Dün kaldığımız yerden devam edelim… Milletçe, cümleten “eğitim şart” deyip duruyoruz da, bu hallere nasıl gelindi, bugünkü kötü eğitimin sorumlusu kim, bozuk rejimin kaynağı ne? Merak eden, araştıran yok!
Tarih 27 Aralık 1949. Türkiye ve ABD hükûmetleri arasında eğitim komisyonu kurulması hakkında bir anlaşma imzalanır.
Ecdadın yerleştirdiği millî eğitim sistemini berbat eden, eğitimi ABD kültürünün hizmetine sunan bu anlaşma, dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü tarafından imzalandı. İstanbul Sözleşmesi’nden daha rezil ve tehlikeli Fulbright Anlaşması’yla eğitim ABD’ye teslim edildi.
Bilindiği gibi, 1947-49 yıllarında Sovyet tehdidine karşı Türkiye’yi bölgede kullanmanın ilk adımı olan Truman doktrini ve Marshall planı çerçevesinde Türkiye’ye yaklaşık 152,5 Milyon dolar yardım yapıldı.
Paranın büyük bölümü (NATO için) TSK’nin modernizasyonuna, kuyruğu kadarı da yol yapımlarına tahsis ediliyordu. Amma ve lâkin, yardım adı altında verilen paralar için ödenecek bedel, millî haysiyeti zedeleyecek kadar ağırdı.
ABD, bizden en mühimi, şahdamarımız “eğitimi” istedi. Yàni evlâtlarımızı onların istediği kalıba sokacaktık!. Hoş devrimlerle ortaya konulan, dünkü yazımızda da anlattığımız; CHP’nin Köy Enstitülerinde modellendirdiği eğitim (!) de bunun Sovyet Versiyonu idi. Yàni o da millî değildi.
Amerikan kültürünün aşılanması, zihinlere “Amerika rü’yâsı ya da büyüsü ile hipnoz, binaen’aleyh toplumda ciddî bir şuur bulanıklığı yaşanması için «eğitim» şarttı.
Komünist eğitim modelinden Amerikan modeline o kadar kolay renk değiştirdiler, o denli çabuk ikna oldular ki, bukalemun yanlarında acemi çırak bile sayılmazdı.
CHP kurmayları, ABD’den ithal eğitim sistemini, uyandırmayacak, millî tepkiyi izale edecek öyle şeytanî sözlerle takdim ediyorlardı ki, millet farzlardan sonra CHP ve Amerika’ya duâ etse yeriydi:
İsterseniz o gün mecliste alınan kararın içeriğine bakalım. Gerekçede “Amerika Hükûmeti, harpten sonra ordusu elinde kalan fazla malzemenin satışı için müteaddit devletlerle anlaşmalar yapmış ve gerek bu devletleri mezkûr satışların hasılatını dolar olarak ödemek külfetinden kurtarmak gerekse bu vesile ile Amerikan kültürünü yaymak gayesiyle, anlaşmalarla tahassül eden alacakların bu memleketlerde kültürel gayelere sarfını temin edecek kültür anlaşmaları imzalamıştır..” denilmekteydi.
Anlaşmanın “eğitim şart” maddeleri şöyleydi:
2. Bir Eğitim Komisyonu tesis edilecek ve bu teşekkül yukarıda mezkûr hesaptaki parayı şu gayelerle sarf edilebilecektir:
A) Amerikalıların Türk okul ve üniversitelerinde ve Türklerin Amerika kıtası ve haricindeki Amerikan okul ve üniversitelerinde tahsil, inceleme ve tedris işleriyle iştigali için lüzumlu masrafları karşılamak;
B) Amerika’ya tahsile gidecek Türk talebenin yol masraflarını temin etmek.
3. Komisyon yukarda mezkûr eğitim işleri için programlar hazırlayacak ve bu hususta Amerikan Eğitim müesseseleriyle iş birliği yapacaktır.
4. Komisyon, dördü Türk ve dördü Amerikalı olmak üzere sekiz azadan mürekkeptir. Amerika Büyükelçisi fahrî reistir. Türk azayı Türkiye Hükûmeti, Amerikalı azayı Amerika Büyükelçisi tâyin ve azleder. Komisyon âzası bilâ ücret vazife görür.
* * *
CHP’lilere «devr-i sâbık» diyorsunuz kızıyorlar. Yapılanlar hatırlatılınca küplere biniyorlar. En ılımlıları bile, “eski defterleri açmanın kime ne faydası var” diyebiliyor!
Kızanlar küplere binenler hin oğlu hin düşman takımı. Onlar malûm. Lâkin şu ılımlılar tepemi arttırıyor. Ya kardeşim eski defterler tarihtir tarih. Tarih ise ibret almak içindir. Ne diyordu Mehmed Akif?
“Târîh”i tekerrür diye ta’rîf ediyorlar / Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?” diyordu. Bilmez, hatırlamazsan nasıl ibret alacaksın? 25.05.2021
YORUMLAR