Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya

SAKLI KENT NALLIHAN

Nallıhan, Ankara ilinin batısın da, Ankara’ya bağlı bir ilçe merkezi olup Ankara, Bolu ve Eskişehir illerinin teşkil ettiği üçgenin ortasındadır

Nallıhan, Ankara ilinin batısın
8 / 100

Nallıhan, Ankara ilinin batısın da, Ankara’ya bağlı bir ilçe merkezi olup Ankara, Bolu ve Eskişehir illerinin teşkil ettiği üçgenin ortasındadır. Bu şirin ilçede doğup büyüdüm. Çocukluğumun en güzel yıllarını Nallıhan’da yaşadım. Nasuh paşa mahallesinin yıkık dökük eski evlerinden birinde kirada otururken doğmuşum. Kendimi hatırladığım zamanlarda ise Yazı mahallesi Cezaevi sokakta kira evinde ikamet ediyorduk. İlkokulu Merkez Sakarya İlkokulunda Hanife ÇAKAR öğretmenimde okudum. Okulun bahçesindeki söğüt ağacının gölgesindeki anılarımı hiç unutmadım. Teneffüslerde Büfeci Celal amcadan pamuk şeker almak için sıraya girdiğimiz
1970’ lerin unutulmaz günleri harikaydı.

Nallıhan’da sonbaharda mahalle aralarında pekmez kaynatılır, bizlere pekmezin köpüğü yedirilirdi. Asmalardan henüz korukken üzüm yemeye başlardık. Bahçelerdeki güllerin kokularından baharın geldiğini anlardık. Okul çıkışlarında kızlar sek sek oynayıp, ip atlarken biz erkekler misket, çelik çomak oynardık.

Yazın Nallı çayının buz gibi suyuna serinlemek için girer, bağ bekçisi Durmuş amcanın düdük sesiyle kaçarak izimizi kaybettirirdik. Yazın çayırlarda yağlı güreşler yapılır, onları seyretmeye giderdik, yılda bir kerede olsa Nallıhan’a panayır kurulurdu. Şimdiki sirklerin daha güzeli o zamanlar Nallıhan’a gelir, ipte yürüyen cambazlar zevkle izlenirdi.

Nallıhan kadınları, çeltik tarlalarında ayıkları suda ot ayıklarlardı. Çeltik tarlaları boyunca uzanan yoldaki iğde ağaçlarının kokusu burnumuzda tüterdi. Nallıhan’a göçe gelen sevimli Leylekler aynı bacalara yuva yapardı. Baharı müjdeleyen leyleklerin bazıları elektirik tellerine çarparak can vermesi beni derinden etkilerdi.

Çocukluğumuzun Nallıhan’ında önemli bir yeri olan Hayat sineması 1970 lerin vazgeçilmezi idi. Her yaştan bay, bayan herkesin tek sosyal faaliyeti idi. Televizyonların olmadığı o yıllarda ilçede biri açık hava olmak üzere iki sinema vardı.
Hayat sineması kasabanın sosyal ve kültürel değişimine yön vermişti. Hafta sonları her kesimden aileler Hoş ebe adındaki mesire yerinde ağaçların altında piknik yapmaya başlamıştı.
Gerçekte Nallıhan halkı çok misafirperver dışarıdan gelen memur ve gurbetçilere müşfik davranan kol kanat geren bir kasaba halkı olarak hep anılmıştır.

Böyle bir ilçede Çocukluğum geçmişti. Ama ben Nallıhan çocukluğumu çok seviyor. Hiç yaşadığım günleri unutmuyor, hasreti ile yanıp tutuşuyordum. Orta okuldan sonra siyasi olaylar baş gösterince çok sevdiğim ilçemde liseyi okuyamayacağımı anladım. Başka bir memlekete liseyi yatılı okumak için çok sevdiğim Nallıhan’dan ayrılmak zorunda kaldım. Hikayem de bundan sonra başladı zaten.

Yatılı okul pansiyonunda hep aklım çocukluğuna doyamadığım Nallıhan’da kaldı. Akşamları koğuşta herkes uyurken ben Nallıhan’ı hayal ediyordum. Çöpçü Mustafa amcanın hayat sineması afişini bağrına açarak güzel sesiyle ilan ettiği, Dondurmacı Şahin amcanın üç tekerekli bisikleti ile sattığı tadına doyulmaz dondurmalarını düşünüyordum.

Şuayip amcanın kiralık bisikletlerine bindiğim özlem dolu günleri hatırlıyordum. Yazı mahallesinde misket oynadığım, yakan topu oynadığım, çocukluk arkadaşlarımı özlüyordum. Zaman ise hızla akıp gidiyordu. Okul bitti. Nallıhan’a doyamadan askerlik görevim çıkıverdi. Terhis olunca ilçeme kavuşurum derken polislik sınavlarını kazanıp, memur olunca yine bana gurbet yolu göründü. Memleketime bir türlü doyamamıştım. Tam 26 yıl gurbet gezdim. Memleket hasretim hiç dinmedi. Kendime bu dönemlerde söz vermiştim. Emekli olunca Nallıhan’a dönüp, ilçemi yeniden tanıyıp, gezip dolaşıp, tanıtımını yapacaktım. 2014 yılında emekli olarak Nallıhan’a kendi ilçeme yerleştim. Şimdi sözümü yerine getirme zamanıydı.
Meğerse Nallıhan çoğu hemşerilerimizin içinde yaşamasına rağmen bilmedikleri saklı bir kent ve doğası ve kültürü ile bir uygarlıkmış. Bende baştan gezerek, görerek, anlatarak yaşatmak istedim. Güzel ilçem Nallıhanı.

Önce isminin tarihi özelliğini nereden geldiğini anlatmak uygun olur. Osmanlı padişahı l. Ahmet’in sadrazamı Nasuh paşa 1594 yılında Halep’ten İstanbul’a dönerken yöremize bir han, bir hamam ve bir camii yaptırır. O günden sonra bu yerleşim yeri gelişerek büyür. Bolu kahramanı Köroğlu bir gün bu handa yolcu olarak konaklar. Dönüşünde atının nalını bu handa düşürür. Hancı bu nalı hanın kapsına asar. Zamanla hanın ismi Nallıhan olarak kalır. İlçenin isminin bu rivayetle Nallıhan olduğu sabittir.

Kocahan şu an ilçenin çarşı içerisinde kalmış olup, restore edilerek içerisinde el sanatları, yöresel ürünler, şifalı bitkiler hediyelik eşyaların satıldığı bir çok dükkan bulunmaktadır.
Nasuh paşa camisi ise ilçenin girişinde merkez camisi olarak halen hizmettedir. 1911 ve 2006 yıllarında restore edilmiştir. Yıllar sonra bende ilçemin tarihi değerlerini öğrenip gezme fırsatını buldum. Nallıhan doğasının eşsiz güzelliğine sahip Kuş cennetine gittim. 180’den fazla kuş türüne ev sahipliği yapan Nallıhan kuş cenneti, Aladağ çayının Sarıyar barajıyla birleştiği havzada oluşmuş sulak bir alan.

1994 yılında koruma altına alınan Nallıhan kuş cenneti 425 hektarlık alanı kapsıyor. Fotoğraf makinemle bu kuşları ve doğayı resimledim. Doğanın kokusunu içime çektim. Kendi ilçemi yeni tanımaya başlamıştım. Ertesi günü hemen Nallıhan toprakları içinde bulunan manevi havası çok yüksek olan Emrem Sultan köyüne gittim. Burada Anadolu Erenlerinden Yunus Emre’nin hocası Tabduk Emre türbesi vardı. Tabduk Emre türbesinde beni manevi bir atmosfer karşıladı. Tabduk Emre ziyaretini yaptıktan sonra Tabduk Emre’nin kızı Bacım Sultan’ın Nallıhan köylerinden Tekke köyünde olduğunu bildiğim için bu köye gitmek için yola çıktım. Hulbiye sultanla evlenerek Tekke köyüne yerleşen Bacım sultan türbesini ziyaret ettim. Köy halkının ilgi ve alakasına hayran kaldım.

Nallıhan’ın Çayırhan’da bulunan göl kenarını ziyaret etmemek olmazdı. Ankara’nın denizi adını taktığımız bu güzel mekan Kayık başı mevki, Hasan Polatkan Sarıyar barajı havzasının orman örtüsü ile çevrili mesire alanıdır. Güzel bir tekne turu ile doğayı seyrederek güneşin batışını izlemek beni rahatlatmıştı.

Çocukluk yıllarının özlemini Nallıhan’ı yeniden tanımak ve gezerek tadını çıkarıyordum. Sarıçalı dağına çıkmayı çok istiyordum. Gezi turları için gelen yerli turistlerle sarıçalı dağına çıktık. Sarıçalı dağı, içinde doğa güzelliklerini barındıran açık hava yürüyüş alanıdır. Zengin bir botanik görüntü sergileyen bu alanda büyük anıt ağaçlar bulunmaktadır. Bölgedeki güzelliklerden ilki “Evliyalar Ardıcı” dır. Görenleri büyüleyen bu ağaç, dünyadaki en büyük anıt ardıç ağaçlardandır.
Anıt ağaç ziyaretinden sonra Nallıhana ait şelale ziyaretleri kalmıştı. Sarıçalı eteklerinde yer alan adını bu bölgede çobanların, kaşınan hayvanların bu suyla yıkandıklarında iyileştiklerini fark etmeleriyle Uyuz suyu Şelalesi olarak adlandırmalarından almıştır. Yaklaşık 60 metre yükseklikten dere yatağına akan şelale, bir sıcak su şelalesidir. Uyuz suyu şelalesinin suyu yıl boyu 36 derecedir. Müthiş doğası ile rüya gibi bir görüntü oluşturan şelalenin resmini çekerek, günün yorgunluğunu atarak Nallıhan’a döndüm.

Daha sonra Nallıhan mezarlığına düştü yolum. Osmanlı padişahlarından Üçüncü sultan Mustafa’nın sadrazamı İvezzade Halil paşanın mezarını ziyaret ettim. Kendisi Sivas valisi iken yolculuk esnasında Nallıhan da vefat edince ilçemize defnedilmişti.
Ardından Akdere köyü mezarlığında meftun Nallıhan’lı Durmuş Çavuş’un mezarını ziyaret ettim. Kendisi Mustafa AKER komutasında topçu çavuş olarak görev yapmış. İngiliz gemisi batıran kahraman gazilerimizdendir.

Çocukluğumda gezemediğim öğrenemediğim ama hasretiyle yanıp tutuştuğum ne güzel memleketimin olduğunu keşfetmek benim hayatımın dönüm noktası olmuştur. Şu anda benim gibi hayatını gurbette geçirmek zorunda kalan hemşerilerime Nallıhan’ı anlatmaya, yazmaya devam ediyorum. İnsanların unutamadığı şeylerden en önemlisi çocukluğu ve yaşadığı memleketi ile anılarıdır.
Zamanda yolculuk hayatımızın film karesi gibidir. Hep hatırlanmak ister.

Ali Taner DEMİR Nallıhan