İnsàn ve cemiyetin medeni seviyesi çevresinin haliyle anlaşılır.
Sabah erken saatlerde balkondan bakıyorum. Temizlik işçisi büyük bir titizlikle yerleri süpürüyor.
Süpürdüklerinin arasında en ziyâde yerlere atılmış maskeler var!.. Beyinsiz herif veya karı kullandığı maskeyi işi bitince sokağa atmış.
Böyle sefil ve sefih bir çevrenin insànları için medeni denilebilir mi?
Bana çevreni göster, sana ne mal olduğunu söyleyim.
Onur Air’deki pilotluk yıllarımda Suudi Arabistan namına hacıları taşırken Singapur’a da yolumuz düşmüştü. Esasen Malezya hacıları için Kualalumpur’a gitmiştik. Oradan da bir araba ile Singapur’u gezelim demiştik. Daha önce gitmiş kaptan arkadaşımız hemen uyardı:
“Aman ha dışarıda sigara falan içtiğinizde sakın izmaritlerinizi yere atmayın! Atarsanız anında ceza yersiniz. Öyle polise falan da ihtiyaç yok, herhangi biri, bir yaşlı teyze bile sizi görse anında ihbar eder ve üç beş dakika içinde gelir birkaç bin dolarlık ceza yazarlar…”
Gerçekten de sokaklar bal dök yala vaziyetinde idi. Ne bir izmarit, ne bir çöp yoktu. Ortalıkta da temizlik işçisi falan da dolaşmıyordu. İnsàn utanıyor, ülkesi adına hayıflanıyor tabi.
Medeniyet teknolojik olarak ilerilik değil işte böylesi işler, böylesi vaziyetler ile belli oluyor. Singapur gerçekten de medeni idi.
Malezya’nın baş kentinde gezerken de bir taksiye binmiştik. Şoför bir hindu idi. Kırmızı ışıkta durdu. Önümüzdeki aracın direksiyonunda ise bir yaşlı bayan vardı. Kırmızı yeşile döndü fakat kadın hálâ duruyor, harekete geçmiyordu. Şoföre “kornaya bas” dedik.
Hindu şoför bize tuhaf bir bakış fırlattı ve “sir” (efendi, bayım) dedi ingilizce. “Eğer yürümüyorsa mutlaka bir problemi vardır. Korna çalmak çok büyük ayıp.” Sonra da araçtan indi kadının yanına gitti yardımcı olmak istedi. Ve döndüğünde anladık ki bir mesele de yokmuş. Kadın dalgın olduğu için yeşil yandığında yürümemiş. Bir dahaki yeşil ışıkta geçebildik kavşağı.
İşte medeni insàn budur. Bizde bırak yeşil yandığında yürümemeyi biraz geç kalsanız uzun uzun kornalar çalmaya başlar. Daha da geçmez iseniz birileri aracından inip yanınıza gelir ama yardım için değil, kavga için…
Uzakdoğu insanları çeşitli kavga teknikleri geliştirmişler. Oralara gidip bu konuda ders alanlar var. Sonra gelip Türkiye’de hocalığını falan yapıyorlar.
Lâkin o uzakdoğu insanlarının bir gün olsun sokaklarda kavga ettiklerine şahit olmadık. Oysa Suudi Arabistan’da hemen her gün sokaklarda aynen bizdeki gibi kavgalar oluyordu. Üstelik malûmâlileri kimi zaman ölümle sonuçlanıyor bu rezil kavgalarımız.
Geçenlerde reziller Konya ilimizde bir birine girmiş. Sözlü kavgadan sonra bunlardan birileri gelip koskoca âileyi kurşun yağmuruna tutmuş, kadın ve çocuklar dahil yedi kişiyi (rakamla 7) sadistçe öldürmüştü. Katiller yakalanmış ama ne fayda. Heriflere yedi kez ağırlaştırılmış müebbed de versen ölenler geri gelecekler mi?
Pislik bizde, çöplük bizde, cinayet bizde… Fakat hakkını yemeyelim, «çağdaş yaşam» da bizde. Artık ne demekse bu «çağdaş yaşam» alıp münasip yere koysunlar. Çağdaşlıktan anladığımız tek şey Batı’nın çıplaklık ve hazlarla sapıklığa yönelen tarafı. Batı’dan çağdaşlık adına aldığımız başka tek bir halt yok!
Bu kafayla hangi meseleyi konuşursak konuşalım Batı bize “beyinsizler konuşuyor” diyecektir. Haksız da sayılmazlar değil mi? Çöp ve pislik her sahaya öyle yayılmış ki, kokuşmayan tek tarafımız yok.
Hak dini bile mahvettik. Herif hutbe veriyor. Üstelik elindeki yazılı metinden okuyor! Meşhur bir hadîs-i şerîf’i (“mü’minler bir vücudun azaları gibidir, onlardan biri rahatsız olunca diğerleri de bundan bizar olur” − Buhari, Edeb, 27; Müslim, Birr, 66) öyle ahmakça böldü yarım bıraktı ki, mánâ tepetaklak oldu.
“Müslümanlar bir…” dedi sonra “diğerlerine yardım etmezseniz hepsi helâk olur” gibi zırva laflar, hutbe sonunda ise orman yangınlarında zarar görenler için değil, câmi inşaatları için yardım istedi rezil.
Diyanet İşleri Başkanlığı bunları işitmiyor, göremiyor, çünkü ihbar eden yok! Adam sende… Ormanlar yanıyor işimiz var. Be adam ormanları biz yakıyoruz şu günahlarımızla. Hálâ ágâh olamayacak mısınız? 07.08.2021
YORUMLAR