Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Said Paşazade / Araştırmacı yazar

Hastanedeki ibretlik olay ve Itrî üstâd

Biraz eskimiş bir vûqûât, yaklaşık bir sene geçmiş ortaya yeni çıktı. Ataşehir’de bir özel hastenede cereyan eden bu rezalet, hepimizi aşırı rahatsız etmesi gereken, vicdansızlık zirvesi bir hadisedir.

Yoğun bakımda trakeostomi uygulanmış yaşlı bir kadıncağız ve birkaç hastabakıcı var görüntülerde. Hastabakıcılar kahkahalar atarak eğleniyorlar (!). Biri elindeki paraları kadıncağızın üzerine atıyor, ötekiler gülüşüyor, kadın olan videoya çekiyor. Yeniden izleyip evlerinde de gülmeye devam etmek için zâhir!

Bu en az bir cinayet, bir tecavüz vakası kadar kötü. İzlerken herkesin istifra edesi gelmiştir. Vûqûâtın sosyal medyada paylaşılması sonrası, Sağlık Bakanı tepkilerden korkmuş olacak ki, hastane faaliyetinin durdurulduğunu söyledi. Hemen şerit çekilerek kapatıldı! Yoğun bakımdakiler farklı hastanelere nakledilmeye çalışılıyor. Hasta yakınları sair hastanelerde yer bulamadıkları için isyanda…

Şimdi bir sürü insàn mağdur ediliyor. Tamam soruşturma başlatılır, o reziller tutuklanır, yargıya sevkedilir (bu gerçekleşmiş). Hastane yönetiminin, o günkü ve halihazır personelinin ifadeleri alınır. Fakat zırt diye hemen kapatmak? İlle de kapatacaksanız hasta yakınlarıyla görüşüp, rızaları alınarak yeni hastanelere sevk edersiniz. Sosyal medya korkusu, gelebilecek tepki endişesiyle apar topar hastane kapatılmaz!.

* * *

Muhterem okurlarım, birincisi bu hadise, eskide kalmaması gereken, yàni dehşetli rezaletiyle mürûr-i zamana (zaman aşımına) uğratılamayacak, vicdanlarda taptaze kalması gereken bir vûqûâttır.

Binaen’aleyh ikincisi, ne hallere geldiğimizi gösteriyor… Farz-ı muhâl, tá Osmanlı’ya kadar da değil, 40-50 sene önceye gidip şu vak’ayı birine anlatsan kesinlikle akıl hastası der, tedaviye zorlarlardı. Olur muydu hiç böyle şey? Olur muhterem olur, sen bizim devire bir gel de bak, daha neler oluyor. Oluyor ve fakat biz artık alıştık, tepki vermez olduk…

Üçüncüsü (en kötüsü) alışmaktır. Kötülüğe alışılırsa üzerinde durulmaz. İbret alınmadığı için fenalıklar tekerrür eder. M. Akif ne diyordu? “Tarih’i “tekerrür” diye tarif ediyorlar; / Hiç ibret alınsa, tekerrür mü ederdi?”

* * *

Madem «eski devirler» dedik, «Osmanlı» dedik; hayâlen tayy-i zaman edüp (zamanda yolculuk) o mesut günlere gidelim. Belki ferahlar şu rezil mi rezil devrin pisliğini üzerimizden abdest almış gibi atarız..

Osmanlı, IV. (Avcı) Mehmed döneminde yaşamış bestekâr, şair ve hattat Buhârîzâde Mustafa Itrî Efendi üstâd (rahmetullahi aleyh, 1633-1712) besteleriyle mûsikînin piri olduğu kadar çok da mübarek bir zattı.

Kurban Bayram’larında Arefe Günü sabah namazıyla başlayıp, dördüncü gün ikindi namazıyla bitirdiğimiz, yediden yetmişe hepimizin okurken huşuya geldiğimiz[1] teşrîk tekbirlerinin (Allâhü ekber, Allâhü ekber, lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber, Allâhü ekber ve lillâhil hamd) de bestekârıdır Itrî üstâd. Segâh makamındaki bu beste İslâm âleminde büyük ilgi görmüş asırlardır dilden dile (gönülden gönüle) iletilegelmiştir.

Buhârîzâde Mustafa Itrî Efendi’nin hayatını anlatan kitapta okumuştum. (Otağ yayınları) Evlenmek isteyen bir delikanlı ev bulamadığı için evlenmekten vazgeçeceğini anlatırmış eşine dostuna.

Itrî üstâd bunu bir ahbabından duymuş. Yahya Kemal’in ITRÎ şiirinde “Mûsıkîsinde bir taraftan dîn, / Bir taraftan bütün hayât akmış; / Her taraftan, Boğaz, o şehrâyîn, / Mâvi Tunca’yla gür Fırât akmış” mısralarıyla övdüğü mübarek bestekâr hemen kolları sıvamış, delikanlıyı bulmuş.

Sohbet ederek onu İstanbul surları dışındaki bir eve kadar götürmüş ve bir köşke işaretle “bak evlât, bu köşk senin, artık evlenmene bir mani kalmadı” demiş. Ve hattâ masrafını karşılayıp onu evlendirmiş de.

Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine. Masal gibi değil mi? Ey ahali, palavrayı bırakalım da böyle insànlar yetiştirelim. 07.10.2022

CUMANIZ VE MEVLÎD KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN.
————————————————
[1] Hekimbaşı Gevrekzâde Hâfız Hasan b. Ahmed, Farabî’nin, birçok ilim dalında olduğu gibi mûsikînin de tıpta kullanıldığını, şifa verici cihetini yazdığından bahseder. Netekim hüznün yok edilmesi (def-i gam) için beş vakit güzel sesli hafızların çeşitli makamlarda ezan ve ilâhîlerle, yàni mûsikî ile de tedavi ettiklerini, şifa sağlandığını; ünlü psikiyatr merhum Prof. Dr. Ayhan Songar hocadan da okumuştum.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER