Korkma, sönmez, söndürülemez…

Onlar aslında Türkiye’den vazgeçmiyorlar. Ne yapıp edip, ne bahasına olursa olsun her haltı yiyerek; Türkiye’nin büyümesine, hak ettiği mevkiye çıkmasına, süper geçinenlere meydan okuyan güçlü Türkiye rü’yâmıza mani olmak istiyorlar.

19 Haziran’da İstanbul’da bir büyük miting yapmak için kolları sıvamışlar. Adı batasıca bir provokasyon mitingi bu:

“İstanbul Sözleşmesi’nden Vazgeçmiyoruz Mitingi” Dünyanın gözünü Türkiye’ye çevirmek, Türkiye’yi kötü göstermek istiyorlar. Tam da siyonist Terör Devleti İsrail’in Türkiye öncülüğünde oluşturulan beynelmilel kamuoyu baskısı ile geri adım attığı bir zamanda… Ne tesadüf değil mi?

“Büyük Kadın Mitingi” de dedikleri kaos içtimasına, küresel kadın örgütleri ile LGBTİ’li sapkınların katılacağını da ilân etmişler!. Türkiye buna sessiz kalmayacak elbette.

Lâkin “Türkiye sessiz kalmayacak” derken korkum şudur: Devlet olarak sessiz kalmayalım, hattâ toplantıya engel olunsun fakat Türkiye insànı galeyana getirilmek isteniyor, ya halk sokaklara dökülürse?

LGBT yüzünden zaten burnundan soluyan Türkiye insanını durdur durdurabilirsen. Kan gövdeyi götürür maazallah. Okuduğum, izlediğim bazı bilimsel yazılarda, öfke, şiddet meyyaliyeti olan psikiyatri vakalarında yaz mevsiminde artış olduğu belirtiliyor.

15 Temmuz dahil her halt için sıcak yaz aylarının seçilmesi bu yüzden olabilir. Emin olun düşmanlarımız her yönden çok namussuz, çok sinsi çalışıyor, yiyecekleri haltın tafsilatını da hesaplıyorlar!

Dün son bölümüyle ekranlara veda eden Payitaht Abdülhamid dizisinde dile getirildiği gibi gerçek vatansever, dahi bir siyasetçi olan Cennetmekân Sultan II. Abdülhamid Han’ı devirmek için bütün dünya birleşmiş, içten ve dıştan tam bir kuşatma altında tutulmuştu padişah.

Bugün aynısını CB Erdoğan için yapıyorlar. Elbette şahıslar mühim değil. Ha Abdülhamid, ha Erdoğan. Düşman için mühim olan ülke ve devletin durumu. Onlar en küçük bir gelişmeye, en ufak bir güçlenme hamlesine mani olmak için çaba sarfedip duruyorlar.

Bakın dün açıklanan son doğalgaz müjdesine nasıl tepki verdiler anında. Yok bilimsellikten uzakmış da yok Türkiye beceremezmiş de. “Vallahi becereceğiz, inadına gelişeceğiz” deme günüdür topyekûn bir millî sesin en gür sada ile çıkma günüdür aziz okurlarım.

Gün, “Lâ teferraqu” günüdür. Kur’ân-ı Kerîm’de yüce Allah mü’minlere bu àyet ile sağlam duruşun sırrını veriyor. Âl-i İmrân Sûresi, 103’üncü âyet-i celîle (başlangıcı) şöyledir.

وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللّٰهِ جَم۪يعًا وَلَا تَفَرَّقُواۖ

“Va’tesimû bihablillâhi cemî’an velâ teferrakû…”

Meâlen: “Hepiniz, topdan sımsıkı Allah’ın ipine sarılın. Parçalanıp (birbirinizden) ayrılmayın…”

Mete Han’ın önce tek ok alıp kolayca kırması, sonra bir demet ok alıp kılılmasının zorluğunu göstermesi misâli meşhurdur. Birlik olursak, Allah’ın ipine topyekûn sarılırsak düşmanın mekri (hilesi) karşısında “hayrul makirin” Allah bize mutlaka yardım edecektir:

Yine Âl-i İmrân Sûresi’nin 54’üncü âyet-i celîlesinden okuyalım:

وَمَكَرُوا وَمَكَرَ اللّٰهُۜ وَاللّٰهُ خَيْرُ الْمَاكِر۪ينَ۟

“Vemekerû vemekeraAllâhu vaAllâhu ḣayru-l mâkirîn”

Elmalılı Hamdi Yazır meâlinde, “Bununla beraber mekrettiler Allah da mekirlerine mekretti, öyle ya, Allah hayrülmakirîndir” şeklinde.

Hasan Basri Çantay meâli biraz daha şerhli: “(Yahudiler gizli) hileye sapdılar, (İsâyı ansızın öldürmiye adam ta’yîn etdiler), Allah da onların o hilekârlıklarına (öldürmek isteyeni İsâye benzetip onu öldürtmek, İsâyı yukarıya kaldırmak suretiyle) mukabele etdi. Allah, bütün hıylekârları hakkıyle bilendir (düşmanın hilesinden üstününü yaratır)” Ömer Nasuhi Bilmen hoca, “Allah Teâlâ hile yapanların en hayırlısıdır” der, son kısmın meâli için. Netice: “Korkma, sönmez…”

Sokaklara dökülmeyelim ama tepkimizi de her ortamda gösterelim. 05.06.2021