Diyarbakır Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mikdat Şimşek; Dicle Üniversitesi’nden dünyaya uzanan projeleriyle ilgili gazetemize konuştu.
Ziraatle ve Diyarbakır’ı örtüştürme adına neler söyleyebiliriz? Diyarbakır’da ziraat ve tarım açısından özdeşleştirebilecek olursak bize ne gibi bilgiler sunabilirsiniz ?
Diyarbakır’da tarımın durumu ne potansiyeli ne ona göz atmak lazım. 15 bin kilometre kareden daha fazla bir alana sahip, bunun 16 binin üzerinde belli bir tahıl alanı var, bu yüzde 40 civarında hektarlık bir alanda bu tahıl alanında yetiştirilen bitkilerimizi göz önünde bulundurduğumuzda: Buğday, arpa, mercimek, mısır, nohut, pamuk, öbür taraftan da domates biber patlıcan kavun karpuz ve diğer taraftan da armut, ayva, ceviz, incir, nar gibi meyve türleri bunların en önemli olanlarından bir kısmını saymış olduk.
Peki bu meyve türleri neden bu şekilde yetiştiriliyor? Bazı iklim bölgelerinde belirli bir bitki deseni varken neden Diyarbakır’da çok çeşitlilik var?
Nedeni kendine ait olan farklı ekolojik iklim isteklerinin bulunması. Bundan dolayı Diyarbakır’ı kendi içinde 3 alt iklim birimine ayırıyoruz: Bunlardan bir tanesi güney, orta ve kuzey şeklinde sıralanıyor. Güney kısmında Bismil ve Çınar, orta kısmında Merkez ilçeler ve Silvan, diğer yerler de ikiye ayrılmıştır. Bazı yerlerde ikiye ayrılmış, bazı yerlerde ise bir gruba ayırarak 3 ve 4 ya da sadece 3. şeklinde de inceleyebiliriz. Bu 3. Kısım şöyle söyleyelim 4’e ayırırsak Silvan, Hazro, Kulp, Lice, Kocaköy ve Hani gibi diğer yerlerdeki kalan ilçelere ise hatta Eğil’inde bir kısmı katılıyor diyebiliriz. Geri kalan bölge ise 4. Bölge bu 3 ve 4. bölgeyi birleştirebiliriz. Örneğin nar yetiştiriciliğine baktığımızda güney ilçelerimizde yetiştirilmiyor. Sebebi ise iklim faktörleri buna elverişli değil. Buna karşılık kuzey ilçelerimizde Çermik, Çüngüş’te nar yetiştiriciliği yapılıyor. Hatta şunu da ifade edebiliriz, Kayseri’de meyve suyu üretimi yapan firmalar kamyonlarla gelerek Çermik, Çüngüş tarafından belirli lokasyon da narları toplayıp fabrikalarda işletmeye tabi tutarak meyve suyu üretiyorlar. Peki bu nimet her yerde var mı ? Elbette ki yok, Allah’ın yarattığı önemli bir nimet bu da Kadim şehrimiz olan Diyarbakır’a mahsus değerini de bilmek lazım, şöyle ki nar Diyarbakır’da yetiştiriliyor, ama baktığımız zaman İç Anadolu bölgesinde pek yetiştirilmiyor, buna karşılık baktığımız zaman Akdeniz bölgesine özgün bir meyve türüdür. Aynı şekilde başka bir örnek verecek olursak buğday Konya’da yetiştirilirken Diyarbakır’da yetiştirildiğini görüyoruz. Bir başka örneğimiz ise incir, İç Anadolu bölgesinde pek yetişilmezken yoğun olarak Eğe bölgesinde yetiştirdiğini biliyoruz, ama bugün Türkiye’nin en kaliteli kurutmalık inciri tiplerini bakıyoruz ki Diyarbakır’da yetiştirebiliyoruz. Bunların tümünü bir araya getirdiğimiz zaman Diyarbakır’ın tarımsal açıdan önemli bir potansiyeli ve enerjisi olduğunu rahat bir şekilde görebiliyoruz.
Eski yapılarımızdan biri olan Hasuni mağalarına baktığımızda gastronominin o dönemde de doğuşuna tanık olabiliyoruz yani Diyarbakır’ın tarihinde de aslında ziraat var, bu durum aslında çok özel bir şey bu konu hakkında yani günümüz Diyarbakır’ı, eski Diyarbakır’ı ve çağlar öncesi Diyarbakır’ı bu nimet bir Allah vergisi olduğundan buna binaen eklemek istemek istediğiniz bazı şeyler var mı?
Elbette, maziyi gen bakımından değerlendirebiliriz. Örneğin çok kişinin duyum olarak aldığı Kum şeftalisi en basit haliyle, harika bir şekilde yetiştiriliyor ama son zamanlarda neslinin tükendiğini görebiliyoruz. Kum şeftalisinin kaynağının yani yüzlerce, binlerce yıl öncesinden Lice tarafında olduğu söyleniliyor. Diyelim ki Domatese baktığımız da Lice domatesi ön plana çıkıyor. Örneğin merkez Dicle Nehri’nin etrafına baktığımız zaman Karpuz ön planda, dünyaca ünlü ve bilindiği gibi ağırlığı en fazla olan karpuzun Diyarbakır’da yetiştirildiğini görüyoruz. Eskiden aileler büyük ve kalabalık olduğu için karpuz ağırlık bakımından o şekilde yetiştirildi, günümüzde ise çekirdek aile küçüldüğü için artık ağırlık bakımından sadece Diyarbakır Karpuz Festivali’nde görebiliyoruz. Dolayısıyla değişik tohumların elde edilmesi geçmişte de Diyarbakır’ın tarımsal açıdan önemli bir potansiyelin varlığını gösterir.
Dicle Üniversitesi Ziraat Fakültesi dekanı sayın Mikdat Şimşek’i tanıyalım ve ziraat adına hangi çalışmalar da bulundu ve şuan Ziraat Fakültesi ziraat alanının neresinde ?
1968 yılında Diyarbakır’da dünyaya gelen Dekanımız Prof. Dr. Mikdat ŞİMŞEK, 1991 yılında SÜ Ziraat Fakültesi’nden mezun olmuştur. 1996’da KSÜ’de Yüksek Lisans’ı ve 2008’de ise ÇÜ’nde Doktora’yı tamamlamıştır. 1993’te Araştırma Görevlisi olarak göreve başlamış olup, 1996’dan itibaren Üniversite Dışı Kamu’da çeşitli görevlerde bulunurken 2009-2012’’de Yrd. Doç. Dr. ve 2012- 2018’de ise Doç. Dr. olarak görev yapmıştır. 2018’den beri DÜ Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü’nde Prof. Dr. olarak görev yapmaktadır. Üniversite Dışı Kamu’da pek çok idari görev yapmış olup, Üniversite’de ise FBE Müdür Yardımcısı, Anabilim Dalı Başkanı, Bölüm Başkanı, DÜBAP Proje Değerlendirme Üyeliği, GAP Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürlüğü görevlerini yürütmüştür. Halen DÜBTAM Yön. Kur. Üyeliği devam etmektedir. 9 Kasım 2021’den beri asaleten Dekan olarak görev yapmaktadır. 120’den fazla Bilimsel Makalesi olup, bunların büyük çoğunluğu İngilizce yayımlanmıştır. 2018’de İspanya Barselona’da Uluslararası Kongre’de En İyi Sunum Ödülü alan Dekanımız, farklı ülkelerde yapılan Uluslararası Tarımsal Kongrelerde Davetli Konuşmacı ve/veya Oturum Başkanlığı yapmış ve bildiriler sunmuştur. 2020 yılında basımı yapılan bir kitabı bulunmaktadır. Ayrıca, TÜBİTAK Projesinin kabulünden dolayı Avustralya’nın Adelaide Üniversitesi’nde Dünya’nın ilk üç standardından biri olan Tarım ve Bitki Bölümü’nde 1 yıllık Bilimsel Araştırma yapma hakkı kazanmıştır. İngilizce bilen Dekanımız evli olup 3 evlat babasıdır.
Projeler bazında spesifik anlamda ifade edecek olursak, Tarla bitklileri, Bahçe bitkileri, Tarım makinaları, Tarımsal yapı ve sulama projesi alanında çalışmalarımız ve devam edecek olursak hayvansal açından Zooteknik ve Zirai mücadele anlamında Bitki koruma dediğimiz alanda çalışmalarımız bulunmaktadır. Her arkadaş tabi ki kimi uluslararası alan da kimi ulusal düzeyde kimi de normal lokal olarak herkes kendi imkanları ve kendi dil gelişmişliği durumuna bağlantılarının güçlü ya da zayıflığına bağlı olarak çalışıyor. Ben çoğunlukla uluslararası çalışmalarımı sürdürüyor ve etkinliklere ağırlık veriyorum. Hedefimiz, 1 yıl içinde 30 yılda yapılan etkinliklerden daha fazla etkinlik düzenlemektir. Normal şartlarda yılda 1 ya da 2 etkinlik yapılırken şu anda 29 Kasım’dan bugüne kadar 6 etkinlik yaptık. 10 Ocak’a kadar 5 etkinlik daha yapacağız. Dolayısıyla Üniversitemizin Araştırma Üniversitesi olması için katkı sağlama yönünde faydalı olmaya çalışıyoruz. Bu doğrultuda bu hedefte ilerlediğimiz taktirde Araştırma Üniversite’si olabiliriz. Peki Araştırma Üniversitesi amacı, değeri önemi nedir dediğimizde; Daha fazla öğretim üyesi, araştırma görevlisi istihdamı ve öğrencilerin gelişini sağlamak yeni projeler üreterek yapılan etkinliklerle Dicle Üniversitesi’ni sadece Diyarbakır’a değil, dünyaya açılan bir kapı konumuna getirmek hedefindeyiz. Bir dekan olarak benim de katkım olacaksa ne ala, AR-GE çalışmalarına odaklanıp, protokol hazırlığı hususuna da vurgu yapıyoruz. Geçmiş dönemler de konuyula alakalı protokol hazırlanmamışken göreve başladığımın iki protokolü Rektör beye hazır hale getirip sunduk. Hazırladığımız bu iki protokole değinecek olursak çalışmalarımızı ortak çalıştığımız kardeş Fakülte olarak kabul ettiğimiz Veterinerlik Fakültesiyle birlikte yürütüyoruz. Diyarbakır’ımıza faydalı ne varsa, zararları bertaraf edebilecek doğru stratejiyle ön yargıları yıkarak makul çözümler nice protokollere imza atabiliriz. Hali hazırdaki projemin Diyarbakır’da bulunan yerel firmalarla bir istişare halinde bulunarak, Ziraat Fakültelerinin bulunduğu 7 bölge ve 7 Üniversite ile kardeş proje protokolü üzerinde çalışıyorum. Yapılabileceklere bakılırsa kat etmemiz gereken çok yol var ve buranın bakir alanlar olduğunu da vurgulayarak organik tarıma da yönelmemiz gerektiğini de değinebiliriz. Geçmişte yapmış olduğum Master tezimin de organik tarımla alakalı olduğunu söylebilirim. Bu master tezi dünyada ilk defa organik ve geleneksel meyveciliğin bir araya geldiği badem konusundaydı. Elimizden geldiğince amacımız projelerin sayısını arttırmak, uygun olabilirliğini sağlamak, pratikte de kolay geri dönüş alabileceğimiz katma değeri yüksek ve ürünlere katkı da bulunabilecek şekilde hareket etmek. Çalışmalarımız neticesindeki Uluslararası kongre, Çalıştay ve toplantıların, Dicle Üniversitesi ve Diyarbakır’a katkı sağlaması amacındayız, severek takip ettiğimiz Başken Postası gazetesinin medya olarak sesimizi duyurmasını istiyoruz, şeklinde konuştu