Ülkemizde belki açlıktan ölen yoktur. Lâkin hayat pahalılığının sürekli artışı insànları artık iyiden iyiye canından bezdirmeye başladı.
Artık orta gelirliler neredeyse yok. Ya her türlü vaziyette köşeyi dönebilen azınlık bir zenginler sınıfındansınız ya da giderek açlık sınırına inen fakir kesimdensiniz. Ortası yok…
Serbest piyasa kapitalizmin liberal ekonomi modelidir.
Liberal kapitalizm, “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” şeklinde bir sloganvari sözle hülasa edilmişti. Adam Smith, gûya hür teşebbüs ve serbest dolaşımı savunuyordu böyle demekle.
Fikriyatının temelinde, “hiçbir insàn zarar edeceğini bile bile bir şey üretmez” düşüncesi vardı. Buna fizyokrasi diyorlardı.
Sözkonusu toplumlar, milletler olduğu sürece ne ekonomi ne sair ilimlerde mutlak doğru tesbitler yoktur. Zira toplum yahut cemiyetler, milletler kimyadaki elementler gibi sâbit hususiyetleri olan şeyler değildir. Her milletin hattâ her toplumun farklı dinamikleri vardır.
Meselâ Adam Smith fikriyatının temelindeki “hiçbir insàn zarar edeceğini bile bile bir şey üretmez” düşüncesi mutlak doğru değildir. Evet belki genel olarak doğrudur ancak mutlak değil. Meselâ Türkiye üreticisi bugün zarar edeceğini bile bile üretmeye devam ediyor!.
Bunun sebepleri var elbette. Birincisi Türkiye’nin aslî üreticisi köylülerimiz hálâ çağın namusssuzluklarından, üç kâğıtçılık denilen şerefsizliklerinden uzaktır. Kanaat sahibidir ve helâl ile haram diye ruhunu sarmalayan temel değerleri vardır.
İkincisi ise, çoğu üreticinin üretimden vazgeçme şansı neredeyse yok gibidir. Herkes tarlasını tapanını satıp göçmüyor, göçemiyor köyünden, kasabasından, baba ocağından. Bizim insànımız sılasına düşkündür.
Sıla (vatan, memleket, âile ocağı, yurt), dünyanın hiçbir yerinde bizdeki derinliğine ulaşamamıştır. O kadar ki, sılasından ayrı düşmüşlerin, gurbettekilerin anayurt ziyaretine sıla’yı rahim demişiz, ana rahmine nazire olarak. Zaten anayurt da bu anlayışın eseri değil midir?
Muhterem ricâl-i devlete duyuruyorum, şu mübarek insànları sılasından göçe zorlayanlara mani olunuz. Giderek tüketim toplumu olmaktayız ve bunun sonu hiç iyi değil. Üretemeyenler yok olur.
Köylüyü, üreticiyi koruyunuz. Adam bir şey üretiyor, ona TABAN FİYAT koyuyorsunuz. Pekâlâ bu tüketiciye nasıl ve kaç paraya ulaşıyor, köylüye bir lira verilip tüketiciye o ürün bunun yirmi katına satılabiliyor mu, bunları sağlam bir şekilde araştırın… Araştırın ve bir de TAVAN FİYAT koyun.
Aslında köylü ile tüketici arasındaki aracıların da belirli bir kâr marjı elbette olacak ancak piyasa namussuz dolu olduğu için bir liraya köylüden alınan ürünün tüketiciye yirmi liraya satılmasının maliyetlerle de nakliyeyle de alâkası yok. Bu düpedüz üç kâğıtçılık, namussuzluk…
Bakın size fevkalâde ilginç bir örnek: Kandıra İstanbul’a bir saat bile değil. Kandıra’dan yeşil tatlı biberi üreticisinden 2 liraya alıp tüketiciye 35 liraya satıyorlar. İsbatlı, belgeli bunlar.
Yahu vicdansızlar bir demet maydanos nasıl 10 lira olur? Üreticiye soruyorsun ağa biz onlara elli kuruşa veriyoruz diyorlar. Bu nasıl bir hınzırlık? Ey devlet bunları suçüstü yap, içeri tık, yüzbinlerce liralık cezalar kes, her ne yaparsan yap ama durdur! Yazık oluyor, hepimize yazık…
Yollara kurusoğanları kamyon kamyon dökenleri yakalayıp kafalarına vursanıza. Devlet gerekirse böylelerinden birkaçını sallandırmalı da hadi onu yapamıyorsunuz, bari caydırıcı büyük cezalar verilmesini sağlayın.
Ya devlet başa ya kuzgun leşe. Bırakmayınız yapsınlar geçsinler, bırakmayınız milletin anasını ağlatsınlar olur mu? 08.04.2022
YORUMLAR