Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Ramazan Ercan BİTİKÇİOĞLU

Başkanlık Sistemi

Türkiye yaklaşık yüz yıldır her yönüyle eksik ve bozuk. Fakat buna aldırış etmeden teferruatları tartışıyoruz.

Bu saatten sonra «felahımız için parlamentonun seçtiği cumhurbaşkanlığı sistemi mi daha uygun, yoksa halkın seçtiği başkanlık sistemi mi?» tartışması yapmamız kış kıyamette üzerinde bir paltosu olmayan adamın «acaba hangi renk kravat bana daha uygun?» demesinden bile daha abestir.

Üstelik artık bu yamalı bohça dikiş tutmaz. Herşeyden önce şu garip vaziyetimize dair biraz kafa yoralım:

Bugünkü etnik, biojenetik, sosyo-kültürel yapımızla bizde iyi veya kötü bütün sistemler dejenere olmaya, iflas etmeye mahkûmdur.

Bugünkü hal-i pür melâlimizle biz bir İsveç, bir Norveç, bir Finlandiya, bir Singapur, bir İsviçre, bir Almanya, bir İngiltere, bir Yeni Zelanda veya bir Kanada olamayız.

Niçin? Çünkü biz şu durumda bir şifahî kültür ülkesiyiz. Bizde eğitim sistemi, zeki çocukları kısa zamanda zekâ özürlü hale getirmektedir.

Bu memlekette A’dan Z’ye kadar her şey bozuktur, her şeyin çivisi çıkmıştır. Son bir asırlık tarihimizde çok vahim, çok yıkıcı, çok öldürücü ârızalar, kopukluklar, devrimler, ihtilaller, darbeler olmuştur.

Halkımızın büyük kısmı aliene olmuş, kafayı yemiştir. Kokuşma anormal boyutlardadır. Türkiye maalesef temiz ve şeffaf bir ülke değildir.

Türkiye’de yeterli miktarda gerçek aydın, aqil, bilge kimse yoktur. Siyasetimiz son derece kirlenmiş, kalitesiz hale gelmiştir.

Türkiye’nin temel kurumları millî kimlik ve kültürden kopmuştur. Resmî ideoloji sultası, baskısı, terör ve tabusu belimizi bükmektedir.

Türkiye’nin düzeni bozuktur, kötüdür, gayr-i âdildir.

Böyle bir Türkiye’de daha iyisini, en iyisini aramak boştur, boşunadır. Bizim şu anda, bu durumda kötüden, daha az kötüye geçmek için çalışıp çırpınmamız gerekir.

Genel seçimlerde halk tarafından seçilen başkan konusunda (her zaman) iki ihtimal olacaktır:

Birincisi: Çok kültürlü, çok irfanlı, çok ahlâklı ve faziletli, çok yüksek karakterli, çok adaletli, çok insaflı, çok bilge, çok doğru ve dürüst, çok namuslu ve çok şerefli, çok ehliyetli, ufukları çok geniş, çok karizmatik (Sadece karizma yeterli değildir, saydığım diğer üstünlüklere de sahip olması gerekir), çok vatansever, çok müdebbir, çok ehliyetli ve liyakatli, hem şefkatli hem de otoriter bir zat halk tarafından devlet başkanı seçilir ve ülkeyi âdilane bir şekilde iyi eder.

İkincisi: Bu şartlara ve sıfatlara sahip olmayan biri başkan olur ve Türkiye menzil-i maksuduna doğru düşe kalka, bata çıka ilerler.

Bir ülkede şu kötülükler varsa o ülkenin halkı ve devleti iflah olmaz.

Miadı geçmiş, haddizatında bozuk, köstekleyici bir resmî ideoloji vesâyet ve hâkimiyeti varsa.

Eğitim sistemi millî değil, gayr-i millî ise ve iflas etmişse. Halkın büyük kısmı afyonlanmış, sersemletilmiş, yabancılaştırılmış, zombileştirilmişse.

Ahlâk fesada uğramışsa. Para put haline gelmişse. İsraf, lüks, tebzir, aşırı tüketim, sefahat, halkın gelir dağılımında büyük adaletsizlik varsa.

Hedonizm felsefesi yaygın hale gelmişse. Haram yeme yaygınlaşmışsa.

Hukuk sistemi ve kanunlar millî kimliğe ve millî kültüre uygun değilse. Halk, atalarının mezar taşlarını okuyamayacak kadar cahil bırakılmışsa, cahil kalmışsa.

O hâlde bir hayrım olsun diyenler önce bu kötülükleri berhava etmeye çaba göstersinler. Ziyâ Paşa merhum ne güzel demişti:

Âyînesi iştir kişinin lâfa bakılmaz / Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde. (İnsan ölür kalır eseri, eşşek ölür semeri…) 18.12.2021

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER