Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya

Demokrat Parti haftalık basın açıklaması

BAŞKENT POSTASI GÜRKAN GENÇ

BAŞKENT POSTASI GÜRKAN GENÇ

“Demokrat Parti Sözcüsü Doç. Dr. Neslihan Çevik, haftalık
basın açıklamasında gündemi değerlendirdi.

 

Keşke “Müteahhit ve Reklamcı” oldukları kadar “Devlet” de
olabilselerdi!”
“Felaketin aslında tek bir adı var o da AKP”
“20 yıldır AKP iktidarını ayakta tutan menfaat ve rant paylaşımı”
“Yakında gündemimiz et fiyatları ve ESK satış mağazalarının önündeki uzun
kuyruklar olacak gibi görünüyor!”
 Demokrat Parti Sözcüsü Doç. Dr. Neslihan Çevik, haftalık
basın açıklamasında gündemi değerlendirdi.
Depremin üzerinden 1 ayı aşkın zaman geçmesine rağmen bölgede yaşanan sıkıntıları, iktidar
kanadından kimsenin sorumluluğu üstlenip istifa etmeyişini, Cumhur İttifakına yeni eklenen
partiler hakkında yorumlarını, hayvancılık sektöründeki büyük tehlikeyi dile getiren Parti
Sözcüsü Çevik, yaptığı açıklamada şunları kaydetti:
“Bunlar ikiyüzlü ruhsuzlar!”
Depremin ilk dakikasından itibaren her şeyi yaptık dediler; ancak biz oraya gittiğimizde şahit
olduklarımızla ve kulak kesildiklerimizde görüyoruz ki birçok yere üç gün boyunca hiçbir
kurtarma faaliyeti gitmemiş. Üstelik yılın en soğuk günleriydi ve insanlar donarak öldüler.
“100 binlerce asker niçin anında müdahale etmedi?” dediğimizde “Sizi gidi darbe
şakşakçıları” diyorlar. Kendi ordusuna güvenmeyenler ordu üzerinden hamaset yapmaktan da
geri durmuyor. Hem askere güvenmiyorlar hem de askerin başarısını kendi hanelerine
yazıyorlar. Bunlar ikiyüzlü ruhsuzlar!
“AKP’nin eser siyaseti”
Sadece bu kadarına da değil tepkimiz. Görevini yapan bir ordudan, talimata göre görev
yapmayı bekleyen askerleri, valileri, kurumları gördüğümüz zamanlarda yaşıyoruz. İşte size
“AKP’nin eser siyaseti”.
Ve daha bilmediğimiz neler var kim bilir. Bu daha buz dağının görünen kısmı. Ama endişe
etmeyelim; az kaldı ne de olsa, yakında hepsini öğreneceğiz.
Şu ana kadar Kızılay’ın içler acısı halini, ticarileşmesini, ahlaksızlaşmasını sadece bir kısmını
görebildik. İnsanların bağışladıkları kanları satan, çadırı para ile satıp pazarlık peşinde koşan,
kurumu akrabalarının eline veren, maaş almıyoruz deyip 20 şirketten maaş alan Kızılay
Başkanını gördük… Kızılay mı Kızılay aile çifliği mi belli değil.
Peki, neden hala istifa eden olmadı? Çünkü en büyük ortaklık suç ortaklığıdır ve bu ortaklığın
içinde olanlar bir tuğla bile çekmezler.
Deprem üzerinden 1 ay geçti bile. Çok ilginçtir ki ilk üç günde kurtarma ekipleri
gönderilemezken iktidar ilk üç günde bütün ihaleleri bitirdi. Ne ara bu şehir planı hazırlandı,
ne ara bu şartnameler hazırlandı? Kaç günde yaptınız?
“Bütün enerji ve kaynaklarını algı yönetimi için seferber ettiler”
Adeta AKP müteahhitlik şirketi gibi hareket ediyor. Bir müteahhitlik birimi gibi de o yüzden.
Ortalama 2 milyon TL maliyeti olan konutları da depremzedelere ödetecekler.
AKP bir müteahhitlik birimi olduğu kadar, iktidar yanı zamanda bir de PR şirketi gibi çalışıyor.
Depremin birinci gününden beri krize müdahale edeceklerine, can kurtaracaklarına, baksanıza;
bütün enerji ve kaynaklarını algı yönetimi için seferber ettiler.
Önce “devlet nerede” diyenlere, “devlet neden yok” diye haklı olarak soranlara hain dediler.
Sonra da “ilk günlerde istediğimiz çalışmayı yürütemedik” diyerek helallik istediler.
Şimdi ise “hiçbir sıkıntı yok; her şeyi hallettik” diyorlar. “Millet şikayetçi değil” diyorlar.
Halbuki vatandaşlarımızın hala çadır ihtiyacı, su ihtiyacı, tuvalet ihtiyacı devam ediyor ve
karşılanmış değil.
Keşke “Müteahhit ve Reklamcı” oldukları kadar “devlet” de olabilselerdi. Öyle olsalardı hem
ilk 3 günde deprem bölgesinde olurlar hem de bugün konut ihaleleri yerine vakit ve kaynakları
çadır ve konteyner için seferber ederlerdi. İnsanlar soğuktan donup ölmez, AFAD’a ait vinçler
para ile kiraya verilmez, Kızılay çadır, kan, giyecek, yiyecek satmaz, Mecliste deprem önergeleri
kabul edilirdi.
Peki, 20 senedir hükümet olup da devlet olmayı beceremeyenler Türkiye’nin yeniden inşasını
yapacağız deyince kim, nasıl, neden inansın?
“Kırsaldaki yıkım çok daha büyük! Köy okulları acilen açılmalıdır!”
Evi barkı yıkılmış, malını mülkünü hayvanını bırakamayan, kırsalda yaşayan köylü aileler için
depremin yıkıcı etkisi çok daha fazla. Deprem bölgesindeki şehirlerde yer alan köylerdeki
manzara şu şekilde:
Sebze yetiştirmek için kurdukları seraya çoluk çocuk ailecek sığınmak zorunda kalanlar, ahıra
hayvanlarının yanına yatak döşek atanlar, evlerin geneli tek katlı da olsa o korku ve panikle
evde kalmayıp, bahçede römorkun üzerinde yatanlar… Sera derken muz seraları gibi devasa
seralardan bahsetmiyoruz; domates, biber, patlıcan fidesi yetiştirmek için kurulmuş küçük
seralardan bahsediyoruz.
Depremde zarar gören şehirlerden köylere hayvan yemi ulaşamadığı için hayvanlar açlık ve
soğukla karşı karşıyaydı. Telef olan hayvan sayısı oldukça fazlaydı bölgede. Anlatacak daha çok
acı manzaralar var ancak şuna emin olun ki televizyonlarda izlediklerinizden çok daha acı
görüntüler bölgede yaşanıyor. İlleri kapsayan afet yönetimi ile kırsaldaki sorunlar oldukça
farkı. Elbette benzer sorunlar var ancak çözümler farklılık gösteriyor.
Demokrat Parti olarak diyoruz ki; köy okullarının statülerinin değiştirmek suretiyle stratejik
önemlilikte bir seviyeye çıkartalım. Kasaba ve kırsalda bulunan köy okullarının neredeyse hepsi
2000-3000 metrekare alanlara sahip. Bu okullar eğitim öğretim süreçlerine devam ederken
yaşanacak bir doğal afet sürecinde ise yardım ve koordinasyon merkezlerine dönüştürülebilir.
Bütün yardımlar köy okullarının koordinasyonunda köylüye daha kolay ulaştırılıp organize
edilebilir.
“İktidarın siyasi zihniyeti de enkazın altında kalmıştır”
Depremin yıkıcı ve ön görülebilir etkilerini önlemek jeofizikçilerin, yerbilimcilerin, kent
planlamacılarından oluşan liyakat sahibi insanların asli görevi olabilir ancak buna siyaseten izin
vermeyen ya da rant uğruna bu insanların görevlerini yapmalarını engelleyen siyasi zihniyet de
bu enkazın altında kalmıştır.
1999 depremi yaşandığı zaman iktidarda olan ANAP-MHP-DSP koalisyonu göreve geleli sadece
4,5 ay olmuştu elbette o dönemde yetersizlikler ve aksaklıklar olmuştu ama bugün yaşanan
depremde iktidarda olan AKP tam 21 yıldır iktidarda ve ülkeyi tek başına yönetiyor ve bunun
5 senesi de başkanlık sistemi mevcut, 21 yıldır depremle mücadele konusunda bir arpa boyu
yol alamamış bir iktidardan bahsediyoruz, bunun hesabını aziz millet elbette soracaktır.
Başından beri bize “beşi benzemez” diyorlar; “7. Ayak”, “masanın altı” “masanın üstü” diyorlar.
Ama onlar depremzedeler için konutları maliyetine vereceklerini söylerken, biz Millet İttifakı
olarak “depremzedelere bedava konut yapacağımızı” söylüyoruz. Onlar hala “algı yönetmek
peşindeyken” biz “iç göç stratejisi, istihdam ve yeniden üretim stratejisi, eğitim stratejisi,
finansal modelleme” gibi stratejiler üzerine çalışıyoruz.
“20 yıldır AKP iktidarını ayakta tutan menfaat ve rant paylaşımı”
Beş benzemez kimmiş esas şimdi görüyoruz. MHP ile HÜDAPAR, BBP ile Doğu Perinçek,
HÜDAPAR ile Doğu Perinçek… Kimler Kimlerle…
Bunların tek ortak noktaları radikal uçları bir araya getirmek. 20 yıldır AKP iktidarını ayakta
tutan neyse, bu tutarsızlık ittifakını da bir araya getiren o. Adını koyalım; menfaat ve rant
paylaşımı… Milletin artı değerini kendi siyasi ikballerine devşirmek.
“İktidarın tek derdi Millet İttifakına çamur atmak”
Bunu nereden mi biliyoruz? Kendileri sarayda, rezidanslarda yaşarken vatandaşımız yarım kilo
kıymayı alabilmeyi unuttu. Vatandaşımız açık olan okullara çocuklarını gönderemiyor.
Yavrusuna mont, bot alamadığı için intihar eden anneler babalar var. İşte bunlar Türkiye’nin
gerçekleri. Ama iktidarın Türkiye gibi, vatandaşlarımızın refahı, güvenliği ve huzuru gibi dertleri
yok; iktidarın tek derdi Millet İttifakına çamur atmak.
Terör örgütleri ile beraberler türünde yalanlarına devam ediyorlar. “Osman Öcalan’a mektup
okutan siz değil miydiniz?” dediğimizde “sadece mektup okutmuşuz ne var yani” diyerek
savunan neferleri var. Biz de ısrarla soruyoruz; “yetmez mi?” Nitekim, “PKK terör örgütüdür”
mü dedi mektubunda? Devletin yanında değil karşısında; ama birilerinin yanında olduğunu
biliyoruz. Kendilerine bu birlikteliğin “hayırlı uğurlu” olmasını diliyoruz.
Bu yetmez gibi domuz bağı ile işkence yapanları bile şirin göstermeye çalışıp aklamaya
çalışıyorlar. Kendi içlerindeki tutarsızlıklar ayan beyan ortada. Görüntüde uyum içindeler.
İktidarın nimetleri sağ olsun. Kol kırılıyor yen içinde kalıyor. Asıl kavga gürültü iktidardan
düştüklerinde olacak. Hepimiz izleyeceğiz nasıl birbirlerinin yakasına yapışacaklarını.
“Felaketin aslında tek bir adı var o da AKP”
Bize “nasıl yöneteceksiniz” diyor bu iktidar sahipleri. Biz de onlara cevaben diyoruz ki: “Siz
buna kafa yormayın. Biz muhalefet olmamıza rağmen sağlamca yolumuza devam ediyoruz,
üstelik daha da güçlenmiş olarak.”
Deprem ile 11 ilimiz yıkıldı ama ondan öncede ekonomi, adalet, kurumlar felaketi vardı.
Müsebbibi ortada. Felaketin aslında tek bir adı var o da AKP.
Millet İttifakı olarak omuzlarımızda büyük bir sorumluluk olduğunun bilinci içindeyiz.
Yarattıkları görünen enkazlar kadar görünmeyen enkazların da varolduğunun farkındayız.
Ancak çözümün nerede olduğunu da çok iyi biliyoruz.
Milletimiz müsterih olsun. İlk önce “rant” yerine “vatandaş” diyerek, “kurumlarda ve devlette
liyakati esas kılarak”, adına bin bir farklı isim taktığınız epistemolojik modeller yerine rasyonel
bir ekonomi yönetimi ile Türkiye’yi yeniden inşa edeceğiz.
Müsterih olun. Bundan sonra yeni bir dönem başlıyor. Hamaset siyaseti, içi boş sesi çok destan
siyaseti yerine uzlaşı ve eylem yeni döneme damgasını vuracak. Bir taraftan toplumsal barışı
sağlarken, bir taraftan da bütün alanlarda ve sektörlerde kurumları güçlendirerek gece gündüz
çalışarak ülkemizi refaha çıkaracağız.
“Hayvancılıkta deprem geliyor!”
Deprem felaketinin neden olduğu acılardan dolayı şu anda tam olarak fark edemesek de ikaz
etmek isteriz ki; ‘hayvancılıkta yara giderek derinleşiyor!’
İçeride yeterli hayvan kalmadığı için karkas kesim fiyatları sürekli yükseliyor! Mahalle
kasabında 1 kg kıymanın fiyatı 250 liraya çıkmış durumda! Öyle ki, ete talep artmadığı halde
fiyatlar yerinde durmuyor! Üstelik insanlar 1 kg kıyma almak için saatlerce kuyrukta beklemek
zorunda kalıyorlar!
Bu durumun sorumluları ise hayvancılıkta süt fiyatlarının neden olduğu artçı sarsıntılara
bugüne kadar kulak tıkayan Tarım Bakanı Kirişçi ve bürokratlarıdır! Çok yazıktır ki üretimi
planlayamadıkları gibi ithalatı da ellerine yüzlerine bulaştırdılar!
Bakan Kirişçi, sözde et fiyatlarında spekülasyon yapıldığı gerekçesiyle bazı tedbirlerin alındığını
açıklamıştı. Ancak ayıplarının ortaya çıkmaması için tedbir olarak hayvan ithal edeceklerini
söylememişlerdi! Sözde ilk planda Macaristan’dan 5 bin, Güney Amerika’dan ise 15 bin baş
kasaplık hayvan ithal edilecekti! Fakat Bakan Kirişçi’nin açıklamasının üzerinden iki ay
geçmesine rağmen bugüne kadar sadece Macaristan’dan 2 bin 500 civarı kasaplık hayvan
ithalatı yapılabildi. Yani içeride yeterli hayvan bulanamadığı gibi yurt dışında da hayvan
bulunamıyor!
Et fiyatlarının nereye gideceğini maalesef kimse kestiremiyor! Deprem felaketinin neden
olduğu yıkım ve acılardan sonra Türkiye’nin en öncelikli gündemi et fiyatları ve ESK satış
mağazalarının önündeki uzun kuyruklar olacak gibi görünüyor!
Tarım ülkesi Türkiye’de insanları 1 kg kıyma almak için günlerce kuyruğa girmek zorunda
bırakan Tarım Bakanı ve bürokratları bakalım bir bedel ödeyecekler mi?