Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Said Paşazade / Araştırmacı yazar

Gazeteciliğin yüzkaraları

Her meslek haysiyetli, işinin ehli ve hayırlı kişilerle yükselir, aksi ise mesleğin yüzkaraları demektir. Bunlar da mesleği adeta yüzkızartıcı işler yapılan bir alan haline getirebilirler.

Gazeteci meselâ bir suali şöyle ortaya koyar: “Geçen ay Diyarbakır’a gittiniz mi?” yerine, “geçen ay Diyarbakır’a niçin gitmiştiniz?” diye de sorabilir.

Fakat namussuzluk yapıp “geçen ay Antalya’ya gittiğinizde hafta sonunu (falan artistle birlikte) yatla gezdiğiniz doğru mu?” diye bir sual soramaz.

Bu muhatabın hakkkına tecavüz ve mesleğin de itibarını sarsıcı bir tavırdır. Gel gör ki, bizde bunlar beceriklilik, bıçkınlık olarak değerlendirilmekte.

Gazeteciliğin fevkalâde fazla miktarda muhatab olduğu etik tartışmalara bir yenisini eklemek istemiyorum ama hoşuna gitmeyen, hattâ iğrendiğim bu türden şeyleri de okurlarımla paylaşmak istiyorum.

İsbatlanması gereken muğlak ve müneccimvari tavırlar gazeteciliği magazin gazeteciliği seviyesinin bile altına çekebilir. Oysa «araştırmacı gazetecilik» bu sahadaki en çetrefilli ve en şerefli iştir. Yeter ki gazeteci müneccim veya savcı rolüne bürünmesin. Oysa hem savcı, hem hâkim olanlar bile var malûm.

Gazetecilikte hüküm okura bırakılır. Eğer ortada gerçekten bir suç varsa bu da iyi gazetecinin ihbar mektubu gibi olur, ilgili makamlar harekete geçerler.

Bütün bunları şunun için yazıyorum: Cumhuriyet savcıları her gazeteyi okuyamaz. Hattâ belki hiçbirini alıp okumazlar tek tek.

Belki onlara meşhur gazetelerin haber yahut (itibarlı) köşe yazılarından edindikleri intibaları yardımcıları yahut polis aktarabilir.

Bu nedenle de meşhur gazetelerin, hele onların «köşe» dediğimiz fıkra yazarlığı bölümlerinin yetenekli ve namuslu insànlarla doldurulmuş olması toplumun, hattâ ülkenin hayrına olan işler cümlesindendir.

Bir gazete sahibinin “gazetemde hemşehrilerim köşe yazarlığı yapsın” ya da “yetenekli yahut değil her birinin getireceği okur sayısı, alacağım reyting (binaen’aleyh para) önemli” diyerek hareketi ise şüphesiz ki en kötü haldir.

Türkiye’de ya böylesi zavallılıklar sergileniyor, yahut derin mihrakların talimatıyla bazı laf canbazları meşhur köşe yazarı haline getiriliyor ki ikisi de çok fena ve milletimizin aleyhinedir.

Gazeteciliğin tâbir caizse içine eden ikinci hadise de köşe yazarlarının veya muhabir gazetecilerin «köşe-yazar» haline getirilmesidir. Öyleleri var ki aylık olarak 50 bin liraya para demiyorlar.

Parayı veren düdüğü çalar veya başka bir deyişle, para alan emir de alır kavlince bu tür «köşe-yazar» tiplerden de «tetikçi» türü denilen gazeteciler (!) ortaya çıkmıştır. Allah bunların şerrinden cümleyi korusun.

Günümüzde internet giderek daha başat hale geliyor. Teknoloji hemen herkesi esir etmiştir.

İnternetin girmediği neredeyse hiçbir alan kalmamıştır. Elindeki akıllı cep telefonuna indirdiği Diyanet Hutbesi’ni Cuma hutbesinde okuyan imamın telefonunu hackleyen biri ona dine diyanete aykırı şeyleri dahi söyletebilir…

Bankalar özel adamlar tutuyor hesaplar hacklenmesin diye. Devletin siber suçlarla mücadele polis departmanları var. Cezalar da oldukça hatırı sayılır.

Fakat buna rağmen genele paralel olarak tekno suçlarda da artış var. Devir çok kötü hadiselerin cereyan ettiği bir devir oldu.

Gazetecilerin her dediğine körü körüne itimad etmeyiniz. Herif ortaokul seviyesinde bir kompozisyon yazabilecek yetenekte değil ama köşe yazarı?

Bu tiplerden bazılarını kerhen de olsa okuyorum.

Kimi zaman acaba yabancı bir makaleyi google çeviri ile alıp yapıştırmış mı diye düşünmekten kendimi alamıyorum.

Bırak gazeteci olmayı, yazarlığı, Türkiye’de yaşamış, ömrü bu topraklarda geçmiş sıradan biri dahi öyle kopuk laflar edemez… 11.01.2023

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER