Günlük dedikodular, dünya ve Türkiye siyasetindeki işler… Konuşuyoruz bolca, lâkin okumuyoruz.
Konuştuklarımız ne denli mühim ve ne denli günümüze müteveccih meseleler olurlarsa olsunlar okumuyorsak sallıyoruz demektir.
Meraklı olmak ilmin ve hikmetin başıdır. Okumak meraklı kişinin işidir. Merakı olmayan ilim ve hikmet yoluna giremez. Ve meraklı olmak her şeyi bi’l etraf (etraflıca, derinlemesine) bilmek, binâen’aleyh hakikaten öğrenmek maksadına matuf (yönelmiş) ise, çok emek ister, araştırma ister.
Öyle ki mesnedi kuvvetli, sağlam bilgiler elde edilsin, işkembeden sallanmış şeyler ilim kılığında yutturulmuş olmasın. Yeri gelmişken bahsedeyim, bazıları bunu hususen ya da taammüden yapıyor. İdeolojik herzelerini, Müslümanları imandan uzaklaştırma gayretlerini ilim kılığında pazarlayarak insànları hak yoldan batıla çevirmeye çalışıyorlar.
Bu yüzden ilim ehlinden meraklı insanlar dedikoduya, şifahi bilgilere değil, yazılı ve kalıcı olanlara daha fazla ilgi duyarlar. Adamlar gidip binlerce yıl önce yazılmış Orhun Abideleri’ni okuyor! Merak budur, ilim ve hikmet arayışı budur. Atalarımız ne güzel demişler, söz uçar yazı kalır. Yazı kalır ve onları okuyarak gelecek nesiller de o ilimlerden istifade eder, hattâ daha da geliştirebilirler.
Cenâb-ı Allah, okumayı emretmiş, ilk emri olarak «ikra» buyurulmuş. Oku… Ve devamında “…yaradan Allah’ın adıyla” buyurulmuş. Buradaki hikmet, yàni her işimizde Allah’ın adıyla hareket etmedeki sır, Allah’ın o işteki hayrı bize nasib etmesini dilemektir.
Adam yüzlerce, binlerce kitap okuyor ama bir şey anlamıyor. Acaba Allah’ın adını andı mı kıraate başlarken? Besmele her hayrın başıdır.
Allah’ı anmayan bedbaht, bir şeyler öğrense bile “kitaplar yüklü merkepler” kalıbının dışına çıkamaz. Ben söylemiyorum, Cuma Sûresi’nde Cenâb-ı Allah böyle târif etmiş. Merkep en büyük ilim hazinesini taşısa da bu ona ağırlıktan başka bir şey değildir, içindeki hikmeti ve faydayı alamaz, anlayamaz.
Fransız okyanus uzmanı, deniz subayı ve sinema yönetmeni Jacques-Yves Cousteau (Kaptan Kusto), suları birbirine bitişik iki denizin sularının bir birine karışmadığını tesbit etmiş fakat Yásîn Sûresi’nde ve başka àyetlerde de binbeşyüz sene önce anlatılmış bu gerçeklik onun Müslüman olmasına yetmiş midir, bilmiyoruz. Ya da belki önce bu hususun Kur’ân’da yer aldığını söylediler adama o da gidip araştırdı…
Muhterem okur seni okumaya teşvik için söyleyebileceklerim bu kadarla sınırlı değil ancak lafı çok da uzatıp seni tenfir etmek, yàni bıktırmak usandırmak da istemiyorum.
Bu dinimizdeki iman gibidir. Nasibi olan zaten anlamış ve kıraat hakkındaki imanı kuvvetlenmiştir. Nasibsizlere binlerce misâl versen yüzlerce laf etsen kâr etmez. 21.10.2024