Osmanlının yıkım sürecinde Samsun’da kargaşayı bastırmak için görevlendirilen Mustafa Kemal Paşa, halka çıktığı gün gücü fark eder. Aklına tutunur halkın bu inanç yüklü gücü, ilerler. Havza, Amasya, Erzurum, Sivas…derken türlü engeller, tutuklama tuzakları, geri çağırmalarla sarsılmaz hiç. Aklına iyice yerleşmiştir milletinin azim ve kararıyla Anadolu yönetimine el koymak! Dikkate değer olan askerî elbiseyi de çıkarıp makamsız liderlik yoluna çıkmasıdır. Ankara’da Seğmenler karşısında yüreğinden millî mücadele şavkı vurur kitlelerin üstüne ama makam gücü yoktur. Milletinin itimadını sarsacak bir isabetsizliğe uğramama bahtiyarlığını da Cumhuriyetin 10.Yıl Nutku’nda vurgulamıştır! Şimdi soru şu:
Sözünde durabilme bahtiyarlığını başka hangi liderden duyduk? Merhum İnönü’den Erdoğan’a yakın tarihin ışığını çok yaktım, tekrara gerek yok! 2 can alıcı soru var ki yeter! Silah arkadaşı İnönü bile Menderes asılırken, milletin seçtiğini idam etmek ne haddinize(!) diye gözleri gözünde olan askeri yönetime makamsız liderlik gösterebildi mi? Menderes merhumun ardından gelenlerin siyasî düsturu neydi? Şartlara göre değişim değil mi? Bu bukalemunluk, casusluk alfabesi ünlü İslamî destan Manas dersinden bîhaber olanlara hiç emperyalizmin tuzaklarına düşme çaresizliği düşündürdü mü? Gençlerimiz sağcı solcu diye birbirine kırdırılırken, ardından ayrılıkçı teröre ortam hazırlanırken, din-hizmet diye devlete sızılırken, tehlikelere az-çok işaret eden aydınlar faili meçhul kurbanı edilirken uyanmayan liderler elinde kalmadık mı? Erdoğan uyanıp destan yazdırdı demiştik ama şimdi şu sorular geliyor yazık ki akıllara: Kalkışma hazırlıkları bitinceye kadar nedamet getirmekle oyalanan kimdi, devleti sokaktan milletin azim ve kararı toplamadı mı, kaç şehit-gazi verdik? Sözde halka dayalı siyaset düsturlu uzun iktidar sonunda GEÇİM DERDİNİ İmralı, Ortadoğu, kayyım-yargı gündemleri mi etkisiz kılacak? Bu sorulara ek şunlar da dillerde:
Trump iltifatı, bükemediği bileğe sanmıştık ya ABD’deki devir-teslime davet yok. HTŞ lideri ABD-İsrail güdümlü yorumları çok! Başa neler açarlar belli değil. Yaşananlar unutuldu, barış diye başa sardık yine. Erdoğan, Makamda kalmalı diyenlere varım diyor. Makamsız liderlik gücü görse kendinde der mi? Yola çıktıkları yerine transferlerin makam iltifatına kapılır mı? Adalet ve kalkınma yolundan çıkanlar geri dönsün, kitlesel temayülle yeni dava lideri seçelim, ben de hem ona liderlik tecrübemi aktarayım hem de iktidarlara ışık olayım, kurucu Ata Anıtkabirden ışırken ben de bunu yapabilirim sağken demesi gerekmez miydi? Eski arkadaşları yeni yol kurdu, sinerji oluşturdu ama dikkatini çekmiyor.
Soruşturdum: Özellikle Ali Babacan‘ın sözleri iş dünyasının ilgisinde. Ekonominin düzgün olduğu yıllara özlemin umudu görenler çok sanayi kentlerinde. Sinerji Grup Başkan Vekili Selçuk Özdağ sözleriyle, Cihat Yaycı millî strateji açıklamalarıyla hep dillerde. Sen ben olmazsa Yeni Yol milliyetçiyim, muhafazakârım, Atatürkçüyüm diyenlerin de siyasî yürüyüş yeri olabilir. Hep dediğim gibi yetişmiş aydınların aklın yolu bir diye bir araya gelmesi ve sinerji oluşumuna katkı vermesi gerekir. Millî ilerleme mücadelesi adına milletin talebi bu!
İmamoğlu-Yavaş köklü bir partinin adaylarıyken tanındı, yani güçleri makamda görüldü. Makam gücü alamamış ne cevherler var milletin bağrında. Halka sunum yapabilseler lider gücü kitlesel temayülle çıkmaz mı? Atatürk, kurduğu partinin adında niye cumhuriyet ve halk sözcüklerini bir araya getirdi? Halka dayanacak siyasetin evet mührüne kimler, niye, nasıl noter kulpu taktı da neler yaşadık çok partili hayata geçeli?
Düşünelim artık! 2000’de evimin penceresini selamlarken yere inmiş, milyonlar gibi millet sizi bekliyor demiştim Cumhurbaşkanıma! Bir ara milletin adamı lakabı da aldı. Gün gelecek yola çıktıklarını tasfiye edecek, kitleleri geçim derdine sürükleyecek…makam gücüne sığınacak deseler inanmazdım. Bilim-sanatı rehber edinen, bilgili, sözünün eri, uzgörür makamsız liderlik gücü özleminde millet! Makam da dünya gibi fani, baki kalan ne? Hissedebilene ne mutlu!
YORUMLAR