Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Ramazan Ercan BİTİKÇİOĞLU

Kim Geldi Penceresi

Polis ekipleri, kimi zaman GBT (Genel Bilgi Toplama) taraması yapar, haklarında yakalama kararı mevcut kişileri enseler. Ben böylesi bir asayiş uygulamasından, polisin “kimliğiniz?” demesinden falan bahsetmeyeceğim.

Gerçi söyleyeceklerim de neredeyse aynı kapıya çıkıyor. Tek farkla ki, ferdi değil içtimâî mánâda benzerlik arzediyor mesele.

Yegan yegan hepimizin birer kimliği var: Ana baba adımız, soy adımız, doğum yeri ve tarihi; hasılı nüfus kütüğü bilgileri yer alıyor kimliklerimizde. Bir de ülkelerin, milletlerin kimliği vardır. Bu kimliğe ise polisler değil, dışarıdan dost ve düşman gözler bakar.

En iyisi size mutasavver hayalî bir senaryoyla anlatayım:

Arap, Rus, Fransız, veya Japon bir turist kafilesi düşünün daha önce Türkiye’ye hiç gelmemiş ama bazı şeyler işitmişler hakkımızda… Otellerine yerleşiyor sonra gezmeye başlıyorlar. Bildikleri, işittikleri yanında gördükleri de olacak. Japonları saymazsak çoğu araştırmamıştır, pek bilmezler Türkiye’yi.

Yanlarında yürüyorum, bir de sakalım var ya rehberden çok bana soruyorlar.

− Sizin memleket İslâm ülkesi?

− No, bir iki asır önceydi o, şimdi değil. Türkiye’nin evet Sultan Ahmet, Süleymaniye gibi selàtin câmileri ve her mahallesinde bir çok da ucube câmisi var ama Türkiye bir «İslâm ülkesi» değil… Halkının bir kısmı Müslüman diyelim… Bizde lâik, seküler bir hayat var! İslâm marka olarak ve “dindar” denilen insànlar uhdesinde kalmış, ülke kimliği olmaktan çıkmıştır. Yàni uzun zamandan beri ülkemizin kimliği İslâm değil…

Dolaşırken bir iki yerde belki «Türk Evi» görme şansı olabilir. Rehberiniz sizi bu türden yerlere götürürse kıymetini bilin zira bunlar Topkapı Sarayı’mızdaki «Kaşıkçı Elması» kadar nadirdir. Koskoca Payitaht İstanbul’da sanıyorum bir elin parmaklarını geçmez sayıları…

Kültürel durumunuzu bilmiyorum. Bu yüzden gerçek Türk (İslâm) evi gördüğünüzde tanıyabilir misiniz bilmem? Onlar genellikle ahşap yapılardır ve meselâ bir «Kim Geldi Penceresi» vardır çoğunda.

− Oh my God!. So sory, «Kim Geldi Penceresi» de nedir acaba?

− Dedim ya, İslâm artık bizim kimliğimiz değil. Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde…

− Pardon bize masal anlatacak siz? Türk house (ev) demiştiniz…

− Ok, one minute. Anlatıyorum. İşte o şimdilerde çocuklarımız için masal mesabesinde kalmış devirlerde içtimâî hayatımızda en önemli iki şey, ahlâk ve námûstu. İslâm, Doğu’nun zaten güçlü olan bu damarlarını iman ile pekiştirmiş, ve hayatın her sahasına hâkim kılmıştı. Komşumuz siftah yapmadı diye gelen müşterinin tüm ihtiyaçlarını bizim dükkândan almasını istemez, “fazlasını komşumdan al, o da siftah etsin” derdik… O masal gibi çağlarımızda evlerimizdeki mahrem görünmesin diye kafesler vardı. Hattâ bazılarında şimdi yok, kaldırmışlar, câmilerimizde de vardı o kafesler.

Sizler gibi olacağız, çağdaşlaşacak, modern olacağız diye din adamlarımızı bile bozmuşlar. Feminist kadın müftü yardımcıları “bu çağda böyle şey olur mu?” demiş, câmilerimizin bazı namaz kıldırma memuru imamlarına…

Neyse bakın size telefonumdan o evlerden birini göstereyim. Şu gördüğünüz pencere var ya işte onun adı «Kim Geldi Penceresi»dir. Eve biri gelir meselâ. Kapı tokmağını vurur, kadınlarımız erkekleri evde değilse, bu kafesli pencerelere gelip kapı önündekine bakarlar. Gelen it uğursuz biri değilse konuşurlar, derdini sorarlar. Tanıdıkları ise inip kapıyı açarlardı.

− Oh my God, perfect, perfect... (Aman Allah’ım, mükemmel, mükemmel)

− Ahh, bence de öyle… (gözlerim yaşarıyor) Yolumuz üzerinde, polisler şüphelendikleri bir kıza kimlik soruyordu.

− Kimliğini göster. Hmmm, Adı: Fatma. Ana adı: Meryem. Baba adı: Mehmet Ali... tamam gidebilirsiniz. (belli ki aradıkları kişi değildi o bayan)

− Ramazan bey, bunun adı Müslüman, evet anne baba da öyle. Merak ettim, başörtü var fakat çok dar bir kot pantolon giymiş, tesettür başka değil miydi?

Kafiledeki Japon bayandı bu… Kültür seviyeleri malûm. Araştırır, okurlar. Böyle insànlara cevap vermek de zor tabiî. İşi komediye döktüm:

− O sahici bir insàn değil. Yüzü asıldı kadıncağızın, mecbur… ciddileştim:

— Sahici bir Müslüman değil demek istedim. Özür dilerim. 28.04.2022

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER