«Le Monde Diplomatique», 30 ülkede, (Türkçe dahil) 20 dilde yayın yapan uluslararası bir yayın organı. Fransızca Le Diplo, Fransa’da yayınlanan 1954’te kurulan aylık bir gazete.
Üstad Mehmed Şevket Eygi bu gazeteye bir yazısında yer vermiş ve şöyle demişti: “İngiltere’de, ABD’de, Fransa’da, Almanya’da, diğer medenî ülkelerde yayınlanan ciddî gazetelerde, uzman kalemler çok ciddî makaleler, analizler yazıyor, aydınlanmak isteyenleri aydınlatıyor, bilgilendiriyor. Bizde bu yok. Kocasının veya dostunun dövdüğü kadın hakkında hadsiz hesapsız yayın yapıldı ama hayatî konularda makale yok. Bu, Türkiye için çok büyük bir eksikliktir.
Bilgisizlik karanlıklarında el yordamı ile yürüyoruz. Millî eğitim, tarım, hayvancılık, otomotiv sanayii, üçüncü dünya savaşı, dinin ve tasavvufun içinin boşaltılması, ahlâkî çöküntü, resmî ideoloji, yargının durumu, sistem sağlıklı mı hasta mı?
Bu konularda hangi uzmanlar hangi gazetelerde yazacaktır? Keşke, sadece siyah beyaz (Başlığı bile siyah) çok ciddî, çok seviyeli Le Monde Diplomatique gibi bir gazete çıkartılsa, böyle yazılar yayınlasa, tirajı on bin olsa yeter. İnternet var.”
− Sen galiba Mehmed Şevket Eygi merhumu çok seviyorsun. Birçok vesile ile ondan bahsediyor, yazılarından iktibaslar yapıyorsun…
“Doğrudur efendim” diyorum bana böyle diyenlere. Peşinden de neden sevdiğimi anlamışlar mıdır diye bu kez ben bazı sualler tevcih ediyorum o güzel ve seviyeli okurlarıma.
Meselâ yukarıdaki mevzu. Üstad ne demiş bir kez daha okuyalım. “İnternet ortamında hemen bütün gazeteler yayınlandığı için basit ve kolay bir araştırma yaptınız mı? Yapmadıysanız, yapınız” diyorum.
Yazar enflasyonu malûm. O halde tümünü inceleyemesek de, kerli ferli meşhur yazarlardan başlayarak aynı mevzuda kim ne demiş okuyalım.
Misâl olarak verdiğim «Le Monde Diplomatique» (ciddî seviyeli gazete ihtiyacı) konusu şart değil. Dinî nasihat, ekonomik analizler veya gündemdeki Ukrayna Krizi gibi bir konu da seçebilir ve bu sahada yazılmış köşe yazıları yahut makaleleri sırayla okuyup bir kenara da notlar alırsınız. Sonra bir öğretmen edasıyla bunlara not veriniz.
Yazılardaki dil hatalarını, lisán yetersizliklerini görmezden gelerek okusanız dahi eğer hakikaten işin ehliyseniz, iyi bir okur ve sağlam, sahih bilgiler sahibi donanımlı biriyseniz sanıyorum geçer not verebileceğiniz (bendeniz dahil) üç-beş yazardan fazlasını bulamazsınız.
Pekâlâ üç-beş yüzbin değil, bir milyonu mütecaviz yazar arasından üç-beş kifayet eder mi? Elbette etmez.
O hâlde merhum üstadım Mehmed Şevket Eygi’yi neden çok sevdiğimi, eski (eskimez) yazılarına neden çokca müracaat ettiğimi de sanıyorum anlatabilmiş oldum.
Hazır elim değmiş, ilginizi çekmişken yazarlık işindeki bu enflasyonu da irdelemek (tahlil etmek) isterdim, fakat yapmayacağım. Zaten okumayı bitirdiğinizde bazı şeyleri ima ettiğimi de anlamış olacaksınız.
Gerek gazetemizin, gerekse sair gazetelerin fıkra muharrirleri ya da modern adıyla «köşe yazarları» haddimi aştığımı düşünerek bendenize kızmasınlar.
Bediüzzaman Said Nursî (rahmetullahi aleyh) nasıl her nasihatine “bil ey nefsim” diyerek başlamışsa bendeniz de bu tür çıkışlar yahut tepeden söylemler yaptığımda işin başında kendim için “bil ey nefsim” demeden vallahi de billahi de bir tek satır yazmıyorum.
Hem ben kimim ki? 40 yıldır yazıyor olmakla yazar olunmaz. Tahsil de yetmez bu iş için. Kültür tahsili de yaşı da aşan bir mesele. Tahsil şart fakat yeterli değil, üzerine genel kültür ve halk ile iç içe bir hayat tarzınız olacak, uzun yıllar ıstırabını çektiğiniz ve (anlaşılan o ki) kabre kadar da çekmeye devam edeceğiniz bir dâvanız olacak!..
Merhum Necip Fazıl Kısakürek üstad bile ne diyordu onca güçlü kalemine ve şairler sultanı olmasına rağmen? “Bakmayın tozduğuma meşhur Babialide! / Bulmuşum rahatımı ben de bir tesellide” diyordu. 31.03.2022
YORUMLAR