Lâikçiler gevezeliği bıraksın…

Norveç (İsviçre ile birlikte) Avrupa Birliği üyesi değildir. Avrupa ülkesidir ama AB üyesi olmayı lüzumlu görmemiştir ve dışında kalmıştır. Orada devlet, hükûmet, hukuk, sosyal ve iktisadî hayat, eğitim, üniversiteler, medya dakik bir saat gibi tıkır tıkır işlemektedir.

Orada demokrasi vardır, insan hakları vardır, hukukun üstünlüğü, refah, güvenlik vardır. Bizdeki gibi lâiklik yoktur. Anayasaya göre devletin dini Norveç Protestan Kilisesi dinidir. Norveçli anne ve babalar çocuklarını bu dine göre yetiştirmekle mükelleftir. Öteki dinlere de tam bir hürriyet verilmiştir.

Gevezelik, zevzeklik ve iş… Bunlar birarada barınmaz. Bir yerde muhabbet koyulaşmış lâkin hakikate yönelik bir karar alınamıyorsa orada yalnızca gevezelik, zevzeklik yapılıyor demektir.

Son zamanlarda Türkiye büyük bir kahvehane gibi olmuştur. Bol laf yapılıyor ama neredeyse hiç iş yapılmıyor. Halkın ve sözde aydınların seviyesi düştükçe düştü. Okuyup araştıran, iş yapmaya dönük projeleri olanlar, bilge insanlar neredeyse kalmamıştır.

Siyasal İslâm yükselirken dindarlık, ahlâk ve kültür geriledi. Müslüman bir genç sadece meslek sahibi olmayı, çok para kazanıp rahat bir hayat sürmeyi ideal olarak kabul etmişse, onun doktor, avukat veya mühendis olmaktan başka emeli yoksa, evvelemirde (öncelikle) paraya dönükse, adam olmayı düşünmüyorsa, o gencimiz çok kötü yetişiyor, gençlik bozuk para gibi harcanıyor demektir.

Müslüman bir genç için en kötü akıbet, ileride Müslüman bir arivist olması; dine, vatana, millete zarar vermesidir. Norveç ve İsveç gibi ülkelerde arivist yoktur. Bu yüzden de ilerlemiş, kalkınmışlardır. Arivistler yüzünden politikamız son derece kirlenmiştir.

Arivizm ikbal avcılığı demektir. Ehliyeti, liyakati olmayan birinin; ikbal, makam, mevki, riyaset, ün, servet, güç sahibi olmak için ahlâk ve hukuk dışı her yola başvurarak (ne bahasına olursa olsun) riyaset, makam, mevki, güç, ün, servet, iktidar kazanması demektir.

Ehil, layık, namuslu, faziletli, şerefli insànlarımızı tenzih ederim, zorum onlarla değildir. Birçok sahalarda olduğu gibi politikada da uçarak yükselenler olduğu gibi sürünerek yükselenler de vardır.

Benim de Cenab Şehabeddin gibi içinde özlü hikmetli sözler bulunacak bir “Tiryaki Sözleri” kitabı yazma niyetim var. Birgün inşá’allah olur.  Cenab Şehabeddin’in telifi olan «Tiryaki Sözleri»nde bahsimize dair hikmetli bir söz var: “Yüksek tepelerde hem kartala, hem yılana rastlanır. Biri uçarak, ötekisi sürünerek yükselmiştir.”

Yalnız politika’da değil üniversite kürsülerinde bile çıyan ve yılanlara rastlanır oldu. Bir toplum ahlâk ve fazilet sahasında değil de fuhşiyat, rüşvet, hırsızlık (intihal bunun akademik adıdır) gibi menfi alanlarda ilerliyorsa akıbeti fevkalâde kötüdür.

Ecdadımız “ya devlet başa ya kuzgun leşe” demiş. Ya liyakat sahibi, ehil, ahlâk ve fazilet sembolü kişilere yer açarsınız ya da boşluğu yilan ve çıyan meşrep kişiler doldurur, bu da sonunuz olur.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bakınız. Bulunduğu mevkiye kimsenin torpili, iteklemesiyle değil, tırnaklarıyla sökerek büyük bir mücadeleyle, kâinat çapındaki güçlere meydan okuyarak geldi.

Sayın Erdoğan süper zekâ falan mıdır? Hayır, vasat bir zekâ ve akla sahip biridir. Lâkin bir dâvaya inanmış ve inandıklarını hayata geçirmek için yola çıkmıştı. Allah (c.c), kendisi için bir adım atanı bin adım atacak hale getirir. Erdoğan’a da bu oldu.

Muhterem okurlarım, din kardeşlerim… Sakın ha gençlere arivist bir yol çizmeyin. Onların ahlâk ve fazilet sahibi, bilge ve gerçek vatansever insanlar olarak yükselmelerini sağlayın.

Merhamet israfı yapmayın. Bırakın zorlandıkça zorlansın fakat (kız yahut erkek) kendi ayakları üzerinde durabilsinler. Bırakın söke söke tırmansınlar zirvelere. O zaman hem kendi yüzleri gülecek, hem de ülkenin yüzünü güldürecekler. Haydi inşá’allah. 03.11.2021