Kaçarlardan Ağa Muhammet Şah ile savaşmıştır. Daha sonraları yerini oğlu İbrahim Halil’e bırakarak kendisi Şiraz’a gitmiştir. Güçlü bir kişilik olan İbrahim Halil Han, 1789’da Ermeniler tarafından çıkarılan bir isyanı bastırmış ve Sünni bir Türk olan Molla Penah Vakıf’ı baş vezir yapmıştır. Molla Penah Vakıf, Rus yayılmacılığı karşısında komşu Türk Hanlıkları ile bir birlik oluşturmaya çalışıyor ve aynı zamanda Osmanlı Devleti ile de iyi ilişkiler kurmak istiyordu. Ancak İran’la münasebetleri iyi olmadığından dolayı; 1795 yılında Gürcistan’ı cezalandırmaya giden İran şahı Ağa Muhammet Han’ın saldırısına maruz kalmışlardı. Karabağ’dan geçerken büyük bir direnişle karşılaşan Ağa Muhammet, Şuşa’yı almaya muvaffak olamamıştır. 1797’de Şuşa’yı tekrar kuşatan şah, Hanlığın herhangi bir yardım alamaması üzerine Karabağ’ı ele geçirerek büyük  katliamlar yapmıştır. Ilısu Hanlığına sığınan İbrahim Halil Han, iki  ay sonra Karabağ’ı tekrar ele geçirmiş ve hızla gelişmekte olan Rus tehlikesine karşı tedbirler almaya başlamıştır. Osmanlı Devletinden beklediği yardımı alamayan Halil Han, İran’a yaklaşmış, ancak Ağa Muhammet’in Ruslar karşısında gerilemesi, 1801’de Gürcistan’ın, 1804’te Gence Hanlığının Rus işgaline uğraması üzerine Ruslarla anlaşmak zorunda kalmıştır. Bu anlaşmaya göre Ruslar, Şuşa’da bir garnizon bulunduracak, hanlık Ruslara vergi ödeyecekti. Fakat 1806 yılında çıkan kargaşadan yararlanarak bu durumdan kurtulmak isteyen İbrahim Halil Han, Ruslar tarafından katledildi.
Yerine oğlu Mehdi Kulu Han geçmiştir. Rusya ise 1813 yılından itibaren Karabağ’a yerleşmek için çalışmalara başlamıştır. 1828 yılına kadar Rusya ve İran çekişmesine sahne olan Karabağ, Türkmen-çay Anlaşmasından sonra tamamen Rusların eline geçmiştir.[6]
Cevanşirlerin bir kısmı Osmanlı topraklarına göç edip Anadolu’da yerleşmişlerdir.

Günümüzde Afşarlar Azerbaycan’ın Şuşa ilinin Ağcabedi İlçesinde yaşarlar. Burada Afşar adlı bir de köy vardır. Bunun yanında Afşarlara Bakü’de dahil bir çok yerde rastlanır. Ayrıca başkent Bakü’nün de bulunduğu yarımada Apşeron adını taşır ki bu, Avşar-an yani Avşarlar demektir.[7] Azerbaycan’ın Kuba şehrinde de Usalı ve Araşlı Afşarları bulunmaktadır.[8]
Karaman’dan sürgün gelen Afşarlar da Azerbaycan’da bulunmaktadır. Karaman civarındaki köy adları ile Azerbaycan’da bir bölgede yer adları aynı isimleri taşıyor. Yer adları incelendiğinde Anadolu’da bulunan Türkmen oymaklarına ve Afşar obalarına ait bir çok isimle karşılaşabiliriz. Sözgelimi, Gence’de Karamusalı köyü Kara Musalı Avşarının oraya göçüyle kurulmuştur.
Evliya Çelebi, Şirvan vilayetinin Şaboran şehrinde Avşar Han adlı bir camiden bahsetmiştir ki[9] bölgede Avşar varlığına bir delil sayılabilir. Bunun yanında Karabağ Hanlığı’nı kurmuş olan Civanşirler de bir Afşar obasıdır ve halen Azerbaycan’da bulunuyorlar. 19. Yy başlarında İran’daki Türk oymakları hakkında bir araştırma yapan A. Dupre, Cevanşirlerin cesur bir oymak olduğunu, 6-8.000 kişilik nüfusla Şuşa yöresinde yaşadıklarını belirtmiştir. Hazırladığı listeye Cevanşirlerin en önemli boyu olan Sarıcalı obasını da kaydeden Dupre, bu obanın nüfusunu 4-5.000 kişi olarak vermiştir. Nüfusları kıyasladığımızda Sarıcalı’nın gerçekten büyük ve önemli bir konumda olduğunu anlıyoruz.[10] Karabağ Hanlığı’nı kuran Ali Bey (Penah Han) de Cevanşirin Sarıcalı obasından idi. Ünlü Azeri şair Kasım Bey Zakir de Sarıcalı’dandı.
Azerbaycan’dan Anadolu’ya gelmiş Afşar obalarının varlığını biliyoruz. Bunlardan Civanşirler, Genceli Avşarı, Akdamlı Avşarını sayabiliriz. 1750’li yıllarda Arran’da (Karabağ) yaşayan Avşarlardan bir bölük göç ederek Anadolu’ya gelmiş ve Çukurova’ya iskan olmuşlardır. Günümüzde Osmaniye’de yaşayan Azeriler, bundan 250 yıl önce Arran’dan gelen Avşarlardır.
Karabağ meselesi ise yıllardır kanayan bir yaradır. 1828 Türkmen-Çay Anlaşması ile Karabağ’ı işgal eden Ruslar, önceleri burayı eski sistemle yönettiler. Daha sonra yeni bir idari sistem kurarak Karabağ’ı, Şuşa, Cevanşir, Cebrail ve Zengenzur kazalarına ayırmış, önce Bakü’ye 1868’de ise Gence vilayetine bağlamışlardır.
Nüfusunun az bir kısmı Ermenilerden oluşan Karabağ’da 1905’ten itibaren Azeri-Ermeni çatışmaları çıkmıştır. 1917 Rus ihtilali zamanında Ermeniler Karabağ’ın kendilerine ait olduğunu iddia etmişlerdir. Mondros Mütarekesi gereği İngilizlerce işgal edilen bölge, nüfusuna bakılarak Azerbaycan’a bırakılmış, 1920 Sovyet işgali sırasında ise Karabağ ve Nahçıvan Ermenilere verilmiştir. Ancak 1921 yılında yapılan Türk-Sovyet anlaşması çerçevesinde Zengenzur Ermenilerde kalmak koşuluyla Karabağ ve Nahçıvan Azerbaycan’a iade edilmiştir. 1923 yılında merkezi Hankendi olan Dağlık Karabağ adında muhtar bir Ermeni vilayeti teşkil edilerek Karabağ’ın ¼’ü Azerbaycan’dan koparılarak Ermenilere verilmeye çalışılmıştır. [11]

Geçen süreler içinde BM veya MİNSK Grubu ile masada sonuç alınamamış ve Ermeniler işgale ettikleri toprakları bırak terk etmeyi durmadan saldırılar yapmışlardır. Temmuz ayında  Tovuz bölgesinde ağır silahların kullanıldığı çatışmalar yaşanmıştı. Pazar günü yine Karabağ sınır hattına saldıran Ermeniler bu defa sert bir karşılık alarak geri çekilmek zorunda kaldılar. Türkiye’nin net desteği ve modern Azarbaycan Ordusu karşışında tutunamayan Ermeniler büyük kayıplar vererek geri çekilmiştir. Bir çok köy yanında Cebrail kurtarılmıştır. Devlet Başkanı Aliyev ilk defa kararlı bir şekilde 30 yıllık hasretin biteceğini ifade ederken, ‘it kovar gibi Ermenileri kovuyoruz’ diyor ve yeni zaferler bekliyoruz. Karabağ’ın tamamı kurtulmasına az kaldı. Azarbaycan arasında kalan Ermeni topraklarının da alınarak Türkiye ile komşu olmak, hem iki ülkeyi de yakın edecek, hem de Türk Birliği yolunda çok büyük adım olacaktır.  
Tarihi ve kültürel bağları olarak Azarbaycan ve Karabağ Türkiye’den ayrı düşünülemez. 1918 de Kafkas İslam Ordusu tarafından kurtarılan Bakü ve kurulan Azarbaycan Cumhuriyeti, bugun de aynı ruh ve ülkü ile devam etmektedir
Karabağ lı dostlarım Prof.Mezahir AVŞAR (Akdeniz Ünv.)  Eski milletvekili ve vali Aydın Avşar, Şair ve Dünya Avşarlar derneğimiz Bakü temsilcisi Shohret AVŞAR, Yazar ve Tv programcısı Enver Cİngizoğlu gibi dostlarımı da bu vesile ile anıyorum. Ayrıca  1992 Karabağ savaşında Ermeni Asala lideri Melkoya'ın  kellesini alan İbad Hüseyni kardeşimizi de unutmamak gerek.
Azarbaycan Cumhuriyeti Başkanı MehmetEmin Resulzade  dediği gibi, ‘Bir kere yükselen bayrak bir daha inmez.” O bayrak ki uğruna binlerce sehit verilmiş ve bugünleri gözleri yaşlı bekleyenlere ümit olmuştur. Bekleyiş sona ermek üzere ve binlerce yıllık Türk yurdu, Avşar yurdu artık azat olmak üzeredir. Umuyorum ki yakında Karabağ meselesi tamamen kapanacak ve öz yurduna dahil olacaktır.
Tanrı Türk’ü Korusun ve Yüceltsin…