Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya

İKTİDARI UYARIYORUZ: Algı Operasyonu Tuzağına Düşmeyin… DEVLET, Suç Örgütü ve Bir Grup Emniyet/Polis Çetesi Arasında Sıkışıp Kalamaz!..

Ayhan Bora Kaplan suç örgütüne yönelik Emniyet’in yapmış olduğu operasyon sonucunda yaşanan olaylar ve gelişmeler… Operasyon yapanlara karşı operasyon yapılması… Sanık iken gizli tanık olan S.S’nin çarpıcı iddiaları, denetimli ve elektronik kelepçeli halde her yere girip çıkması ve sonunda yurt dışına kaçması… Kendisini gizli tanık yapan polis müdürlerinin baskı yoluyla devletin üst düzey bazı isimlerinin soruşturma dosyasında yer alması için ifadesine eklenmesini istemeleri… Nihayetinde devletin zirvesi harekete geçti… Cumhurbaşkanı Erdoğan MİT Başkanı İbrahim Kalın ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’u Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne çağırarak Ayhan Bora Kaplan davası ve gizli tanık S.S’nin iddiaları ile ilgili gelişmeler üzerinde bir toplantı yaptı…

Ayhan Bora Kaplan suç

Haber-Yorum: Muhsin AKIL

Türkiye, Ayhan Bora Kaplan suç örgütü davası ve soruşturması sonucu yaşanan gelişmeler ve olaylarla çalkalanıyor. Ayhan Bora Kaplan suç örgütü davası ve bir grup Emniyet/Polis üzerinden korku imparatorluğu kurmak isteyen çevrelerin iddialarını devletin ciddiye alması kadar bir saçmalık olamaz! Ne yazık ki sıradan bir suç örgütünün devletin zirvesini nasıl rahatsız ettiğine şahit oluyoruz. Daha açıkçası pirenin nasıl ‘deve’ yapıldığına ve devenin nasıl ‘pire’ yapıldığını aleni bir şekilde yaşayıp-görüyoruz.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurumları bu kadar ayakaltına indirgenemez! Devletin yapısı ve yetkilileri bu kadar hakir görülemez! Adi bir suç örgütü ile devletin içindeki küçük/azınlık bir ona destek veren emniyet çetesinin birlikteliğinden kaynaklanan çıkar ilişkilerinin bozulması ile bir bardak suda kopan fırtınanın devletin üst kademelerini bu kadar etkileyebileceğini hiç tahmin etmiyorduk. Maalesef millet olarak böylesi bir olaya da şahit olmak zorunda kaldık.

Bir bardak suda kopan fırtına nasıl da kasırgaya dönüştü! Kartopu büyüklüğündeki rutin olayların ve gelişmelerin ÇIĞ olup devletin üzerine düşmesi bizleri o kadar rahatsız etti ki! Çok iyi anladık ki FETÖ’nün 17/25 Aralık Polis/Yargı Darbe Girişimi ve 15 Temmuz Darbe Girişimleri bilinçaltında oluşturmuş olduğu ‘korku’ algısı basit bir Emniyet/Polis ve Suç Örgütü arasındaki çıkar ilişkilerin bozulması ile birlikte patlak veren operasyonların abartılıp-şişirilmesinden kaynaklanan panik ve telaşe sonucunda medya yoluyla oluşan algı operasyonları ile de sözkonusu gelişmelerin ve olayların devletin zirvesine taşınması ülkeyi ne hale soktuğunu görüp üzülmekteyiz.

Sözü getirmek istiyoruz Ayhan Bora Kaplan suç örgütüne yönelik Emniyetin yapmış olduğu operasyon sonucu ortaya çıkan acı gerçeklere… Ve Ayhan Bora Kaplan suç örgütüne operasyon yapan polislere yönelik de karşı operasyon yapılması!.. Yani, Emniyet/Polis içindeki çatlak!.. Sonrası ‘gizli tanık’ iddiası ile S.S’nin Ayhan Bora Kaplan’dan sonra gelen ikinci adam olması!.. Aslın bu şahsın sanık iken gizli tanık yapılması! Ve sözkonusu bu gizli tanığın gerçek ismiyle birlikte zikredilmesi veya yazılması!.. Çelişkiler, saçmalıklar, absürt, garip ve tuhaf olaylar ve gelişmeler ağında tehlikeli bir gidişat!..

Bu konuyla ilgili asıl gerçekleri dile getirmeden önce Ayhan Bora Kaplan suç örgütü davası ve soruşturması olayının ilk başlangıcından bu güne kadar neler yaşandığıyla ilgili tüm ayrıntıları özetleyerek bu konudaki asıl/gerçek düşüncelerimizin şu andaki iktidar, muhalefet ve resmi yetkililerin düşündüğü gibi olmadığını özellikle belirtmek isteriz. Ayrıca tüm bu olayların ve gelişmelerin derinliğinde yatan GERÇEKLER/HAKİKATLAR ile ilgili düşüncelerimizi, tespitlerimizi ve yorumlarımızı yazımızın sonunda ifade edeceğiz.

Ankara’da 8 Eylül 2023 tarihinde Esenboğa Hava Alanı’nda yurt dışına kaçmak üzere iken hakkında “örgüt kurma”, “kasten yaralama” ve “kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” ve “kara para aklama” gibi suçlardan yakalama kararı bulunan suç örgütü lideri Ayhan Bora Kaplan’a yönelik Ankara Organize Suçlarla Mücadele ekiplerinin yapmış olduğu operasyon bir hayli ses getirmişti. Bu operasyonla suç örgütü lideri Ayhan Bora Kaplan derdest edilerek yakalanmıştı.

Hazırlanan iddianamede suç örgütü lideri Ayhan Bora Kaplan iki cinayet suçundan ağırlaştırılmış müebbet ile 169 yıl 6 aya kadar hapis cezası istenmişti. Ayrıca Ayhan Bora Kaplan hakkında şikayetçi olan müşteki Erkan D’nin beyanları üzerine soruşturma daha da derinleştirildi. Suç örgütü lideri Ayhan Boran Kaplan’ın talimatları doğrultusunda M.T ve S.A’nın öldürülmesi, A.T, M.Y, S.T, S.H’nin silahla yaralanması, müşteki M.T.E’nin sahibi olduğu işletmenin zorla elinden alınması, müşteki E.B’nin darp edilmesi gibi olayları gerçekleştirdikleri için suç örgütü lideri Ayhan Bora Kaplan ve diğer örgüt yöneticilerinin tüm suçlardan sorumlu tutuldular.

Organize Suç Örgütü lideri Ayhan Bora Kaplan ile birlikte 29’u tutuklu 60 sanığın yargılandığı dava devam ederken Emniyet tarafından ‘gizli tanık’ yapılan Serdar Sertçelik’in gündeme getirdiği “hükümete komplo” iddiası ve diğer ifadeleri doğrultusunda bu sefer karşı bir operasyonun düğmesine basılması gündeme bomba gibi düştü.

Operasyona karşı operasyon! Yapılan yeni operasyonda hedefin daha önceki suç örgütü lideri Ayhan Bora Kaplan’a yönelik operasyonda gözaltına alınan kamu görevlisi polis müdürlerinin olması olayı daha da çarpıcı hale getirdi. Operasyonda gözaltına alınan 4 kamu görevlisinin Ankara Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’nde görev yapan 3 Emniyet Müdürü (Ankara Emniyet Müdür Yardımcısı Murat Çetin, Organize Suçlar Şube Müdür Yardımcısı Şevket Demircan ve Komiser Ufuk Gültekin) oldukları ortaya çıktı. Gözaltına alınan 3 polis müdürünün Anayasal düzene karşı suç işleme, suç işlemek için anlaşmak, görev ilişkin sırrın açıklanması, adil yargılamayı ve tanığı etkilemeye teşebbüs, görevi kötüye kullanma ve suçluyu kayırma” gibi suçlardan dolayı açığa alınmaları olayın vahametini apaçık gösteriyordu.

Organize suç örgütün lideri Ayhan Bora Kaplan soruşturması derinleştikçe emniyet, yargı, siyaset, suç örgütü işbirliğinin ortaya çıktı. Soruşturmanın neticesinde yapılan operasyonlarda gözaltına alınan soruşturmanın iki numaralı sanığı olmasına rağmen aynı zamanda polislerle yaptığı gizli görüşmeler sonrasında G-7 koduyla gizli soruşturmanın ‘gizli tanığı’ yapılan Serdar Sertçelik’in kendisinin polisler tarafından yönlendirildiğini, AK Parti ve MHP’ye yönelik kumpas kurulduğunu açıklaması üzerine İçişleri Bakanlığı harekete geçti ve Ankara İl Emniyet Müdür Yardımcısı, Ankara İl Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü ve Müdür Yardımcısı görevlerinden uzaklaştırılarak açığa alındılar.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı açığa alınan polis müdürleri hakkında resen soruşturma başlattı. Hatırlanırsa daha önceden de (Mart ayında) avukata bilgi sızdırdığı iddia edilen bir polis memuru ile birlikte soruşturmanın Ankara Emniyeti’ne sıçraması sonrası suç örgütüyle bağlantıları oldukları anlaşılan 9 polis açığa alınmıştı. Açığa alınan polisler arasında Ankara Emniyet eski Asayiş Şube Müdürü ile eski Silah ve Patlayıcı Maddeler Şube Müdürü 2 Komiser de bulunuyordu.

Suç örgütü lideri Ayhan Bora Kaplan soruşturmasında yeni gelişmeler yaşandı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, gözaltına alınan Organize Şube Müdürü Kerem Gökay Öner’in sorgusundan sonra serbest bırakıldığını ve şu anda gözaltında 7 şüphelinin bulunduğunu açıkladı. Ayrıca şüphelilerin dijital materyal incelemelerinin devam ettiğini, şüphelilerle ilgili gerekli MASAK raporunun temin edildiğini ve soruşturmanın titizlikle devam ettiğini belirtmiştir.

Ayhan Bora Kaplan Suç Örgütü davasının iki numaralı sanığı ve aynı zamanda gizli tanığı olduğu iddia edilen Serdar Sertçelik, kendisini polislerin yönlendirdiğini açıklayarak kendisini ve ailesini kurtarabilmek, kendisi ve abisi üzerine yıkılacak dosyaları engelleyebilmek için gizli tanık olmayı kabul ettiğini belirterek 19 sayfalık ifade verdiğini açıkladı. Öte yandan Serdar Sertçelik’in polisler tarafından ifadesinin yönlendirildiğini iddia ederek AK Parti ve MHP’ye yönelik kumpas kurulduğunu ve eski bakanlar, mevcut bakanlar ile bası siyasiler hakkında ifade vermeye zorlandığını da iddia etti. Gizli Tanık S.Sertçelik, ifadesinde polislerin kendisini yönlendirerek Bekir Bozdağ, Mücahit Aslan, Abdülhamit Gül, Fahrettin Koca ve Sadık Soylu gibi isimlerin tanık ifadesine eklemesin istediklerini ve Ankara İl Emniyet Müdürlüğü üzerinden AK Parti’ye darbe yapıldığını beyan etmesi ortalığı toz-duman etti.

Hatta olayların müsebbibi Emniyet içinde yuvalanan polis grubunu eski İçişleri Bakanı Soylu’ya bağlayanlar bile çıktı. Ve Emniyetteki kapışmanın Soylu ve Yerlikaya çatışması olarak da değerlendirenler oldu. Bütün bu gelişmelerden sonra Ayhan Bora Kaplan soruşturmasında bütün dikkatler eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve şu andaki İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya üzerine çevrildi.

Serdar Sertçelik ayrıca Youtube üzerinden yapmış olduğu açıklamalarda da Ankara Emniyeti’nin Eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan’a komplo kurmaya kendisini teşvik ettiklerini ispat etmek için Ankara İl Emniyeti’nde görevli polis müdürü Şevket Demircan ve kendisi arasındaki telefon konuşmasını yayınladı. Hatta polislerin kendisini ikna etmek için “Bize Temiz Eller Operasyonunu sizin ellerinizle başlattığını haber ettiler… MHP’nin ifadesini geçmesini isteyerek “MHP ile ilgili de patlat, geç” dediklerini de ayrıca belirtti.

Ankara İl Emniyeti’yle ilgili Ayhan Bora Kaplan soruşturmasında en ilginç gelişmelerden birisi de gizli tanık’ yapıldıktan sonra üzerinde elektronik kelepçe olmasına rağmen ev hapsi gözetimi ve denetim altında serbest bırakılan Serdar Sertçelik’in (polis gözetiminde olsa dahi) rahat dolaşması, eğlence yerlerine gidebilmesi, bir çorbacıda iki ayağından vurulması, hastane tedavisi sonrası doktor raporuna göre gözaltına alınmasında sakınca görülmesi ve tekrar elektronik kelepçe takılmak şartıyla evine taburcu edilmesi gibi ilginç gelişmeler yaşanmıştır. Serdar Sertçelik, vurulmamış olsaydı zaten tutuklanarak cezaevine gönderilecekti. Ve sonuç malum; ifadelerini kendi evinde elektronik kelepçeli iken avukat gözetiminde vermesi, elektronik kelepçeli olsa bile istediği zaman evden çıkabilmesi ve sonunda gayri resmi yollardan kelepçesiz olarak yurtdışına kaçması gibi ilginç ve garip detaylar elbet ki soruşturma dosyasını etkileyecektir.

Suç Örgütü Lideri Ayhan Bora Kaplan ile birlikte 60 sanığın yargılandığı davadaki son gelişmeler, Emniyet içinde AK Parti ve MHP’yi hedef alan bir polis yapılanması olduğu iddialar Emniyet ve siyasi arenayı karıştırdı. Eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve şu andaki İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya da topun ağzına kondu. Emniyet içindeki Soylu ekibinin İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya ekibine yönelik operasyon çektiği iddiaları havada uçuştu…

Hatta eski AK Parti Ankara İl Yöneticisi Barış Kurt ve İyi Parti Ankara eski İl Teşkilat Başkanı Akif Serper Önder ve Eski İçişleri Bakanı Soylu’nun yakını Sadık Soylu isimleri de siyasi arenanın uzantıları olarak Ayhan Bora Kaplan dosyasında geçmesi sırada daha birçok kişinin olabileceği ihtimalini/olasılığını daha da yükseltti.

Ayhan Bora Kaplan’a ait 31 şirketle ilgili yapılan soruşturma sonrasında sözkonusu şirketlerin mal varlığındaki artış dikkat çekmekle birlikte kamu kurumlarından ihaleler aldığı ve ciddi para trafiğini kontrol etmesi ortaya çıkması ile kayyum kapsamında tüm bu şirketler Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’a (TMSF) geçmiştir.

Duruşma esnasında Mahkeme Başkanı’nın suç örgütü lideri Ayhan Bora Kaplan 15 Temmuz darbe girişimi gecesi TRT önünde çekilmiş oldukları fotoğrafta arkadaşları ile birlikte ellerinde uzun namlulu silahları nereden bulduğunun sorulması üzerine “Ben bu sorunun cevabını burada veremem. Özel size söyleyebilirim” serzenişinde bulunarak “devlet görevlilerini suçlamamı bekliyorlar” demesi de kafaları bir hayli karıştırmaya yetti. Yine dava sanıklarından Tansel Aktan’ın TRT önündeki fotoğrafta kendisinin de olduğunu ifade ederek Süleyman Soylu’yu itibarsızlaşmak istediklerini belirtmesi bazı şüphelere yol açtı!.

Polis Müdürü Şevket Demircan’ın gizli tanık Serdar Sertçelik’i ikna etmek için MHP isminin ifadede geçmesi için “MHP ile ilgili de patlat, geç” diyerek telkinde bulunmasını değerlendiren MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Emniyet ve Yargı’da kripto çetelerin yeniden yuvalandığını ve Türkiye üzerinde hesap yaptığını ifade etmesi ve MHP, AK Parti, Cumhur İttifakı’na yönelik 17-25 Aralık darbe girişimine benzer bir yapılanmadan söz ederek “Birkaç emniyet müdürünün açığa alınmasıyla geçiştirilemeyecek bir komplon devrededir” diyerek iftira ve ihanet duvarı örmeye çalışanlardan söz etmesi ve “ayranımızı kabartmasınlar sabrımızı taşırmasınlar” sözleriyle de uyarması siyasi arenada bir hayli ses getirmiştir.

Bütün bu gelişmeler ve olaylar üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ayhan Bora Soruşturması ve açığa alınan polislerle ilgili olarak MİT Başkanı İbrahim Kalın ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’u Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne acilen çağırarak önemli bir toplantı yaptı. Toplantıda polislerin açığa alınması, kimlerle ilişkilerinin olduğu ele alındı. Dosyaya sokulmaya çalışılan siyasetçi ve bürokratla ilgili olarak da genel bir değerlendirme yapıldı.

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde yapılan zirvede İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın olmaması siyasi arenada ve medyada farklı düşüncelere ve yorumlara yol açtı. Acaba bu görüşme İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’ya yönelik mi yapıldı sorularını akla getirdi. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeki bu görüşme sonrası İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın görevinden alınacağını iddia edenler bile oldu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ayhan Bora Kaplan suç örgütü, Emniyetteki olaylar ve gelişmeler üzerine “Kanun dışına çıkan, hatası olan kim varsa hukuk zeminince hesabı soruyoruz. Ülkeye ve millete karşı vazifesini yapmamanın hiçbir bahanesi olmaz. Son 21 yılda çetin mücadeleler sonucunda gerilettiğimiz bürokratik vesayetin tekrar nüksetmesine fırsat vermeyiz. FETÖ’ye diyet borcunu ödemek için Yenikapı ruhunu baltalayanlar görüyoruz ki asla boş durmuyor. Siyasetteki tüm sermayesi köken, meşrep, inanç, bunun üzerinden insanları ayırmak olanların nereye varmaya çalıştığının idrakindeyiz. Kuklayı da kuklacıyı da oyunu kimin yazdığını da çok iyi biliyoruz. Ne kadar da çirkinleşirse çirkinleşsinler biz o tuzağa düşmeyeceğiz. Biz kucaklayıcı ve kuşatıcı olacağız” diyerek bu konudaki düşüncelerini ortaya koymuştur.

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya 15 Mayıs 2024 tarihinde soruşturma ile ilgili bazı açıklamalarda bulundu. Terör örgütü uzantılarının organize suç örgütüyle birlikte hareket ettikleri ve FETÖ taktikleriyle de Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere hükümete ve siyasilere yönelik sosyal medya üzerinden oyun kurulmaya çalışıldığının altını çizdi. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya oyun kurmaya çalışanlarla ilgili olarak “Onların oyunlarını da kurdukları tuzakları da yerle bir edeceğiz. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde dün olduğu gibi bugün de organize suç örgütlerine, şehir eşkıyalarına, uluslararası kartel haline gelmiş zehir tacirlerine, uluslararası örgütlenmiş göçmen kaçakçılarına, yabancı istihbarat servisleriyle irtibatlı illegal yapılara ve suç odaklarına göz açtırmadık, açtırmıyoruz ve açtırmayacağız. Bu mücadelemizi kimler engellemeye çalışıyorsa, kimler FETÖVARİ gizli tanık taktikleriyle kendi karanlık düzenlerinin hakim olmasını istiyorsa, onların o düzenlerini de başlarına yıkıyoruz, yıkmaya da devam edeceğiz. Hangi kurum içinde Sayın Cumhurbaşkanımıza, hükümetimize ve siyasilerimize yönelik bir yapılanma varsa, sonuna kadar gidip, o yapıları tespit edip adalete teslim edeceğiz. Mülkiye Müfettişlerinin ilgili raporu kısa süre içinde tamamlanacak. Atılan her adımı, telefon kayıtlarını tek tek inceliyorlar. Hazırlanan bu raporu en ince ayrıntısına kadar kamuoyu ile de paylaşacağız.” dedi.

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, soruşturma hakkında “Yargımıza güvenelim. Cumhuriyet savcılarımız her türlü iddiayı en ince ayrıntısına, detayına kadar inceler, araştırır, soruşturur ve yargının önüne getirir. Bu anlamda hiç kimsenin şüphesi olmasın. Bu konuda yargımıza güvenelim. Tarafsız, bağımsız yargımız, sıfatı ne olursa olsun suç işleyenin, yanlış yapanın üzerine gidecektir” ifadelerini kullanarak aklıselim bir yol tavsiye etmiştir.

Yine iddialar arasında Ayhan Bora Kaplan suç örgütü soruşturmasında görevden alınan polis müdürlerinden birisinin 300 bin dolar rüşvet aldığı konusuna ‘Menzil’ cemaatinin adı geçmesi de bir hayli tuhaftı! Soruşturmanın “Kumpas” operasyonlarına dönüştürmeye yönelik bir gidişat sergilemesi ve yeni soruşturmalara da gebe olacağının ifade edilmesi de bir o kadar tuhaftı! Yeni iddialar, yeni suçlamalar… Soruşturma yönünün siyasilere çevrilmişti. Yani, hedefte siyasiler vardı… Ve tüm bu bilgilerin MİT tarafından kayıt altına alındığı bile iddia edilmişti.

Ayrıca şaibeler arasına Emniyet mensubu Alp Aslan ve siber suçlar masasında görevli bir polis üzerinden şu andaki Ankara İl Emniyet Müdürü Engin Dinç ve eski Ankara İl Emniyet Müdürü Servet Yılmaz’ın adı da Ayhan Bora Kaplan soruşturması dosyasına eklenmiştir! Hatta bazı iddialara göre bu konuda doğruları ortaya çıkartabilmek için polis müfettişlerinin yoğun bir şekilde çalıştıkları belirtilmiştir.

Suç Örgütü Lideri Ayhan Bora Kaplan soruşturmasından dolayı göz altına alının Emniyet müdürlerinin teknik takipten elde ettikleri bilgileri, incelenmekte olan dijital verilerin ve diğer bilgi ve belgelerin irtibatlı oldukları diğer çeteler ve kendilerine yakın bazı bürokrat ve siyasilerle paylaştıkları da iddialar arasında yer almaktadır.

Suç Örgütü Lideri Ayhan Bora Kaplan’ın eski Cumhuriyet Başsavcısı Yüksel Kocaman ile arasında bir hayli çıkar ilişkisi olduğu, akraba olma ilişkisi ile birlikte nakit para dahil olmak üzere başsavcının evinin mobilya alınması, evin tadilatının masraflarının ödenmesi, başsavcı Kocaman’a lüks araç hediye edilmesi de soruşturma dosyası içinde incelemeye alınmıştır.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli olaylarla ilgili olarak çok sert tepki göstererek önemli açıklamalarda bulundu. Grup toplantısında konuşma yapan D. Bahçeli ” Bugünlerde iç işgal cephesinde toplanıp aynı zamanda emniyet ve yargı içine yuvalanmış soysuz ve kripto çetelerin yeniden Türkiye üzerinde hesap yaptığı görülmektedir. Bu kan içen vampirlerin aklını başına alması, etrafımızda iftira ve ihanet duvarı örmeye kalkışmalarının ağır sonuçları olacağını bilmeleri, akıbetleri için 15 Temmuz gecesine dikkatle bakmaları ikaz ve ihtarımdır. Maşa kullanıp sütre gerisine saklananların hepsini takip ediyoruz. Olan biten tüm kanundışı irtibat ve ilişki ağlarının farkındayız. Birkaç emniyet müdürünün açığa alınmasıyla geçiştirilemeyecek bir komplo devrededir, nitekim hedef Milliyetçi Hareket Partisi, AK Parti, Cumhur İttifakı ve son tahlilde Türkiye’dir. 17-25 emniyet ve yargı ortaklı darbe girişiminin tekrarını planlayanlara boyun eğersek boyumuz devrilsin, göz yumarsak gözümüz çıksın, eyvallah edersek de kanımız kurusun. Gizli tanık ifadeleriyle şerefli isimleri karalama kumpasını ve tecelli eden millet iradesini gölgeleme arayışını himaye eden ve buna hizmetkârlık yapan kim varsa haindir, haşhaşidir, emniyet, yargı ve medya uzantılarının tepesine binilmelidir. Bakalım temiz eller operasyonu nasıl oluyormuş, hepsine göstermek, hepsini yaka paça içeri tıkmak da hukuk devletinin varlık ve şeref konusudur…”

Şimdi de gelelim Ayhan Bora Kaplan davası ve sonrasında yaşanan gelişmeler ile ilgili olarak medyadaki iddialara… Üç polis müdürünün görevden uzaklaştırılmasından sonra Eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmüş ve olayların kendisine yönelik bir komplo olduğunu söyleyerek bunun üç polis müdürü ile sınırlı olmadığını ve arkasında başkalarının da olduğunu söyleyerek bunların ortaya çıkartılması gerektiğini belirtmiş. Cumhurbaşkanı Erdoğan da Süleyman Soylu’ya konuyu yakından takip ettiğini ve şu andaki İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’yı çağırarak bu konuyu konuştuğunu ifade etmiş. Hatta Sözcü gazetesi yazarı Aytunç Erkin bu konuyu kaleme alarak detaylarını yazmış. Bütün bunların ne kadar doğru ne kadar yanlış bilmiyoruz. Ama yazılanlar, iddialar ve söylentiler bu yönde…

Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni, gazeteci-yazar Ahmet Hakan da köşesinde Ayhan Bora Kaplan davası üzerine “Darbe Girişimi Olasılığı Var mı” iddiası üzerine üç polis müdürünün gizli tanığa yalan ifade vermeye çalıştıklarını ifade ederek iktidarın önemli isimlerinden Bekir Bozdağ, Hasan Doğan, Fahrettin Koca ve Abdulhamit Gül’ü monte ettirdiklerini belirtmiş. Böylesi bir durumun polis eliyle hükümete yönelik bir darbe girişiminin pek akla yatkın olmadığını ifade ederek inandırıcılıktan uzak bir durum olduğunu ifade etmiş. Olayın kesin bir darbe girişimi olmadığını belirterek ön kabullerden uzak durulması yönünde telkininde bulunmuş.

Türkiye, Ayhan Bora Kaplan suç örgütü operasyonları sonucunda devlet içinde yuvalanan yeni bir yapı ile karşı-karşıya kaldı. Bu yapı dallanıp-budaklanmadan karşı operasyonlar ile çökertildi. Devletin içindeki böylesi bir yapının varlığı yapılan operasyonlar ve karşı operasyonlar, teknik ve siber takip, dinleme, izleme, gözleme, araştırma ve incelemeler sonucunda ortaya çıktı. Türkiye’nin 50 yıllık karanlık tarihinde polis-mafya-siyaset ağını içine alan benzer o kadar çok yapı çökertildi ki… Şimdi palazlanarak yeniden mi hortladılar diyoruz.  Fakat böylesi bir yapının filizlenemeden çökertilmesi de çok önemli bir gelişmedir.

Nihayetinde durum böyle olsa da Ayhan Bora Kaplan suç örgütüne yönelik yapılan operasyon ve karşı operasyonda isimleri geçen Emniyet mensubu, siyasi ve bürokratların ilişkiler ağındaki tutarsızlıklar, çelişkiler ve abartmalar kafaları bir hayli karıştırıyordu! Olaylar ve gelişmeler sanki Türkiye’nin o karanlık tarihindeki kirli ilişkiler ağındaki polis-mafya-siyaset günlerini hatırlatmaya yönelik bir zorlama var gibiydi! Aynı şekilde 17-25 Aralık polis-yargı darbe teşebbüsü ve 15 Temmuz askeri üniformalı FETÖ hainlerinin darbe girişimini hatırlatan kurgu ve senaryolar sanki yeniden yazılmak istenmek istenmişti! Yani, olağanüstü bir abartı ile medyaya servis edilen bilgi kirliliği ile farklı bir algı operasyonuna zemin hazırlanmıştı! Böylesi küçük çaptaki operasyonların büyük bir bilgi kirliliği içinde abartılıp-büyütülerek devleti aciz göstermeye yönelik bir adım olsa gerek!..

Maalesef gelişmeler ve olaylar sonrası suç örgütü lideri Ayhan Bora Kaplan’ın, ikinci adamı (gizli tanık) Serdar Sertçelik’in ve diğer sanıkların Emniyet’te vermiş oldukları ifadeler üzerine medyada çıkan haber ve yorumlar, Emniyet, İstihbarat, Siyasi ve Bürokratik kulislerdeki dedikodular başta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi konuyla ilgili diğer bakanları ve ilgili yetkilileri bir hayli etkilemiş olacak ki her biri açıklama yapmak zorunda kaldı. Oysaki biz bu konuya yılların tecrübeleri ışığında çok farklı bir pencereden, akılcı bir perspektif doğrultusunda ve objektif/gerçekçi bir mantık içinde bakmaya çalışıyoruz.

Böylesi operasyonlar sonucunda ortaya çıkan bilgi kirliliği üzerinden algı operasyonları ile olayı darbe girişimi veya teşebbüsüne kadar götürmelerindeki tutarsızlığı ve saçmalığa bir anlam veremiyoruz. Ortada organize olmuş bir suç örgütü var bir de bu suç örgütüne destek veren Emniyet mensupları! Çelişki ve tuhaflığa bakar mısınız! Suç örgütü ve onlara destek veren Emniyet mensupları arasındaki çıkar/rant ilişkilerinin bozulması ile birlikte başlayan kavganın büyümesi ve ülkeyi sarsacak boyuta gelmesi karşısında şaşkınlığımızı gizleyemiyoruz. Suç örgütüne yönelik yapılan operasyon ve operasyon yapanlara karşı yapılan operasyon! Yani, operasyon içinde operasyon!..

Bu tür durumlarda yapılacak tek şey Emniyet içindeki bu tür sivilceleri, kanserojen şişlikleri, cerahat içeren kabartıları dezenfekte edip etkisiz hale getirmek… Aslında Emniyeti  a’dan z’ye mercek altına alıp kurallara uymayan, kafasına göre hareket eden, çıkar/rant ilişkilerine giren bireyleri, hücreleri/grupları tespit edip bertaraf etmek gerek. Bu da o kadar zor bir şey değil. Tabi ki bir önceki dönemi de içine katarak! Emniyet içindeki ayrık otları temizlenirse her şey yoluna girer. Yılanın başını küçükken ezeceksin sözü misali hareket etmek lazım. Palazlandıktan ve filizlendikten sonra yılanın başını ezmenin hiçbir hükmü veya anlamı olamaz. Yoksa aynen şu içinde bulunduğumuz günlerdeki gibi benzer gelişme ve olaylarla karşılaşırız.

Kirli çıkar/rant ilişkilerinin patlak vermesinden kaynaklanan olaylar ve gelişmeleri ‘darbeye hazırlık’ vs. gibi sıfatlandırmak kadar abuk-subuk bir düşünce olamaz ve olmamalıydı da… Yok efendim devlet içinde ‘derin yapılanma’ vs. falan… Bu yapılanmanın neresi derin?! Altı-üstü çıkar/rant ilişkilerinden kaynaklanan çatışmalardan ibaret. Devlet bu tür olayları gözünde büyütürse işte o zaman durum vahim hale gelir! Asıl tehlike o zaman başlar. Zaten devletin ve milletin düşmanlarının tek istediği şey de budur. Devlet her zaman 18 yaşında, dinç, dinamik ve zindedir. Yöneticiler ne zamanki devletin bu yönünü unutur işte o zaman gaflet ve dalalete düşerler.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti böylesi bir oyuna asla ve asla gelmez. Bu devlet o kadar güçlüdür ki böylesi bir oyun kuranları kendi oyunları içinde boğacak kudrettedir. Kısaca, birileri kör kuyuya bir taş atmış yüzlercesi de çıkartmaya çalışıyor! Yahu, ‘devlet aklı’ neyinize yetmiyor?! Devlet feraseti, basireti gerçekleri görmenize mani mi oluyor?! O zaman sizlerde var bir terslik! Başınızı iki elinizin altına alın aklınızı, basiretinizi ve ferasetinizi yeniden gözden geçirin! Hiçbir güç böylesi operasyonlarla devlet aciz/naçar, güçsüz/zayıf düşüremez.

Devletin gerçek sahipleri, kollayıcıları ve koruyucuları olan (binlerce yıllık tecrübe ve birikime sahip olan) AKSAKALLILAR ise böylesi bir duruma asla ve asla müsaade etmezler! O yüzden herkes, tüm devlet yetkilileri ki başta Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere sözkonusu Bakanlar, Emniyet mensupları ve diğer ilgili merciler/yetkililer bir an önce akıllarını başlarına toplamaları gerekir. Bilhassa Cumhurbaşkanı Erdoğan ve devletin bu konularda yaptırım, yargı gücüne sahip sorumlu kurumları/mercileri abartılı, uyduruk ve şişirme bilgilerle devleti yanıltan suç odaklarının kim oldukları tespit ederek ivedi bir şekilde hesap sormalıdırlar.

Maalesef böylesi bir olay ve gelişmelerde akıllıca hareket eden tek devlet kurumumuz Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) oldu. MİT her zaman olduğu gibi nerede, ne zaman ne yapacağını çok iyi bilir! O yüzden ŞÜKÜR diyoruz!.. MİT devletimizin görünen yüzü! Ya bir de devletimizin görünmeyen yüzü var! Bir de resmi devlet gücünün tükendiği ve olayların/gelişmelerin çözümünün veya  telafisinin imkansız hale geldiği zamanlarda ortaya çıkan binlerce yıllık tarihi derinliğinden süzülüp gelen devletçilik anlayışımızın temsilcileri olan AKSAKALLILAR devreye girer ve sorunu köklü bir şekilde çözler!.. Bütün cihan çok iyi bilmelidir ki Bu DEVLET ve bu MİLLET sahipsiz değildir!..