Çocukluğumda MHP mitinglerine Başbuğ Türkeş sloganları ile giderdik. Kayseri’li ve Avşar olmanın da etkisi ile MHP ve Türkeş ile büyüdük. Türkeş’in cezaevinden çıktığı zamanlarda başlayan Üniversite hayatımda ise çok fazla gördüğüm gibi anlattıkları, dersleri hala aklımdadır.
Türkeş, 25 Kasım 1917 yılında Kıbrıs doğumlu olup, aslen Kayseri Pınarbaşı Yukarı Köşgerli köyünden ( köy 1500 lü yıllardaki Maraş Tahrir defterlerinde olup,Kayseri’nin Tomarza Pınarbaşı ve Sarız Avşar köylerinin kurulması 1865 Fırka i İslahiye olayları sonrasıdır) olup Kıbrıs’a göç eden Avşar bir sülalesindendir.
Okul hayatını Kıbrıs’ta bitiren Ali Arslan, 1933 te ailesi ile İstanbul ‘a gelir ve Kuleli Askeri Lisesi'ne kayıt olur. 1936 Kuleli Askeri Lisesi'ni pekiyi derece ile asteğmen olarak bitirince Ankara ve Harp Akademisi yılları baslar. 1938'de Harbiye'den mezun olur, O Türk Ordusu'nun genç bir teğmenidir ve Türk Milleti'nin emrindedir. Okul yıllarında Atsız ve Türkçüler ile muhatap olan Türkeş, 1944 yılındaki Mili Şef İnönü tarafından açtırılan Irkçılık Turancılık davasından cezaevlerinde işkenceler de gördü. Beraati sonrası ABD de çalışmalar yapan Türkeş, 1960 İhtilalinin Kudretli Albayı olarak ikinci adamdır ve Radyoda İhtilal Bildirisini de okuyan kişidir. Başbakanlık müsteşarlığı yapan Türkeş, DPT, OYAK gibi kurumların da kurucusudur. İcraatları cunta ve dış güçleri ürkütünce, Cemal Gürsel ve ekinin ayak oyunları ile, 13Kasim 1960'ta Kurmay Albay Alparslan Türkeş ve "ondörtler" olarak bilinen arkadaşları Komite'nin diğer üyelerince emekliye sevk edilerek tasfiye edilirler ve zorla evlerinden alınıp yurtdışında görevlendirilmek suretiyle sürgün edilirler. O da 19 Kasım’da Türkiye'nin Hindistan Büyükelçiliği müşaviri sıfatıyla sürgüne gönderilir. 1963 yılına kadar 2,5 yıl, Türkiye'ye dönmesine müsaade edilmez. 23 Mart 1963’te Alparslan Türkeş sürgünden yurda döner.
31 Mart 1965 saat 11.00 de Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'ne katılır. 1 Ağustos 1965 ‘te Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi Büyük Kurultay’ında Genel Başkanlığına seçilir. Aynı yıl yapılan genel seçimlerde Ankara milletvekili seçilir. 1969’da Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'nin adi Milliyetçi Hareket Partisi amblemi de Üç Hilâl olarak değiştirilir. O yıl yapılan genel seçimlerde Adana milletvekili olarak seçilir.
31 Mart 1975 -13 Haziran 1977 yılları arasında ve ikincisi de 1 Ağustos - 31 Aralık 1977 tarihleri arasında Süleyman Demirel başkanlığında kurulan koalisyon hükümetlerinde MHP Genel Başkanı olarak, Başbakan Yardımcılığı ve Devlet Bakanlığı yapar.
1966’dan itibaren Ülkü Ocakları, Büyük Ülkü Derneği ve diğer mesleki örgütlenmeler baslar. Türkiye’yi istila etmek isteyen kara ve kızıl emperyalizmin uşaklarına karşı bir mücadele başlar. Başı dik Anadolu çocukları Büyük Ülkü Derneği, Ülkü Ocakları, Ülkücü Gençlik Dernegi ve Ülkü Yolu Dernekleri ile imkansızlıklar içinde mücadele verirler. Türklük ve Bozkurt, Atatürk sonrası yeniden zirve yapar. Kılıçkıran ile başlayan şehitler kervanı, İmamoglu, Özmen, Önkuzu… ile devam eder ve Kanımız Aksada Zafer İslamın diyerek toprağa düşen 4000 ülkü gülü.
Başbuğ o günlerde, “Ben Türk Milletini, Sokaklarda ıspanak fiyatına satılan demokrasiye, Rüşvet ve hile çiğnenen, çiğnetilen hukuk düzenlerine, Ahlâhtan mahrum bir hürriyete, tefecilige, karaborsaya yer veren bir iktisadi yapıya çağırmıyorum. Türklük şuur ve gururuna, İslâm ahlâk ve faziletine, yoksullukla savaşa, adalette yarışa, birliğe, kardeşliğe, kısacası hak yolu, ALLAH YOLU’na çağırıyorum”. diyerek amacını ifade etmişti.
İhtilalin olgunlaşması için bir yıl bekledik diyen Cuntacılar,olaylara müdahale etmez, hatta kitle katliamlarına çanak tutarlar ki, halk bizi beklesin ve istesin diye. (Org.Bedrettin Demirel’in ifadeleri) Günde 20 kişinin öldüğü günler. Rus Ordusuna selam dur, Türk ordusunu arkadan vur diyen devrimci sol örgütlerin Halk ihtilali ile Türkiye’yi Afganistan yapma planları Ülkücüler ile geri tepmişti.
12 Eylül gecesi ABD’nin Our Boys dediği çocukları Cuntacılar ihtilal yaparlar. Türkiye’de anarşiyi bitirmek amaçlı ihtilal, hem Türkiye’yi uçuruma sürükleyen sol örgütleri, hem de Ülkücüleri cezaevlerine atar. Alparslan Türkeş, bugünlerde birkaç gün teslim olmaz ve saklanır. İhtilali yorumlar ve teslim olur. Ülkücüler için çileli günler yine başlar. Mamak ve C5 işkenceleri ile sakat kalanlar hatta katledilenler olur. (Ozan Arif, C5’te bu işkenceleri anlatır.) Cezaevlerini Yusufiye Medresesi yapan Ülkücüler, kendilerini her alanda geliştirirler, yazarlar, şairler,ressamlar gibi yeni yetenekler de buradan çıkar. Çoğu İngilizce öğrenmiş ve cezaevinde iken üniversite sınavlarını kazanmışlardır.
Cunta tarafından tutuklanan Başbuğ, önce 1 ay Uzunada'da daha sonrada Ankara Askeri Dil Okulu'nda ve hastalandığı dönemde de Mevki Hastahanesi’nde 4,5 yıl hapis yatar. O ve 218 Ülkücünün idamı istenir. Başbuğ Alparslan Türkeş'in mahkeme salonuna girmesi ile Ülkücler İstiklal Marşına başlayınca hakimlerin ve savcıların ayağı kalkarak adeta Başbuğ Türkeş’e selam dururlar.
“İnsanlar; yoksulluğa, açlığa, susuzluğa tahammül ederler. Fakat adaletsizliğe, hor görülmeye, aşağılanmaya asla müsaade, müsamaha etmezler.” derken adaletsizliği yaşıyordu.
9 Nisan 1985'de tahliye olur ve beraat eder. “En kötü demokrasi en iyi ihtilalden iyidir “ dediği günleri yaşar Başbuğ.
Başbuğ, İhtilal sonrası adeta yeniden başlamıştı. Eski Ülkü devlerinin (!) ANAP’ta siyaset yaptığı ve transformasyon dediği yıllarda Türkeş, yine gençlerle bir araya gelir saatlerce ders verirdi. Bu derslerden nasibini alanlardan birisi olmanın güzelliğini de yaşadım. MÇP olarak hiç. Bitmeyen enerji ile çalışan Türkeş, TBMM de olmamasına rağmen her zaman devlete yol göstermiştir.
6 Eylül 1987’de yapılan referandum neticesi diğer siyasilerle birlikte Başbuğ’a da konulan siyaset yapma yasağı kalkar ve Başbuğ Milli Ülküyü iktidar yapmak davayı kitlelere anlatmak için yine meydanlardadır. Mücadele azmi hiç bitmez ve Turan Ülküsü için bıkmadan usanmadan toplantılar mitinglerde Türk gençliğine yol gösterir.
1986 da Mehmet KAPLAN’ın cenazesinde görüp elini öptüğüm Başbuğ Türkeş’in ,İstanbul’daki bütün toplantı, mitinglerde olur, bazen de Yakacık’taki evinde olurduk. O günler çoğu toplantıda derdi ki (35 yıl önce ve aklımda kaldığı kadarıyla) ”Türk büyük felaket vardır, üçünden de ders almadık ve yeniden dirilmedik. Ergenekon hadisesi, putperest Mogol istilası ve 2. Viyana Kuşatması. Gerekli dersleri almadığımız için bu durumlara düştük. Türk Milletini çağlar üzerinden sıçratarak büyük devletler arasında sokmak ülkümüzdür.”
Başbuğ, 4 Ekim 1987’de . Milliyetçi Çalışma Partisi olağanüstü kongresinde Genel Başkanlığa seçilir. 20 Ekim 1991’de Genel seçimlerde MÇP'nin RP ve IDP ile yaptığı seçim ittifakı neticesi Yozgat milletvekili seçilir. Başbuğ, son kez T.B.M.M.dedir.
27 Aralık 1992’de MHP'nin son kurultay delegeleri, MHP'nin isim ve amblemini MÇP'nin kullanabilmesine karar verirler. 24 Ocak 1992’de MÇP'nin 4. Olağanüstü kurultayı toplanır ve partinin adini MHP amblemini Üç Hilal olarak değiştirir.
4 Nisan 1997’den beri ise Alparslan Türkeş artık aramızda değil, ama fikirleri ve yolu ile bizlere ışık olmaktadır.Onun fikirleri ve 9 Işık hala bizleri aydınlatıyor. Türk Milletinin birlik ve beraberliği, esir türklerin kurtulması ve Turan ülküsü b izlere yol gösteriyor. “Ülküler gökteki yıldızlar gibidir, onlara hiç ulaşamayacak olsanız bile size yol gösterir onlar.” Turan da böyle bir ülkü ve bize yolumuzu, hedefimizi ve kızılelmamızı gösterir.
Başbuğ Türk gençliğine söyle seslenir.
“Hepiniz birer Türk Bayrağı'sınız. Bayrağı lekelemeyin, kirletmeyin yere düşürmeyin.”
Türk gençliği, Bozkurtlar, Başbuğ Türkeş’ in izinden gidererek bayrağı en yükseklere çekmek için dün bugün ve yarın çalışmaya devam etmekte, Gönül Seferberliğine çağırmaktadır.
Beni ve milyonlarca Bozkurtu Türklük gurur ve şuuru , İslam ahlak ve fazileti ile yetiştiren, Turan ülküsü ile yola çıkaran ve yeri dolmayan Türkün Başbuğu,
Ruhun şad mekanın cennet olsun.