Türkiye ilk defa Cumhurbaşkanlığı seçimi ile milletvekili seçimlerinin bir arada yapılmasında Türkiye’de bir ilk yaşandı. Milletvekili seçimlerinin ittifak, bir parti içerisinde aday olmak, bağımsız aday olmak, ittifak halinde milletvekili seçimlerinde bir oy şu partiye-genel başkana; diğer oy da cumhurbaşkanı adayına şeklinde seçim çalışmaları yapıldı.
Milletvekili danışmanlıkları, basın danışmanlığı, komisyon uzmanlığı, eğitim koordinatörü, özel kalem müdürü, sosyal hizmet uzmanı, makale köşe yazarı, aktivist, sivil toplumcu, idare ve bürokrasi alanında görev yapan birisi olarak daha iyi bir Türkiye için tarafsız bir duruş ile işte dünü, bugünü ve yarını ile seçimler. Anlatılandan hissadar olmanız ve faydalı olması temennisiyle…
Genel seçimler de partilerde ittifakların TBMM temsil edileceği, temsil sayısı; ya da çoğunluğu elinde bulundurmak önemli iken diğer taraftan da cumhurbaşkanının hangi ittifakın adayının, ya da bağımsız- tek başına giren adayın kazanması üzerine kurulu çalışmalar söz konusu idi. Aslında seçime giren taraflar hem milletvekili sayısının çokluğu ile TBMM’de güçlü olmak, hem de cumhurbaşkanlığını da almak isteyen doğal olan bir durum söz konusu idi.
Bir kısım deprem bölgesinin mağdur olduğunu düşünerek mevcut iktidarın-ittifakın yenilgiye uğrayacağı üzerinde odaklaşacağını iddia ediyorken, iktidar tarafı da bu konuda tecrübeli olduğunu ve tercih edileceklerini beyan ediyorlardı. Dolayısıyla genel seçimlerde deprem bölgesinin verilecek oylar ile tarafının ne olacağı merak konusu idi.
Önemli bir diğer konu da maalesef daha çok terörle, ölümle anılan Doğu ve Güneydoğu’nun; daha doğrusu orada yaşayan Kürtlerin haklarını savunan partinin milletvekili seçimlerinde kendi partilerine oy verilmesini; cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de taraflarını belli ediyorlardı. Bunun yanında iktidar ve tarafı ittifak ise Doğu ve Güneydoğu’nun sorunlarının kendi dönemlerinde çözümlendiği ve en çok yatırımın kendi dönemlerinde yapıldığını ve yola devam için seçmenin tercihlerinin kendi tarafında olacağı yönünde görsellerle kendilerini ifade ediyorlardı. İkinci husus olarak Doğu ve Güneydoğu’nun reylerinin renginin ne olacağı da merak edilen bir diğer husustu.
Bu arada önemli bir kesim olan ve gelecek nesil olacak gençlerin tercihleri de seçime girecek taraflar için çok önemli bir konu olup asıl seçmenin bunlar olması gerektiği az da olsa dikkatten kaçıyor gibiydi.
Mevcut iktidar-ittifak Türkiye’de geçmişten gelen milli ve manevi değerlere bağlı kalarak demokrasi geleneği ile birlikte yatırımlar ile kalıcı olmak için oy istiyorken; muhalif taraf ise geçmişi temsil eden yönetiminin Türkiye’yi iyi idare edemediği için gitmesi gerektiği yönünde çalışmalar yapıyorlardı.
Genel seçimlerde genel dezavantajlara gelince seçimin süresinin kısıtlı olması, imkanların sınırlı olması birçok durumu olumsuz yönde etkilediği gözden kaçırılmaması gereken önemli bir husustur.
Seçimde bütün partilere yönelik vatandaştan gelen bize uğramadılar, bizi dinlemediler, kendilerine ulaşamıyoruz, hep başkaları telefonunu çıkıyor, not bıraktık dönmedi, telefonuna bakmadı, mesajımı gördü ilgilenmedi, hep yanındakiler aynı kişi-ler, hep aynı yüz ve kişiler-başka kimse-aday yok mu, bu neden o sırada, şu hak etmedi, iyi sıraya koydular diye çalışmaz, bu işini ta yukarıda çözüyor, görüyorsunuz hep aynı ve aynı kişiler… gibi iddialar, anlatımlar adeta rutin halde!
Peki başka dikkat çeken ne vardı?
Dün birlikte olanlar bugün karşı safta, dün kavgalı olanlar bugün birlikte, dün zıt görüşte olanlar bugün yan yana…
Seçim ziyaretlerinde milletvekili adaylarından çok milletvekili olanlar; daha milletvekili olmadan milletvekiliymiş gibi hareket edenler de gözden kaçmayanlar arasında. Ya göze girmek için göz çıkaranlara ne demeli?
Seçmenin kucağında birikmiş talepler, sorunlar yumağında yüzü gülenlerin yanında şimdi seçim zamanı seçim sonrasında bakarız ertelemeleri…
Pazar geniş, ürün çok hasbiler de hesabiler de seçim sathindeydi. Tabii ki imkanlar dahilide, ya da imkan dışı beklentisi olanlar…
Daha iyi bir seçim programları-seçim koordinasyon merkezi, koordineli bir yapı olabilir miydi, adaya daha rahat ulaşılabilir miydi, karşılıklı daha iyi anlayış ve güven olabilir miydi, müşahitler farklı mesleklerden ihtiyacı karşılayabilir halde olabilir miydi, ezberler ötesine çıkılarak işi bir halkla ilişkiler; danışman seçilebilir miydi?
Elbette ki evet…
… Sonucu seçmen tarafından okunabilecek 14 Mayıs Genel Seçimleri milletvekili seçimleri
Peki üslup nasıldı ve nasıl olmalı?
Üslup hakaret edici, kırıcı, aşağılayıcı, onur kırıcı, suçlayıcı, kibir kokan, rencide ağırlıklı, sert, azarlayıcı, ben ben kokan bir yaklaşım kısa vadeli, gösteriş için de olsa kısa vadede kazandıracağı yanılgısı olsa da bu üslup asla kazandırmaz. Hele hele seçilmişler ne olursa olsun temsil kabiliyeti olanlardır. Bu siyasiler her yönüyle örnek olmalı ve özeleştiriye açık olarak iyi bir insan ve lider olmalıdır.
Kendini anlatabilen, fikirlere karşı anlayışlı olan, samimi, naif, kibar, güvenilebilen, insanın ayağına giden, insanın gönlüne hitap eden, kulak ile birlikte akla ve kalbe hitap eden, ikna edici, güler yüzlü, anlayışı kadar iyi bir dinleyici olan, siması ile insanı ferahlatan, konuşması ile insanı ferahlatan, projeleri, yarını ve ötesi olan; insan, inanç ve kültürel değerlere önem veren şekilden öte insan olabilmek, geride hoş bir sada bırakan yaklaşım kısa , orta ve uzun vadade kazandıran yaklaşımdır.
Yaşanan ilkler sadece seçim süreci ile sınırlı kalan dönemini kapsadığını düşünmek dar düşünceli bir yaklaşım olur.
Hak edileni hak sahibine vermemek zulümdür. Hak edileni hak sahibine vermeyen ise zalimdir. Zulüm ve zalim için tarif bu kadar açıkken, Ahiret inancı olduğunu bildiğimiz insanlar bile maalesef zulüm işleyerek zalim olmaktadır.
Elbette ki zulüm ve zalim her yerde kötüdür. Fakat zulmün işlendiği yerin siyasi tercih olması çok daha kötüdür. “İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır”.
Allah bizi zalimlerden etmesin.
YORUMLAR