Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya

HATM-İ HÂCEGÂN

Bu haberin fotoğrafı yok

Ortanca oğlum vesilesiyle tanıştığım mübarek gençlerle zaman zaman katıldığım Hatm-i Hâcegân zikri hakkında araştırmak suretiyle tafsilatlı bilgi de edindim. Bunları inşá’allah sizlerle de paylaşmak istiyorum.

Evvelâ belirtelim ki, her zikr, Allah’a yakınlık (takva) için bir vesiledir. Saniyen (daha sonra, ikinci olarak) zikr, erbabınca iyi bilinir ki, kalplerin ilacı ve gönüllerin nurudur.

Pekâlâ zikir nedir? Sözlükte “bir şeyi anmak, hatırlamak” anlamındaki zikir (zikr) kelimesi (çoğulu zükûr, ezkâr) dinî literatürde “Allah’ı anmak ve unutmamak suretiyle gafletten ve nisyandan kurtuluş” anlamındadır.

Zikir, dil veya kalp ya da her ikisiyle beraber yapılır; bu ise kalbin gafletle unuttuğu Allah’ı (emirlerini, yasak ve tavsiyelerini) hatırlamak ve/veya hatırda olanları da tam bir şuurla muhafaza etmenin vesilesidir. (Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât,«zikr» md.).

Kur’ân’da birçok âyette geçen zikir Allah’ı dille hamd, tesbih ve tekbir şekliyle övmek; nimetlerini anmak, bunları kalpte hissetmek, tezekkür ve tefekkür etmek; kulluğun gereklerini akıl, beden ve mal ile yerine getirmek; namaz kılmak, duâ ve istiğfarda bulunmaktır.

İnsàn bir şeyi kabul veya reddetmeden önce hakkında düşünür (tezekkür). Elbette bu söylediğimiz akıl sahiplerinin itiyadıdır, akıl sahibleri içindir. Üzerinde düşünmeden kabul veya reddetmek dinen de bizden istenen değildir. Dinimiz tahkik-i imanı emreder. Öyle ki maymun iştahlılar gibi bugün he, yarın olmaz demeyelim, mürüvvet, kemâl sahibi olalım.

İmdi tekrar Hatm-i Hâcegân zikrine gelirsek, bu zikrin başında ve sonunda okunan Fâtiha Sûresi (Fâtiha’yı şerîf’) Kur’ân’ın hülasası ve/veya hatmedilmesine eşdeğer sayıldığı için bu zikre hatm-i hâcegân denilmiştir. Bu zikirden ilk defa Abdullah Salâhî Uşşâkī (ö. 1196/1782) İzhâr-ı Esrâr-ı Nihân ez Envâr-ı Hatm-i Hâcegân isimli mübarek eserinde bahsetmiş. Bu esere göre hatme üç değişik şekilde uygulanmaktadır. Teferruatını kaynaklardan okursunuz, farklı tertipleri var.

Biz Tokadi Hazretleri muhibbanının tatbikatını yapıyoruz. Salavat getirilip ardından tarikat silsilesinde yer alan şeyhlerin ruhları için bir Fâtiha okunur. Salavatın “Allāhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammed bi-adedi külli zerretin elfe elfi merretin” şeklinde okunması tavsiye edilmiştir. (Abdullah Salâhî Uşşâkī).

Hatm-i hâcegâna dervişler günde yalnızca bir defa katılabilir. Uygun olan vakitlerde ikindinin veya yatsının peşine yapılır. Ama günümüz ahir zaman olduğu için dervişlerin ortak belirlediği müsait bir vakitte yapılmasında da bir sakınca yoktur

Kısaltılarak “hatme” diye de anılan hatm-i hâcegânın değişik şekillerde icra edilmesi ve virdlerin belli sayılarda okunmasının ayrı ayrı sebepleri olduğu belirtilmektedir. Fâtiha’nın yedi defa okunması yedi âyet olduğu içindir. Sonunda tekrar okunmakla “seb‘u’l-mesânî” olur.

Birinci tertipte sûrelerin Fâtiha, İnşirâh, İhlâs şeklinde sıralanması Kur’an’daki sıraya uygunluk için, ikinci tertipte salavatın Fâtiha’dan sonra okunması, iki salavat arasında yapılan duâların makbul olacağına dair bir rivayet bulunmasından dolayıdır.

Birinci ve üçüncü tertiplerde duâdan sonra salavatın getirilmesi de aynı sebepledir. Üçüncü tertipte İnşirâh Sûresinin İhlâs’tan sonra okunması İnşirâh sûresinde cemâl sıfatı galip olduğu içindir; ayrıca sûre duâya daha yakın okunarak Allah ile ünsiyet sağlama ve bu şekilde duânın kabul edilmesi niyazı, amacı güdülür (Abdullah Salâhî Uşşâkī, vr. 75b-76b).

Hatm-i hâcegâna Nakşibendiyye’nin özellikle Hâlidiyye kolunda büyük önem verilmiştir. Hatm-i hâcegân toplu veya münferit olarak yapılabilir; toplu olarak yapılıyorsa şeyh yahut onun izin verdiği bir kişi tarafından icra edilir. (Biz telefonlar irtibatı ile toplu yapıyoruz).

Zikir yapılan mahallin kapıları kapatılır, dervişler abdestli olarak sakin ve huzurlu bir ortamda diz çöküp (kıbleye dönük) başlarlar. Fazla sayıda Sûre ve salavat okunması çok zaman alacağından zikre katılanlara belli miktarlarda taksim edilir. Şeyh veya ondan izin alan kişi okunacak olan virdleri sırası geldikçe yüksek sesle bildirir.

Tafsilatını burada kesiyorum. Maksadım biraz bahsetmekti. Zikr mühim, inşá’allah her Müslüman iman ve takvasını bu tür zikirlerle pekiştirip kavi kılsın. Ne mutlu iman ve takvası kendisine hafif (küçük) günahları bile işletmeyen bahtiyar kardeşlerimize.

Allah herdaim kalplerimizi aşkıyla doldursun, günaha yaklaşmamıza mani olsun. Şeytanlarımıza galip gelelim, nefsimize esir olmayalım inşá’allah. Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) şeytanını Müslüman etmişti. Biz bunu yapamayacağımıza göre bari çok zikirlerle hanelerimizden, kalbimizden uzak edelim, tuzaklarına kapılmayalım. 22.06.2024