İran Sultanı Şah İsmail, devrin Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim Han’a dışı kıymetli mücevher ve taşlarla süslenmiş olan bir sandık gönderir. Sandık Y. Sultan Selim Han’ın huzurlarında açılır. Fakat sorun şudur ki, çok geçmeden ortalığa ilk başlarda kimsenin ne olduğuna anlam veremediği iğrenç bir koku yayalır. Sandığın en dibinde insan dışkısı vardır. (Kimi tarihi kaynaklara göre dışkı insana değil hayvana aittir.)
Yavuz Sultan Selim Han hemen “Şah İsmail’in gönderdiği sandıktan daha ihtişamlı bir sandığın hazırlanması” emrini verir. Yine değerli mücevherler ve kıymetli taşlar ile süslenmiş sandığa elmas, yakut, kadife kumaş gibi pek çok değerli şey konulur ama ek olarak bir de o dönem meşhur olan enfes gül kokulu Osmanlı lokumlarından bir kutu ve kısa bir notu da yerleştirir.
Sandık Şah İsmail’in huzurunda açılır ve ama bu sefer farklı olan şey, etrafa mis gibi gül kokularının yayılmasıdır. Ardından sandıktaki hediyeler de teker teker Şah İsmail’e sunulur. Lokum sandığının altında bir not vardır. Ve bu notta şu sözler yazıyordur.
“Herkes yediğinden ikram eder.”