Kur’ân mucizdir. Yàni harikadır, olağanüstüdür, fevkalâde hikmetleri vardır. Ayrıca Kur’ân en kısa hacimde en ziyâde öğüt veren kitaptır. Bu durum hem mushaf olarak hem yegan yegan âyet-i celîler için geçerlidir.
Meselâ bu yazımda sizlere öyle bir ayetten bahsedeceğim ki, tek başına adam olmayı öğretiyor. Yàni bu àyetin icabatını yerine getirebilen birinin kimse ne insâniyetine ne de Müslümanlığına laf edemez. Ve daha önemlisi, Allah indinde makbul kullardan olur, rızasını kazanır Yaradanın.
Muhterem okurlarım misâl olarak seçtiğim âyet-i celîle Bakara Sûresi’nin 177’nci àyetidir. Bu àyet için müfessirler “birr àyeti” de diyorlar. Ve Kur’ân’ın kapsayıcılığı en geniş olan àyeti olduğunda hemfikirler.
O hâlde àyetin meâli ile başlayalım. Hasan Basri Çantay Meâlinde,
“(Namazda) yüzlerinizi doğu ve batı yönüne döndürmeniz; birr (taat bu) değildir. Fakat birr, Allaha, âhiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere îman eden, malı(nı Allah) sevgisiyle (yahud: mala olan sevgisine rağmen) akrabaye, yetimlere, yoksullara, yol oğluna (Yolda kalmış müsâfırlere), dilenenlere ve köle ve esirler(i kurtârmıy)a veren, namazı(nı) dosdoğru kılan, zekâtı(nı) veren (kimselerin), ahidleşdikleri zaman sözlerini yerine getirenler(in), sıkıntıda ve hastalıkda ve muhaarebenin kızışdığı zamanlarda sabr-u metanet gösterenler(in birridir). Onlar (yok mu? îmanlarında ve birr-ü taat iddiasında) sâdık olanlar onlardır ve onlar takvaya erenlerin de ta kendileridir” şeklinde tercüme edilmiştir âyet-i celîle.
Meâli okurken, “esirleri kurtarmak” bahsinde yalnız savaş esirlerini değil, birinden aldığı borçla esir veya nefsinin esiri olanlar da geldi aklıma. Demek ki “başta âlimler, sonra biz ukalâlar, ne kadar şerh etsek, Peygamberimizin (s.a.v) ifadesiyle “bu kitabın tefsirine doyulmaz” dedim.
Tefsir ede ede öyle bir an gelir ki, insâniyetin bütün cüzlerini bir àyetin bile tek başına muhtevi olduğunu görür, imanımızı kuvvetlendiririz. Tabi görürüz derken “akıl sahipleri”ni kasdettiğimizi söylemek zahid olur.
Muhterem okurlarım, imdi bu ididayı isbat sadedinde TDV İslâm Ansiklopedisi’nden iktibas ettiğim açıklamayı da arzedeyim ki, âyet-i celîlenin tek başına insâniyeti nasıl kuşattığı iyice anlaşılsın.
“(……..) Nitekim Fahreddin er-Râzî de bu âyet münasebetiyle birri, “bütün saygılı davranışları (taat) ve insanı Allah’a yaklaştıran hayırlı işleri içine alan bir kelime” şeklinde tarif etmiştir (Mefâtîḥu’l-ġayb, V, 37).
(……..) Bakara Sûresi’nde (2/189), bir örnek olmak üzere, evlere kapıdan girmek yerine arka taraftan girmek gibi ahlâk ve görgü kurallarına aykırı bir davranışın “birr” sayılamayacağı belirtildikten sonra birrin takvâ sahibi insana has bir fazilet olduğu ifade edilmiştir. (……..) diğer bir âyette de (el-Mâide 5/2), “Birr ve takvâ hususunda yardımlaşınız” ifadesiyle gösterilmiştir.
İmam Mâtürîdî bu âyeti tefsir ederken bu iki fazileti, “birr, bütün hayırların en tam şekli, takvâ ise bütün şerlerin terkedilmesi ve bir daha yapılmamasıdır” şeklinde tarif etmiştir.
Mâverdî’ye göre söz konusu âyette birr ve takvâ kelimelerinin yan yana gelmesinin sebebi, bunların birbirini tamamlayan ahlâkî faziletler olmasıdır. (……..) takvâ fazileti de Allah’ın sevgi ve hoşnutluğunu kazandırır, her iki sevgiyi kazanan insan ise tam mutluluğu yakalamış olur. Mâverdî Edebü’d-dünyâ ve’d-dîn adlı eserinde bu erdemi, sosyal hayatın kurulması ve işlemesinin temel şartları arasında (insâniyetin esasları arasında) saydığı ülfetin bir unsuru olarak görmüştür.
Ona göre birr, sıla ve ma’ruf olmak üzere iki şekilde tezâhür eder. Sıla, “karşılık gözetmeksizin mal yardımında bulunmak”, ma’ruf ise “gerek söz gerekse davranışla insanların iyilik ve mutluluğu, dirlik ve düzenliği için çalışmak” anlamına gelir. (……..) Esasen Kur’ân’da birrin bu mánâsı üzerinde de önemle durulmuştur (meselâ Bakara 44; Âl-i İmrân 92).
Birçok hadîs-i şerîf’te anne ve babaya karşı iyi ve saygılı davranmanın “birrü’l-vâlideyn” tâbiriyle ifade edilmesi de birr ile ihsanın yakınlığını gösterir. (……..) Hz. Peygamberimiz (s.a.v), “Doğruluk birre, birr de cennete ulaştırır” buyurmuşlardır. Böylece aynı zamanda yalanın tüm kötülüklerin temeli olduğu genel İslâmî telâkkisi de vurgulanır. Hz. Peygambermiz (s.a.v), bir başka hadîs-i şerîf’lerinde, “Birr ahlâk güzelliğidir” buyurmuş, birrin insan vicdanını (nefs, kalp) huzura kavuşturan, ruh dünyasını aydınlatan ve geliştiren her türlü iyilik ve güzellikleri (insâniyetin tüm unsurlarını) kapsadığını belirtmiştir.”
Muhterem okur, sanıyorum tek àyeti (cümlesi) bile insâniyetin tüm unsurlarını hülasa eden bir kitabın ümmeti olarak ne kadar şükretsek az. Mübarek Ramazan’da uzun da olsa yazımdan sıkılmadığınızı, hattâ “birr”i gündeme getirdiğim için duâcı olduğunuzu umuyorum. 29.04.2021
YORUMLAR