Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Ramazan Ercan BİTİKÇİOĞLU

Kafamıza göre takılamayız

Akıl ve Kıyas Meselesi diye bir şey var diyorlar. Doğrudur böyle bir mesele var fakat akılsızların aklıyla değil, selim akıl sahiplerinin aklıyla hareket etmek şartıyla… Zira akıl meselesi hem zaafa, hem yanlışlara gebedir.

Akıl dinimiz tarafından dışlanmak bir yana üzerinde ehemmiyetle durulan bir konudur. Ancak yeri belli olmak kaydıyla! Haddi aşmamak şartıyla.. Bu konuda mezheb imamımız, Imam-ı Azam Ebu Hanife’nin hayatındaki bir hadiseyi misâl vereceğim:

Çok akıllı ve zeki bir âlim olan Ebu Hanife’nin gıybeti çok yapılır, birçok iftira ile eziyet görmesine bile sebep olurlardı. İsabetli fıkhi çalışmalarıyla ortaya çıkışının ilk yıllarında, daha sonra kendisinden ders alacağı Muhammed Bâkır ile ilk karşılaşmalarında, (Ebu Hanife’nin Medine’yi ziyaretinde) aralarında şöyle bir görüşme oluyor:

− Sen ceddim Resûlullah’ın dinini ve hadislerini kıyasla değiştiriyormuşsun.

− Allah korusun böyle birşey nasıl olur?

− Belki değiştirdin?

− Layık olduğunuz makamınıza oturunuz, ben de bana yakışır şekilde yerime oturayım, zira benim size hürmetim var, muhterem ceddiniz (sallallahü aleyhi ve sellem) hürmetine, sîzlere hürmet etmeye hepimiz borçluyuz.

Bunun üzerine Muhammed Bâkır oturdu. Ebu Hanife de onun önünde diz çöküp; “size üç sualim var, onlara cevap lütfedin” diye söze başladı.

− Evvela; kadın mı daha zayıftır, erkek mi?

− Kadın.

− Kadının mirasta hissesi kaç?

− Adam iki hisse alıyor, kadın bir hisse.

− Bu ceddin Resûlullah’ın kavli değil mi? Eğer ben atanın dinini bozmuş olsam, kıyasa (akla) göre; erkeğin hissesini bir, kadının hissesini iki yapardım. Çünkü kadın zayıftır, kazanç yollan azdır, erkek kuvvetlidir, çok çalışır, çok kazanır, nasıl olsa geçinir. Fakat ben ktyas yapmıyorum, nas’la amel ediyorum.

− İkincisi, namaz mı daha faziletlidir, yoksa oruç mu?

− Namaz daha faziletlidir.

− Atanın (Resûlullah’ın) kavli böyledir, eğer ben onun dinini bozmuş olsam, kadın hayızdan temizlendikten sonra, kıyasa göre, namazını kaza etmesini emrederdim. Orucunu kaza ettirmezdim. Fakat ben kıyasla böyle birşey yapıyor muyum?

− Üçüncüsü; Bevil mi daha pistir yoksa meni mi?

− Bevil daha pistir.

− Eğer ben atanın dinini kıyaslarımla değiştirmiş olsam, kıyasa (akla) göre; bevilden gusül yapılmasını, meniden abdest alımasını emrederdim. Fakat ben hadise aykırı rey kullanarak, kıyas yaparak ceddin Resûlullahın dinini değiştirmekten Allah’a sığınırım. Böyle şeyden Allah beni korusun.

Bunun üzerine Muhammed Bâkır ayağa kalktı ve Ebu Hanifeyi kucaklayıp alnından öptü.[1]

Bu meselede de görüldüğü gibi, Imam-ı Azam gibi bir fakih bile aklına geldiği gibi hareket etmediği halde, birtakım cahillerin kendi akıllarına göre fetva vermeleri, “bu zamana göre böyle olmalıdır” demeleri, bu densizlikleri ile yeni yeni bid’atler, hurafeler icad etmeleri dindarlık değil, zındıklık olur Allah korusun.

Böyleleri ne kadar çok olursa olsun, isterse tüm millet böyle bid’at ve hurafelerin peşine takılmış olsunlar, kabahatlerini setr etmelerine yetmez. Hak ve batıl bellidir. Tağut’un yolunu değil Resûlullah’ın yolunu seçenler Kur’ân’ı kendi heva ve hevesleriyle yorumlamaz. 27.03.2022

——————————————————-
[1] Prof. Muhammed Ebu Zehra, Ebu Hanifa, Tercüme: Osman Keskiojjlu, Can Kitapevi, Sayf: 88.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER