Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Ramazan Ercan BİTİKÇİOĞLU

GASP…

Haberlerde en çok rastlanan şeylerden biri de gasb hadiseleridir.

“Falan kişi filanın çantasını (veya malını vs) gasben (gasp ederek zorla) ele geçirmiş” denilir.

Yàni gasp (gasb) denilince aklımıza ilk gelen, başkasına ait bir şeyi zor kullanarak ele geçirmek, zaptetmektir.

Oysa yalnızca mallar gasbedilmez. Hakkımız, hukukumuz da gasbedilebilir.

Makamımız, ünvanımız gasbedilir. Bir kaset ile başkanlığınız gasbedilir…

Yalanlarla bir dâvanın liderliği bile gasbedilir!.

Hırsızlık nasıl türlü türlüyse gasb da öyle çeşit çeşittir.

Kabristanlarda gasbçılar, hırsızlar, namuslular, namussuzlar, mü’minler ile münafıklar hep biraradadır. Hattâ belki o kabristanda bir evliyâ bile vardır.

Sonuçta hepsi hesabını vermeye başlamışlardır, ilk kabir sualiyle birlikte.

Kiminin kabri Cennet bahçelerinden bir bahçe haline getirilir, kiminin de muhafazallah Cehennem çukurlarından bir çukur oluverir…

Artık orada kimsenin sevabını gasbedemez gasbçı. O büyük bir telaşın ve korkunun içindedir. Ölünce toprak olup cesedi çürüyecekti, ne oluyordu böyle… Bu ateşlerle dolu çukurda ne işi vardı?

Elbette toprak oluyordu cesetler lâkin Ehl-i Sünnet inancımıza (sahih itikada) göre bir kabir azabı ve kabir mükâfatı hadisesi de var.

Fani cesetler toprak oluyor ama ruhlar öteki âlemde mükâfat veya azab çekiyorlar. Hattâ Hz. Ömer (radiyallahü anh) gibi kabir ehlinin vaziyeti, halleri kendislerine ayan olan insàn-ı kâmiller bile vardır.

Gasbçının hayatta iken her şeytanlığa aklı eriyor, milleti enâyi yerine koyuyor, mallarını, ünvanlarını, liderliklerini ellerinden alıyordu ama bu Cehennem çukurunu akıl edememişti işte.

Ne diyelim, Allah hepimizi ıslah ve taksiratımızı afveylesin. Kabirlere girmeden hırslarımızı terkedip dünya malına tamah etmeyenlerden olalım.

(ikinci bahis) Omikron… ron ron ron…

Covid-19 binbir surat gibi. Şimdi de «omikron» kılığına girmiş dünyayı kasıp kavuruyor!.

Ecel (vade) gelmiş cihane, baş ağrısı bahane deriz. Ecelimiz falan gün filan saatte omikron yüzünden olacaksa mikron mesafe kaçamayız. Fakat tedbir ve tedavi Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) emir ve tavsiyelerindendir. Aksi intihar olur ki dinen en büyük günahtır.

Diyanet Cuma ve vakit namazlarında pandemi sebebiyle boşluk bıraktırıyordu. Bu kaldırıldı. Lâkin vaka sayısı hızla arttığı için vatandaş kendi tedbirini kendi alıyor.

İki haftadır Cuma namazlarında bakıyorum da kimse yanındaki ile omuz omuza namaz kılmıyor. İmam kamet öncesi “safları sıklaştıralım” dese de, herkes yanındaki ile biraz boşluk bırakıyor.

Min gayr’i haddin tavsiyem, Diyanet mesafeyi yeniden koysun fakat öyle komik halılara bant yapıştırma falan olmasın.

Mesafe de öyle (araya üç adam sığacak şekilde) abartılı olmasın, saftakilerin arasına biri daha girebilecek kadar boşluk yeter. Ön ve arkasındaki saf arasında ise, asla boş saf yeri olmasın…

Muhterem okurlarım, ölümün çaresi yok deyip, tedbirlerden vaz geçersek Allah’ın verdiği ruhsatı yok saymış (bir nevi isyan etmiş) oluruz.

Seferiyseniz meselâ, öğle, ikindi, yatsı namazlarının dört rekatlık farzlarını iki rekât olarak eda edersiniz değil mi? Eğer unutarak dört rekât kılarsanız, sehiv (unutma) secdesi yaparsınız.

Bu sehiv secdesinin hikmetini biliyor musunuz? Bilmeyenler için arz edeyim: Fazladan kıldığınız o iki rekât, “Allah’ın ruhsatını hiçe sayma” olmasın diye… Yàni bir nevi özür dilemedir Rabbimizden. 15.01.2022

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER