Aykırı düşüncelere sahip polemikçi Giovanni Papini (1881-1956), 20. yüzyılın tartışmalı edebi kişiliklerinden biridir. 1931 yılında yayımlanan ünlü eseri Gog’da Birinci Dünya Savaşı sırasında büyük bir servet edinen ve dünyayı keşfe çıkan Amerikalı bir milyarderin hikâyesini anlatır.
Dünyada olup bitenlerin nedenini arayan bu saf ve cahil hattâ «yarı vahşi» denilebilecek nádân Amerikalı gezilerinde Bernard Shaw’dan Gahndi’ye, Freud’dan Einstein’a kadar pek çok ünlü kişiyle tanışıyor ve fıtrî zekâsını en akla gelmez arzularını yerine getirmek için kullanıyor.
İnsànoğlu hakikaten bir muamma… G. Papini “İnsanlar sağır kalpleri yüzünden yüzyıldan yüzyıla daha çok azap çekilen bir cehennemde hâlâ inleyip duruyorlar” diyor ünlü eserinde.
Fakat okur eserde umduğunu tam olarak bulamıyor. (Amerikalı milyarder) kahraman konuştuğu kişilerle tekdüze (yeknesak, monoton) konuşuyor, derin fikrî mülahazalar pek yok.
Konuşmalarda cevapların çoğu basit ve realitenin dışında. Zaten Batı şuuraltı böylesi derin bir konuda peşin hükümlerle dolu, ateist yapısıyla işin içinden çıkamazdı. Bataklığa saplanacağı baştan belliydi.
Bu kültürün çocukları şanslı. Müslüman coğrafyadakiler muammayı baştan hallediyor iman ve itikadları sayesinde. İslâm, bizi Giovanni’nin (dünya) cehenneminden çıkarmak için Allah’ın lütfu olan bir kurtuluş reçetesidir.
Cenâb-ı Allah (c.c), Kur’ân’da; “Kul mâ ya’beu bikum rabbî levlâ du’âukum” (Furkân Sûresi, 77). Meâlen, “Duânız olmasaydı Rabbim size değer verir miydi? (ne işe yarardınız?)” diye buyurmaktadır.
Hindistan’ın büyük lideri Mahatma Gandhi, sık sık şöyle diyordu: “Duâ ve ibadet olmasaydı ben çoktan çıldırırdım…” (Osman Pazarlı, Din Psikolojisi, Remzi Kitabevi, 2. Baskı, İstanbul, s: 52)
Tekrar Gog’a dönelim: Bu Gog kimdir? Gog, yazarın tımarhanedeki arkadaşını ziyaretinde tanıştığı asıl ismi Goggins olan biri.
Hayatının ilk dönemlerini büyük bir adam olmak ve kendine bir iş kurmak için çabalayan kahramanımız daha sonra da hakikaten milyarder birisi oluyor.
“Şimdiye kadar, diyordu, paranın kölesiydim, bugünden tezi yok o benim uşağım olsun. Benim durumumdakilerin yaptıkları gibi, bir şeyler öğrenmek ve hayatın tadını çıkartmak için, bunaklık çağına düşmeyi beklemeyeceğim.”
Bu kararla hayatının geri kalanını değiştiriyor. Dünyayı dolaşıyor; Çin, Hindistan, Almanya, Türkiye, Rusya…
Her istediğini yapmak için parası var, ilgisini çeken herkesle görüşüyor; Henry Ford, Gandy, Lenin, Einstein, Freud, Edison, Knut Hamsun, Salvador Dali, Picasso, Huxley ve ismi tarihe geçmiş daha kimler.
Bu şekildeki geçirdiği yedi yıl servetinin büyük bir kısmına ve sağlığına mal oluyor. Ve maalesef, hekimlerin adı koyamadığı bir hastalığa da yakalanıyor ve herkesten nefret eden bir insana dönüşüyor.
Kahramanımız İstediği görüşmeleri önceden ayarlıyor. Mesele çıkaranlar, konuşmak istemeyenler de oluyor aralarında ama yine de çoğu ona vakit ayırıp sorularını cevaplıyor. (Kemalistler kızmasın ama) Atatürk ile de görüşmüyor adam. Artık görüşmek mi istemedi, yoksa huzura mı kabul edilmedi, işin orasını da bilmiyoruz.
İnanmayacaksınız biliyorum ama (zaten inanmayın) benimle de görüştü. Bana “kâinatı Allah yaratmıştır diyorsunuz. Bing Bang için bile kendi dinî terminolojinizden bir vakıa peydahlamışsınız, kuzum onca insàn ile görüştüm sizin kadar ilginç bir tipe rastlamadım, bu ne hal?” diye sordu.
Cevaben, “hep siz akıllı olacak değilsiniz ya. Ben de bu tarafın akil kişilerindenim. Size pabuç bırakacak kadar çürük bir şahsiyete sahip değilim. İnsàn bir muamma Giovannicim, iş öyle basit değil” dedim. Fena bozuldu başka sual sormadan çekip gitti… 24.12.2021
YORUMLAR