Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Muhsin Akıl

11 YIL SONRA GERÇEKLEŞEN TARİHİ ZİRVE: Türkiye-Suriye Yakınlaşması Bölgedeki Dengeleri Değiştirecek

2019 yılında Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Putin arasında Rusya’da gerçekleşen toplantıda Türkiye-Suriye arasındaki sorunların çözülmesi ile ilgili müzakereler yapılmıştı. Buna Adana mutabakatını da dahil edersek 4 yıllık sürecin Türkiye ve Suriye arasında üst düzey görüşmelerin başlamasına çok büyük bir faydası olduğunu belirtmek isteriz.

Nihayet Türkiye’nin hassas ve titiz bir şekilde izlemiş olduğu Suriye politikası 2022 yılının son aylarında umut verici gelişmelere damgasını vurdu. 28 Aralık 2022 tarihinde Türkiye, Rusya ve Suriye arasında Moskova’da biraraya gelen üçlü zirveden tarihi bir karar çıktı.

Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu, Savunma Bakanımız Hulusi Akar ve Suriye Savunma Bakanı Orgeneral Ali Mahmud Abbas, Rusya Dışişleri Bakanı Bakanı Sergey Lavrov, Dışişleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu ve Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mekdad, Rusya İstihbarat Başkanı Başkanı Sergey Narışkin,  Suriye istihbaratının başkanı Ali Memlük ve MİT Başkanı Hakın Fidan’ın birlikte olduğu Rusya/Moskova’daki tarihi toplantıda Türkiye ve Suriye arasındaki 11 yıllık süreç içindeki sorunlar masaya yatırılarak çözüm yolları arandı.

Türkiye ve Suriye ilişkilerinin yeniden başlaması ve sorunların çözülmesi için üst düzey görüşmeleri başlamadan önce iki ülke arasında istihbarat birimlerinin müzakereleri çok önemliydi! MİT Başkanı Hakan Fidan ve Suriye İstihbarat Şefi Ali Memlük’ün ara-sıra biraraya gelmeleri ileride yapılması muhtemel zirve toplantıları için bir yol haritası çizilmesini sağlamıştı. Her iki devletin istihbarat başkanları sorunların çözümü için mutabakata varıp çalışmaları başlatmışlardı.

Suriye İstihbarat Şefi Ali Memlük’ün Beşar Esad’a olan yakınlığı ve güvenirliği ile birlikte aslen İskenderunlu olması, Sunni bir aileden gelmesi ve tecrübeli bir istihbaratçı olarak Suriye adına Arap dünyası ve ABD arasındaki tüm görüşme trafiğini yürütmesi Türkiye açısından büyük bir avantaj olmuştu. Bilhassa MİT Başkanı Hakan Fidan ile yapmış olduğu yoğun görüşmeler sonucunda üst düzey zirve toplantısının gerçekleşmesini kolaylaştırmıştı. Suriye İstihbarat Şefi Ali Memlük, İki ülke arasındaki istihbarat görüşmeleri neticesinde Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ı ikna edecek bir seviyeye gelmişti!

Üç ülkenin (Türkiye-Rusya-Suriye) savunma, dışişleri bakanları ve istihbarat yetkililerinin biraraya gelerek başlatmış oldukları müzakereleri tarihi bir adım olarak kabul edebiliriz. Türkiye ve Suriye arasında başlayan diplomatik görüşmeler bütün dünyanın da dikkatini çekmişti. Çünkü 11 yıl sonra iki ülke arasında ilk defa karşılıklı adımlar atılmaya başlanmıştı. Bu da gerçekten dünyayı şaşırtmaya yetiyordu. Türkiye’nin bu başarısı elbet ki ABD başta olmak üzere bazı Avrupa ülkelerini de rahatsız etmişti.

Şayet üçlü zirve süreci içinde Rusya/Putin aracılığı ile önümüzdeki günlerde iki devlet başkanını(Erdoğan ve Esad) biraraya gelirse Türkiye ve Suriye arasındaki gerilim sona ermekle kalmayacak aynı zamanda bölgeye barış, huzur ve istikrarın gelmesine de vesile olacak. Tabi ki bu görüşmeler netice verirse Suriye’nin ulusal toprak bütünlüğü korunmakla birlikte Suriye’deki insanlık dramı sona ermiş olacak. Ayrıca bu gelişmeler milyonlarca Suriye vatandaşının kendi Özvatanlarına dönüşü için de bir umut olabilir.

Nihayetinde yıllar sonra da olsa Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan’ın gayretleri sonucunda beklenen üçlü zirve (toplantı) gerçekleşmiş oldu. Böylece iki ülke arasında ilk resmi temas sağlandı ve iki ülke (Türkiye ve Suriye) arasında 11 yıllık süreç içinde oluşan buzların erimesi ile birlikte sorunların çözümü için karşılıklı yakınlaşmaların temeli de atılmış oldu.

Türkiye-Suriye-Rusya arasında yapılan tarihi üçlü zirvede alınan kararların ileride bölgeye nasıl bir faydası olacağına dair düşüncelerimizi belirtmeden önce Suriye’nin bu bataklığa nasıl sürüklendiğini ve kimlerin sürüklediğiyle ilgili yakın tarihimize kısa bir yolculuk yapmamızın faydası olacağına inanıyorum.

Türkiye-Suriye sorunu, Suriye’deki iç savaş, milyonlarca insanın kendi vatanlarını terk etmesi ve PKK/PYD, IŞİD/DEAŞ ve onlarca terör örgütünün Suriye’ye yerleşmesi anlayabilmek için bundan 12 yıl önce başlayan Ortadoğu’dan Afrika’ya uzanan halk isyanlarının perde arkasındaki gerçekleri hatırlamak gerekiyor. Tunus, Mısır, Bahreyn, Yemen, Arap Emirlikleri, Ürdün, Lübnan, Fas, Libya, Cezayir’de başlayan halk isyanları ve sonrasında Suriye…

Emperyalist küresel güçler Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da özgürlük, demokrasi, barış adıyla başlattıkları halk isyanları üzerinden egemenliklerini ilan etmek istediler. Küresel egemenliğe giden yolun ülkelerdeki rejim değişikliğinden geçeceğine  inanıyorlardı.  Emperyalist küresel güçlerin sözcüleri 22 ülkenin sınırlarını değiştireceklerini ilan etmişlerdi. Rejim değişikliği Mısır ve bazı ülkelerde gerçekleşmişti. Diğer ülkelerde ise iç savaş ve parçalanmalar başlamıştı. İşte Suriye de rejim değişikliği istenen ülkelerden biriydi.

2011 yılında yazmış olduğum “ŞER ÜÇGENİ” kitabımda bu konuya çok geniş yer vermiştim. Ortadoğu’yu ve Kuzey Afrika’yı saran halk isyanlarının İran, Suriye ve Türkiye’ye de sıçrayabileceğini belirtmiştim. İran bu belayı kıl payı savmıştı. Türkiye ise binlerce yıllık devletçilik anlayışı ile bu oyunu bozmuzmuştu. Bozmakla kalmadı geçen 12 yıllık süreç içinde siyasi, ekonomik, teknolojik, askeri ve istihbarı adımlar atarak gücüne güç kattı, büyüdü, gelişti ve dünyanın sözü geçen ülkelerinden birisi oldu. Hatta Rusya-Ukrayna Savaşı nedeniyle ortaya çıkan küresel gıda krizini çözmede öncülük etti. Rusya-Ukrayna arasındaki savaşı sonuçlandırmak için arabuluculuk yaparak olağanüstü bir performans sergiledi. ABD, AB ülkeleri, BM, NATO vs. birçok ülke Türkiye’nin bu gayretini takdir etti. Bu konuda Türkiye’yi ne kadar takdir etseler de ABD ve bazı Avrupa ülkeleri ile birlikte NATO’nun ikiyüzlü politikası güven vermiyordu. Bu sebeple Türkiye atmış olduğu adımlara çok dikkat ediyordu. Karşılarında artık o eski Türkiye yoktu. Karşılarında kabuğunu yırtmış, gelişmiş ve büyümüş bir Türkiye vardı. Karşılarında yeni yüzyıla damgasını vuracak bir Türkiye vardı. 

Suriye-Türkiye arasında başlayan güzel ilişkiler bu isyanlar sonucunda bozulmuştu. Şer Üçgeni kitabımın 24,25’inci sayfalarında “ Kuzey Afrika ve Ortadoğu kaynıyor! Suriye’de her an her şey olabilir! Kuzey Irak karışabilir! Türkiye’de sessiz ve derinden bir kaynama var! İsyanın ayak seslerini işitiyoruz! …bu yangın Türkiye’ye de sıçrayabilir…” diyerek bölgemizde olması muhtemel bazı olaylara dikkat çekmek istemiştim.

23 Nisan 2012 tarihli Anayurt gazetesinde “Türkiye’nin Elindeki Pimi Çekilmiş SURİYE Bombası!” başlıklı yazımda “Türkiye’nin kendilerinden (emperyalist güçler ABD vs.)  izinsiz hareket ettiği için cezalandırmak istediler ve Suriye tezgahını (oyununu) hazırladılar… Ortadoğu’yu cehenneme çevirmek isteyen emperyalist güçler, ‘Suriye Çuvalını’ Türkiye’nin başına geçirmekle her istediklerini yaptırabileceklerini zannediyorlardı! Amaçları Suriye üzerinden Türkiye’yi köşeye sıkıştırmaktı. Yani, Türkiye’nin eline pimi çekilmiş olan Suriye bombasını tutuşturmuşlardı!”

Yine 9 Ağustos 2012 tarihli Anayurt gazetesinde ““Özgür Suriye Ordusu ve Türkiye’yi Kızdıran İddialar!..” başlıklı yazımda “ABD, Büyük Ortadoğu Projesi kapsamındaki tüm planlarını bir bir icraata koymuştu. Suriye planındaki asıl amacı Türkiye-Suriye arasında bir savaş çıkartabilmeyi başarabilmekti. Nasıl olsa Türkiye NATO ülkesi… ABD’nin Türkiye’de üsleri var… Baktı ki Türkiye’yi ikna edemedi bu sefer sinsi ve şeytani planını devreye sokarak Türkiye ve Suriye’nin arasına açmak için akla-hayale gelmedik her yolu denedi.”

3 Mayıs 2012 tarihli Anayurt gazetesinde “ABD’nin Sinsi Plânı ve Türkiye-Suriye Savaşı “ başlıklı yazımda “ABD sinsi ve kurnazca bir plân yapıp Türkiye’yi en hassas yerinden vurdu. Yani, Suriye’de ayağa kalkmış (isyan etmiş) halkı daha da kamçılayıp gaza getirmek için provokasyonlar başladı. Ne kadar Müslüman ölürse, ne kadar Müslüman’a zulüm yapılırsa o kadar Türkiye ayağa kalkacaktı. Bireysel veya toplu katliamlar… Ayrıca sınırımızdaki çatışmalar bir anda büyüyerek Türkiye’yi tetikleyecek… Bekleyin bu tahmin ve iddialarım gerçekleşecek! Türkiye’nin artık sabrı tükenecek ve Suriye’ye dalacak!”

Yakın tarihimize kısa bir yolculuk yaparak Suriye’nin bu hale nasıl geldiğini veya getirildiğini izah etmeye çalıştık. Şimdi tekrar asıl konumuza dönerek Türkiye-Suriye ve Rusya arasında yapılan tarihi üçlü zirvenin ileride bölgeye ne gibi faydalar sağlayacağı, bölgede ne gibi değişiklikler yapacağı ve bölgenin huzuru, refahı ve istikrarı için nasıl sonuçlar vereceği üzerinde durmaya çalışalım.

Gerçekleşen bu tarihi üçle zirve sonucunda Türkiye, Rusya ve Suriye medyasında olumlu/pozitif haberler yayınlanması, Türkiye ve Suriye arasında karşılıklı kırılgan ve negatif algıların da ortadan kalkmasını sağlayabilir! O yüzden bu tarihi zirveden çıkan olumlu/pozitif kararları, hem Ortadoğu için hem de dünya için barışa giden yola döşenen mermer taşlar olarak kabul edebiliriz.

Nasıl ki Rusya-Ukrayna Savaşı’nda, Türkiye’nin arabuluculuğu sayesinde dünyadaki gıda krizi, esir takası ve kısmi de olsa doğalgaz sorunlarına bir çözüm bulunduysa aynı şekilde Rusya’da Türkiye-Suriye arasındaki sorunların çözümünde arabuluculuk yaparak beklenen tarihi zirve gerçekleşmesine çok büyük katkıda bulunmuştur. Fakat ABD ve bazı Avrupa ülkeleri bu durumdan son derece rahatsız oldu!..  Zaten ABD ve bazı Avrupa ülkelerinden, ‘rahatsız olmamaları’ beklenemezdi!..

Türkiye-Suriye arasındaki bu gelişmeler daha şimdiden ABD’yi son derece rahatsız etmişti. ABD Ulusal Güvenlik Sözcüsü John Kirby “Acımasız diktatör Beşar Esad’ı eski durumuna döndürmek için ilişkileri iyileştiren ülkeleri desteklemiyoruz. Devletleri, Suriye halkına zulmetmeye devam eden Esad rejiminin 12 yıldaki korkunç insan hakları sicilini ve Suriye halkının insani yardıma ulaşmasını engellemeye devam etmesini dikkate almaya çağırıyoruz. ABD olarak Şam rejimiyle ilişkileri normalleştirmedik. Hiçbir devleti de Esad rejimiyle ilişkilerini normalleştirmeye teşvik etmiyoruz. Bu görüşmelerin nereye gideceğini ve ne çıkacağını göreceğiz. Şu anda bulundukları noktanın ötesine geçmek istemem ama biz elbette Esad ile ilişkilerin normalleşmesini desteklemiyoruz.” Böylesi bir açıklamadan anlıyorduk ki ABD, Türkiye-Suriye arasında başlayacak ilişkilerden, görüşmelerden ve yakınlaşmalardan son derece rahatsız! Bu açıklama ile aslında “kızım sana söylüyorum gelinim sen anla!” mesajı ile hem Türkiye’ye hem de Suriye’ye aba altından sopa gösteriyordu.

Oysaki Rusya’nın arabuluculuğu ile Türkiye ve Suriye arasında gerçekleşen bu tarihi zirve, 2015 yılının Aralık ayında BMGK’nin (Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi) oy birliği ile onayladığı 2254 sayılı karara uygundu. Zaten bu zirve ile BMGK’nin almış olduğu karar doğrultusunda siyasi müzakereler başlamış oluyordu. Önemli olan Türkiye’yi ve Suriye’yi rahatsız eden sorunların çözülmesinde ortak bir yol bulunmasıydı. Şimdi sıra bu sorunların çözülmesine gelmişti. İki devlet arasında bu müzakereler devam ettikçe mutlaka çözüm yalları da bulunacaktı. Türkiye’nin asıl rahatsızlığı sınırlarımızda tehdit oluşturan terör belasıydı.

Türkiye, Suriye’nin bağımsızlığını ve ulusal bütünlüğünü her zaman savunmuştur. Suriye’nin kuzeyinde terör örgütlerine yönelik yapmış olduğu operasyonlar asla ve asla Suriye’ye karşı değildi. Tam aksine sözkonusu bu terör örgütleri, Suriye için de bir tehdit oluşturuyordu. Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde yapmış olduğu operasyonlar hem Türkiye’nin hem de Suriye’nin menfatineydi. Suriye’nin, Türkiye’ye bir de bu açıdan bakması gerekiyor.  

Şayet karşılıklı müzakerelerle her iki ülkeyi rahatsız eden sorunların ortadan kalkması için gerekli adımlar atılır ve amaçlanan nihai sonuca varıldığı takdirde Türkiye ve Suriye arasındaki dostluk köprüsü perçinlenirse bölgeye huzur, barış ve istikrar gelecektir. İki ülke arasındaki tarihi dostluk/kardeşlik bağları yeniden perçinlenmiş olacaktır.

Suriye’de yıllardır yaşanan iç savaştan dolayı ortaya çıkan siyasi, ekonomik, askeri ve toplumsal sorunlar kanayan bir yara olmuştu. Ayrıca milyonlarca insanın ülkelerini terk etmesi de ayrı bir dramdı. Suriye’nin karışması ve iç savaşın patlak vermesi ile birlikte ülkeye yerleşen terör örgütlerinin yol açtığı olağanüstü sıkıntılar da ayrı bir dertti. Suriye’deki yangının komşularına sıçramaması kadar doğal bir şey olamazdı.

İşte bu yüzden Türkiye, iki ülke arasında ve bölgede barışın ve istikrarın sağlanması için yıllarca Suriye’ye zeytin dalı uzattı. İşte bu yüzden Türkiye, Suriye’nin kuzeyinde terör örgütlerine nefes aldırtmadı. İşte bu yüzden Türkiye, yakın bir zamanda iki ülke arasında barışın ve dostluğun tekrar zuhur etmesi için tarihi zirveyi gerçekleştirdi.

Aslında Türkiye’nin terör örgütlerine yönelik operasyonları Suriye’nin işine yarıyordu ama Suriye bunu idrak edememişti!  Suriye’nin (devlet olarak) bu konuyu enine/boyuna/derinliğine düşünmesi gerek!..

Türkiye-Suriye-Rusya arasında (üçlü zirvede) üst düzey yetkililerin katıldığı toplantıda Suriye’nin toprak bütünlüğü, ulusal bağımsızlığı başta olmak üzere terör örgütleri ile ortak mücadele ve mülteci sorunlarının masaya yatırılması önemli bir başlangıçtı. Yapılan üçlü zirvenin asıl amacı bölgede barışın ve istikrarın sağlanmasıdır. Müzakerelerin aynı doğrultuda devam edileceğinin açıklanması da her iki ülke (Türkiye ve Suriye) için geleceğe yönelik önemli bir adımdı.

Bu konuda Rusya’nın arabuluculuğu elbet ki takdir edilmelidir. Bu tarihi toplantı Rusya için de önemli bir açılımdır. Şayet müzakereler süreci içinde iyi sonuçlar alındıkça hem iki ülke arasındaki sorunlar çözülmüş olacak hem de bölgeye barış ve istikrar gelmiş olacak. Bu durumdan kim rahatsız olursa olsun önemli olan bölgeye huzurun, refahın ve istikrarın gelmesidir.  

Suriye’deki muhaliflerin kurmuş olduğu ‘Geçici Hükümet Oluşumu’ da Türkiye-Suriye arasındaki ikili görüşmelerden rahatsız olmadıklarını açıklamıştı. Geçici Hükümet oluşumu Başkanı Abdurrahman Mustafa’nın yapmış olduğu açıklama Türkiye’ye güvendiklerini, Türkiye’nin Suriye halkının beklentileri dışında bir şey yapmayacağına inandıklarını, müzakerelerde endişeye sebep olabilecek bir durum görmediklerini ve Türkiye’nin her zaman yanlarında olduğunu dile getirmiştir.

Maalesef ABD ve bazı Avrupa ülkeleri böyle düşünmüyordu. Türkiye Suriye arasında uzun süredir yapılan açık ve gizli görüşmelerden ve yakın bir zamanda Türkiye-Suriye-Rusya arasında gerçekleşen bu üçlü zirveden çok rahatsız olmuşlardı. Çünkü hayal ettikleri kirli amaçları sekteye uğrayacak ve çıkarları sarsılacaktı! Bu görüşmeleri engelleyebilmek ellerinden ne gelirse yapacaklar. Fakat bu sefer başaramayacaklar. Çünkü karşılarında artık o eski Türkiye yok!.. Ta ki Suriye tarafından kendi özgür iradesi ile bozulmaz ise… Gerçi burada arabulucu Rusya olduğu için yeni başlayan Türkiye-Suriye ilişkilerinin bozulması da çok zor görünüyor.

İngiliz Haber Ajansı Reuters’in haberine göre Suriye’nin Türkiye’den bazı talepleri olduğu ifade edildi. Türkiye-Suriye arasında normalleşmeye gidebilmesi için Türkiye’nin bölgedeki güçleri geri çekmesi ve bölgedeki muhalif gruplara desteğini kesmesi gerektiği vurgulandı! Elbet ki Rusya/Moskova’daki zirve toplantısı sonrasında her iki ülke kendi çıkarları doğrultusunda görüşlerini beyan edecekler. Suriye’nin Türkiye’den talepleri olduğu gibi tabi ki Türkiye’nin de Suriye’de talepleri olacak. Bunun için de zamanı çok iyi değerlendirilmesi, iki ülke arasındaki görüşmelerin ve ortak çıkarlar doğrultusunda atılacak olan adımların sıklaşması gerekiyor.

Rusya/Moskova’daki üçlü zirve toplantısı sonrası Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, yapılan görüşmelerde ele alınan konulardan bahsederken terörle mücadele, Suriye’nin toprak bütünlüğü, egemenlik haklarının korunması hususu özellikle belirtilmiştir. Ayrıca görüşmelerin devam edeceği konusunda mutabakatın sağlandığı belirtilirken Türkiye ve Suriye için tehdit unsuru olan PKK/YPG ve DEAŞ gibi terör örgütlerini etkisiz hale getirilmesi gerektiği de Suriye tarafına beyan edilmiştir. Suriye’den Türkiye tarafına yapılan göç sorununun çözülmesi ve Suriye’nin bir an önce barışa ve istikrara kavuşması için gerekli adımların atılacağı da vurgulanmıştır.

Türkiye-Suriye arasında iplerin kopması arasından tam 11 yıl geçmişti. Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan en son 2011 yılında Suriye Devlet Başkanı Başer Esad ile bir görüşme yapmıştı. Endonezya’da yapılan G20 zirvesi sonrasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Siyasette ebedi olarak dargınlık, kırgınlık, küslük olmaz. Haziran seçiminden sonra bir sil baştan yapabiliriz” sözlerini yakın bir zamanda gerçekleşen grup toplantısında “Esad ile görüşme olabilir, siyasette küslük dargınlık olmaz eninde sonunda adımlarımızı atarız” diyerek tekrar etmesi Suriye-Türkiye arasında görüşmelerin başlayacağının müjdesini vermişti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 15 Aralık 2022 tarihinde “Suriye-Türkiye-Rusya üçlü olarak bir adım atalım istiyoruz. Önce istihbarat örgütlerimiz, ardından savunma bakanlarımız, daha sonra dışişleri bakanlarımız bir araya gelsin. Sonra da biz liderler olarak bir araya geleceğiz. Derdimiz bölgedeki sükuneti, suhuleti sağlamak, bölgede barışı egemen kılmak.” sözleriyle Türkiye-Suriye-Rusya arasında yapılacak olan üçlü zirvenin sinyalini vermişti.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Suriye-Türkiye ile ilgili gelişmelerle ilgili Suriye rejiminin Suriyelilerin ülkelerine geri dönmesi için işbirliği yapmak istediğini belirterek Suriye’deki boşluğu terör örgütlerinin doldurduğuna değinerek  “…Burada bir istikrarla beraber biz diyoruz ki buralar Suriye toprağı. Biz bunu biliyoruz, gözümüz yok. Sınır bütünlüğü, toprak bütünlüğünü destekliyoruz. Ama yani buralarda istikrarın da olması lazım ve bu siyasi süreçte bazı adımların atılması lazım…” dedi.

Bütün bu gelişmelerden, açıklamalardan ve ifadelerden de anlaşılıyor ki önümüzdeki günlerde Türkiye-Suriye görüşmeleri her iki ülkenin istihbarat başkanları, savunma ve dışişleri düzeyinde devam edecek ve sonrasında da Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan ile Suriye Devlet Başkanı Başer Esad arasında mutlaka bir görüşme olacak!.. 

Daha açıkçası TÜRKİYE YÜZYILI içine SURİYE de sıkıştırılmış olacak!.. BİZ inanıyoruz ki 2023 yılı Türkiye için hem miat/milat olacak hem de yeni YÜZYILIN arifesinde  olağanüstü gelişmeler yaşanacak!.. Fakat emperyalist küresel güçler boş durmayacak: mutlaka yeni oyunlarını sergilemeye, yeni tuzaklar kurmaya ve yeni planlar yapmaya devam edecekler. Fakat Türkiye o eski Türkiye değil artık!

TÜRKİYE uyandı, dirildi ve şaha kalktı! Ne bu oyunlara gelir, ne bu tuzaklara düşer ne de bu planların esiri olur!.. Çünkü içine girdiğimiz yüzyıl TÜRKİYE YÜZYILI olacak! 2023 tamam! Sırada 2053 var! Sonrası 2071 ve MUHTEŞEM 2123 !..

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER