Çalgılı Sahur, günahı savunmak…

Yılmaz Özdil’in «Gondollu nikâh» gibi rezaletleri de katarak yazmasının akabinde tutuştu bizim Akp takımı… Herifin «Tefli sahur» başlığı ile yazdıkları yenilir yutulur şeyler değildi:

“İbretle izlediğinizden eminim… Akp gençlik kolları, lüks restoranda müzik grubu eşliğinde tefler çalarak, şarkılar söyleyerek, alkışlarla tempo tutarak, adeta gazino atmosferinde sahur ziyafeti organize etti, “coşkuyla eğlendik” notuyla, gururla, sosyal medyada yayınladı.

Bunların din’den ramazan’dan ibadet’ten anladıkları işte bu. Maneviyattan maddiyata öylesine hızlı geçtiler ki, mutaasıp yaşam biçiminden gösteriş tüketimine savruldular. Mahremiyet duygusunun yerini, abartılı görgüsüzlük aldı.”

Ak Parti camiasından da ciddî bir tepki yükseldi. Önce Ağrı Belediye Başkanı Savcı Sayan, gece saatlerinde sosyal medya hesabından açıklama yaptı. Sayan, kahvaltının (sahurun demek istiyor da sahur dini bir tâbir olduğu için ezikçe gizliyor) maliyetinin 21 bin lira olduğunu söylediği açıklamasında,

– Dün gece 600-700 kişiyle sahur programı yaptık. Coşkulu bir sahur programıydı. Gençlerimiz eğlendi. Kendi müzikleriyle coştu. Gençler delikanlıdır. Gençler coşkuludur. Ama Kürt gençlerine sadece cezaevlerini ve dağları layık görenler bu coşkulu toplantıdan rahatsız olmaya başladılar. Sosyal medyada kahvaltının maliyeti üzerinden bize yüklenmeye çalışıyorlar. Kahvaltının maliyeti 21 bin lira. CHP’nin Antalya’da yapmış olduğu son kampın maliyeti 5 milyon.”

Efendi sen CHP ile aşık atma, Allah’ın ölçülerine bak. Maliyet kesinlikle 21 bin liranın on katından az değildir ama neyse onu geç. O nasıl bir delikanlılık, o nasıl bir İslâmcı gençlik? Bu mu sizin Ramazan deyince anladığınız? Coşkulu eğlence değil, tefekkür lazım tefekkür…

Sonra bay Mehmet Metiner çıktı sahneye… Zátıâlileri pek severler ya hemen twitter hesabından fırça çekti Ak  Parti Ağrı Gençlik Kolları’na.

Metiner, “Neyin paylaşılıp paylaşılmayacağını, bu tür paylaşımların partimize /dâvamıza zarar vereceğini bilerek hareket etmek lazım. Böyle bir paylaşıma niye gerek duyulur bilmem!” diyerek paylaşımın hemen kaldırılmasını istedi.

Diyemedi ki “bu nasıl bir halt yemektir, böyle şeyler bize yakışmaz. Biz Müslümanız, dinimizde israf haramdır, kadın erkek karışık şarkılar söylemek oynamak haramdır…”

Diyemez elbet. Çünkü ya Savcı Sayan gibi utanmazca savunur ya da Mehmet Metiner gibi kıvırır durur partizan. Partiden nemalanmak böyledir İnsànı zor duruma sokar. En rezil işleri bile savunmak zorunda bırakır. Hoş bu söylediklerimiz burnunda námûs olan biri için değil elbette.

Námûs sahibi olan partili de olsa böylesi bir rezaleti savunmaz, ille de savunacaksın derlerse de basar istifayı izzet-i ikbal ile çekilir kenara.

Zira Müslüman için “Kendisinden korkmaya en layık olan ancak Allah Teâlâ’dır” (Tevbe Sûresi, 13. àyet) Ne parti ne de falanca şahıs değil.

Ve şurası da çok mühimdir ki, bize rızkımızı da O (c.c) verir. “Er rızku âl Allah” (Rızk Allah’tandır) deriz. Üzerinde bu sözün yazdığı güzel hat levhalarıyla tezyin ederiz yemek odalarımızı. Zâriyât Suresi 58. àyetten mülhem bir sözdür. Meâlen o àyet, “Şübhesiz rızkı veren, O pek çetin kuvvet saahibi Allahın kendisidir” şeklindedir. Ezberlemesi de kolaydır:

اِنَّ اللّٰهَ هُوَ الرَّزَّاقُ ذُو الْقُوَّةِ الْمَت۪ينُ

İmanı sahih olan, kavi olan bunlara da iman ettiği için asla korkmaz, asla rezaleti, günahı savunamaz, buna cüret edemez.