Her imam Kur’ân’ı tefsir edemez

Adam alt tarafı İmam Hatip Lisesi’nden mezun, cemaatin karşısına geçip Kur’ân’ı açıyor ve başlıyor àyet àyet tefsirine… Belli ki kendini din âlimi sanıyor. Sebeb-i Nüzul, Siyer gibi din ilimlerini tahsil etmemiş, icazetli bir din âlimi olmayan, Arapça’yı hakkıyla bilmeyen bir Müslüman Kur’ân’ı çat pat bildiği Arapçası ile tefsir edemez!

Ederse ne olur? Bu keyfe má yeşâ bir tefsir olur ki muhafazallah küfre kadar yolu vardır. Ben demiyorum, hazreti Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) söylüyor: “Men fessere’l-Kur’âne bi-re’yihi fekad kefer” yàni “Kur’ân’ı kendi reyiyle (hevasıyla) tefsir eden kâfir olur” buyurulmuştur.

Elbette Müslümanlar “her şeyi” Kur’ân ve Sünnete göre tanzim etmeli ve ayarlamalıdır. Lâkin bu odaklamada akıl, zekâ, firaset, ilim birer vasıtadır. Onlar kesinlikle ana değer ve gaye olamaz.

“Yaş ve kuru” her şey Kur’ân’da mevcuttur. Kur’ân mücmeldir (kısa, hülasa fakat büyük hikmetlerle doludur), Sünnet onun şerhini (açıklamasını) yapar ve öğretir. Sünnet olmadan Kur’ân’ı tefsir etmek (yorumlamak) mümkün değildir. Peygamberi ve Sünneti dışlamak için ortaya çıkartılan «Kur’ân Müslümanlığı», gerçek İslâm değildir; bozuk ilâhiyatçıların, yerli oryantalistlerin dinidir.

Müslümanları şaşırtmak isteyen, kendi bozuk mezhep ve meşreplerine çekmek isteyen zındıklar kadar; enaniyetinin (egosunun, nefsaniyetinin) esiri olmuş İHL mezunu (!) din âlimleri de böyledir. (Oysa değil İHL mezunu, ilâhiyat profesörü olmak bile tefsir yapmak için yeterli değildir)

Tekrar ediyorum, Kur ân ve Sünnet yüce dinimizin iki ana kaynağıdır ama ehliyeti, ilmi, liyakati, icazeti olmayan her Müslümanın onlardan hüküm çıkartmaya kalkışması, onları kendi rey ve hevasına göre yorumlamaya yeltenmesi çok yanlıştır.

İslâm dinini en iyi anlatan kitaplardan biri İmamı Gazalî hazretlerinin İhyâu Ulûmi’d-Din isimli eseridir. İhyâ bir nevi Kur’ân tefsiridir. Onu okuyan Kur’ân’ın, Peygamber’in, İslâm ulularının yolunu öğrenmiş olur.

Dişçi, doktor, mühendis, avukat, veteriner… Yufkacı, yumurtacı, yoğurtçu, yorgancı…. Lise ve üniversite öğrencisi… Bunlar birer Kur’ân tercümesi alacaklar, birkaç da hadîs külliyatı edinecekler ve bunları okuyarak İslâm’ı öğrenecekler. Böyle birşey mümkün müdür?

Türkçe Kur’ân meâli ve tefsiri okunmasın, hadîs kitapları tedkik edilmesin demiyoruz. Lâkin onlardan doğrudan doğruya din ve şeriat hükmü çıkartılmasın diyoruz.

Bu gibi propagandaları kimler yapıyor?

Birinci zümre Necidli Muhammed İbn Abdülvehhab’ın mezhebine bağlı olan aşırılardır. Ehl-i sünnet Müslümanlarını zındıklıkla, şirk ve küfürle itham ederler. Müteşâbih âyet ve hadîsleri zahirî ve lügavî mánâlarına alarak Allah’a mekân, yüz, el, ayak isnad ederler. Kabirleri ziyaret edip Fatiha okumayı ve sevabını ölüye bağışlamayı kabul etmezler, Tasavvuf evliyasını şeytan evliyası olarak kabul ederler.

Bir diğer zümre de zındıklar ve reformculardır. Müslümanlar mezhebe, fıkha bağlı kaldıkça onları Ehl-i Sünnet inancından ve uygulamasından kopartamayacaklarını bildiklerinden bu telkinatı yapıyorlar.

Şeriatı ve fıkhı kaldırmak, suya sabuna dokunmaz, lâiklikle çatışmaz sade bir islâm hümanizmasını din yerine koymak isteyen dinsizler ve çağdaşlar da, “Hocalar, mezhepler aradan çıksın, her Müslüman bir Kur’ân tercümesi alıp dini kendi kafasına göre öğrensin” diyorlar!.

Bir takım ilahiyat profesörleri mutlak müctehid kesilmişler ve kendi heva, heves ve keyflerine göre indî hükümler vererek hem halkı sapıtıyor, hem de kendileri büyük günah ve vebále giriyor. Onlar, bırakın ictihad yapmak, fetva verecek ilmî ehliyete sahip değillerdir. Koyunun olmadığı yerde keçiler Abdurrahman Çelebilik taslarmış…

Bugün Cuma ya, şimdi biz de “Cuma’nız mübarek olsun” diyeceğiz mutad. Bazı zındıklar Türkiye’de Cuma namazı dahi kılınmasın istiyorlar. Ágâh olun, ágâh olun. 11.06.2021