Haber-Yorum: Muhsin AKIL
1 Nisan 2024 tarihinde İsrail, İran’ın Suriye’nin başkenti Şam’daki konsolosluk binasına düzenlemiş olduğu hava saldırısında Devrim Muhafızları Ordusu mensubu iki general ile birlikte 7 kişi hayatını kaybetti. İsrail ve İran birbirlerine karşılıklı tehditlerde bulundu. İran, İsrail’in yapmış olduğu bu saldırıyı ülke topraklarına yapıldığını sayarak cezasız kalmayacağını belirtti. İsrail ise İran’ın kendisine saldırması halinde misillemede bulunarak karşılığının çok sert olacağını açıkladı.
ABD tarafsız kalmayarak İran’ın İsrail’e yönelik yapacağı bir saldırı olasılığına karşı uyardı! Hatta İran’ın yapacağı saldırı karşısında İsrail’in kendisini savunmasının meşru müdafaa olduğunu ifade etti. ABD her zaman olduğu gibi yine İsrail’e olan desteğini aleni bir şekilde açıkladı. İsrail ve İran arasındaki yüksek gerginlikten dolayı Beyaz Saray Ulusal Güvenlik İletişim Danışmanı John Kirby, İran’ın İsrail’e yönelik potansiyel tehdidinde ciddi olduğunu söylemek zorunda kaldı.
Bazı Avrupa ülkeleri, İran ve İsrail arasındaki yoğun gerginliğin sebep olabileceği bir çatışma olasılığına karşı vatandaşlarını İran, İsrail ve Filistin’e gitmemeleri konusunda uyardı. Bölge ülkeleri, İran ve İsrail arasında yaşanması muhtemel çatışma ihtimaline karşı her türlü güvenlik önlemlerini alarak teyakkuza geçti. Durum böyle olunca Irak, Ürdün ve Lübnan da hava sahalarını kapattı.
Karşılıklı tehdit ve uyarılar sonrasında İran ve İsrail arasındaki gerilim/tansiyon bir anda zirve yaptı. İsrail Ordu Sözcüsü D. Hagari İran’ı tehdit ederek “İsrail Savunma Kuvvetleri tüm senaryolara hazırlıklıdır ve İsrail halkını korumak için müttefiklerimizle birlikte gerekli adımlar atılacaktır” dedi. ABD, İran’ın İsrail’e saldırması halinde devreye gireceğini açıklaması bölgedeki gerilimi tırmandırdı. İran, İsrail ile girilecek bir çatışmaya ABD müdahil olduğu takdirde ABD üslerinin hedef alınacağı tehdidinde bulundu. İran’ın yapmış olduğu tehditlere karşı da İsrail, İran saldırısına karşı hava savunma sistemlerini (Demir Kubbe) devreye sokarak her türlü senaryoya hazır olduklarını açıkladı.
Diğer yandan, İran’ın bazı Avrupa ülkelerinin dışişleri bakanları ile yapmış olduğu görüşmeler sonucunda Tahran yönetiminin bölgesel gerilime yol açmayacak sınırlı ve alçak düzeyde bir tepki vereceği ortaya çıkmıştı. İran lideri Ayetullah Ali Hamaney ve bazı İran üst düzey yetkililerin beyanatlarından da anlaşıldığı üzere İran’ın mutlaka İsrail’e karşı bir misillemede bulunacağı kesinleşmişti. İsrail Ordu Sözcüsü Daniel Hagari, İran’ın 7 Ekim sonrası Lübnan, Gazze, Suriye, Irak ve Yemen’deki vekil güçleri üzerinden İsrail’e saldırılar düzenlediğine dair bazı değerlendirmeler yaparak sözkonusu İran misillemesine kesin gözüyle bakıldığını açıkladı.
Son gelişmeler gösteriyordu ki tüm hazırlıklarını tamamlayan İran, İHA ve Füzelerle her an İsrail’i vurabilirdi. Nihayetinde aradan fazla bir zaman geçmemişti ki bu tahminler gerçekleşti ve İran, İsrail’e 300’den fazla İHA ve FÜZE gönderdi. İran’ın İsrail’e yönelik yüzlerce insansız kamikaze hava araçları, balistik ve seyir füzeleriyle yapmış olduğu saldırı İsrail savunma sistemlerince önlense de bazılarının isabet ettiğine dair açıklamalar yapıldı. İsrail’in Demir Kubbe savunma sistemi ile birlikte ABD, İngiltere, Fransa ve Ürdün’ün yardımıyla yüzlerce İHA ve FÜZE hedefine ulaşmadan havada imha edilerek etkisiz hale getirilmişti. Bu açıklamalar karşısında İran, İsrail’in bazı askeri hedeflerinin vurulduğunu söyledi.
İran’ın İsrail’e yönelik İHA ve Balistik Füzelerle saldırısı karşısında ABD Başkanı J. Biden, Savunma Bakanı Lloyd Austin, Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Genelkurmay Başkanı General Charles Brown, CIA Direktörü Bill Burns ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan gibi isimlerle bir araya gelerek durum değerlendirmesi yaptılar.
ABD Başkanı J. Biden, Netanyahu ile yapmış olduğu telefon konuşmasında, İsrail’in güvenliğine olan sarsılmaz taahhüdünü yeniden vurguladığını belirterek “İran ile onun Yemen, Suriye ve Irak’taki bağlantılı örgütleri, bugün İsrail’deki askeri tesislere yönelik benzeri görülmemiş bir hava saldırısı düzenledi. Bu saldırıları en güçlü şekilde kınıyorum.” diyerek ortak tepki vermek için G7 liderlerini toplayacağını açıkladı.
İsrail, İran saldırılarını görüşmek üzere BMGK’yı acil toplanması için bir mektup göndermişti. BM Genel Sekreteri Guterres, saldırıyı kınayarak dünyanın yeni bir savaşı kaldıramayacağını belirterek tüm taraftarlara sükunet çağrısında bulundu. İran’ın İsrail’e yönelik hava saldırısı sonrasında İsrail’in çağrısı üzerine toplanan BM Güvenlik Konseyi’nde 5 daimi üye arasında büyük bir gerilim yaşandı. ABD, İngiltere, Fransa İran’ı suçladılar ve İsrail’e destek verdiler. Rusya ve Çin, İran’ın Şam konsolosluğunun İsrail tarafından vurulmasına neden tepki gösterilmediğinin gerekçesini sorarak İran’dan yana tavır aldılar.
İran ise İsrail’e yönelik İHA ve Füzelerle yapmış oldukları hava saldırısının Şam’daki diplomatik tesislerimize yönelik saldırının cevabıdır diyerek haklı olduklarının belirtti. Ayrıca İran, BM 51. Madde şartı doğrultusunda meşru müdafaa haklarını kullandıklarını ifade ederek İsrail, yeni bir hata yaparsa cevabının daha çok sert olacağı yönünde bir açıklama yaptı.
Öte yandan İran’ın İsrail’e yönelik yapmış olduğu misilleme Başkent Tahran’da Filistin Meydanı ve İngiliz Büyükelçiliği önünde havai fişekler eşliğinde kutlandı. ABD ve İsrail’e karşı sloganlar atıldı. Ayrıca Gazze’ye yönelik saldırılar da protesto edildi. İran da durum bu iken İsrail’de ise halk sığınaklardan çıkarak evlerine ve sokaklarına döndüler. İsrail halkı üzerinde geçici de olsa büyük bir korku ve panik havası oluşmuştu. İsrail, olayın sersemliğini üzerinden yeni yeni atmaya başlamıştı.
İran’ın İsrail’e yönelik yapmış olduğu hava saldırısının arkasından Biden Netanyahu ile görüştü. Biden İran saldırısını güçlü bir şekilde kınadı. İsrail’in İran saldırısına karşılık vermesine karşı çıkarak G7 liderlerini toplayacağını açıkladı. Beyaz Saray İsrail’in güvenliği için İran’dan gelebilecek tehditlere karşı İsrail’i destekleyeceklerini açıkladı. İran da bu açıklamalar karşısında ABD’yi uyararak İsrail’den uzak durmasını ve iki ülke arasına girmemesini istedi
ABD, AB, BM başta olmak üzere Avrupa’da birçok Avrupa ülkesi İsrail’e yönelik hava saldırısından dolayı İran’ı kınadılar. Bu ülkeler arasında İngiltere, Hollanda, Almanya, Fransa, Danimarka, Norveç, Avusturya, Çekya ve Polonya ayrı ayrı açıklamalar yaparak İran’ı kınadılar.
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres “İran İslam Cumhuriyeti’nin İsrail’e yönelik kapsamlı saldırısıyla ortaya çıkan ciddi gerilimi şiddetle kınıyorum. Bu düşmanlıkların derhal son bulması çağrısında bulunuyorum… Tüm taraflara, Orta Doğu’da birçok cephede askeri karşılaşmalara yol açabilecek herhangi bir adımdan sakınmaları için sükunet çağrısında bulunuyorum.” AB (Avrupa Birliği) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrel, AB’nin saldırıyı şiddetle kınadığını açıkladı. ABD Başkanı J. Biden ”İran ile onun Yemen, Suriye ve Irak’taki bağlantılı örgütleri, bugün İsrail’deki askeri tesislere yönelik benzeri görülmemiş bir hava saldırısı düzenledi. Bu saldırıları en güçlü şekilde kınıyorum.” Avrupa’da birçok ülke İsrail’e yönelik İHA ve Füzeli saldırıda bulunan İran’ı kınadı. İngiltere Başbakanı Rishi Sunak “İran rejiminin İsrail’e yönelik pervasız saldırısını en güçlü ifadelerle kınıyorum. İran bir kez daha kendi arka bahçesinde kaos tohumları ekmeye niyetli olduğunu göstermiştir.” Hollanda’da geçici hükümet Başbakanı Mark Rutte “Hollanda, İran’ın İsrail’e yönelik saldırılarını şiddetle kınıyor. Olayların daha fazla tırmanmasının önlenmesi gerekiyor” Alman Hükümet Sözcüsü Steffen Hebestreit, “Şansölye Olaf Scholz, Tahran’daki rejimin bu gece İsrail topraklarına başlattığı ağır hava saldırılarını şiddetle kınayarak “Bu sorumsuz ve hiçbir şekilde haklı çıkarılmayacak saldırıyla İran bölgede geniş kapsamlı yangını riske ediyor.” dedi. Fransa Dışişleri Bakanı Stephane Sejourne “Fransa, İran’ın İsrail’e karşı başlattığı saldırıyı en sert şekilde kınıyor” Danimarka Dışişleri Bakanı Lars Lokke Rasmussen “Danimarka, İran’ın İsrail’e yönelik duyurduğu saldırıyı şiddetle kınıyor.” Norveç Dışişleri Bakanı Espen Barth Eide “İran’ın İsrail’e yönelik hukuka aykırı ve tehlikeli saldırısını kınıyorum. “Avusturya Başbakanı Karl Nehammer “İran’ın İsrail’e yönelik saldırılarını en sert şekilde kınıyorum.” Çekya Başbakanı Petr Fiala ve Dışişleri Bakanlığı “İsrail’e saldırmaya karar veren İran ve yandaşlarının istikrarı bozucu davranışlarını sert bir şekilde kınıyor, İsrail’in meşru müdafaa hakkını yineliyoruz.”… Polonya Dışişleri Bakanlığı “”Polonya, İran’ın İsrail’e yönelik saldırılarını şiddetle kınıyor.”
Görüldüğü gibi ABD, AB ve birçok Avrupa ülkesi İran’ı kınarken Kolombiya Cumhurbaşkanı G. Petro temkinli, tarafsız ve genel uyarıcı bir açıklama yaparak farklılığını gösterdi. Kolombiya Cumhurbaşkanı Gustavo Petro, “Tahmin ediliyordu, şu anda insanlık hızlı şekilde iklimi karbondan arındırma hedefine doğru gitmesi gerekirken, 3. Dünya Savaşı’nın eşiğindeyiz. ABD’nin pratik olarak soykırıma destek vermesi dünyayı ateşledi.” G. Petro, BM acilen toplanmasını isteyerek Herkes savaşların nasıl başladığını biliyor fakat kimse nasıl biteceğini bilmiyor. Keşke İsrail halkı, ataları gibi idarecilerinin çılgınlığını durdurabilecek kadar yüce olsaydı.”
Aslında İran’ın İsrail’e yönelik yapacağı hava saldırısı önceden biliniyordu! Çünkü İran 3 gün öncesinden komşuları aracılığı ile ABD ve birçok ülkeyi bilgilendirmişti. İran, yapacağı saldırı ile ilgili olarak Şam’daki büyükelçilik saldırısına karşı bir misilleme olacağını Türkiye üzerinden ABD başta olmak üzere diğer ülkeler bilgilendirilmişti. Ayrıca ABD de operasyonun belirli sınırlar içinde olması doğrultusunda yine Türkiye üzerinden İran bilgilendirilmişti. Öte yandan İran ve Türkiye Dışişleri bakanlıkları üzerinden de bundan sonra ne olabileceği hakkında malumatlar verilmişti. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan İran misillemesinin ardından İranlı mevkidaşı Hüseyin Emir Abdullahiyan ile görüşerek Türkiye’nin bölgede daha fazla tırmanma olmasını istemediğini söyledi. İran Dışişleri Bakanı Emir Abdullahiyan ise İran yeni bir saldırıya uğramadığı takdirde bu misilleme ile operasyonun sona erdiğini söyledi.
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Sözcüsü John Kirby, son açıklamaları bir hayli ilginçti! ABD’nin İsrail’in kendisini savunmasına yardım etmeye devam edeceğini ancak savaş istemediğini söyledi. Yani, ABD artık savaş istemiyordu. Bu konuda İsrail’i aleni veya dolaylı yollardan uyarıyordu. ABD’nin İsrail’i uyarmasında ne kadar samimi olabilirdi?! İsrail’in meşru müdafaa hakkı olduğunu söyleyen ABD’nin sözlerine ne kadar güvenilebilirdi?! Filistin/Gazze de olduğu gibi İran konusunda da ABD daha şimdiden ikili oynamaya başlamıştı. ABD’nin dili, sözü ve yaptığı çok farklıydı! Çünkü gerek Filistin/Gazze konusunda gerekse İran konusunda yanlı/taraflı bir politika izleyerek aleni bir şekilde İsrail’i destekliyordu.
Öte yandan İran’ın Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi Amir Said İravani, İsrail’in Tahran’ın ikinci misillemesi ile ilgili olarak İsrail’i karşılık vermemesi konusunda uyardı! Amir Said İravani “Bence bu sadece tehdit, boş söz. Eylem değil. İkinci misillememizin ne olacağını biliyorlar. Bir sonrakinin daha belirleyici olacağının farkındalar” diyerek İran’ın asıl niyeti konusunda gerekli uyarıyı yapmış oldu.
İsrail, İran saldırısından sonra savaş kabinesi birkaç kez toplandı. İsrail, kendisine yönelik yapılan bütün uyarılardan ders almış olacaktı ki saldırı sonrası yapılan savaş kabinesi toplantısında bu hususun sinyallerini vermişti! Ayrıca Misilleme planı yapan Netanyahu, ABD Başkanı Biden ile telefonla görüştükten sonra bu planından vazgeçti. Bölgesel koalisyon kuracaklarını ve İran’a doğru tarih ve doğru zamanda bedel ödeteceklerini açıkladı. İsrail, kendisini uyaran hiçbir ülkeyi dinlemese de sadece ABD’yi dinlese bölgedeki gerilim ve tansiyonun bir nebze düşmesini sağlamış olacak! Tabi ki bu durum geçici bir süre için geçerli. Çünkü İsrail yeri ve zamanı geldiğinde mutlaka ve mutlaka İran’a saldıracak… Saldırı zamanını kendisinin belirleyeceğini zaten açıkladı.
7 Ekim’de başlayan Filistin/Gazze saldırılarının kıvılcımı 6 ay sonra İran ve İsrail arasını tutuşturdu. Zaten İran ve İsrail arasında birikmiş bir öfke vardı. Önce Devrim Muhafızları Komutanı Kasım Süleymani konvoyuna saldırı, Süleymani ve 10 kişinin ölmesi sonra İran’ın Şam büyükelçiliğinin vurulması ile 2’si general 7 kişinin ölmesi İran’ı çileden çıkarmaya yetmişti. İran, İsrail’e karşı misillemede bulunacağını bütün dünyaya duyurmuştu. Sonunda dediğini yaptı ve geçtiğimiz günlerde İsrail’e yönelik İHA ve Füzelerle hava saldırısı düzenledi. Ve kıyamet koptu… Başta ABD, İngiltere ve birçok Avrupa ülkesi İran’a ateş püskürdü. Hepsi İsrail’in yanında yer alarak İran’ı suçladılar. ABD bile aleni/açık bir şekilde İsrail’in kendisini müdafaa etme hakkı olduğunu ifade ederek misillemeye peşkeş çekti!
ABD ve İngiltere’nin İsrail’e her türlü desteği vereceklerini açıklamaları bölgede barıştan çok savaşa zemin hazırlıyordu. Zaten İsrail’i şımartan da ABD başta olmak üzere İngiltere ve bazı Avrupa ülkelerinin yanlı tutumlarıydı. Aynen Filistin/Gazze konusunda olduğu gibi şimdi de İran konusunda ABD, İngiltere ve birçok Avrupa ülkesi desteğini İsrail’e verdi. Bu da zaten gergin olan bölge atmosferini daha çok germeye yetiyordu. Ortadoğu yıllardın kaynıyor… Irak, Suriye ve şimdi de İran… Batı karşısında İran artık hedef ülke oldu. İsrail’in İran’a yönelik saldırıları karşısında sessiz kalan ülkelerin İran saldırıları karşısında sessizliklerini bozarak İran’ı suçlamaları kadar ikiyüzlü (riyakarca) bir tavır ve tutum olamazdı.
Öylesine bir algı propagandaları yapıldı ki inanın Türkiye’de bile büyük etkisi oldu! Birçok gazeteci, yazar, akademisyen, stratejist ve uluslararası uzman İran’ı suçlamaya başladılar. İran’ı suçlarlarken Filistin/Gazze’yi örnek veriyorlardı. İran yüzünden Filistin/Gazze unutulmuştu! Ya da ikinci sıraya düşmüştü. Yani, İran’ın İsrail saldırısı Ortadoğu’daki olası bir barışa gölge düşürmüştü! Neymiş, ABD, İngiltere ve birçok Avrupa ülkesi İsrail’e karşı tavır almaya başlamışken İran’ın saldırması bu tavrı geri teptirmişti! Bahsetmiş olduğumuz ülkeler yeniden İsrail’e destek vermeye başlamışlar… Vs, vs… Yapmayın yahu, Batı’nın ikiyüzlülüğünü ne çabuk unutuyorsunuz!.. Bir de buna ABD eski Başkanı D. Trump’ın İran Devrim Muhafızları Komutanı Kasım Süleymani olayını hatırlatması yok mu ya… Bu algı üzerine olayın üzeri adeta tuzla-biber oldu! Artık bu anlatımdan sonra İran kesinlikle çarmıha gerilir… Zaten öyle de oldu.
Hatırlanacak olunursa 3 Ocak 2020 tarihinde ABD güçleri İran Devrim Muhafızları Komutanı Kasım Süleymani’nin konvoyuna saldırması sonucunda Süleymani ile birlikte 10 kişi hayatını kaybetmişti. Bu olayın arkasından İran, misillemede bulunarak 8 Ocak 2020 tarihinde Irak’ın Anbar eyaletindeki Ayn el Esad Hava Üssü ve Erbil’deki ABD askerlerinin bulunduğu noktalara 22 füze fırlatmıştı. Yıllar sonra (hem de İran-İsrail arasındaki karşılıklı saldırılar sırasında) ABD Başkanı Trump’ın İran ile ilgili sözde bu olayı hatırlatması/(ya da)/anlatmasındaki amaç/niyet acaba ne olabilirdi?! Bilhassa zamanlamaya dikkat edin!.. Ha Trump ha Biden… Aralarında ne fark vardı ki… Al birini vur diğerine… Madalyonun bir yüzü Trump diğer yüzü Biden…
ABD eski Başkanı D. Trump, Kasım Süleymani olayından sonra İranlı yetkililerin kendisiyle ilişkiye geçtiğini İran’ın ABD hava üssüne düzenleyeceği saldırıyı önceden haber verdiklerini söylemesi… Trump “Bizi aradılar ve dediler ki, ‘Dinleyin, başka seçeneğimiz yok. Sizi vurmak zorundayız çünkü kendimize saygımız var’. Bunu anlıyordum. Onları vurmuştuk ve bir şeyler yapmaları gerekiyordu” ifadelerini kullandı. Yani, sözde ABD ile İran arasında anlaşmalı dövüş!.. Ayrıca İranlı yetkililer Trump’a İran’ın ABD üssüne yönelik saldırıda isabet almayacağının sözünü de vermişler! İran’ın fırlattığı 18 füzenin 5’i havada infilak etmiş diğerleri de üssün çevresine düşmüş. Oysaki bu füzeler hassas olmakla birlikte isabet eden silahlar olduğu da ifade edilmişti. Diyelim ki bu olay doğru olsa bile perde arkasında ne olabilir?! İran’ı nasıl bir tuzağa çekmişler ki böyle bir olay zuhur etmiş?!
Bana göre eski ABD Başkanı Trump’ın böyle bir olayı böyle gerilimli bir zamanda açıklaması veya hatırlatmasının mutlaka bir amacı vardır! Hem de İran ve İsrail arasındaki gerilimin/tansiyonun ayyuka/zirveye çıktığı bir dönemde… Bize göre bu durum İran’ın itibarına ve kariyerine yönelik önemli bir algı operasyonudur. Peki, bu olaya İran tarafından nasıl bakıldığı hiç merak edilmiyor mu?! Acaba İran, bu olaya nasıl bakıyor ve nasıl izah ediyor… Yahu, İran Türkiye’ye komşu bir ülke… Tarihi, kültürel, inanç ve coğrafi bağımız var… Biz Türkiye olarak nasıl İsrail’e karşı isek İran da bir o kadar karşı… Filistin/Gazze konusunda biz Türkiye olarak İsrail’e nasıl tavır aldıysak İran da tavır aldı… Peki, İran hakkındaki algı operasyonu tuzağına Türkiye olarak düşmemiz gerekmiyor mu?! Devlet olarak demiyorum (T.C. devleti olarak ne yaptığımız belli) millet/halk olarak, yazarlar, gazeteciler, stratejistler, akademisyenler, uluslararası uzmanlar vs. olarak diyorum. Neden ABD eski Başkanı Trump’ın ipiyle kuyuya iniyoruz?! Neden böyle bir algı operasyonuna bizler de alet oluyoruz?!
Olaya başka bir açıdan bakacak olursak ABD-Türkiye ilişkilerini gözünüzün önüne getirin. Şartlara, duruma ve olayların gidişatına göre ABD-Türkiye arasında kimi zaman iyi, kimi zaman kötü, kimi zaman orta halli kimi zamanda çok soğuk ilişkiler yaşamıyor muyuz?! Elbet ki İran’ın da bu şekilde şartlara, durumlara ve olayların akışına göre ABD ilişkileri olmuş olamaz mı?! Önce iğneyi kendimize niye batırmıyoruz?! Türkiye, ABD’nin oyununa az mı geldi?! Peki, İran da gelmiş olamaz mı?! Neden Trump anlattı diye İran’ı bir anda çarmıha gerdik ve aforoz ettik?! Bunları izah ederken İran savunuculuğu yapmıyoruz. Amacımız olaylara adil ve hakça bakarak izah etmek…
Elbet ki İran-İsrail gerginliği/çatışması, Filistin/Gazze zulmünü, vahşetini ve soykırımını geçici de olsa unutturdu! Elbet ki zamanı ve yeri değildi! Elbet ki İran-İsrail olayı olmasaydı belki ABD ve Avrupa ülkeleri İsrail’e baskı yapmaya devam edecekler ve Gazze’deki saldırılara son vererek bir an önce ateşkese yanaşması için ikna edeceklerdi! Elbette ki bunların hepsi ihtimal/olasılık dahilindeydi… Yahu, Batı ne zaman haktan, doğrudan ve adaletten yana olmuş ki?! ABD, İngiltere ve bazı Avrupa ülkelerinin İran-İsrail olayı öncesi İsrail’e almış oldukları tavır ve tutum sizce ne kadar inandırıcı olabilirdi ki?! O yüzden mi İran üzerine tankla-topla balıklamaya gidiliyor?! Ve İran Batı’ya rağmen çarmıha geriliyor. Batı’nın tuzağı, oyunu ve tezgahı bitmez ki…
Son olarak diyeceğim ki İran’ı elbet ki eleştirelim ama Batı’nın (ABD’nin, İngiltere’nin, Avrupa ülkelerinin) ağzıyla değil kendi özgür irademizle eleştirelim. Ve olayları derinlemesine araştırdıktan sonra eleştirelim. İran’ı algı operasyonlarına kapılarak ve başkalarının gazına gelerek değil, adilane, hakça ve dürüstçe eleştirelim… Ancak o zaman İran-İsrail arasındaki gerginliğin, tansiyonun ve çatışmanın derinliğindeki sebepleri çok iyi anlayabiliriz. Ancak o zaman Filistin/Gazze konusunun, İran-İsrail gölgesinde kalmadığını kavrayabiliriz. Ancak o zaman gelişmelere ve olaylara daha DOĞRU ve daha OBJEKTİF bakabiliriz…