Zamanın içinden bir parça, felsefe için de zalim suçlama; Sokrates… Şehrin tanrılarına inanmadığı ve gençlerin ahlakını bozduğu gerekçesiyle suçlanan Sokrates (Suçlayanların kim olduğu tam olarak bilinmese de başlarında Meletos’ un olduğu düşünülmektedir.). Aristophanes eserinde Sokrates’in öğrencilerine para karşılığında ders verdiğini, öğrencilerin aklını karıştırdığını yazmıştır oysa Sokrates kimseye verecek bilgisi olmadığını iddia eder. Daha bilgiyi arama sürecinde çok düşman kazanan Sokrates aslında bugünün simgesidir. Fikrimce bizler kendini din bilgini ilan eden bir imparatorun krallığında çürüyen mahluklarız. Aciz hissettiren bu fikir aslında sadece okyanusta bir damla. Sokrates’e göre ölçülerini oturtmuş bir toplumsal düzen varsa, devletten söz edilebilirdi. Bir fikri vardı ve fikre sahip olduğu için suçlanıyordu. Yöneltilen suçlamaların her biri bana göre ona gurur duyması için bir sebep daha sunuyordu. Kendi ülkemde sığıntı gibi hissetmek, fikrimi belirtememek, kelimelerle dans ederken müziğimin kapatılması, emeğimin değerinin olmaması… Şimdi sizlere saydığım dört sebebi kullanmanıza izin verilmeyen hayal gücünüzle küçük bir kaçamak yapıp ,dört ayrı kolon gibi düşünün ve üzerine bir tahta yerleştirin. Tahtanın üstüne imparator ve tahtını yanına yalakalarını vezirlerini askerlerini yalancıları hırsızları ve katilleri yerleştirin. Uzunca bir sofranın etrafında şarkılar söyleyip yiyip içiyorlar, siz ise tahtanın altındaki kısımda o kapkara kolonların ve onlardan bulaşan zehirlerle yavaş yavaş grileşmeye başlamış bembeyaz duvarların arasındasınız. Bu odacıkta şarkı söylemek, şiir yazmak, makale okumak, beste yapmak yasak. Sadece bir köle gibi çalışıp üstünüzdeki tahtanın çökmemesi için dua edebilirsiniz. Ha bu arada inanacağınız Tanrıyı da siz seçemiyorsunuz çünkü imparatorun işine gelenden farklı değiştirilmemiş bir dine inanıyorsanız hayat sizin için daha da zor olabilir. Aşka gelince yukardakilerin karar verdiği şekilde yaşamak zorundasınız. Eğer eşiniz mini etek giyerse veya sokakta eski bir arkadaşını görüp ona selam verirse onu öldürüp namusunuzu temizlemeli daha sonra adaletin sadece duvarında süs olarak kullanıldığı mahkeme salonunda kravatınızın ve eğik başınızın yanına bıyık altı bir gülümseme ekleyerek af dilemelisiniz, pişman olduğunuzu söylemeyi de unutmayın. Merak etmeyin başınıza bir şey gelmeyecek. Hatta tam tersi artık bir kahramansınız. Aşkın onca rengine rağmen tek rengini seçebilirsiniz çünkü eğer bu günahı işlersiniz tahta çöker. Katillerin, yalancıların veya hırsızların ağırlığından değil günahınızın ağırlığından. Tahta başınıza yıkılır ve ezilirsiniz lakin yukardakiler halk önünde bu durumu ayıplarken kendi hayatlarında istedikleri gibi bir aşk yaşayabilirler. Şimdi gözlerinizi açın yeterince kural çiğneyip hayal kurdunuz. Şaşırmış olamazsınız ne yani anlattığım şeyin aslında gerçeğin metaforu olduğunu fark edince şok mu oldunuz? Hayır hayır yemeyin beni, burada baş başayız maskenizi çıkartabilirsiniz. İkimiz de biliyoruz ki aslında gerçeği biliyordunuz. Sadece görmemek için kafanızı başka bir yöne çevirmeye çalışıyordunuz. Size kötü bir haberim var artık kafamızı çevirebileceğimiz başka bir yer yön kalmadı. Etrafımız sarıldı. Umutlar tükenmeye başladı. Yazarlar kalemi kırıldı, müzisyenler notaları yaktı , ressamlar tuvalleri parçaladı. Adi suçlama kazandı… Yani en azından imparatorun duymak istediği cümle bu lakin Sayın İmparatorum, ben yaşadığım ve bu muazzam mirasın torunları nefes aldığı sürece asla kazanamayacaksınız çünkü biz de siz ve yanınızdakiler de bulunmayan bir şey var, paha biçilmez tek güç; fikir.
YAZARLAR
TÜMÜ
YORUMLAR