Dr. Muharrem AVCI
mavci@kastamonu.edu.tr
Kıymetli Başkent Postası okuyucularım, öncelikle sizleri en samimi duygularımla selamlıyorum. Haziran-2024’ten bu yana uzun süre köşeme yazı gönderemedim. Hepinizden çok özür dilerim. Bu yazımı da Ahilik Kültür Haftası münasebetiyle kaleme almıştım, neye niyet kime kısmet demişler Başkent Postasının nasibiymiş diyelim. Hayırlara vesile olur inşallah… 21 Ekim 2024 Pazartesi günü Kastamonu Taşköprü İlçemizde, Taşköprü Esnaf ve Sanatkârlar Birliği Başkanı kıymetli dostumuz Mehmet Tatlı beyin davetlisi olarak Kastamonu Üniversitesi Turizm Fakültesi Dekanımız Prof. Dr. Alptekin Sökmen’le beraber Ahilik Kültürü Haftası etkinliklerine iştirak ettik. Bu vesileyle pek çok gönül dostumuzla da hasret giderdik. Kültür Merkezinde; protokol, esnaf üyeleri ve kalabalık öğrenci topluluğunun dikkatle izlediği programa Prof. Dr. Alptekin Sökmen ve Prof. Dr. Cevdet Yakupoğlu konuşmacı olarak katıldı. Ahilik konulu sohbetlerin ardından, yöneticiliğini Hulusi Sıvacı’nın yaptığı Ahilik Kültürü konulu bir tiyatro eseri sahnelendi. Akabinde de meslekte 50 yılını dolduran ustalara plaket ve hediyeler taktim edildi, hatıra fotoğrafları çekildi ve program pilav ikramıyla sona erdi.
Biz de, hazırlığını yapıp sunuşunu yapamadığımız çalışmamızı, aşağıdaki satırlarda, sizlere aktarmayı uygun gördük. Anadolu’yu ve gönül coğrafyamızı mayalayan yapının ne olduğu, nasıl güncellenebileceğine ilişki görüşlerimizi dile getirdik. iyi okumalar dileriz…
Kıymetli katılımcılar, öncelikle, Ahilik Kültürümüzün tanıtımı, gelecek kuşaklara aktarımı maksadıyla hazırlanmış bulunan bu anlamlı toplantıya emek veren, katkıda bulunan herkesi içtenlikle kutlar, saygılarımı sunarım. Kültür hayatımızın zenginliklerini, kültürel güncelleme yaklaşımıyla günümüze ve geleceğe kazandırabilme hususu üzerine hazırladığım çalışmamı sizlerle paylaşmaktan mutluluk duyduğumu belirtmek isterim.
Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslamlaşması, büyük Türk göçü sonucu gerçekleşmiştir. Bu göç, Malazgirt Zaferi’nin hemen ardından ve çok süratli bir biçimde vukuu bulmuştur. Yeni yurda yerleşme sürecinde, Türkistan’dan Anadolu’ya kendileriyle beraber yaşadıkları yerlerin gelenek ve göreneklerini, dinî adap ve erkânını getiren alperen derviş gaziler, kafilelerinin reisleri olarak göçlerin sevk ve idaresinde aktif rol almışlar ve sürece büyük katkı vermişlerdir.
Anadolu, Balkanlar, Kafkaslar, Kuzey Afrika ve Orta Doğu’nun vatanlaştırılması hedefine ulaşan bu büyük göç, sosyal teşkilatlanmasını da hazırlamış; Gaziyan-ı Rum, Ahiyan-ı Rum, Abdalan-ı Rum, Bacıyan-ı Rum gibi sosyal oluşumlarıyla devlet- millet el ele misyonunu yerine getirmiştir.
Göçebe Türkler; tasavvuf merkezli Hoca Ahmet Yesevi dergâhından kopup gelen dervişler etrafında bir İslam anlayışını benimsemişlerdir.
Selçuklu sultanları ve Osmanlı padişahları, bu dörtlü teşkilata büyük hürmet ve muhabbet göstermişler; yeni fethedilen yerlerde onlar için tekkeler ve zaviyeler kurmuşlar ve bunlara zengin vakıflar tahsis etmişlerdir.
Evet, Türkistan’dan Türkiye’ye yeni vatan kurmak, bu yeni vatanı devlet-i ebet müddet Türkleştirmek ve İslamlaştırmak gayesiyle gelen Alperen Gazilerin; bin yıllık kültür destanını, özellikle günümüz kuşaklarına iyi anlatmak ve kültürel güncellemenin gereği üzerinde durmak büyük önem arz etmektedir.
Elbette ki, kültürü anlamak, korumak ve yaşatmak çok mühimdir. Çünkü kültür, bir milletin beraberliği, ortak varoluşu ve de ayrıcalığıdır. Kültür, bir milletin tarih önündeki asil duruşu ve onurudur. Kültür, bir millete şahsiyet ve asalet kazandırır. Kültürünü yaşamayan ve yaşatmayan milletler, kimlik mücadelesi verirler.
Gelelim kültürel güncellemeye bu ifade; yeniden anlama, anlamlandırma ve içinde yaşanılan çağa dönüştürme faaliyetidir.
Batı Dünyası; Antik Roma kültürü ile Helenistik birikimini, İpek yolu ve Endülüs’ten göçürdüğü bilgileriyle yoğurup yeniden anlamlandırarak Rönesans-Reformu gerçekleştirmiş, aydınlanma dönemini yakalamış, teknoloji ve güç çağına ulaşmıştır.
Doğu Dünyasında; Çin, Konfüçyüsçü ve Taocu geleneğinin ideal insan sembolü “Ejder’in yükselişi” ne vurgu yaparak Dünya ticaretinde giderek güçlenmiştir. Hindistan, toplumunun karakteriyle örtüşen Brahmanizm geleneğine uygun bilgisayar programcılığı alanında kalkınma lokomotifini yakalamıştır. Japonya, Şintoizm inanç ve geleneklerine dayalı sosyo-kültürel hayatıyla önemli mesafeler kat etmiştir.
Türk Dünyasına bakıldığında; ilk kültürel güncelleme, toplu olarak İslam’ı seçmekle başlamıştır. İkinci güncelleme, büyük göç ve yeni vatana yerleşme sürecidir. Üçüncü güncelleme; bir zincirin halkaları gibi Selçuklu ve Osmanlı Devletlerinin kıtalararası etkili olduğu dönemdir. Dördüncü güncelleme; Milli Mücadele zaferi ve ardından kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devletidir. Beşinci güncelleme ise; Türk kültürlü toplulukların bağımsızlıklarını ilan etmesi ve Türk Devletler Teşkilatının kurulmasıdır.
21. Yüzyıl için artık Türkiye yüz yılı ve Türk Asrı ifadeleri konuşulmaya başlanmıştır.
Gönül coğrafyamızda esen şiddet rüzgârlarına, ülkemizde yaşanan ekonomik ve sosyal dar boğaza rağmen, geleceğe dönük tüm senaryolar, Türkiye’yi yıldızı parlayacak ülkeler arasında göstermektedir.
Bu durum, bizim büyük bir potansiyele sahip olduğumuzun apaçık kanıtıdır.
Gücümüzün kaynağı, çağlar ötesinden süzülerek günümüze ulaşmış olan kültürümüzün derinliklerinde gizlidir:
İslami, milli ve insani terbiyenin eğittiği nesiller; adları Ahi, esnaf, tüccar, iş adamı, bilim adamı… vb olabilir, sosyo-kültürel ve sosyo ekonomik hayatta etkin olmalı, kültürümüzü bir kez daha güncellemelidir diyor saygılar sunuyorum.
Dr. Muharrem Avcı
KULTUREL GÜNCELLEME YAKLAŞIMIYLA ANADOLU AHİLERİ, BACILARI, GAZİLERİ VE ABDALLARI DÖRTLÜ TEŞKİLATLANMA MODELİ ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME
YAZARLAR
TÜMÜ
YORUMLAR