Cehalet ziyandır, câhil kalmak kötüdür o halde bilmediklerimizi behemahal (mutlaka, illâ ki) öğrenmeliyiz.
Dinimizin ilk emri cehaletten kurtulmaktır. Bu nedenledir ilk emrin iqra yàni oku oluşu. Okumakla araştırmakla, fakat sahih kaynaklardan, faydalı kitaplardan okumakla evvelâ dinimizi öğrenmeliyiz.
Cehalet karanlıktır. Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?
“Yoksa, o, âhiret (azabın)dan korkarak, Rabbinin rahmetini umarak gecenin saatlerinde secdeye kapanır, kıyamda durur bir halde tâat ve ibâdet eden kimse (gibi)midir? De ki: «Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Ancak temiz akıl saahibleridir ki (bunları) hakkıyle düşünür. (cehalette ısrar ederek kâfir kalanlar değil)” − Zümer Sûresi, 9.
O hâlde öğreneceğiz başka çaresi yok bu işin. Fakat burada ikinci bir mesele çıkar karşımıza: Nasıl öğreneceğiz, ya da nasıl öğrenelim?
Dini konularda bu sualin yahut meselenin cevabı ise şöyle olmalıdır: Sahih (doğru, güvenilir) Ehl-i Sünnet kaynaklarından (öğrenmeliyiz).
Esasen dinî olmayan konularda da yine en doğruyu bulmak zorundayız. İlmiyle amil, meşru otorite, dünyaca kabul edilmiş büyük bilge alimlerin eserlerine müracaat edilmelidir.
Burada âlimin dindar olup olmaması mühim değildir. Çünkü bir hadîs-i şerîf’te “ilim mü’minin yitiğidir” buyurulmuştur. Şerh edecek olursak, ilimlerin kaynağı ilk insàn Âdem (a.s)’dan bu yana Allah’ın bildirdikleridir.
Binâen’aleyh Allah’ın bildirdikleri en evvel mü’minlere bildirilmiştir.
Çünkü Adem (a.s) dahil, ilimde ilkler Allah’ın Peygamberleridir, elçileridir. Sonrasında o ilmi kâfir birileri bile geliştirmiş olsa istifadeye mani bir hal yoktur. Yeter ki kendi dinimizi iyi bilelim, yàni nerede, neyi, nasıl ve niçin elemek gerektiği hakkında ehil olalım.
Şimdi bir kâfir “nükleer sahasına” ne diyeceksin dese, onun da cevabı esasen basittir: Basittir ama bilene basittir. Matematikle başlayan tüm fen ilimlerinde araştıranlar bilir ilkler hep Müslüman alimlerdir.
Demek ki, nükleer sahanın da ilkleri Müslüman alimlerdir. Ezikler bilmez ama atom’u bulan dahi bir Müslüman alimdir.
Einstein’den 1100 sene evvel izafiyet-görecelik teorisini ortaya atan El Kindi isimli bir Müslüman âlimdir. Galileo’dan altı (6) asır evvel dünyanın döndüğünü söyleyen El-Birûni isimili âlim yine Müslümandır.
Devam edelim: Newton’dan 500 sene önce yerçekimi ivmesini bulan yine El-Hazinî isimli bir İslâm alimi idi.
Batılı bilim insanları o alimlerin ne demek istediğini bile anlayamadılar o çağda. Ancak yüzyıllar sonra yorum yapabildiler. Ve üstelik İbn’i Battal’a Batlamyus demek gibi, uyanık Batı, bu çalışmaları kendine mal etti.
XVI. yüzyıldan itibaren bilimin öncülüğü Batılılara geçti ve günümüze kadar da bu durum böyle devam etti. Ne yazık ki değerli âlimlerimizin çalışmalarını onlardan sonra gelen yeni nesiller alıp geliştiremedi, böylece Batı karşısında gerileyip bilahare eziklik içinde Batı hayranı oldular.
Meselâ gerçek Kimya Biliminin ilki, Müslüman bir âlim olan Ebu Musa Cabir bin Hayyan idi. Bizim eziklere sorsan, Batı’nın ürettiği antik Yunan çağrışımlı isimleri geveler, hattâ bazıları belki tá 19’uncu yüzyılın madam Marie Curie’sini bile telafuz edebilir.
Muhterem efendim, ezikliği silkeleyip üzerimize yapışmış bir necaseti temizler gibi temizlemedikçe ilerlemek mümkün değildir. Gerçek ilerleme taklitçilikle değil, tahkik ile olur. Siz maymunların bir álet icad edebildiğini hiç duydunuz mu?
Yaklaşık bir asırdır Batı’yı taklid ediyoruz. Kendimize gelmeli maymunluğu bırakmalıyız. Klavuzu karga olanın burnu çöplükten kurtulamazmış. Selâm taklitçiliğe heveslenmeyenlere olsun. 12.04.2024
YORUMLAR