Beyazıd-ı Bestamî hazretlerine (kaddesallah-u sırrûh) “bir adam geldi, herkes evliyadan olduğunu söylüyor” demişler, namaza giderken de göstermişler.
Herif mescide doğru ilerlerken, ne görsünler? Adam istikametini bile değiştirmeden mescid ve kıble yönüne tükürüyor. Hazret hemen yanındakileri durdurup şöyle diyor:
“Gökyüzünde bağdaş kurup oturduğunu görseniz dahi böyleleri için «Allah’ın veli kullarından» demeyiniz. Bırakın o mertebedekileri, alelâde bir mü’min dahi kıble yönüne, mescide doğru tüküremez.”
İlginç çıkışlarla gündeme sızmaya çalışıp duran bay Bülent Arınç, “CHP Kemalist çizgiyi terkediyor, bu yüzden CHP oylarında artış var demek istedim, Ak Parti rey kaybediyor demedim” demiş.
Beyazıd-ı Bestamî misâli, Bülent Beyin (bizce maksatlı) bu iddiasını, gözünüzle görseniz inanmayın. CHP’nin genetik kodudur fanatik, Moiz Kohen Kemalizmi.
Binaen’aleyh, “CHP Kemalizmi terkediyor” demek ya nádân derecesinde bir cehalettir ki, bunu Bülent Bey için söylemek caiz olmaz, ya da işin içinde bir iş var demektir.
Yozgat diliyle söylersek, “bu taşın altında bir Çapanoğlu” vardır.
Bu nedenle usta bir siyasetçi olmasam da biraz basiretle, herkes gibi bendeniz de, “Bülent Bey belli ki Ak Parti rey kaybediyor, buna göre yeni yerimi tayin etmeliyim” diye hesap yapmış olmalı diye düşündüm.
Klasik sözdür, “herkesin bir hesabı, bir de Allah’ın hesabı var” denilir. Lâkin bu sözü terennüm edenlerin çoğu, asıl hesabın Ruz-i Mahşer’de (Hesap Gününde) sorulacağını değil, “kürek döner sap döner, gün gelir hesap döner” ya da, “kimsenin yaptığı kötülük yanına kâr kalmaz” şeklinde düşünür. Hoş orası da doğrudur amma ve lâkin, aslolan mahşerdeki hesaptır, dünyadaki değil.
Müslüman mahşerdeki hesabı düşünür. Parti pırtı olarak düşünmeyiniz, her işinde Müslümanı bağlayan ahiret hesabı olmalıdır.
Ak Parti’yi sevmeyebilirsiniz ve kimse sizi bu günahtır diyemez. Günahlar, haram ve helâller bellidir. Siyasî düşüncelerimiz farklı hattâ zıt dahi olsa biz Müslümanların ortak düsturları vardır.
Yalan söylememek, ihlás sahibi muhlis ve muhsin olmak, gıybet etmemek, zalimliğin her türünden kaçınmak gibi. Bize bakan bizde İslâm’ı görmelidir.
Muhterem okurlarım bu vesile ile, yeri düşmüşken min gayr’i haddin belirteyim ki, şu söylediğim «zalimliğin her türü» meselesi üzerinde çok tefekkür etmeliyiz.
Kur’ân’da sıkça “Allah zalimler güruhuna hidayet vermez” buyurulur. Hidayet kulun İslâm üzere kaldığı iklim, hayat, yol demektir. Günde beş vakit namazda okuduğumuz Fatiha Sûresi’nin sonundaki “mağdu ve dallin”in (gazaba uğramışlar ve sapmışların) zıddı, “enamte aleyhim” (nimetler verilenlerden) olma halidir.
Bakınız geçenlerde Yusuf Sûresi sabah bir tv yayınında okunurken dikkatimi ne çekti? Sûrenin 23. âyet-i celîlesinde: “Onun bulunduğu evdeki (kadın) onun nefsinden murad almak istedi, kapıları sımsıkı kapadı ve: «Sana söylüyorum, beri gel» dedi. . O ise: «Allaha sığınırım, doğrusu o benim efendimdir. O, bana güzel bir mevki vermişdir. Hakıykat şudur ki zalimler asla felah bulmaz» dedi” buyurulur.
Muhterem okurlarım işte âyet-i celîlenin sonundaki bu «…zalimler asla felah bulmaz» ifadesi dikkatimi celbetti. Kur’ân’ın birçok yerinde geçen “zalim” sıfatı, «ihanet, vefasızlık, nankörlük» mánâsında da zikrediliyordu. Yàni “nankörlük (de) zalimlik” çeşitlerindenmiş.
Çok kullanılan bir replik var “Gözüne dizine dursun, seni nankör seni…”
Nankör, Farsça’daki “ekmek” yàni «nân» ile “görmeyen” mánâsındaki «kör» (kûr) kelimelerinden terkip: Yediği ekmeğin, gördüğü iyiliğin kıymetini bilmeyen, nimeti inkâr edenlerin sıfatıdır.
Hattâ, Hakkı (c.c) inkâr edenler için kullanılan “küfrân-ı nîmet” tâbiri de şükrün, teşekkürün zıddıdır. Yalnız Bülent Beye değil, tüm nankörlere… 22.10.2021
YORUMLAR