Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Ramazan Ercan BİTİKÇİOĞLU

Lâ tahzen…

Hem muhterem Diyanet İşleri Başkanı, hem Kur’ân hafızları imamı hocamız üzerinden bir terbiyesiz saldırıdır gidiyor. Mahkemeye vermişler! Bir de Allah’ın mahkemesi var ama onlar beyinsizlerdir, bilmezler.

Yûnus Emre, “Şerîat, tarîkat yoldur varana / Hakîkat, ma’rîfet andan içerü” der. Mârifet ile nefs kelimelerinin teşkil ettiği ma’rifetü’n-nefs (ma‘rifet-i nefs) terkibi zihnin varlığı kavrama sürecini, insanın ruhunu kötü huylardan arındırıp üstün meziyetlerle kemale ulaşmayı ve nihayet Hakk’ın bilgisine vakıf olmak gayret ve yolunu ifade eder.

Hacı Bayram Veli hazretlerine (kaddesallah-u sırrûh) ait olduğu rivâyet edilen bir şiirde bu mârifet anlayışı “Sen seni bil, sen seni” mısralarında vücut bulur. Bendoeniz dünkü yazımı “Acaba bir harnâme de bizim için mi yazılsa?” diye bitirmiştim. Zalimler güruhu yàni hiçbir nasihatten ders çıkarmayanlar hariç anlayan anladı meramımızı. Müslüman geçinen (bazı) şahıslardaki anlayışsızlık ise çok tuhaf…

Kişi kendini bilmek gibi irfan olmaz denilmiştir. Lâkin “kendini bilmek” öyle kolay değil. Şeytan (aleyhillâne) kişiye düz ayna tutmaz.. O yüzden özeleştiri yapabilmek gerçekten ulu makam ve mârifet. Ve mârifet sahibi kendini anlatmaz, onu insànlar anlatırlar!

Adam çuvaldızı batırıyor önüne gelene ama bir türlü iğneyi kendine batıramıyor!. Nefsini zebûn edeceğine nefsinin zebûnu olmuş. Ele verir talkını, kendi yutar salkımı durumu. Başkalarına nasihat eden, öğüt veren söylediklerini kendine tatbik etmiyor, nefsine söz geçiremiyor, başkalarından bekliyor.

İmam-ı Azam Ebû Hanife (rahmetullahi aleyh) tatlıyı severmiş. Bir çocuk getirirler “hocam nasihat et de vazgeçsin, bu çocuğumuz çok tatlı yiyor, zarar görecek diye endişe ediyoruz” derler. Ebû Hanife (rahmetullahi aleyh) “kırk gün sonra bir daha geliniz” diyor.

Anlam veremiyorlar tabi. Kırk gün sonra geldiklerinde ise, çocuğa sadece “yavrum çok tatlı yeme” deyince bunlar iyice afallar. Çocuk “tamam artık tatlı yemeyeceğim” deyince de şaşkınlık zirveye çıkar. Hikmetini sorduklarında hazreti imam şöyle der:

“Kırk gün önce ben de severek tatlı yerdim. O gün tatlı yememeye başladım. Aradan kırk gün geçti artık aramıyorum tatlıyı. Nefsime tatbik ettim önce, öyle ki sözümüzün tesiri olsun…”

İmam-ı Âzam Ebû Hanife gibi mübarek şahıslar ma’rifetü’n-nefs sırrına ulaşmış, yüce bir ahlâk ve irfâna sahiptiler. Bir ekol (okul) veya bir mezhep inşá etmek için yola çıkmış değillerdi. Lâkin öyle yaşadılar, öyle bir ilme ulaştılar ki, isimleriyle dört hak mezhep (fıkıh ekolü) oluştu.

Ehl-i Sünnet âlimleri Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) izinde Kur’ân’ın hayata tatbiki demek olan sünnete yapışan, böylelikle Allah’ın àyetlerini yàni Kur’ân’ı da en iyi anlayan kişilerdi. Din ve diyanet kendi heva ve hevesimizle (nefsimizin klavuzluğu ile) değil, böyle gerçek âlim zatların bildirdiği Kur’ân ve Sünnet çerçeveli ilim ile öğrenilir.

Din eğitimi veren, hafızlar yetiştiren çocukları emanet ettiğimiz kişiler mutlaka ilmiyle amil, nefsini dizginleyebilmiş takva sahibi zatlar olmalıdır. Şayet böyle iseler üzülmesinler (lâ tahzen) düşmanın en kalleş saldırılarını dahi Allah haklarında rahmet kılacaktır.

Onlar saldırdıkça daha güzel bir mü’min, daha hayırlı birer mücahid olacaklar. Hem Allah yolunda çekilen eziyetler Peygamberimizin (salat’u selâm olsun ona) çektikleri yanında nedir ki?

Salih ameller işleyen, Hakkı ve sabrı tavsiye edenler hüsrandan kurtulacak olanlardır. Partizanlığı, kin ve nefreti, putperestliği onlara bırakın, bize bizim dinimiz, onlara onların dini. O zalimlerden daha kâfir kim olabilir?

Madem Kur’ân’ı dahi dillerine doladılar, biz doğrusunu yazalım. Bakara Sûresi, 114’üncü âyet-i celîle meâli şöyledir:

“Allah Teâlâ’nın mescitlerinde O’nun isminin zikredilmesini men eden ve o mescitlerin harap olmasına çalışan kimseden daha zalim kim vardır? Onlar için o mescitlere korka korka girmelerinden başka selahiyet yoktur. Onlar için dünyada rüsvaylık vardır, onlar için ahirette ise pek büyük bir azap vardır.” 02.06.2021

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER