Son 24 saat içinde Suriye’de Türkiye karşıtı çirkin olaylar yaşandı. Başlangıçta basit görünen sokak olayları kısa sürede silahlı eylemlere dönüştü. PTT şubeleri, sanayi bölgeleri ve Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) noktaları hedef alındı, Türk bayrakları yakıldı. Göstericiler “Türkiye bizi Esad’a sattı” sloganları attılar. Bu tür olaylar ilk kez yaşanmıyor; iki yıl önce Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun “Şam’la da oturup konuşulur” açıklamasının ardından benzer protestolar meydana gelmişti.
Suriye sahasında aktif olan birçok aktör var ve bu aktörler iki ana grupta hareket ediyor: Rusya-İran-Esad ve ABD-İsrail-YPG/PKK. Rusya ve İran her ne kadar Esad’la müttefik olsalar da ittifak içerisinde bir güç mücadelesi yaşanıyor. Rusya sahillere, İran ise iç bölgelere yayılmış durumda. İran, mezhepçi politikalar ve “Direniş Hattı” ekseninde hareket ediyor. Golan’da İran üsleri bulunuyor ve Hizbullah’a silah akışı sağlanıyor. İran, aynı zamanda Suriye’de şii mezhebine dayalı politikalar yürütüyor.
Rusya ise Suriye’yi askeri üs, ABD’ye karşı koz ve Akdeniz’e çıkış kapısı olarak görüyor. Rusya ayrıca PKK/YPG ile de ikili bir oyun oynuyor; Moskova’da PKK’nın ve YPG’nin ayrı ofisleri bulunuyor. Rusya ve İran arasında ekonomik rekabet oldukça güçlü. Dört yıl önce Esad’ın teyzesinin oğlu Rami Mahluf, İran’la işbirliği içinde olduğu gerekçesiyle Moskova’nın baskısıyla gözaltına alınmış ve banka hesaplarına el konulmuştu.
Rusya, Suriye sahasında 2013’ten bu yana tavizsiz bir tutum sergiliyor. 36 Mehmetçiğin şehit edilmesi, Esad’ın teyzesinin oğlunun oyundan çıkarılması, İran’a sahillerin kapatılması ve hatta İran üslerine İsrail saldırıları yapıldığında S-300’lerin aktif hale getirilmemesi bunun açık örnekleri. Rusya, diğer aktörlerin manevra alanlarını iyi biliyor ve atacakları adımları tahmin etmeye çalışıyor.
Diğer yandan, ABD ve İsrail de Türkiye ile Suriye arasındaki yakınlaşmadan rahatsız. Yakın zamanda bir Lübnan-İsrail savaşının çıkabileceği endişesi, bölgeyi ciddi bir istikrarsızlığa sürükleyebilir. 1975-1991 Lübnan iç savaşında ve 1982 İsrail’in Lübnan saldırısında Suriye’nin dönemin Cumhurbaşkanı Hafız Esad, Lübnan’ın yanında yer almıştı. Yine, 2006 Hizbullah-İsrail savaşında Beşar Esad Lübnan’ı açık bir şekilde destekledi.
Yaklaşan üçüncü Lübnan-İsrail savaşında Tel Aviv ve Washington, kendi sorunlarıyla meşgul ve Türkiye ile ilişkilerini düzeltememiş bir Suriye görmek istiyor. Üstelik ağustos ayında YPG, Suriye’de yerel seçim yapmayı planlıyor. Bu durum, yaz aylarında Suriye’yi ciddi şekilde meşgul edebilir.
Kazım Kazimov’un (@Kazim_Kazimov1) belirttiği üzere, bu gelişmeler Suriye’deki durumu daha da karmaşık hale getiriyor ve bölgedeki aktörlerin tutumlarını yakından takip etmeyi gerektiriyor.