Hukukun üstünlüğü ne ise tam zıddı, muhalifi hukuk kıyıcılığıdır.
Hukuk kıyıcılığı; birçok sebebe bağlı olarak zuhur ederse de bunların başında yargının yönetimin emrinde olması yàni ülkede hukuğu keyfe má yeşâ tatbik eden oligarşik bir yapı olmasıdır.
Bizde «Hukuk Kıyıcılığı» vesâyet rejimiyle birlikte var olmuş, hukukun üstünlüğü ilkesinden vazgeçilmiş, adalet mekanizması baskı ve etkilere açık; insàn hakları, (gerçek) demokrasi ve lâiklik konularında adeta cehalet sergilemiştir.
Bütün bunlar ise, hukuk kıyıcılığında başroldekileri ve yargının kimin, hangi odakların emrinde olduğunu göstermektedir.
Bu yönüyle “Hukuk kıyıcılığı, Cumhursuz Cumhuriyet’lerin ortak kaderidir” denilse yeridir. Malûmâlileri dünyamızda bir hayli adı cumhuriyet olup cumhurun değil, belirli bir azınlığın yahut hanedanın hukuğu ile yönetilen ülke yahut devlet var.
Demokrasilerin olmazsa olmazı seçimlerdir ama «Hukuk Kıyıcılığı» yapılan ülkelerde oligarşinin lehine sonuç alabilmek için, seçimler «açık oy, gizli tasnif» (sayım) yöntemi, yàni «Hukuk Kıyıcılığı» ile yapılabilir!.
«Hukuk Kıyıcılığı» hukuka aykırılıklarla başlar, hukuksuzluğa kadar gider.
Belki «Hukuk Kıyıcılığı»ndan bahsederken, işin başında “hukuk nedir?” sualine de cevap vermemiz gerekiyordu.
Efendim genel mánâsıyla hukuk, ferdin binaen’aleyh cemiyetin insàn hak ve hürriyetlerine, can ve mal güvenliğine teminat olacak tedbirlerin kanunlarla tanzimidir.
Ve özel olarak da hukuk, hangi devletin hukuku ise o ülke insànlarının değer yargılarını esas alır fakat evrensel hukuk ilkelerini de mündemiçtir. Yàni hukuk, yabancı uyruklu birinin vatandaşlarla olan meselelerinde de adaleti temin kabiliyetine haiz olmalıdır.
Bir ülkede adalet mekanizmasına para, mevki ve makam ile müdahale edilebiliyorsa, orada «Hukuk Kıyıcılığı» bihakkın gerçekleşiyor demektir.
Halbuki, «hukukun üstünlüğü» hayata geçirilebilse «hukuk kıyıcılığı» kapsamındaki her şey engellenir ve ancak o zaman «adalet mülkün (devletin, nizamın) temeli» olur.
Adalet mülkün temelidir ve «Hukuk Kıyıcılığı»ndan bahsedilen bir ülkede adalet yerine zulüm hükümferma olur, izmihlâl kaçınılmazdır.
Hukukun üstünlüğü; ülkeler, devletler kadar âile içinde yahut herhangi bir topluluk içinde de kıymetli bir düstur olarak görülmelidir.
Âilede hak ihlâli yapılıyor, meselâ erkek karısının haklarını hiçe sayıyor, refikasının hukukunu ihlâl ediyorsa o âilenin, o yuvanın izmihlâli yakındır.
Aynı şey kadın için de geçerlidir. O da kocasının üzerindeki haklarına riayet etmeli, ne çiftler arasında, ne ebeveynler ile çocuklar arasında hiçbir surette «hukuk kıyıcılığı» yaşanmamalıdır.
Milletin değerlerine, kimliğine, huzur ve selâmeti sağlayacak millî hukuka ve evrensel hukuk normlarına bağlı kalmak asayişi, huzuru sağlar, anarşiyi engeller. İşte bu hukukun üstünlüğüdür.
Yeni anayasa hazırlanırken; hukuk metinlerinin tamamında, baş hukuk metni olan anayasa dahil tüm hukuk dökümanlarında birinci esas, ilk düstur olması gereken «hukukun üstünlüğü»ne dikkat çekmek istedim.
Ya hukuk üstün olur devlet ve millet kazanır, ya hukuka kıyılır terör ve sair tüm yıkıcılıklar üzerimize sökün eder.
Not: Cumhurbaşkanlığı makamına (şu anda yargılanan seviyesiz bir kişi tarafından) yapılan hakareti şiddetle kınıyorum. 23.01.2022
YORUMLAR