Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya

Türkiye’nin Savunmadaki Gücü ve Dünyadaki Yansımaları…

Bir ülkenin dünyada sözünün geçebilmesi için SAVUNMA SANAYİNDE çok güçlü olması gerekiyor. ABD, İngiltere, Rusya, Çin, bazı AB ülkeleri ve İsrail gibi… Tabi ki bu gücünü sömürü, işgal, savaş amaçlı kullanmamalı. Ne yazık ki bugün dünyada bu şekilde hareket eden ülkeler arasında ABD ve İsrail başı çekmektedir. İngiltere, Fransa’yı tarihi geçmişlerinden dolayı çok iyi biliyoruz. Afrika’yı ve Hindistan’ı nasıl sömürgeleştirdiklerini bildiğimiz gibi… ABD ve İsrail’in Ortadoğu’yu nasıl kan gölüne çevirdiklerini de çok iyi biliyoruz. Türkiye’nin son 20 yıl içindeki savunma alanında devası adımlar atarak GÜÇLENMESİ artık bilinen bir gerçek. Türkiye, savunma sanayinde devası adımlar atarak gücüne GÜÇ katması dünyadaki dengeleri değiştirmiştir.

Bir ülkenin dünyada sözünün

Haber-Yorum: Muhsin AKIL

Türkiye-ABD arasında F-16’larınn alımı ve modernizasyonu ve F-35’lerle ilgili sorunlardan dolayı uzun bir süredir soğuk rüzgarlar esiyordu. Gerçi böylesi bir soğukluğun sebebi olarak S-400’ler gerekçe gösterilmişti. Ortadoğu’nun göbeğinde bir NATO üyesi olarak Türkiye’nin kendi savunma sistemini kurması en doğal hakkı iken S-400’leri bahane etmeleri kadar tuhaf bir gerekçe olamazdı. Zaten Türkiye’nin S-400’lerle ilgili kararı ABD yüzünden olmuştur. ABD, üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmediği için Türkiye S-400’leri Rusya’dan tedarik etmek zorunda kalmıştır. Pentagon’a göre Türkiye ne kadar F-35 programından çıkartılmış olsa da F-16’ların modernizasyonu ve kitlerinin yeniden satışı noktasında sürecin olumlu yönde devam ettiğini açıklamaları Türkiye’ni kadar ikna edebiliyordu. ABD, Türkiye’nin S-400’leri aktif hale getirmediği sürece masada bütün seçeneklerin konuşulabileceğini ifade etmeleri de dolaylı yollardan örtülü bir tehdit olarak değerlendirilebilir.

Türkiye’yi sadece İHA ve SİHA’lardan dolayı değil aynı zamanda Ortadoğu’da ve Doğu Akdeniz’de söz sahibi olmasın dolayı da övgüye layık görüyorlar. Türkiye’nin çıkarları doğrultusunda siyasi, askeri politikalar geliştirdiğine dair vurgu yapılarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önemli bir lider olduğunun da altını çizmek zorunda kalıyorlar. Türkiye-Rusya ilişkileri kendilerini rahatsız etmiş olsa da Türkiye’nin dengeli bir politika izlemesinden memnun olduklarını ve ilerideki süreçte ilişkilerin güçleneceğini belirterek F-16’lar konusunda yeşil ışık yakıyorlar. ABD, Türkiye’ye F-16’ların satımı ve modernizasyon konusunda kararını olumlu yönde vermişti. Bu da Türkiye’yi kaybetme korkusundan kaynaklanmıştı.

Öte yandan Türkiye’nin savunma sanayiinde atmış olduğu devası adımlar Fransa’yı olağanüstü rahatsız etmeye başlamıştı. Fransa, Türkiye’nin savunma sanayiindeki başarılarını bir tehdit olarak algılamaya başlamıştı. Bilindiği gibi Fransa, askeri endüstri dünyasında çok güçlü ve önemli bir faktör olmakla birlikte dünyanın en büyük 3. Silah ihracatçısı konumundaydı. Hatta Fransız Le Monde gazetesi bir haberinde “Fransız endüstrisi yeni rakipler tarafından tehdit ediliyor.” diyerek Türkiye’nin askeri-endüstriyel komplekste önemli bir rakip olduğu işaret etmişti.

Fransa ne kadar dünyanın en güçlü silah sanayicisi olsa da Türkiye gibi ülkeler karşısında bazı kırılganlıklar yaşamıştı. Fransa’ya savunma sanayi endüstrisinde Türkiye rakip olduğu kadar Güney Kore ve İsrail de rakipti. Fransa’yı asıl çıldırtan karşısındaki rakiplere yönelik elinin-kolunun bağlı olmasıydı. Artık savunma sanayi ürünleri satışında rakipleri tarafından zorlanıyordu. Bilhassa Türkiye’nin İHA, SİHA’larla birlikte Helikopter, İnsansız Savaş Uçağı ve diğer savunma alanındaki devrim niteliğindeki adımları Fransa’yı ürkütmüştü.

Türkiye’nin uçak gemisi yapımındaki devası ıtılımı Türk savunma sanayinin güçlenmesine yönelik önemli bir adımdı. Uçak gemisinin tasarım faaliyetlerine başlanmasının duyurulması bazı ülkeleri ne kadar rahatsız etmiş olsa da içerde ve dışarda güven duygusunun oluşmasını sağlamıştı. Türkiye’de kara-hava-deniz gücünün büyümesi bu güveni daha da artırmıştı. Uluslararası medya Türkiye’nin bu gücünü artık gözardı edemiyordu. Türkiye’deki savunma sanayiindeki gelişmeleri sürekli haber yaparak diğer ülkelerde kıyaslıyordu. Türkiye savunma sanayiinde dünyada sözü geçen ve Ortadoğu’nun lideri konumuna yükselmişti. Elbet ki böylesi bir güçten ABD, Fransa, İsrail vs. birçok ülke rahatsız olacaktı!..

Türkiye, savunma sektöründe 5.5 milyar dolarlık ihracat hacmi yakalayarak bir rekora imza atmıştır. Bir önceki yıla göre büyüme oranı yüzde 27’dir. Dünyada Türkiye’den savunma ürünleri alan ülke sayısı daha şimdiden 185’e çıkmıştır. Türkiye şayet uçak gemisi hayalini gerçeğe dönüştürdüğü anda Doğu Akdeniz, Ege ve Karadeniz’de gücüne güç katmış olacak ve Ortadoğu’nun güvenliği konusunda sigorta ülke konumuna yükselecek.

Öte yandan komşumuz Yunanistan ile 2030’lı yılları Türkiye ile karşılaştıran Yunan gazetesi Kathimerini Türkiye’nin denizaltı ve drone konumunu konu edinen bir araştırma haberi yaptı. Türkiye’nin Yunanistan’ı geride bıraktığına değinerek Türkiye’nin savunmaya yönelik dron, denizaltı ve gemicilikte lider konumuna yükseldiğinden bahsetti. Önümüzdeki yıllarda Yunanistan’ın da savunmada yeni planlar yapması gerektiğini vurguladı.

Mısır-Türkiye ilişkilerindeki uzun yıllardır devam eden soğukluğun giderilmesine yönelik devlet başkanları düzeyinde karşılıklı görüşmelerin başlaması bölgesel savunmaya yönelik ortak adımların atılmasını teşvik edecektir. Türkiye’nin Libya ve Mısır arasındaki iyi ilişkiler kurmaya başlaması bölgenin huzuru için stratejik adımların atılmasına da vesile olacaktır. Doğu Akdeniz’de Türkiye-Mısır rekabetinin güçbirliğine dönüşmesi, Ortadoğu’ya yeni bir soluk aldırtabilir. Bilhassa Doğu Akdeniz’de yaşanan sorunların giderilmesine yol açabilir. İsrail’e yönelik ortak tepkilerin Müslüman ülkelerin yeniden kaynaşmasına, birlikte hareket etmesine ve ortak savunma yapmasına sebep olabilir.

Yazımın başında da belirttiğim gibi Türkiye’nin savunma alanındaki teknolojik devası adımları ABD, AB ve Türkiye’ye düşman olan ülkeleri hizaya getirirken Ortadoğu’da birbirinden kopmuş (Türkiye, Mısır gibi) ülkeleri de biraraya getirerek yeni bir konsept içinde bölgesel barışın, huzurun ve birlikteliğin kapılarını açacaktır. Türkiye’nin uluslararası dengeli politikalarının ana sebebi savunma alanındaki atmış olduğu devası teknolojik adımlardır. Ayrıca Ukrayna-Rusya savaşını sona erdirebilmek için göstermiş olduğu çaba/gayret gibi şimdi de İsrail-Hamas/Filistin arasındaki orantısız savaşın sona ermesi için de Türkiye’nin belli-başlı planları vardır. Türkiye bu planları gerçekleştirebilmek için elbet ki güç dengelerini koruyarak hareket edecektir.

Ülkelerin savunma alanındaki askeri güçleri dengeleri kurma konusunda önemli bir faktördür. Ülkeler bu güçlerini sadece kendi çıkarları doğrultusunda değil de tehdit amaçlı kullanmaya kalkıştıklarında tüm barışçıl dengeler bozulmaktadır. Bunun en iyi örneği ABD ve İsrail’dir. Ayrıca İngiltere, Fransa ve daha birçok ülke isminden bahsedebiliriz. Savunma alanında güçlü olan emperyalist ülkelerin kendi aralarında işbirliği yaparak ortak kararlar alması sonucunda dünyada meydana gelen savaş, işgal, zulüm, vahşet ve soykırımları saymakla bitiremeyiz. Ortadoğu hala böylesi bir durumun sancılarını çekmektedir. Ortadoğu’da yaralar kapanması gerekirken aksine daha da açılmaktadır. Bugün İsrail’in Filistin halkı üzerindeki zulmü, vahşeti ve soykırımı en acı ve en korkunç örnektir. ABD’nin Irak ve Suriye’de yaptıklarını unutmuş değiliz. Gerçi ABD, Suriye ve Irak’ta hala terör örgütlerini koruyup-kollamaktadır.

İşte bütün bu zulümlere, vahşetlere, soykırımlara, işgallere ve savaşlara DUR diyebilmek için SAVUNMADA çok güçlü olmak gerekiyor. Güçlü olasın ki sözün geçebilsin! Güçlü olasın ki DUR diyebilesin! Güçlü olasın ki YAPTIRIM gücün olsun! İşte bütün bu nedenlerden dolayı Türkiye SAVUNMAYA ağırlık vermiştir. Bütün bu nedenlerden dolayı savunmaya yönelik teknolojik devası adımlar atmaktadır. Türkiye her şeye rağmen savunmada GÜÇLÜ olmak zorundadır. Ve bu gücünü bütün dünyaya ispatlayarak Ortadoğu’da ve dünyadaki barışa katkı sağlayabilsin…