KASTAMONU'DAN BİR ÂŞIK GEÇTİ  

19. yy sonlarında Kastamonu Hisarardi Mahallesi'nde doğan  Hakkı Çavuş, gençliği memleketin zor zamanlarına denk gelmişti.

Haz 4, 2021 - 18:29
KASTAMONU'DAN BİR ÂŞIK GEÇTİ   

 

19. yy sonlarında Kastamonu Hisarardi Mahallesi'nde doğan  Hakkı Çavuş, gençliği memleketin zor zamanlarına denk gelmişti. 20. Yüzyılın başlarındaki Birinci Cihan Harbindeki askerlik hayatı boyunca Dünya Savaşı’nın hemen hemen bütün cephelerinde katıldığı rivayet olunur.  “ Şu dağlar olmasaydı, Yaprağı solmasaydı, Ölüm Allah'ın emri sunam, Ayrılık olmasaydı” dizeleri ile hafızamıza kazınan ayrılık türküsü de aşığın bu yıllarda yazdığı eserlerdendir.

Mısır’da İngilizlere esir düşmüş, savaş sonunda imzalanan antlaşmayla esaretten kurtularak memleketine dönen Hakkı Çavuş daha sonra Kurtuluş Savaşı’na da katılmıştır. Savaşların bitiminde “Başçavuş” rütbesi ve “Gazi” unvanı ile memleketine dönmüştür. Kendisine “Hakkı Çavuş” denmesi bu nedenledir. Cephelerde çoğu zaman yorgansız yatmak zorunda kalmış ve daha sonra bunu da alışkanlık hâline getirdiği için kendisine “Yorgansız” denmiştir.  Aşağıdaki mısralar aşığın vatanına verdiği hizmetlerin  gurur nişanı olarak ondan bize kalmıştır.

Ey vatan, uğrunda kıldım canımı her an feda,

Ben seninçün çok çalıştım borcumu ettim eda.

Gezgin bir âşık olan Yorgansız, hem kendisini geliştirip tanıtmak hem de para kazanmak için yılın belli dönemleri saz omuzunda yurdun birçok yerini dolaşmış ve âşık meclislerinde bulunarak fasıllara katılmıştır. Yorgansız, kendi hâlinde yaşamayı seven, gösterişten uzak bir kişi olarak hayatını sürdürdüğü, halk gibi gezen, halk gibi düşünen, haksızlığa ve menfaatçiliğe tahammülü olmayan bir kişiliğe sahip olduğu rivayet olunur. Hayatı boyunca da bunun mücadelesini vermiş, yeri geldiğinde de sözünü esirgemeden eleştirmiştir.

 

Kulak ver birader dinle bu sözüm,
Arz-ı hal edeyim beyanı gözle.
Al içinden eğer var ise lüzum,
Hem kör hem sağır ol zamanı gözle.

Geçmişi düşünme, gelene bakma;
Kâr, zarar ne ise işi bırakma,
Peşin al, peşin sat, veresi bırakma
İdareni düşün, mizanı gözle.

Almak ister isen bir yerden ibret,
Alem bir kitaptır; tecrübe, hikmet,
Gençliktedir her şey, himaye, himmet,
Irak’ta kalırsan kervanı gözle…

Siyasete aman karışma sakın,
Asalet rütbesin göğsüne takın,
Elinden gelirse kalp kırma sakın,
Atına binmeden meydanı gözle…

Bir sanatkarı en güzel sanatı anlatır. Kastamonu da yaşan son âşıklardan olan Yorgansız Hakkı Çavuş  sanatı ile bizi Kastamonumuzu anlatıyor…

 

...

Ormanı mubandır, suları berrak,

Lâtiftir havası Kastamonu’nun.

Yeşillik, çemenlik def eder merak

Bağ, bahçe safası Kastamonu’nun.

 

Tepeler arası mevkii vardır;

Asâr-ı atika kalesi vardır,

Civarı fabrika, değ(ir)men, hızardır

Münbittir ovası Kastamonu’nun

 

Meşhurdur elması, üryani erik

Arpa, buğday, mısır, kendir ve çeltik

Yumurta, pastırma, kereste, tiftik

Biçilmez pahası Kastamonu’nun.

 

Mantar, çilek, kiren salep de biter

Ahalinin çoğu rençberlik eder

Yaz çalışır, eker, kışın da yatar,

Zükûr ve üna’sı Kastamonu’nun.

 

Tavşan, tilki,porsuk, keklikle sansar,

Zerdavayla kunduz, geyik, canavar

Bir haftada dört gün pazarı durar

Fazladır kurası Kastamonu’nun.

 

Ilgaz, Yaralıgöz ve Ballıdağlar

Her birinde ayrı ırmaklar çağlar

Elekdağlı kasnak, süpürge bağlar,

Vâsidir merası Kastamonu’nun

 

Balında, yağında hep kekik kokar,

Ortasından ufak bir de çay akar

Dörtte biri ise hep urgan yapar

Azdır avaresi Kastamonu’nun.

 

Ersil ile Toklu, İnci, Temeli

Yollarında söğüt, kavakla servi  

Çokları da çalar on iki telli

Bulunur efesi Kastamonu’nun

 

Üç yazı, üç kışı, altı muhtelif,

Evleri sıkışık, üst üste girif

Odunu, kömürü olunmaz tarif

Bolcadır çırası Kastamonu’nun.

 

Çifte havuzlarla kayada evler

İsfendiyar, Sinan, Koçhisar Beyler

Cami kapıları hünerli derler

Yaptırmıştır ustası Kastamonu’nun.

 

Devrekâni’de bez, Germeç’te urgan

Daday’da yağ, yoğurt, Araç’ta soğan,

Tosya’nın ipliği şehrin sahtiyan

Yedidir kazası Kastamonu’nun.

 

Haddimce dolaştım Mısır’ı, Şam’ı

Dokuz tek, iki de çifte hamamı

Söylesin dillerde şöhreti, nâmı

Olunsun senâsı Kastamonu’nun.

 

Altı yüz on beştir tarih-i fethi

Vatan olduğundan değildir methi,

Sekiz yüz elli mesâha-i sathı

Şirindir yaylası Kastamonu’nun.

 

Bir hatıra olsun benim destanım

Okusun dinlesin ahbab, yâranım,

Doğdum ve büyüdüm anavatanım

Eğrek art yakası Kastamonu’nun.

 

Ahalisi sahi hem gözü toktur,

Zengini, ağası esnafı çoktur,

Benden başka da avanağı yoktur

Hakkı budalası Kastamonu’nun

...Vessalam...                                                                               

  • Halim Şekerlioğlu