Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Muhsin Akıl

Derin ve Sınır Ötesi Gazetecilik -3-

Değerli okuyucularım, bu yazımla “Derin ve Sınır Ötesi Gazetecilik” serisini üçüncü bölümle sonlandırmış olacağım. Başkent Postası İnternet sitesinde geçtiğimiz günlerdeki iki yazımda “Derin ve Sınır Ötesi Gazetecilik” konusu üzerinde durup gazeteciliğe uç boyuttan ve farklı bir açıdan bakmış oldum. Çünkü 40 yıllık gazetecilik ve yazarlık hayatımda neler yapmaya çalıştığımı özetlemeye gayret ettim. Aynı zamanda bundan sonra neler yapabileceğimi (ki neler yazabileceğimi)n de ipuçlarını vermeye çalıştım.

Başkent Postası İnternet sitesinde yazılarımı günlük yazacağım. Günlük yazılarımda siyasi, toplumsal, ekonomik, stratejik, teknolojik, dış politika, askeri, istihbarı, tarihi, kültürel, ahlaki, dini, felsefi, psikolojik vs. daha bir çok farklı alandaki konuları irdeleyip analiz ederek derinlemesine ve farklı bir açıdan ele alıp yazacağım. Öte yandan haftada bir de olsa yukarıda saymış olduğum konular doğrultusunda (geniş kapsamlı, ayrıntılı/detaylı ve derinlemesine)  ilginç, çarpıcı ve dikkate değer dosyalar, raporlar, analizler yazarak siz değerli okuyucularımla paylaşacağım.

Tabi “Derin ve Sınır Ötesi Gazetecilik”  başlıklı yazılarımı okuyan (ve beni yeni tanıyan) okuyucularımın aklına ilk gelecek olan sorulardan birisini daha şimdiden hissedebiliyorum! Adınız  bir dönem müneccime, kahine ve her şeyi bilen adama çıktı: Başkent Postası’nda da (esprisine…) müneccimliğiniz, kahinliğiniz olacak mı?! Ya da ileri de Türkiye’de veya Dünya’da  olması muhtemel büyük olayları önceden tahmin edip yazacak mısınız(?) gibi sorular!.. Elbet ki EVET (neden olmasın) diyebilirim ama şimdilik erken: hele bir zamanı gelsin!.. Elbet ki sadece günlük yazılar ve haftalık dosya, rapor ve analizler ile yetinmeyeceğim. Başkent Postası için rutin bir gazeteci gibi HABER ve HABER-YORUM’larımı da okuyacaksınız.

Gazetecilikte meşhur bir deyim vardır: alaylı ve mektepli… Ben ikisi arasında bir ayırım yapmak istemiyorum. Artık her iki anlayış da gazetecilik de yer bulmuş bir deyim veya kavramdır! Fakat bu mesleğin çilesini, sıkıntısını ve kahrını çekenler hep alaylılar olmuştur. Tabi ki mektepliler de sıkıntı çektiler. Basın-Yayın, İletişim, Gazetecilik vs. okullarından mezun olanların iş bulamamaları!.. Alaylılar da (aynen diğer birçok meslekte olduğu gibi) çıraklık, kalfalık ve ustalık vardır.  Hatta matbaalarda mürekkep kokusu ortamlardan geliyor… Mektepliler (diplomalılar) okuyor, kavrıyor, anlıyor ama icraatta (alaylılar gibi onlar da) çok büyük engellerle karşılaşıyor!..

Aradaki bu farklılığı ve bu ayrılığı ortadan kaldırmak için yapılacak tek şey bu mesleği/gazeteciliği yapmak isteyenlerin (eş zamanlı olarak) hem teorisini yapmaları hem de pratiğini… Yani, hem okulunu okumaları hem de okulunu okurken herhangi bir gazetede veya televizyonda çalışarak pratiğini anlamaları/kavramaları açısından tecrübe sahibi olmaları  inanın sözkonusu ayrılığı ve farklılığını ortadan kaldıracaktır. Yanlış anlaşılmasın; demek istediğim, okulun son sınıfında veya okul bittikten sonra sadece gazete ve televizyonlarda staj yapmaları yetmiyor. Okuluna başlayıp-bitimine kadar boş zamanlarını gazetede veya televizyonda çalışarak geçirmeleri…

Alaylılardan örnek verecek olursak: gazeteciliğe normal/rutin muhabirlik, kırım yaparak (eski tabirle gazetelerin elle katlanması) fotoğraf çekerek, gazetenin muhasebesini tutarak ve başka bir bölümde görev yaparak başlayıp da bugün mesleklerin zirvesine gelmiş o kadar çok ünlü gazeteci ve yazarlar var ki… Elbet ki mekteplilerden de çok ünlü duayen gazeteci ve yazarlar çıkmıştır…

Medya (basın) dünyası çok değişti. Teknoloji her şeyi değiştirdi. Yani, internet medya dünyasına çağ atlattırdı. Ve dijital dünya… Zamanla kağıt devri sona erebilir! Diyorum ama çok zor!.. Belki de uzun yıllar sonra!.. Geleceğin medya dünyası nelere gebedir şimdiden tam tahmin etmek çok zor! Ama çok şeye gebe olduğunu biliyoruz.

Bugünkü yazımın içeriği pek derin ve sınır ötesi olmadı; biraz serin ve sınırlar içinde oldu! ”Derin ve Sınır Ötesi Gazetecilik”  başlıklı üç yazımdaki amacım okuyucularının yazarını tanımasıydı. Okuyucuların yazarını biraz daha iyi tanımaları elbet ki en doğal haklarıydı. Yani, yazarın duygu düşüncelerini, özgeçmişini, geçmişte neler yaptıklarını ve gelecekte neler yapabileceği konusunda bilgi sahibi olmaları demek istedim.

Ben de “Derin ve Sınır Ötesi Gazetecilik” başlıklı üç yazımda da bu hususa bir nebze de olsa ışık tutmaya çalıştım.

Artık (yukarıda da bahsettiğim gibi) bu günden sonra yazılarımda gündemdeki siyasi, toplumsal, ekonomik, stratejik, teknolojik, dış politika, askeri, istihbarı, tarihi, kültürel, ahlaki, dini, felsefi, psikolojik vs. daha bir farklı alandaki konuları irdeleyip analiz ederek derin, farklı ve bir şekilde ele alıp YAZMAYA başlayacağız. Aynı şekilde haftada bir de olsa (araştırmacı gazetecilik doğrultusunda) yukarıda saymış olduğum konular üzerine (geniş kapsamlı, ayrıntılı/detaylı ve derinlemesine)  ilginç, çarpıcı ve dikkate değer dosyalar, raporlar, analizler YAZACAĞIM. Ve (esprisine diyorum) zamanı geldiğinde yine müneccimliğimiz, kahinliğimiz, önceden bilme alışkanlığımız zuhur etti; elbet ki Türkiye’de veya Dünya’da olması muhtemel büyük olayları önceden tahmin edip yazacağız.

 

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER