Şair ve mütefekkir Namık Kemal “Ne mümkün zulm ile bîdâd ile imhâ-yı hürriyyet / Çalış idrâki kaldır muktedirsen âdemiyyetten” demiş. Adaletsizlik ve zulüm mahvedici, çökertici bir faktör olsa da insàn idrâki bunlarla yok olmaz, kaldırılamaz. Lâkin…
Lâkin idrâkler propaganda (idrâk harbi) ile mihverinden saptırılabilir, insàn yanıltılabilir. Buna «algı operasyonu» diyor bugünkü nesiller.
Bir Müslüman için Şeytan en büyük yanıltıcıdır. Sırasıyla innî ve cinnî şürekası, yardımcıları da diğer yanıltıcılar (algıcılar) olarak sıralanabilir.
Yine güçlü bir şair ve mütefekkir olan Ahmet Hâşim “insàn her dakîka aynı idrâk ve insaf kābiliyetinde değildir” der. Nefsin türlü halleri var.
Evliyâdan Diyarbekir’li Said Paşa da aynı hakikatleri «Müstakîm Ol» şiirinde anlatır. O hikmet şiirinin ikinci kıtasında nefsin durumu ve sapmış olan idrâkin nasıl şekillendiğine (işin formülüne) işaret eder:
Hep geçer âlemde hiç bir hâlete yoktur sükûn
Zevkâ bak değmez teessüf etmeğe dünyâ-yı dûn
İstikamet şerr-i âdâdan seni eyler mâsun[1]
Hakk ider eshab-ı sıdkın hasmını elbet zebûn[2]
Müstakiym ol Hazreti Allah utandırmaz seni
Bizim yüz satırla anlatmakta zorlanacaklarımızın tamamı bu beş mısrada hülasa edilmiş en hikmetli şekilde. Âlemde gündüz ve gece gibi her hadise her an değişiyor. Hiçbir şey eski haliyle kalmıyor. Genç ihtiyar oluyor, doğan ölüyor, galib olduğunu sanan mütekebbirler mağlup oluyor.
Hemşehrim evliyâ şair Said Paşa hazretleri (rahmetullahi aleyh) birinci mısrada bu kâinat gerçeğine işaret edip, ikinci mısraında nefsi saptıracak olanın yese düşmek, dünya malı yahut metaı için teessüf etmek olduğunu, “Hep geçer âlemde hiç bir hâlete yoktur sükûn /Zevkâ bak değmez teessüf etmeğe dünyâ-yı dûn” mısralarıyla anlatır.
Bilahare, “İstikamet şerr-i âdâdan seni eyler mâsun” diyerek bu elemli, algıya müsait halden kurtulma çaresinin, yàni büyük düşman Şeytan’ın mekrinden (hilelerinden, algı operasyonlarından) kurtaracak olanın istikamet (Allah’ın ipine sımsıkı sarılmak, dosdoğru kalmak) olduğunu beyan etmiş oluyor.
Böylece zafer yaklaşıyor, “Hakk ider eshab-ı sıdkın hasmını elbet zebûn” derken bu müjdeyi veriyor. Yàni “sen Allah’ın dâvasına sadık kalır, salihlerden olmaya devam eder, bu yolda can siperane çalışırsan, Allah (c.c) da düşmanlarını zebûn (yenilmiş, perişan, hakîr) eder bundan şüphen olmasın” diyor.
Said Paşa hazretleri on kıtalık hikmetli şiirinin her kıtasını “Müstakiym ol Hazreti Allah utandırmaz seni” diyerek bitirmiştir. Zira o bütün tasavvuf büyükleri gibi önce şeriate sonra marifete vakıftı.
Malûmâlileri Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) “beni Hûd Sûresi kocattı” buyurmuşlardı. “Festaqim kemâ umirte” meâlen; “Emredildiğin gibi dosdoğru ol” diye başlayan Hûd Sûresi 112. âyet-i celilesiydi sebep.
Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) elbette her vakit dosdoğru yoldaydı, Allah’ın kendisine böyle buyurması, onun (s.a.v) doğru yolda devam edeceğine bir işaret ve ümmeti için de ihtar mahiyetindedir.
Peygamber Efendimiz bu konuda hayli zorlanacağımızı bildiği için “Beni Hûd Sûresi kocattı” buyurmuşlardı. Dosdoğru olmak hakikaten fevkalâde zordur fakat imkânsız değildir. Nefis terbiyesi bunun için yapılır. Allah (c.c), kullarına taşıyamayacakları, güçlerinin fevkınde yük yüklememiştir: Bknz. Bakara Sûresi, 285. àyet.
Hülasa muhterem okur, bugünün moda tâbiriyle “algı operasyonlarının” kurbanı olmak istemiyorsan, dosdoğru ol, emredildiğin gibi dosdoğru… Alıyı salgıyı yok edecek, seni kurtaracak doğru yol budur.
Mâzîdeki hicranları susturmaya başla;
Evlâdına sağlam bir emel mâyesi aşla,
Allah’a dayan, sa’ye sarıl, hikmete râm ol…
Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol.
Merhum İstiklâl Marşı şairimiz Mehmed Akif ile bitirmiş olalım. :05.12.2021
——————————————————-
[1] Mâsun: Korunmuş, esirgenmiş, selamette…
[2] Zebun: Güçsüz, zayıf
YORUMLAR