Edilgen Türkiye’den Etken Türkiye’ye
Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki AK Parti 2001 yılından bu yana Türkiye’de ve dünyada siyaset sahnesine vurduğu damga ile iç siyasette müesses nizamı sıkıca kavramış dominant güç ve elitlerin aktive ettiği otoriteryenizme rağmen reformlar, yenilikler ve seçim başarıları ile kamuoyuna sunduğu alameti farikasını başarı ile yürüterek ortaya koyduğu ilke ve aktif politikalarla Türkiye’yi uluslararası alanda sahada ve masada etkin sahne alan devlet konumuna yükseltmiştir.
Şüphesiz başardıkları ve başaramadıkları vardır!
Siyasi arenada su üstünde yürüsen bile yüzme bilmiyor deyip yine de eleştirirler.
Objektif eleştiri muhalefetin ve kalkınmanın vitaminidir.
Subjektif ve öznel eleştiri yıkıcı ve tahrip edicidir.
İstatistikler, şampiyonların rakip yumruklara en dayanıklı olan boksörler arasından çıktığını ortaya koymaktadır.
En önemli problem halkımızı, askerimizi, polisimizi, devlet erkânımızı, bakanlarımızı ve başbakanlarımızı da öldüren ve adeta bir piton gibi Türkiye’yi saran terör belâsıydı.
Bu belâ ile ne millet, ne devlet ne de hükümetler baş edemiyordu.
Terör, özellikle Batı kulübünün Türkiye üzerinde ittifakla öldürmek üzere şiringa ettiği aktif bir zehirdir.
Terör hiç bir yatırıma, kalkınmaya ve müspet siyasete müsaade etmiyordu.
Sokağa çıkma cesareti kalmayan Türk halkı o gün çocuğu yaralanmadan, ölmeden okuldan eve gelince şükür namazı kılıyordu.
Baskıcı “müesses nizamın” Türk halkını düçar ettiği mezhep çatışmaları, etnik iç savaş ve evrildiği genel terör kaosunda Türk devleti kendine olan güvenini kaybetmiş ve içerideki Batılı ajanlarda konuşmalarına başlarken “bu millet adam olmaz” deyip var olan milli birlik ve beraberlik ruhunu da yok ediyordu.
Yeni Türkiye derledi ve toparladı.
Çok şükür Türkiye’de artık bombalar patlamıyor.
İşlemeyen edilgen devlet, etken devlet haline geldi.
Artık yalnızca ağaca bakıp konuşan bir Türkiye yerine ormana bakıp konuşan ve çıkan yangınlara müdahale edip söndüren güçlü bir devlet seviyesi yakalanıyordu.
Öncelikle Türk askeri ABD’nin ve Batı kulübünün kullanacağı asker konumundan çıkarılıp Türk milleti ve devletinin politikaları doğrultusunda hareket eden gerçek sıfatına kavuşturuldu.
Asker, emniyet ve sivil olarak üç ayrı koldan çalışan ve sonuç odaklı olamayan istihbarat birimlerimiz birleştirilerek devletin olmazsa olmaz en önemli ayağı işler hale getirildi.
Bugün Milli İstihbarat Teşkilâtı milletimize ve devletimize düşmanlık sergilemeyi tercih eden terör örgütü ve birlikte çalıştığı ekip ve şahısları yurt içinden/yurt dışından tek tek avlayarak Türk adaletinin önüne hesap vermek üzere getirmekte ve savaşmak isteyen devlet ve devlet üstü kurumlarla da savaşmaktadır.
Artık MİT Asya ve Avrupa’da görev verilen bir örgüt değil görev dağıtan bir örgüt konumundadır.
Bunlar önemli devrimlerdir!
Kamu oyuna özellikle “Kürt sorunu” olarak lanse edilen terörün yapılan reformlarla Kürt sorunu olmadığı ve Türk milletine düşmanlık yapmak isteyen iç ve dış güruhun bir araya gelip kanımızı akıtan, mülkümüzü yok eden “terör” sorunu olduğu ispatlandı.
Gerçek dışı sebepler öne sürülerek kapatılmaya çalışılan iktidar partisinin devlete ve millete hizmet için vereceği enerji alıkonularak kapanmamak için uzun süre mücadele vermek zorunda bırakılmasının müsebbipleri ülkemizde demokrasi platformunun öncülüğünü yapanlardı.
Ah Türkiye vah Türkiye!
Bunlar yüzleri demokrasi maskeli Batılı ajanlardı.
Bu gibi “takozlar” Türkiye’nin önüne sistemi kontrol eden ecinniler tarafından defalarca konulmuştur.
Hatta bir başbakanımızı ve iki bakanımızı da asmışlardı.
15 Temmuz 2016’da Türk Silahlı Kuvvetlerine sızan “ecinnilerin” darbe girişimi gerçekleşse idi başbakan ve bakanlar aynı vehametle karşı karşıya kalacaklardı.
Bu tuzaklardan kurtulmasını bilen Türkiye yeni Türkiye’dir.
Eski Türkiye’de bu istidat ve bilinç yoktu!
Türkiye bu kabiliyeti ile edilgenliğine de son vererek devlet omurgası ve hafızasını da oluşturmaya başladı.
Yeni Türkiye Anadolu’da artık “silâh üretmeden” Türk milletinin yaşayamayacağını idrak ederek bütün enerjisini silâh sanayisine vererek sonuç odaklı çalışmaya başladı.
Akabinde Türkiye yaklaşık 170 yıldır kuramadığı silâh sanayisini kurarak silâh ihraç eden ülkeler arasında yerini aldı.
Hemen her gün yeni bir projenin üretimleri dünya silâh pazarlarında Türk devleti adına yerini alırken askeri teknolojinin yavaş yavaş sivil teknolojiye de kaydırıldığını onur duyarak görmekteyiz.
Bazı askeri silâh ve ekipmanların siparişlerini Türk şirketleri yetiştirememekte altı ay, bir yıl sonrasına tarih vermektedir.
Bu önemli eşik bugün yakalanmış durumdadır.
Eski Türkiye kültürel hinterlandı olan coğrafyalara Türk devlet erkânı olarak gitmeyi laikliğe aykırıdır ilkelliği, gidersek Batı ne der korkusu ve cumhuriyet politikalarına aykırı düşmeyelim ilkesizliği ile gerekçelendirilerek kurulmayan diplomasiler bir bir yırtılıp atıldı.
Kapalı rejim ortaya konulan açık diplomasi, üretim ve ihracatla dünyaya entegre edildi.
Türkiye hızla dünyaya açılıyor.
Global diplomasiye yapmış olduğu atak ve katkılarla arabulucu ve mihenk taşı olarak yeni renkler katıyor.
Bugün Doğu Akdeniz, Karadeniz, Karabağ, Suriye, Irak, Afrika ve Asya gibi uzak kültürel alanlarımıza diplomatik, siyasi ve askeri olarak fiilen ayak basmış bir Türk devletinin var olduğunu görmekteyiz.
Etkin Türkiye ile Sahra Altı ve Kuzey Afrika hakimiyeti, Karabağ zaferi, Körfez Katar üssü, Suriye ve Irak harekâtları, Doğu Akdeniz ve Mavi Vatan kazanımları, Türk Devletleri Teşkilatı, Doğu Avrupa diplomasisi gibi pek çok yeni hakimiyet alanları Türk devlet hakimiyetinin diplomasisine dahil edildi.
Yeni Türkiye 56 Afrika Devlet ve Hükümet Başkanlarını 16-18 Aralık 2021’de 500 yıllık Batılı efendilerinin gözü önünde Türk devleti güvenceli III. Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesini İstanbul’da gerçekleştirdi.
Bu “saltolar” diplomasi minderinde 5 puanlık oyunlardır.
Yapısal temel sorunlarımızdan milli enerji politikasına dair yatırımlar da en üst düzeyde ve aktif olarak sürüyor.
Karadeniz’de keşfedilen 540 milyar metreküplük gazın 2023 yılında işletmeye gireceği konutlara yaklaşık 20 yıl, sanayinin ise 12 yıllık ihtiyacını karşılayacağı hesaplanmış durumdadır. Dünyanın en güçlü enerji filosuna sahip Türkiye’nin yeni keşiflerle doğalgazda ve diğer yer altı kıymetlerinde dışa bağımlılığımızın giderileceği günleri inançla ve umutla beklemekteyiz.
Türk ekonomisinin yıllardır aç olduğu enerji açlığı giderilmiş olacaktır.
Nükleer enerji santralleri de Türk ekonomisine katkı yapmak üzere devreye girecektir. Akkuyu Nükleer Enerji Santralinin 4 üniteli inşaatı devam ederken santralin ilk ünitesinden ilk enerji 2023’te üretilecek olup mezkür santralin tamamı 2026 yılında devreye girecek ve yılda 35 milyar kilovatsaat elektrik üretecektir.
Bu projeler bugün dünyanın en stratejik ve en gözde projelerindendir.
2002 yılına kadar ekonomik olarak ihracat da bulunduğumuz devlet sayısı yirmiyi bulmazken 2021 yılında Türkiye yaklaşık 229 ülkeye ihracat gerçekleştirdi.[1]
Türkiye 2001 yılında 31 milyar 186.4 milyon dolarlık ihracata karşılık 40 milyar 506.6 milyon dolarlık ithalat gerçekleştirmişti.
Etken Türkiye ise 2021 yılında 225,4 milyar dolarlık ihracata karşılık dış ticaret açığı 2021’de yıllık % 7,8 azalarak 45,9 milyar dolara geriledi. İhracatın ithalatı karşılama oranı da % 83.1’e yükseldi.
İthalat 2021’de 271,3 milyar dolar oldu.
Bu açık da pandemi den sonra turizm gelirleri ile sıfırlanacaktır.
Türkiye 99 yılı geride bırakarak 2001’de gerçekleştirmiş olduğu yıllık 31 milyar 186.4 milyon dolarlık ihracatını yeni Türkiye 19 yılda sadece İstanbul ilinden 88.9 milyar dolarla yaklaşık üç kat artırarak iftihar edilen bir ekonomik trend yakalanmış ve ülke genelinde bu fark 225.4 milyar dolarla 7.2 kat artırılarak dünyada “Çin’den sonra en fazla büyüyen ülke Türkiye ekonomisi” olmuştur.
Küresel tedarik zincirleri kırılırken Türkiye dünya ihracat süper liginde yerini almıştır.
2021 yılı ihracatı geçen yıla kıyasla % 32,9 artışla 225,4 milyar dolara yükseldi.
2021 yılında ilk kez ihracat yapan 18 bin 887 firma 3,7 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirdi.
İhracat yapmak eski Türkiye’nin ekonomik politika ve düşünce sistemlerinde yok iken bugün Anadolu’nun en ücra kasabasında üretim yapan küçük ve orta ölçekli işletmelerin günlük plan ve programlarının parçası haline gelmiştir.
Türkiye gelişiyor ve katma değeri yüksek ihracatlar yapıyor.
Bu büyümeler ve ticari çoğulculuk Pandemiye rağmen çok ciddi başarılardır.
Türkiye’nin kayda değer dışa açılımlarında önümüze konulan engelleyici lojistik bariyerler ince diplomasi ile aşılırken suni olarak yaratılan finansman erişim problemleri de açıklık ilkesi ile aşılmaktadır.
Pandemiye rağmen malum dünya devleri ürünlerini müşterilerine ulaştıramazken Türkiye alıcıların kapısına kadar üretimlerini ulaştırarak devamlılığı ve güvenirliliği sağlamıştır.
Ar-Ge merkezi sayısı 1.254’de ulaştı.
Adından hiç bahsedilmeyen “tasarım merkezi” sayısı 338’e “teknopark” sayısı 73’e, “organize sanayi bölgesi” sayısı 332’ye çıktı.
Bu merkezlerin ortaya koyduğu inovasyon 2021 yılında ihracat hanemize 25 milyar dolarlık bir artı değer katmış oldu.
2021’de ki büyümenin % 50’ye yakın kısmının ihracatla gelmesi ekonomide üretim-ihracat bütünleşmesinin ileriye matuf sıçrama tahtası niteliği taşıyacağını ortaya koymuş oldu.
Bu bir eşiktir.
Bu eşiği yakalayıp aşmak bir yüksek seviyedir.
2021 ihracatında yılın 11 ayında ihracat rekorlarının kırılması Pandemi ve mevsimsel engellerinde aşılarak rutin üretim ve ihracat kabiliyetine erişilmesi önemli bir niceliktir.
Türkiye 2021 yılında 174 milyon ton ihracat gerçekleştirmiştir.
Bu rakam dünya ihracat rakamlarına Türkiye’nin adını altın harflerle yazdıran gurur duyulacak rakamlardır.
Türkiye’nin ulaşmış olduğu “süper ihracat liginde” kalıcı olabilmesi için yeni büyük siparişlere, daha büyük ölçekli projelere yatırım yapıp yetiştirebilme ve dünya pazarlarında var olan acımasız rekabetle baş edebilmek için ihracatın ithalatı karşılama oranını dış ticaret fazlasına dönüştürmesi şarttır.
İhracat arttıkça finansal sorunlarda arttığı için yeni tasarruf ve yeni kredilere ulaşmanın şart olduğunu söylemem gerekmektedir.
Aksi taktirde başarı durur.
Cumhurbaşkanının İhracatı Geliştirme Fonu ile ilgili yaptığı açıklamada ihracatçıya destek verecek olması ileriye yönelik politikaların bilinçli bir ivme ile yol alabileceğini göstermesi, Merkez Bankası ve Eximbank’ın ihracatçıya verdiği desteğin artması ve devam edecek olması da ümit vericidir.
Bütün bu icrai faaliyetler dolu dizgin devam ederken Türkiye’nin yapısal sorunlarının devam ediyor olması can acıtmaktadır.
İstikrarlı kur sistemi bozulduğu için istikrarlı ihracatta yara alarak duraklamalara sebep olmakta ve finansal girdi politikalarının menfi yönde etkilenmesine sebebiyet vermektedir.
İstatistikler gösteriyor ki, ihracatımızın yüzde 94’lük kısmı haftanın 5 günü içinde üretildiğinden pek çok sektörde üretimin 7 gün aralıksız devam ediyor olması üretimdeki sürekliliği ihracatta da sağlamak için gümrüklerimizin 7/24 esası ile çalışıp ihracatımızdaki bu yükselişi desteklemesi elzem hale gelmiştir.
2021 yılındaki sektör performansları incelediğinde 26 sektörün ihracatını artırdığını, 29,3 milyar dolarlık ihracat gerçekleştiren otomotiv endüstrisi sektörü ilk sırada yer alırken, 25,3 milyar dolara ulaşan kimyevi maddeler ve mamulleri sektörü ikinci ve 22,4 milyar dolara ulaşan çelik sektörünün üçüncü sırada yer aldığını görmekteyiz.
2021 yılında 78 il ihracatını artırırken 48 il ise yıllık ihracat rekoru kırdı.
2021 yılında en fazla ihracat yapan 3 il; 88,9 milyar dolarla İstanbul, 17,3 milyar dolarla Kocaeli ve 15 milyar dolarla Bursa oldu.
Türk lirası ile açılan beyannamelerde 2021 yılında 198 ülke ve bölgeye toplam 70,8 milyar TL tutarında Türk Lirası ile ihracat gerçekleştirildi.
Türk Lirası ile ihracat % 48 arttı.
Bu durum edilgen Türkiye’nin geride kalıp etken Türkiye’nin aktif olduğunu göstermektedir.
Bugün dakikada yaklaşık 1,6 milyon dolar ihracat gerçekleştiren bir Türkiye’den dakikada 2 milyon dolar ihracat gerçekleştiren bir Türkiye’ye doğru vira demek yarınlarımızı garanti altına alacak can alıcı politikalardır.
Yüz bine yaklaşan ihracatçı sayımızın üç yıl içinde iki yüz bine çıkarılması hedeflenerek bu tarihi başarı yakalandığı taktirde Türkiye ekonomisinin ilk on ekonomi arasına girdiğini göreceğiz.
Şeytan taşlamayı bırakıp selâvat getirmeye başlayan yeni Türkiye’nin elde ettiği rehabilitasyon ortamında devamlılığı sağlayabilmesi için iç barışla birlikte anayasasını kendisi yapan ülkeler arasına girmesi aşılması gereken en önemli yapısal sorunlarımızdandır.
Herkesin konuştuğu toplumda hiç kimse konuşmuyor demektir.
Saygılarımla.
.
Kaynakça.
1-) https://tim.org.tr/tr/haberler-2021-yili-ihracati-225-4-milyar-dolar-oldu
YORUMLAR