A. Yağmur Tunalı beyefendi “güzel şiir okuyan beş kişi sayamam” demişti. Yazısının tamamını verdiğim linkten okuyunuz. Faydalı ve hakikaten mühim bir meseleye parmak basıyor çünkü.
«Kavga Günleri» kitabının yazarı Tunalı, dil kullanımındaki sorunları ele aldığı makalesinde, ”Türkçe’nin problemi, vitrindeki temsilcilerinin temsile yetecek bilgi, görgü ve tecrübeye uzak düşmeleridir. Dilcilerimiz böyledir. Tiyatro ve sahne sanatçılarımız böyledir. Üniversitelerimiz böyledir” der. Ve Y. Kemal’in «Edebiyata Dâir»inde ilk yazının “Şiir Okumaya Dair” başlıklı olduğunu, o makalede bir sahne sanatkârının, Türkçe’nin tarih içindeki macerasını bilmek zorunda olduğunu, hattâ o macerayı benimsemesi gerektiğini söylediğini, ancak bu bilgi ve sevgiyle Türkçe’de söylenmiş bir şiiri seslendirebileceklerini anlattığıını da ilâve eder.
“(…….) Fransa’da aktör ve aktrisler, birinci sınıf aydınlardır. Çok yönlü bir kültürleri vardır ve Fransızcanın geçirdiği bütün safhaları bilirler.Dikkat buyurun, Fransızcanın bütün dönemlerini bilirler. Çünkü en azından her devirle ilgili oyunlar oynarlar. Orada hata yapmaları mümkün değildir” diyerek de şair Yahya Kemal’i teyid eder.
Oysa bu ülkede sanatçı geçinen bir ünlü komedyen (ve daha nice sanatçı geçinen meşhur), Türkçenin içine ediyor, lakırdıları argoyu aşıp millî lisánı küfürsüz konuşulamazmış gibi gösteriyor… Ve bunlar Türkçe’nin içine etmeyi de aşıyor, millî değerleri de mahvediyor!.
Biz millî mefkûre dâvasında yine de yılmadan lisán konusunu gündemde tutmalıyız. Okullarımızda Türk lisán ve edebiyat eğitimi, bırakın Türkiye’nin, dünyanın en güçlü Türkoloji enstitüleri seviyesinde olmalı. Alfabe devrimi çok yanlış ve yıkıcı bir devrimdi. Daima hatırlatmalıyız.
Bugünkü lisánsızlık ile Türkiye ayakta duramaz. Lise mezunlarına zengin yazılı edebî Türkçe iyi derecede öğretilmelidir. Nasıl, Shakespeare’siz bir İngiltere düşünülemezse, Fuzûlîsiz bir Türkiye de düşünülemez. Üç yüz kelimelik günlük konuşma ve iletişim diliyle kültür, eğitim, yüksek tefekkür olmaz.
Bütün liselerde, Osmanlıca mecburî ders olmalı. Öğretilmesi ve öğrenilmesi çok zor millî yazılarıyla ilimlerde, fenlerde, teknikte, kültürde, sanatta harikalar meydana getirmiş olan Japonlardan ibret alalım ve hatâlarımızı tâmir edelim.
Kültürlü olmak isteyen gençler, hangi branşta okurlarsa okusunlar, mutlaka iyi Osmanlıca öğrenmeli ve Osmanlıca bir kitabı rahatça okuyabilmelidir. Gençler vakit kaybetmeden Millî Eğitim Bakanlığı’nın ücretsiz Osmanlıca kurslarına yazılabilirsiniz.
Ve imamlar!.. Mahallenizin münevveri olmalısınız. Sizlerin muazzam din ve dünya kültürüne sahip olmanız gerekir. En az dört lisán bilmelisiniz: Osmanlıca, Arapça, İngilizce, Farsça…
İmamlarımız bu dört dilde kültür kitabı okuyup anlayabilecekler, kitap veya ilmî makale yazacaklar, irticalen konuşma yapabilecekler. Sanatçılar da imamlar da engin tarih kültürüne sahip olacak, estetikten, mimarlıktan anlayacaklar. İmamlar mutlaka tarikat ve tasavvuf kültürüne vakıf olacak.
İmam Hatip Liseleri bu işler için yeterli hale getirilemezse, kuzum biz böyle güçlü din görevlilerini nerelerde yetiştireceğiz?
Türkiye’nin niçin Eton Koleji ayarında İmam Hatip okulları yok? Niçin en akıllı, en zeki, en kabiliyetli, en seçkin, en istidatlı, en vasıflı çocuklarımızı subay, öğretmen, din görevlisi yetiştirmiyoruz? Ve ricâl-i devlet benden sonra tufan mı diyor?
Sayın CB Erdoğan sanatçılara, sonra sporculara iftar verdi. Belki ünlü imamlar için de bir iftar yemeği verecekler. Versinler de, konuşurken keşke şu anlattıklarımızdan bahsedebilselerdi.
Bari bunu yapmayın: Adamı iki yanından sıkıştırıyor. Sanki CB değil, günlük magazinlere çıktıkları flörtlerinden biriymiş gibi sululuklar yapıyor. CB ve hanımefendi de tepki yerine şirince mukabele ediyorlar bu sanatçı müsveddelerine. Halk yadırgadı puan kaybettiniz yine. Bülent Ersoy’a gösterilen saçma hürmeti ve iltifatı da herkes kınadı… 21.04.2022
YORUMLAR