Firavun evleri belâdır

Şunca büyük felâket oldu, akıllanamadık. Hálâ yeni bir imar kanunu yapılmıyor.

Türkiye zelzele gerçeğini kabullenmiyor mu, yoksa yönetimde mi basiretsizlik var?

Türkiye depremler için tam tekmil bir imar kanunu yapmak zorunda. Buna mecburuz. Hayatlarımız mühimse mok yoluna ölmek istemiyorsak bunu bir an önce hayata geçirmeliyiz.

İmar kanununun ilk maddesi “bundan böyle yapılacak hiçbir bina dört kattan yüksek olmayacak, velev ki plaza olsun…” gibi bir madde olmalıdır.

Yüzölçümü bu kadar büyük olan bir ülkenin toprak sıkıntısı yok demektir. O hâlde üst üste katlar çıkmanın âlemi ne? Firavunluk bu başkası değil.

Firavun evleri konusundaki hadîs-i şerîf’i unutmayınız. Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) ikinci katı çıkmak isteyen sahabiye ne demişti unutmayınız: “Sen firavun evi mi yapmak istiyorsun?”

Firavun evi kibirdir. Fakat bir o kadar da beyinsizliktir. Zaten Kur’ân-ı Kerîm’de Allah’a savaş açmış firavun ve benzeri taife için sıkça «beyinsizler» tâbiri kullanılır.

Bu âyet-i celîlelerin en dehşetlisidir A’râf Sûresi’nin 155.ci àyeti:

«Yâ Rab, eğer dileseydin onları da, beni de daha evvel helâk ederdin, içimizden bir takım beyinsizlerin işlediği (günâh) yüzünden hepimizi helâk mı edeceksin? 

Helâk, Arapça’dan dilimize geçmiş bir kelimedir. Ölme, mahvolma, yok olma demektir. Yàni dehşetli bir şekilde bir insan yahut cemiyetin, toplumun sonunun gelmesidir helâk.

Âyet-i celîlede “ve-iyyây(e)(s) etuhlikunâ bimâ fe’ale-s sufehâu minnâ” (meâlen, içimizden bir takım beyinsizlerin işlediği (günâh) yüzünden hepimizi helâk mı edeceksin?) ifadesinde geçiyor. Sufeha, sefihler beyinsizler demek.

Sefāhet “aklı kıt olmak, içki ve eğlenceye düşkün olmak”tan türemiş sefih olmuştur dilimizde.

Daha ziyâde malını düşüncesizce harcayıp israf edecek derecede zevk ve sefâhata düşkün olan kimseler için kullanılır. Ömrü ziyan etmek de beyinsizliktir, hattâ en büyük beyinsizlik budur.

Aldığımız her nefesin hesabını vereceğiz. Beyinsizliğin âlemi yok.

Firavun kendisini tanrı olarak ilân etmişti. Mısır’daki kadim piramitleri firavunlar inşá ettirmişlerdi. Yüzbinlerce kölenin çalıştırılarak dahiyane bir mimari ile yapılmış bu yüksek piramit kulelerde firavunların mezarları yer alıyor.

Cesetleri bozulmasın diye tahnitlediler. Ve daha başka işlemler de yaparak mumya haline de getirildiler. Fakat bu elbette onları tanrı yapmadı, bilakis ölümlü birer âciz olduklarını gösterdi.

Allah mütevazı kullarını sever. Firavunlaşanların belâsını verir. Azgınlaşanlara, firavunlaşmak isteyenlere cezalarını depremle, salgın hastalıklar, yangınlar, tufanlar ve daha nice afat-ı semâviye ve afat-ı araziye ile de verir, verebilir.

Allah’ın gazabından Allah’ın rahmetine iltica edelim. Türkiye’yi bir firavun bozuntusu ile bu hale inkılâb ettiler. İnşá’allah bir Musâ da çıkar firavunun düzenini yıkar.

Yeter artık, bakın enkazlara nerede bir Atatürk büstü varsa, ismi Atatürk’lü olan yer varsa hâk ile yeksan olmuş.

Şimdi diyecekler ki “camiler de yıkıldı”. Yıkılır efendiler, o mescitlerin ekserisini yapanlar da firavun düzeninin adamları değiller mi? Hem belâ gelince yalnız zalimlere gelmiyor Kur’ân bunu ihtar ediyor defalarca.

Atatürk düzenini yıkacak bir zelzele de var ama bu yalnızca iman dolu sinelerimizden indifâ edebilir. Volkanlar lavlarını püskürtmeden yàni halk inkılâbı gerçekleşmeden hiçbir güzellik beklenmesin. 26.02.2023