Önceki dönem İzmir Baro Başkanlığı, önceki dönem Batı Trakya Türkleri İzmir Şube Başkanlığı, Balkan Dernekleri Kurucu Platform Başkanlığı görevlerini başarı ile yerine getirmiş olan Av. Aydın Özcan ;
Bugün ülkemizin önündeki en büyük sorun ekonomik geçim derdi, eğitim ve sağlık sistemleri, hukuksuzluk, adaletsizlik, kadına şiddet ile çocuk istismarlarının önlenememesi, ülkemizdeki suç oranının giderek artması, basın ve medya özgürlüğü, ifade özgürlüğü, bilimden ve ortak akıldan uzaklaşan, aynı coğrafyada yaşayan aynı kaderi paylaşan insanlarımızı ayrıştıran tek adam rejimidir. Türkiye Cumhuriyeti tek adam idaresinden kuvvetler ayrılığına-parlamenter sisteme, tek adam iradesi ile yönetilmekten ortak akıl ile yönetilmeye geçmek zorundadır.
Cumhuriyetle hesaplaşması olan siyasal iktidar yasama ve yargıyı ele geçirerek, parlamenter sistemin denetim mekanizmalarını felç ederek, kanun hükmünde kararnameler ve torba yasalar ile ülkeyi yöneterek tüm kurumlarımızı işlevsiz ve itibarsız hale getirmiştir. Cumhuriyet döneminde kurulan her türlü işletme ve kurumlar yok pahasına satılmış yok edilmiştir.
Soma’da gerekli denetim ve güvenlik tedbirleri alınmadan çalıştırılan madenciler göçük altında kalmış, son depremlerde insanımızı enkazdan çıkarmada geç kalınmış, Marmaris’te yangını söndürememiş, Salda gölüne, Uzungöl’e, Kaz Dağlarına ve daha nice doğal ve kültürel zenginliklerine sahip çıkamamış, katledilmesine göz yummuş, destek çıkmıştır.
Siyasi iktidar, ekonomik krizle savaşarak ülkesinde var olmaya çalışan üniversite mezunlarının yaşam standartlarını kötüleştirmiştir. Bilime akla önem veren bilim insanlarımız hedef haline getirilmiştir. Yetişmesi en zor meslek mensupları olan doktorlarımıza bile giden gitsin diyerek gençlerimizi bilinçli bir beyin göçüne zorlamış, ülkemizi nitelikli iş gücünden yoksun bırakmıştır.
Bugün Almanya gelişmiş iş gücümüze kucak açmaktadır. Dünyada da gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkelerdeki yetişmiş nitelikli iş gücünden istifade ederek ekonomilerini güçlendirmektedir. Ülkemiz ise kendi yetiştirdiği genç değerleri elinde tutamamaktadır. Ülkemizin beyin göçü nedeniyle uğradığı zarar 220 milyar doların üzerindedir. Bu gençlerimizin yetiştikleri topraklara geri dönebilmeleri için gereken yaşam şartlarını yeniden sağlayıp gençlerimizin önünü açmak için en önde mücadele vereceğim.
Son yirmi yıllık iktidar ülkenin bir kesimine devlet kaynaklarını sınırsız açarken kendinden olmayanı dışlamış, farklı görüşteki vatandaşlarının yaşamını zorlaştırmış, seslerine kulak tıkamıştır. Zengin daha zengin olmuş, yoksul ise daha da yoksullaşmıştır. İktidara geldiğimizde her siyasi görüşten yurttaşımıza kucak açacağız, dertlerine çare üreteceğiz.
Bilime, sanata, liyakate, ortak akla gereken önem verilmediği için kadın, çocuk, insan haklarında, çevre bilicinde, hayvan haklarında ileri gitmek bir yana Cumhuriyet kazanımlarımız dahi kaybedilmiştir. Medeniyetin beşiği olarak adlandırılan birçok Avrupa ülkesi Yunanistan, Fransa- İsviçre’den onlarca yıl önce kadın erkek eşitliğini gerçekleştiren Atatürk Türkiye’sinde, bugün ülkeyi yönetenler kadını korumaya ilişkin 6284 sayılı Kanunu seçim ittifakının tartışma konusu haline getirirken her gün eski eşi tarafından öldürülen onlarca kadınımız bulunmakta ve siyasi iktidar şiddete uğrayan kadınlarımızı ve cinsel istismara uğrayan çocuklarımızı koruyamamaktadır. 6284 sayılı yasa yürürlükte kalacak ve İstanbul Sözleşmesi tekrar yürürlüğe konulacaktır.
Dünyada hiçbir ülkenin sahip olmadığı coğrafi zenginliklere ve kültürel mirasa sahip bu ülke vatandaşları canını dişine katarak kadın erkek çocuk demeden özgürlük için Cumhuriyet için kültürümüz için yıllarca savaşmıştır. Yüz yıl önce Kurtuluş Savaşını kazanan bu halk bugün de kurtuluş siyaseti yaparak kaybetmeye yüz tutan bütün değerlerimizi tekrar kazanacaktır. Milletvekili aday adayı olmaktan onur duyduğum güzel şehrimiz İzmir’in, her zaman Cumhuriyet kazanımlarına verdiği kıymet, Atatürkçü düşünce yapısı, farklı düşünce ve kültürlere duyduğu saygı ile adeta Cumhuriyetin kalesi, aydınlık yüzü olarak nitelendirilmektedir.
Ülkemizin birleşerek bütünleşerek güçlenmeye ihtiyacı olduğu bu zorlu süreçte Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun farklı kesimleri aynı masada birleştirmesi halkımıza yeniden umut olmuştur. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, 14 Mayıs’ta yurttaşlarımızın teveccühü ile on üçüncü Cumhurbaşkanımız olacak, hak hukuk ve adalet en yüce değer haline gelecektir.
Şimdi kurucu felsefenin iradesine geri dönerek Atatürk devrimlerini yeniden hayata geçirmenin, Cumhuriyet kazanımlarını geri alarak ilerletmenin tam zamanıdır!
Özgürlükçü ve farklılıklara saygılı İzmir halkı bu aydınlanmanın beşiği olacaktır. Bu yüzden bizim üstümüze düşen İzmir duruşunu ülkemize göstermek ve yaymaktır.
Sivil toplum örgütü çalışmalarımızda çalışma arkadaşlarımızla birlikte sayısız işlere imza atmış bulunuyoruz. Örneğin, 2002-2010 yılları arasında Balkan Dernekleri olarak gerçekleştirdiğimiz uluslararası turizm ticaret panelleri kazanımları açısından benim en değer verdiğim çalışmalardan biridir. Güzel İzmir’imizi burada bulunan her kesimden yurttaşlarımızla – hemşehrilerimizle omuz omuza mücadele vererek tüm Balkanlar’dan Gümülcine’den, Saray Bosna’dan, Üsküp’ten, Kırcaali’den, Girit’ten, Kosova’dan ve Rodos’tan İzmir’e gelip yerleşen milyonları temsilen Avrupa’ya tanıtmanın gururunu yaşadık. İzmir’e ekonomik ve kültürel anlamda birçok kazanım sağladık.
İzmir Barosu Başkanı olarak görev yaptığım dönemlerde ifade ve eylem özgürlüğünü kısıtlayan, otoriter baskı rejimini yasalaştıran iç güvenlik yasa tasarısına karşı hukuk mücadelesi verdik. Ülkemizdeki tüm barolarla İzmir Barosu ev sahipliğinde, Gündoğdu Meydanında, 2015 yılında Türkiye Adaletini Arıyor mitingini gerçekleştirerek ülkemizdeki hukuksuzluğa karşı mücadele başlattık. Ülkenin dört bir yanından gelen binlerce avukat meslektaşlarımız ve İzmirli hemşehrilerimizle birlikte 20.000 kişi, Gündoğdu Meydanında üstünlerin hukukuna, adaletsizliğe, keyfi ve otoriter yönetime karşı hukuka sahip çıktığımızı haykırdık, mücadele verdik.
Kadın cinayetleri, çocuk istismarları ve yurt yangınları davalarına müdahil olduk. Belirtmek isterim ki, geleceğimiz olan çocuklarımızın derhal cemaatlerin elinden kurtarılması gerekmektedir. Hiçbir çocuğumuzun akıl, beden ve ruh sağlığı bir cemaatin dogmatik yaklaşımlarının insafına bırakılmamalıdır. Çocuklarımız sevgiyle, bilimle, umutla büyütülmeli, hak ettikleri kariyerlerine liyakat sahibi olarak hiçbir haksızlığa uğramadan ulaşmaları sağlanmalıdır. Ben bunun için yılmadan, korkmadan çalışacağım.
Gavur İzmir’de niye patlama olmuyor diye tweet atanları Cumhuriyet Başsavcılığı’na İzmir Barosu Başkanı sıfatıyla şikayet eden tek kişiyim, hiçbir zaman yılmadan korkmadan sorumluluğum ne gerektiriyorsa onu yapan ve mücadele veren bir kişiyim.
Atatürk ve Cumhuriyet kazanımlarını hedef alan seviyesiz ve hakaret içeren söylemlere karşın İzmir Barosu Başkanı sıfatıyla Atatürk ve Cumhuriyet Kazanımları Komisyonunu kurarak ve sonra bu komisyonu Atatürk Araştırma Merkezi haline getirerek gönüllü meslektaşlar ile tüm ülke çapında bu söylemleri Cumhuriyet Savcılıklarına şikâyet ederek bu hakaret suçlarını işleyenlere karşı ilk hukuki mücadeleyi başlattık. Bu tavrımız bu kararlı duruşumuz sayesindedir ki bugün ülkemizin kurucusu, hemşehrimiz Mustafa Kemal Atatürk’e saldırıların önüne geçilmiş, ülkenin kurucu değerlerine sahip çıkılmıştır.
Yaklaşık altmış yıldır üyelik vaadiyle Avrupa kapısında bekletilen ülkemiz, yeniden Avrupa ve dünyanın dört bir yanındaki Türk vatandaşlarımızla kurulacak köprüleri beklemektedir. İzmir Baro Başkanı olduğum dönemde proje ve vizyon sahibi olarak İzmir Barosu’nu Selanik ve Filibe (Plovdiv) Baroları ile kardeş baro haline getirdik, kadın ve çocuk hakları konusunda ortak seminerleri Selanik İzmir ve Filibe’de gerçekleştirdik. Strasbourg Barosu, Avrupa Konseyi, Avrupa Parlamentosu ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde resmi temaslarda bulunarak konuşmalar ve değerlendirmelerde bulunduk, bu resmi temaslar bize çok değer kattı büyük tecrübeler ve uluslararası deneyimler kazandırdı. İşbirliği stajyer ve öğrenci değişimi temaslarımızı gerçekleştirdik. Tahran Barosunun düzenlediği Uluslararası Hukuk Kurultayına katılarak dünya hukukçularıyla görüş alışverişinde bulunduk. Almanya, Hollanda ve Balkan ülkelerinde sivil toplum örgütlerinin düzenlemiş olduğu etkinliklerde konuşmacı olarak yer aldık. Avrupa’da ve Balkanlarda yaşayan soydaşlarımızın sorunlarını dinleyerek, çözümler üretilmesinde üstümüze düşen vazifeyi yerine getirdik. Bu konuda engin deneyimler kazandık.
Kadın ve çocukları koruyan bir hukuk sistemi, hayvana ve çevreye saygılı bir yönetim ve cinsiyet ve fırsat eşitliği için İzmir milletvekili aday adayı olarak doğu ve batıyı kucaklayarak sentezleyen bu anlayışı meclise taşımak niyetindeyim.
İzmir her ne kadar ülkemizin 3. büyük şehri ise de ekonomik olarak hak ettiği yere gelememiştir. İzmir’i tarım, turizm ve ticaret alanında Avrupa’nın seçkin şehirlerinden biri haline getirmek için yerel belediyelerimiz ile çalışacağım.
Suyun öte yakasındaki komşumuz Yunanistan ile Türk – Yunan ilişkilerini sağlıklı şekilde güçlendirerek, Türkiye ve Balkan ülkeleri başta olmak üzere Türkiye’nin Avrupa’daki vizyonunu revize ederek ve Avrupa ülkeleriyle eşit koşullar altında ülkemizin ve yurttaşlarımızın haklarına sahip çıkacak şartları oluşturmak için var gücümle çalışacağım.
Benim mücadeleci ruhum öncelikle Balkan harplerinde, Çanakkale savaşlarında savaşan Atalarımdan, halen ailesi orada yaşayan Yunanistan Batı Trakya’da azınlık olarak birçok zorluğa göğüs germemden ve mesleğim gereği her gün vatandaşlarımızın haklarını savunmamdan ileri gelmektedir.
Ben burada bulunan herkesin Aydın kardeşiyim, ağabeyiyim, dostuyum ve milletvekili olduğum takdirde de böyle olmaya devam edeceğim, kapım daima herkese açık olacak, her kimin ne derdi ne sorunu varsa yanlarında olacağım, dertlerine ve sorunlarına çözüm bulmaya çalışacağım ve sorunlarınızı meclise taşıyarak çözümler üretmeye çalışacağıma dair sizlere söz veriyorum.
SİZE SÖZ BAHARLAR GELECEK. İZMİR’İN DAĞLARINDA ÇİÇEKLER AÇACAK.