Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya

YAZARIMIZ KADRİYE CİRİTCİ TÜSİAV ÜYESİ İŞ İNSANLARINI KONUK EDİYOR

Bu gün, köşemde değerli bir İş Kadınını ağırlıyorum. TÜSİAV üyesi Avukat Aslıhan Barış Girgin. Tatlı , samimi, sıcacık sohbetimizde başarı hikayesini, geleceğe dair hedef ve projelerini konuştuk. Değerli vakitlerini ayırdılar çok teşekkür eder, başarılarının devamını dilerim. Sohbetimizi sizlerle baş başa bırakıyorum .
Buyrunuz efendim.!

Bu gün, köşemde değerli

Aslıhan hanım sizi tanıyabilir miyiz?

Adanalıyım, Adana Atatürk Anadolu Lisesini bitirdiğim yıl Atatürk’ ün kurduğu Cumhuriyetimizin ilk fakültelerinden biri olan benim de mezunu olmaktan gurur duyduğum  Ankara Hukuk Fakültesi’ nde okumak için Ankara’ ya geldim ve 1999 yılında  okulumu derece ile bitirip Ankara Barosunda staja başladım . Ankara Barosu avukat adaylarını 12 aylık staj döneminde mesleğe çok verimli hazırlayan bir Baro olduğundan zaten ilk ve tek tercihim olan avukatlık mesleğine ilgim ve inancımın daha da arttığı bir staj eğitiminin ardından avukatlık ofisimi kurup 2000 yılında serbest avukatlık yapmaya başladım. Mesleğimiz kamusal bir meslek olduğu halde serbest yapılan nadir mesleklerden biri olduğundan hem zor hem de sorumluluğu ağır bir meslek olup ben yeminimi yaptığım ilk günden itibaren bir gün dahi adalete inanmaktan vazgeçmeyerek ve büyük bir aşkla bu mesleği yapanlardan biri olarak kendimi hep çok şanslı gördüm.  

TÜSİAV ile ne zaman tanıştınız? Vakıf faktörü mesleki yaşantınıza katkı sağladı mı?

Ankara’ da yaşayıp iş ve cemiyet hayatında olup da vefada, saygıda,  çalışkanlıkta ulu bir çınar örneği olan Tüsiav Başkanımız sevgili Veli Sarıtoprak’ ı duymayan , bilmeyen yoktur sanırım . Ben de yıllardır kendisini tanıyıp sosyal medyadan takip etsem de Barodaki görevlerim, iş ve ailevi yoğunluğum nedeni ile yüz yüze tanışmamız ve benim Tüsiav ailesine katılma ancak 3,5 yıl öncesinde soğuk bir Şubat gününde Vakıf ofisimizde gerçekleşti. Ben kendisine ilk sohbetimizde 17  yıllık meslek hayatımdan sonra artık Stk’  larda da çalışmak istediğimi,  avukatlık dışında başka kamusal alanlarda da topluma faydalı olmak istediğimi söyleyince bana Stkların ne olduğunu neden ülke ve her bir birey için örgütlü toplumun  bu kadar önemli olduğunu öyle güzel anlattı ki ben de o gün bu alandaki rehberimi bulmuş olmanın huzuru ile yanından ayrıldım ve hep yanında olmak istediğimi söyleyince O da beni Vakıf çatısı altına davet etti . Zaten Veli Başkanım kıvrak zekası ile karşındakini en çok 10 dakikada anlayan çözen bir yapıda olduğundan hep birbirimizi çok kolay ve çabuk anladık ve çok şükür ki ben de yaklaşık 4 yıldır bu ailedeyim. Mesleki anlamda ben Ankara Barosu ve Tüsiav arasında hep bir köprü görevi kurup bu iki çalışkan STK ‘ yı bir araya getirme misyonum olduğunu düşündüm ve pandemiden sonraki toplu çalışmalar yapılabileceği dönemde özellikle çocuklar, kadınlar ve insan hakları ihlalleri alanında birlikte somut adımlar atma imkanımız olacağını düşünüyorum.
 
TÜSİAV Kadın hakları Başkanlığı platformuna Başkan olarak göreve getirildiniz. Neler yapmak istiyorsunuz? Projeleriniz hakkında bilgi verir misiniz?

Ben Ankara Barosunda 2010 yılından bu yana önce Gelincik Merkezi Başkan yardımcılığım ardından Kadın Hakları Merkezi Başkan yardımcılığım nedeni ile hep kadın hakları işinin içinde oldum naçizhane 2010 yılından bu yana “kadın hakları savunucusu” olarak çalıştım. Bu zor coğrafyada bu alanda ilk iş olarak toplumu bilinçlendirmek, ardından kadın cinayetleri davalarını takip etmek ardından yaşanan olumsuz olaylarla ilgili halkı bilgilendirmek ilk görevlerimizden oldu. Veli Başkanım da bu alandaki aktif çalışmalarımızı taktir etmiş olacak ki Tüsiav gibi öncü bir vakıfta böyle bir platform kurulmasını istedi , ben de seve seve görevi üstlendim.
Kadın hakları dünyada 250 yıllık bir mücadele konusu bizde ise bu mücadele 1930 larda başlıyor. Burada da Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk diğer tüm batılı ülkelerden önde hareketle Türk Kadınına sadece 1934 te seçme seçilme hakkını vermekle kalmıyor, muhtar olmasından tutun da her alanda Türk kadının en ön saflarda, hatta göklerde dahi olmasını istiyor ve kendi yaşadığı dönemde hayatı ile örnek olarak bunu sağlamaya çalışsa da ölümünün ardından kadının bu ön saftaki yeri maalesef sekteye uğruyor. Özellkle 2000’ li yıllara gelindiğindeki siyasi değişimle başlayan süreçte maalesef kadınlar artık değil ön safta evde 3 çocuğun anası olarak konumlanmak, işyerlerinde üst konumlara getirilmeyerek her türlü ayrımcılığın konusu edilerek toplum hayatından soyutlanmak isteniyor. Sosyal hayat ve siyasi söylem bu kadar değişince bunun sonucu olarak 2000 lerin başında yılda 20 ortalamasında olan kadın cinayetleri sayısı 2021 Türkiye’ sinde yılda yaklaşık 500 lere ulaşıyıor. Sadece bu rakamlar dahi bizlere, Stk lara , aslında kadın –erkek herkese ne çok iş düştüğünün kanıtıdır. Zira kadın-erkek eşit olmayan bir toplum hem kadınını hem erkeğini hapsetmiş bir toplumdur !
Tüsaiv Kadın Hakları Platformu olarak ilk hedefimiz Ankara’ da “kadın hakları “ alanında çalışan yaklaşık 20 STK ile bir araya gelmek, onların bu alanda neler yaptığını öğrenip birbirimizi tanıyıp birlikte neler yapabileciğimiz konusunda bir yol haritası oluşturmak ve tüm bu stkları kapsayıcı bir rol üstlenmektir. Bunun dışında alanın önemli günleri olan 25 Kasım Dünya Kadın Hakları Günü, 5 Aralık Kadınımıza seçme seçilme hakkı verilmesi nedeni ile kutlanan Kadın Hakları Günümüz, 8 Mart Dünya İşçi Emekçi Kadınlar Günü gibi günlerde de farkındalık arttırıcı etkinliklerimiz olacaktır.
 
Hukuk eğitimin seçerken sizi etkileyen faktörler oldu mu ? Avukat olmasaydınız , size cazip gelen hangi mesleği tercih ederdiniz?

7 yaşımda ilk okulumun ilk günü  ilk derste karar verdim ben avukat olmaya, yanımda oturan ve ağlayan sıra arkadaşımı öğretmenime götürüp de onun anlatamadığı derdini anlatıp hakkını arayınca öğretmenim bana, kızım sen avukat ol dedi ve adeta beynime kazındı bu cümle , zira haklıydı, içimde kendiliğinden haksızlığa uğrayan herkes için otomotik bir hak arama iç güdüsü ile doğmuşum ben. Karakterime çok uygun olduğu için belki de bu kadar severek ve hangi zorluk çıkarsa çıksın yılmadan , hedeften gözümü hiç ayırmamam yani kısaca yıllardır hiç bitmeyen meslek aşkım bundandır diye düşündüğüm çok olmuştur.
Haliyle başka bir meslek düşüncem hatta hayalim hiç olmadı benim.

Ankara cemiyet hayatında renkli bir kişiliğiniz var . Çok iyi bir anne aynı zamanda mesleğinizde çok başarılı bir Avukatsınız. Bunun sırrı nedir?

Çok teşekkür ederim bu güzel iltifatlar için, ama eğer bir sır varsa hemen paylaşayım çünkü sır saklamayı hiç sevmem; “Olsa, olsa sabah erken kalkmak ve planlı programlı bir hayattır bu sır diye düşündüm”. Bir  günlük  değil bir aylık hatta 6 aylık programım bellidir. Duruşma günleri 3 ay, bazen daha uzun zamana verilince biz avukatlar bir duruşma defteri içinde planlı programlı hayatlar yaşamaya alışıyoruz.
Anneliğe gelince iki gözüm diye hitap ettiğim dünya güzeli 2 kızım var benim, onlara nasıl bir dünya nasıl bir Türkiye bırakacağımız gerçeği ile çalışıyor ve yaptığımız her işte onları ve tüm yavrularımızı düşünüyoruz tabi ki, anne olunca insan gerçekten çok değişiyor ve bence hayat, annelikten önce ve sonra diye iki döneme ayrılıyor. Şöyle ki;  Annelikten sonra hamilelikteki o Tom ve Jerry’ ye dahi ağlayan kadın bir daha hiç gitmiyor yanınızdan ve sanırım bunun adına kısaca “ anne yüreği” deniyor, bin şükürle !
Cemiyet hayatına gelince, Ankara İstanbul gibi denizi, Adana gibi doğası, sıcağı ve sıcakkanlı insanları olan bir şehir değil ama biz burada denize değil de bir birimize baktığımdan , yüzümüzü hep bir birimize döndüğümüzden sanki büyük bir aileymişiz gibi geliyor. Zamanla her şeyi birlikte yapmayı seviyor birbirimizi görmeyince özler hale geliyoruz onun için meslek , çocuklar , ev, ne kadar yoğunluğumuz olsa da hemen bir fırsat yaratıyor bir araya geliveriyoruz. Güzel olan da bu zaten.